Çağın En Önemli Problemi Teknoloji Bağımlılığı

Anadolu Üniversitesi Genç Yeşilay Kulübü tarafından üniversite öğrencilerine ‘Her Yönüyle Teknoloji ve Sosyal Medya Bağımlılığı’ konulu panel düzenlendi.

Çağın En Önemli Problemi Teknoloji Bağımlılığı
Öğrenci Merkezi Salon 2009’da düzenlenen panele Uzman Psikiyatrist Dr. Sıtkı Karaca, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Naci Kula ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Teşkilatlanma Birimi Gençlik Çalışmaları Uzmanı İsmail Memiş katıldı.

Slayt gösterileriyle desteklenen konuşmalar ile sosyal medya ve teknoloji bağımlılığının sebepleri ve çözüm yolları katılımcılara anlatıldı. Cemiyet olarak ülke genelinde bağımlılığın her yönünü vatandaşlara anlatmaya gayret gösterdiklerini dile getiren Türkiye Yeşilay Cemiyeti Teşkilatlanma Birimi Gençlik Çalışmaları Uzmanı İsmail Memiş, "Üniversitelerde Genç Yeşilay Kulüpleri var. Şu an 110 tane üniversitede de Genç Yeşilay Kulübü var. Biz de bu kulüplerimizle beraber bağımlılık alanındaki çalışmaları okullara taşımaya çalışıyoruz. Bağımlılık dünyadaki en önemli problemlerden bir tanesi. Ama ne kadar gündemde kalıyor? Bunlar önemli problemler. Yeşilay olarak bağımlılığın her alanında halkımızı bilinçlendirme niyetimiz var. Teknoloji bağımlılığı da bu alanlardan bir tanesi. En sinsilerinden biri. Çünkü teknoloji eylemsel bir bağımlılık. Eylemsel bağımlılıkların anlaşılması zor. Tütün, alkol, madde gibi değil. Bundan dolayı biz de gençlerimizin fiziksel gelişimini, ruhsal gelişimini, özellikle de hormonal dengelerini kötü etkileyen teknoloji bağımlılığı hakkında uyarmaya çalışıyoruz. Bağımlılık neresinde peki? Bağımlılık bunların kontrolünü elden yitirme durumudur. Biz de bu konuda öğrenci arkadaşlara, toplumun diğer kısımlarına uyarılarda bulunmaya gayret ediyoruz" ifadelerini kullandı.

"Sosyal medyada yaşadığımız, kendimiz değildir"

Sosyal medya ve teknoloji bağımlılığının günümüzün en önemli problemlerinden biri olduğunu dile getiren Uzman Psikiyatrist Dr. Sıtkı Karaca, "Sosyal medyada yaşadığımız, kendimiz değildir. İmajdır. İmaj ise, hayatın içinden kopup, bölük pörçük insanların kafasında bizimle örtüşmeyen şeylerdir. Ne yapıyoruz biz? Ben, bana benzerini üretiyorum. O, ona benzerini üretiyor. Böylelikle asıldan uzaklaşarak, asıldan daha önemli olan bizim sahtelerimiz, kopyalarımız oluyor. Önce Facebook dedik. Sonra Instagram dedik. Facebook’ta paylaştıklarımız başka, Instagram’da başka, hepsinde başka. O zaman ne oluyoruz? Tamamen bölünmüş bir kişilik. Şizofrenik bir kişilik. Yarılmış bir kişilik ve acı çeken bir kişilik. Bütünleştiremiyoruz. Bütünleştirmemiz gerekiyor. Bunu da ancak gerçek hayatta yaparız. Ben arkadaşımla konuşurken ben olurum. Ama sosyal medyada ben değilim. Orada nasıl tanımladıysam kendimi, karşımızda görünen kişi de odur ve o ben değilim" şeklide konuştu.



"Teknoloji bağımlılığı ve sosyal medya birbirinin devamı olan bir bağımlılıklar"

Sosyal medya ve teknoloji bağımlılığının manevi olarak da birçok yönden ele alınması gerektiğini vurgulayan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Naci Kula ise şunları kaydetti:

"Teknoloji bağımlılığı ve sosyal medya birbirinin devamı olan bir bağımlılıklar. Çünkü biz cep telefonu ve internet vasıtasıyla kendimizi ifade etme, farklı görünme gibi sosyal medyada bağımlılık oluşturacak durumları yaşıyoruz. Bununla mücadelenin farklı yönleri var. Psikolojik anlamda destek alma ve benzeri yönleri ile mücadele etme imkanı var. Ama bu mücadelede bir de manevi değerlerin nasıl katkı sağlayacağı üzerinde duracağım. Çünkü insanın önemli bir özelliği, kendisini ifade ederken daha üst değerlerle ifade etmesi, onun yapacağı şeyi veya yapmakta olduğu şeyi anlamlı kılmaktadır. Şefkat değeri de son derece önemli. Çünkü şefkat hayatımızda temel bir değer. Bu değerle biz karşımızdakini anlamak, kendimizi anlamak ve kendimizi doğal bir şekilde ifade etmeyi elde ediyoruz. Çünkü sosyal medyada insan genellikle kendisini ifade ederken farklı ifade ediyor. Göründüğü ve olduğu gibi değil, farklı olmayı hedefliyor. Dolayısıyla bu karşımızdakini ve kendimizi aldatmak anlamına geliyor. Şefkat değeri de olunduğu gibi davranmayı bize kazandıracak bir değer. Sevgi, hayatın merkezinde olan bir değer. Sevgide, ilgi, bilgi ve saygı söz konusu. Biz bu 3 davranışla sevgiyi gerçekleştiriyoruz. Yunus Emre’nin de üzerinde durduğu sevgi değeri, son derece önemli. Sevgi değerinde de önemli olan şey şu; ben yapacağım şeyleri, ilgileneceğim şeyleri bilinçli bir şekilde yapmak. Bilgisizce değil, bilgilenerek ilgilenmek ve bunun gerektirdiği şekilde davranmak da saygıyı gerektiriyor. Saygı, bilgi ve ilginin sonucunda gerekli davranma biçimi. Bütün bunlar sevgiyi beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bu değerler bizim hayatımızda teknoloji bağımlılığı gibi hayatımızı olumsuz yönde etkileyecek çizgiden kurtulmamızı ve kendimizi doğru bir şekilde ifade etmemizi sağlayacak değerler olarak karşımıza çıkıyor."
Kaynak: İHA