Liseliler Destanı Yazıyor Şiir Ve Kompozisyon Yarışması Ödül Töreni
Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1) 'Dil devrimi adı altında Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta kopartılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir' 'Bugün genç bir kardeşimizin Fuzuli, Baki, Şeyh Galib bir yana Mehmet Akif'i, Ömer Seyfettin'i ve Ahmet Haşim'i dahi anlayamıyor olması bu dönemde suikastın sonucudur. Dilimizin zenginliğini kendi elimizle yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum' 'Maalesef Türkçemizde internet ortamı başta olmak üzere pek çok mecrada genç nesilleri tesiri altına alan yeni bir bozulma süreci yaşıyoruz. Bu konuda aileden okula, basın yayın kuruluşlarından iş dünyasına kadar herkese düşen önemli görevler var. Tabelalarda, yazışmalarda ve konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık tahammül sınırlarını aşan bir boyuta ulaşmıştır' 'Kişisel olarak açılışını yaptığım yerler başta olmak üzere Türkçe dışında tabelalar gördüğüm mekanların sorumlularına bu isimlerin değiştirilmesini bugün bu vesileyle televizyonlarda ekranları başında bizi izleyenlere sesleniyor ve tavsiye ediyorum'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirilen "Liseliler Destanı Yazıyor Şiir ve Kompozisyon Yarışması Ödül Töreni"ne katıldı.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Milli Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğine yarışmayı düzenleyerek gençlerin ve edebiyat dünyasının bir araya gelmelerini sağlamaları dolayısıyla teşekkür etti.
Ödül alan öğrencileri isimlerini tek tek sayarak tebrik eden Erdoğan, projede okul elemelerinden başlayarak tüm aşamalarda emeği geçen herkese ve yarışma jürisine teşekkürlerini sundu.
Erdoğan, Türkçenin dünyanın en kadim ve yaygın kullanılan dillerinden biri olduğuna işaret ederek, geniş bir coğrafyada hüküm süren Türkçenin asırlar boyunca farklı siyasi sınır, farklı alfabe ve farklı eğitim-öğretim sistemlerinden kaynaklanan lehçe ve ağız değişikliklerine rağmen hala etkisini sürdürdüğünü ifade etti.
Türkçenin ilk yazılı metni Orhun Abideleri ile ilk yazılı kaynağı Kaşgarlı Mahmud'un "Divan-ı Lügati't Türk" adlı eserinden beri varlığını, gücünü ve yaygınlığını ispatlamış bir dil olduğunu vurgulayan Erdoğan, Yusuf Has Hacip, Ahmet Yesevi, Yunus Emre ve Ali Şir Nevai gibi isimlerin Türkçenin taşıyıcısı olduklarını anımsattı.
Benzer şekilde "Dede Korkut hikayeleri", "Danişmendnameler", "Saltuknameler", "Battalnameler", "Ahmediyeler" ve "Muhammediyeler"in Türkçenin gelişmesine önemli katkılar sağladığına işaret eden Erdoğan, son yüzyılda da Türkiye'de Mehmet Akif Ersoy, Ömer Seyfettin, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya, Azerbaycan'da Bahtiyar Vahapzade, İran'da da Şehriyar ve daha pek çok dil ustasının Türkçenin gücünü gösteren eserler ortaya koyduklarını anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dilimizin siyasi tartışmaların tarafı haline getirilmiş olmasını yakın tarihte yaşadığımız en ciddi sıkıntılardan biri olarak görüyorum. Dil devrimi adı altında Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta kopartılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir. Tarihten olan bağımız o damarlar kesilmiştir. Zaten bir milletin siz dil noktasında bu damarını kestiğiniz anda dedesiyle arasındaki bağı koparmış olursunuz.
Bugün genç bir kardeşimizin Fuzuli, Baki, Şeyh Galib bir yana Mehmet Akif'i, Ömer Seyfettin'i ve Ahmet Haşim'i dahi anlayamıyor olması bu dönemde suikastın sonucudur. Dilimizin zenginliğini kendi elimizle yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum. Artık önü kesilmiş olmakla birlikte bu dönemin tahribatı hala devam ediyor. Bunun için kadim Türkçenin önemli bir zenginliği olarak gördüğümüz Osmanlı Türkçesinin okullarda öğretilmesini önemli bir adım olarak görüyorum."
- "Yeni bir bozulma süreci yaşıyoruz"
Türkçenin yeni bir tehlikenin tehdidi altında olduğuna işaret eden Erdoğan, "Maalesef Türkçemizde internet ortamı başta olmak üzere pek çok mecrada genç nesilleri tesiri altına alan yeni bir bozulma süreci yaşıyoruz. Bu konuda aileden okula, basın yayın kuruluşlarından iş dünyasına kadar herkese düşen önemli görevler var. Tabelalarda, yazışmalarda ve konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık tahammül sınırlarını aşan bir boyuta ulaşmıştır." diye konuştu.
"Tabii diyeceksiniz ki Sayın Cumhurbaşkanım siz ne işe yarıyorsunuz?" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları belirtti:
"Öyle bir berbat alışkanlık ki ne dersen de... Nasıl ki sigara alışkanlığıyla bir mücadele başlattık önünü alamıyoruz, en yakın arkadaşlarımız dahi konuşuyoruz, konuşuyoruz 'Söz' diyor, bir ay sonra bir araya geldiğimizde bakıyorsun yine affederseniz leş gibi sigara kokuyor. Bu da böyle bir alışkanlıktır maalesef. Gençler, aranızda inşallah sigara içen falan yoktur. Bak gelen sinyal olumsuz. Gençler ben sizi çok seviyorum, sizleri çok sevdiğim için de hele hele okulların önünde elinde sigara gördüğüm zaman kahroluyorum. Çünkü bu genç yaşta bizim gençlerimiz içtikleri bu sigaralarla ciğerlerini, kalbini adeta tehdit ediyor, buna fırsat vermeyelim, fırsat vermeyin ve Allah'ın bizlere emaneti olan bu vücudu hep birlikte koruyalım. Yarın 'Yazık oldu' deriz ama iş işten geçer. Kızlar siz zaten içmiyorsunuz biliyorum.
Kişisel olarak açılışını yaptığım yerler başta olmak üzere Türkçe dışında tabelalar gördüğüm mekanların sorumlularına bu isimlerin değiştirilmesini bugün bu vesileyle televizyonlarda ekranları başında bizi izleyenlere sesleniyor ve tavsiye ediyorum. 'İnternet kafe', 'kafe', bizim kıraathanemize ne oldu? Vardı ya bizim kıraathanemiz. Kıraathane kumar oynama yeri değildir, kıraathane okuma evidir, okuma yeridir. Oralarda hem kitaplarımızı okuyalım hem çayımızı, kahvemizi içelim ve dinamik olarak da okulumuza gidelim. Ama şimdi evler bile adeta 'cafe house' oldu, böyle şey olur mu? Ancak bu konuda arzu ettiğim hassasiyeti henüz göremediğimi de belirtmek durumundayım. İnşallah elbirliğiyle bu meselenin de üstesinden geleceğiz, ben size inanıyorum, bunu başaracağız."
(Sürecek)