Mahkeme neden Kılıçdaroğlu için risk?

Emin Pazarcı, Kemal Kılıçdaoğlu'nun grup toplantısındaki iddialarının neden arkasında durmadığını yazdı.

Mahkeme neden Kılıçdaroğlu için risk?
Mahkeme neden Kılıçdaroğlu için risk?
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplnatısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 'FETÖ'nün siyasi ayağı' olmakla suçladı.

Bu suçlamaları yaparkende 'Versin mahkemye ispat edeceğim' diyen Kılıçdaroğlu'na cevap Akşam gazetesi yazarı Emin Pazarcı'dan geldi.

Pazarcı, Türk Hukuk Sistemi'nde böyle bir düzen olamadığını söylerken, Kılıçdaroğlu'nun neden mahkemeye gitmediğini şöyle yazdı;


Şimdi gelin bir an için Kemal Kılıçdaroğlu'nun aklına uyalım. Türk Hukuk Sistemi'ni de bir kenara atalım. Bir dava açıldığını ve kendisine ispat imkânı sağlandığı varsayalım.

Bu, Kemal Kılıçdaroğlu için çok büyük risk!

Ya o mahkemede birtakım gizli ya da açık tanıklar çıkarsa? Bildiklerini mahkeme ve kamuoyunun önünde açıklarsa?..

Bakın, Enis Berberoğlu ve Kemal Bey'in FETÖ'den ceza alan danışmanlarından bahsetmiyorum. Ben, bilinmeyen ve kamuoyu önünde tartışılmayan başka noktalara dikkat çekmek istiyorum. O yüzden “risk” kelimesini bilerek kullanıyorum.

Şimdi, en bilineninden başlayalım. Taşları yan yana koyduğunuz zaman, Deniz Baykal'a kurulan kaset kumpası dış destekli bir FETÖ operasyonudur. Mesele bu kadarla da kalmamakta, kumpastan önce Hopkins Üniversitesi'nin hazırladığı raporlar ve Wikileaks Belgeleri de Baykal sonrası için Kılıçdaroğlu'nun hazırlandığını göstermektedir. Başta CHP'nin eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen olmak üzere, deve dişi tabir edilen isimlerin bu yönde iddiaları vardır.

Peki, Kılıçdaroğlu'nun “ispat” için açılmasını istediği davada, gizli ya da açık bir tanık “Ben bu işin aslını biliyorum” diye ortaya çıkarsa? “FETÖ bu kumpası Kılıçdaroğlu'nun önünü açmak için bilinçli olarak düzenledi” derse? Ne olacak?

Mesela, kasetlerle ilgili başka konular da var. Onlar da Kemal Bey'in CHP Grup Başkanvekili olduğu döneme ait. O dönemde FETÖ'nün hazırladığı Erdoğan, Gökçek ve Topbaş ile ilgili olduğu iddia edilen bazı kayıtlar ortaya çıkmıştı. Birileri de bu kasetleri medyada yayımlatmak için çok uğraşmıştı. Ben biliyorum kimlerin uğraştığını. Çünkü, çok sıkıştırılan muhatapları, o dönemde bizzat gelip bana dert yandılar. Suç işlememek için direndikleri için de ciddi baskılarla karşı karşıya kaldılar. İçinizde hatırlayanlar vardır, onların ilkeli duruşlarını aşamayanlar, farklı bir yol buldular, bu kasetleri Aydınlık Grubu'na ulaştırdılar. Ayrıca, Almanya üzerinden servis girişimlerinde bulundular.

Şimdi ya o dönemde kullanılmaya çalışılan isimler ortaya çıkarlarsa? “Biz bizzat yaşadık, öyle değil böyle oldu” derlerse? Sonuç ne olur acaba?

Devam edelim isterseniz…

O mahkemede Melih Gökçek'in konuşup, elindeki bazı bilgeleri dillendirme ve delillendirme ihtimali de var. Kemal Bey'in CHP Grup Başkan Vekili olduğu dönemde televizyonda karşısına çıktığında eline sıkıştırılan dokümanların nereden geldiğini söylerse ne olacak?

Biliyorsunuz, bir dönem CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı olan Haluk Koç, kameraların karşısında dizi halinde Oslo Belgelerini açıkladı. Tabii ki bunları Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla yaptı. Peki o belgeleri CHP'ye kim verdi?

Ya bir gizli tanık ortaya çıkar ve o belgelerin hikâyesini anlatırsa? Mesela, Pensilvanya'yı işaret ederse?

Ya da CHP'nin seçimlerde aday listeleri hazırlanırken, kimlere danıştığı, kimlerle ortak hareket ettiği yönünde tanıklar ortaya çıkarsa? Yer, zaman ve şahitler göstererek, mahkeme önünde bazı ikrarlarda bulunurlarsa?

Ne olacak o zaman? Kemal Bey ne yapacak?