Tarihe Geçmiş Kadınların Kostümlerini Giyerek 'Kadına Şiddete' Hayır Dediler
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Denizli’de bir araya gelen kadınlar “Nene Hatun ve Halide Edip Adıvar” gibi tarihe geçmiş kadınların kostümlerine giyerek “kadına şiddete hayır” dedi.
Denizli 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda bir araya gelen kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Ülkü Ocakları ve Türk Ocakları üyesi erkeklerin de destek verdiği basın açıklamasında eyleme katılan kadınlar tarihe geçmiş “Nene Hatun, Halide Edip Adıvar ve Tomris Katun” gibi kadınların kostümlerini giyerek kadının toplumda önemli bir yere sahip olduğuna dair mesajlar vererek “kadına şiddete hayır” dedi.
Grup adına basın açıklamasını Türk Ocakları Denizli Şube Sekreteri Tülay Gazalcı yaptı. Açıklamasında 2017 yılında istatistiki verilere göre 338 kadının gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybettiğini hatırlatan Gazalcı, "İstatistiksel verilere bakıldığında gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybeden kadınların sayısı 2002 yılında 66 kadın olarak tespit edilmiş ve ne yazık ki her yıl artış göstererek 2017 yılında 338 kadın olarak kaydedilmiştir. Cinsiyet ayrımcılığına dayanan, kadını inciten o zarar veren fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uğraması özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış ve ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakarak uygulanan ekonomik zorluklar kadına yönelik şiddettir" diye konuştu.
"Kadına şiddet engellenebilir"
"Kadınlar ‘yaşama hakkı’ başta olmak üzere temel insan haklarına eşit ölçüde erişemedikleri sürece toplum olarak sağlıklı bir düzeye ulaşamayız" diyen Gazalcı açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
"Şiddet mağduru kadınların korunması ve rehabilite edilmesi için hayati olan sığınma evlerinin sayısının nüfusla karşılaştırıldığında çok yetersiz olduğu görülmektedir. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanmaktadır. Fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip hak etmediği tartışılmakta; kurbanlar suçlanmakta, suçlular mağdur ilan edilmektedir. Şiddet, dinsel ve geleneksel önyargılarla ne yazık ki normalleştirilmektedir. Kadına karşı şiddet öncelikle insan hakları ihlalidir ve de suçtur. Şiddet, hem yasalarda hem de yasaların uygulanmasında kadınlara karşı ayrımcılığın ve kadınlarla erkekler arasında süre giden eşitsizliklerin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınların ruh sağlığı, kadınların öznel yaşamı dikkate alınarak yasal çerçevede korunmalıdır. Kadınlar ‘yaşama hakkı’ başta olmak üzere temel insan haklarına eşit ölçüde erişemedikleri sürece toplum olarak sağlıklı bir düzeye ulaşamayız. Kadına şiddet engellenebilir."
Grup üyeleri basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı.
Kaynak: İHA
Grup adına basın açıklamasını Türk Ocakları Denizli Şube Sekreteri Tülay Gazalcı yaptı. Açıklamasında 2017 yılında istatistiki verilere göre 338 kadının gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybettiğini hatırlatan Gazalcı, "İstatistiksel verilere bakıldığında gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybeden kadınların sayısı 2002 yılında 66 kadın olarak tespit edilmiş ve ne yazık ki her yıl artış göstererek 2017 yılında 338 kadın olarak kaydedilmiştir. Cinsiyet ayrımcılığına dayanan, kadını inciten o zarar veren fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uğraması özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış ve ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakarak uygulanan ekonomik zorluklar kadına yönelik şiddettir" diye konuştu.
"Kadına şiddet engellenebilir"
"Kadınlar ‘yaşama hakkı’ başta olmak üzere temel insan haklarına eşit ölçüde erişemedikleri sürece toplum olarak sağlıklı bir düzeye ulaşamayız" diyen Gazalcı açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
"Şiddet mağduru kadınların korunması ve rehabilite edilmesi için hayati olan sığınma evlerinin sayısının nüfusla karşılaştırıldığında çok yetersiz olduğu görülmektedir. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanmaktadır. Fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip hak etmediği tartışılmakta; kurbanlar suçlanmakta, suçlular mağdur ilan edilmektedir. Şiddet, dinsel ve geleneksel önyargılarla ne yazık ki normalleştirilmektedir. Kadına karşı şiddet öncelikle insan hakları ihlalidir ve de suçtur. Şiddet, hem yasalarda hem de yasaların uygulanmasında kadınlara karşı ayrımcılığın ve kadınlarla erkekler arasında süre giden eşitsizliklerin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınların ruh sağlığı, kadınların öznel yaşamı dikkate alınarak yasal çerçevede korunmalıdır. Kadınlar ‘yaşama hakkı’ başta olmak üzere temel insan haklarına eşit ölçüde erişemedikleri sürece toplum olarak sağlıklı bir düzeye ulaşamayız. Kadına şiddet engellenebilir."
Grup üyeleri basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı.