10. Türkiye-İran Tarihi Ve Kültürel İlişkileri Sempozyumu Konya'da Gerçekleştirildi

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu, İran İslam Cumhuriyeti Kültür Müsteşarlığı ve Selçuk Üniversitesi iş birliğiyle Konya’da " Türkiye-İran Tarihi ve Kültürel İlişkileri Sempozyumu" düzenlendi.

10. Türkiye-İran Tarihi Ve Kültürel İlişkileri Sempozyumu Konya'da Gerçekleştirildi
Selçuk Üniversitesinde 12-13 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen sempozyumun açışında konuşan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, bugün Batı dünyası ile Doğu dünyası arasında süren çatışmaların kültürel yönüne değindi. Barışı ve bir aradalığı öngören ve geçmişte bu değerlere olan bağlılığını ispat etmiş olan Doğu ile insan hakları, demokrasi gibi konularda kendilerinden olmayan toplumlara karşı ikiyüzlü davranan Batı’nın hayata bakışları arasındaki farklılıkların altını çizen Prof. Dr. Örs, bugün çeşitli toplumsal mühendislik projeleriyle İranlılar, Türkler, Araplar gibi İslam dünyasının büyük nüfusunu oluşturan milletlerin barış ve huzur içerisinde yaşamamaları ve birbirlerine düşman olmaları için oyunlar tezgahlandığını ifade etti.

Sömürgeci küresel güçlerin gelişmekte olan ülkeleri kültürel ve ekonomik olarak sömürdükleri, kendilerine yabancılaştırdıkları, değerlerini başkalaştırdıkları bir dünyada sömürülen ülkelerin en güçlü silahının kendi medeniyet değerlerine sahip çıkmaları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Örs, küresel güçlerin planları tersine çevirmek için çok çalışmak gerektiğini dile getirdi. Zaman zaman inişli çıkışlı seyreden Türkiye-İran ilişkilerini anlamak için zihinlere dayatılan kalıpların dışına çıkarak bu toplumların dinamiklerini, tarihi, kültürel değerlerini öğrenmenin ve bunları geniş kültürel ilişkilere dönüştürmenin gerekli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Örs, bu bakımdan en önemli görevin kültür insanlarına düştüğünü dile getirdi. Prof. Dr. Örs, ortak tarihsel ve kültürel noktalardan hareket ederek toplumları ve devletleri birbirlerine yaklaştırmanın kendi coğrafyalarımız üzerinde söz sahibi olmayı sağlayacağını da sözlerine ekledi.

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan ise, tarihte iki toplumu birbirine yaklaştıran isimlere ve olaylara yer verdiği konuşmasında, hem bölgenin hem de dünyanın göz ardı edilemez ağırlığa sahip iki ülkesi olan Türkiye ve İran’ın tarih boyunca çok güçlü halkalarla birbirlerine bağlandığını söyledi.

Hoca Saadettin’den Afrasyab’a, Anuşirvan’a, Tuğrul Bey’den Melikşah’a, Nizâmülmülk’ten İsmail Safevi’ye ve İmam Humeyni’ye kadar uzanan bir siyasal zincir halkasının iki milleti birbirine bağlamaya devam ettiğini belirten Prof. Dr. Turan, iki toplum arasındaki bağların sadece siyasal halkalardan ibaret olmadığını, bu derin bağlılığın Firdevsî, Abdülkadir Geylanî, Zaloğlu Rüstem, Şirazî ve Mevlânâ gibi isimlerle kültür, edebiyat, fikir alanında da sürdüğünü kaydetti.

İki devletin 1639’dan beri hiç savaşmadıklarına, sınırların da yüzyıllardır değişmediğine dikkat çeken Prof. Dr. Turan, yaklaşık 400 yıllık bu barışın örneğine dünyada az rastlandığını ifade etti.

İran İslam Cumhuriyeti Kültür Müsteşarı Mahmut Sıtkızade de konuşmasında ikili ilişkilerin ele alındığı bu gibi toplantıların ülkelerin birbirini tanımasına vesile olduğunu belirterek, 20 yıldır sürdürülen sempozyum serisinin gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Okka ise sempozyuma ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını belirterek, İran’la ilişkileri sürdürmekte kararlı olduklarını, öğrenci değişimi gibi yeni projeler gerçekleştirerek kültürel ilişkilerin gelişimine katkıda bulunmak istediklerini söyledi.



Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığının “Belgelerle Türk İran İlişkileri” sergisinin de ziyarete açıldığı sempozyuma Türkiye’den ve İran’dan katılan bilim insanları, geçmişten bugüne Türkiye-İran ilişkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu. 10 oturumun düzenlendiği sempozyumda, Türklerin ve İranlıların ortak tarihinde edebiyat ve felsefe gibi kültürel etkileşim alanları, iki halkın İslam medeniyetine katkıları, tarih boyunca yaşadıkları çatışmalar ve kurdukları ittifaklar konuşuldu. Katılımcılar, iki toplumun ortak değeri olan Hz. Mevlânâ ve Mevlevlik kültürünü de bu yıl 7-17 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen Hz. Mevlâna’nın 745. vuslat yıl dönümü anma törenlerinin (Şeb-i Arûs) atmosferi içerisinde değerlendirme fırsatı buldu.
Kaynak: İHA