'Kadının Faal Olmasını Zorlaştıran Engellere Çare Bulmak Zorundayız'
KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar: 'Kadının hem ailesini koruyup hem de sosyal yaşamda faal olmasını zorlaştıran her türlü engeli değiştirmek için çareler bulmak zorundayız' 'Bugün medyada, bireysel hayatlara ya da işlevsiz ailelere orantısız bir şekilde daha çok yer veriliyor. Mesela ayrılmakta olan aileler, gayri ahlaki aileler, geleneğe aykırı ilişkilerin olduğu aileler... Ben bunu aileye bir saldırı olarak görüyorum. Bizim, medyada karar verici olan kişilerin zihninde büyük bir değişim uyandırmamız gerekiyor' 'Bireyselleşmenin yükselişte olduğunu düşünüyorum ve bu, genel olarak ailelerin üstesinden gelmesi gereken büyük bir sorun' 'Aile bağlarının zayıflaması, ailelerin birbirinden kopması, bunlar bireylerin, yaşamın zorluklarına karşı koyabilmek için ihtiyaç duydukları destekleyici ağa sahip olmalarını engelliyor' 'Yurt dışında eğitim görmem noktasında bana cesaret veren babam mesela, ki o dönem etrafımdaki diğer babalara baktığımda birçoğunun bunu aklından bile geçirmeyeceğini gördüm'
TRT World televizyonunun sorularını yanıtlayan Bayraktar, aile yapısı ve kadının toplumdaki yeri konusunda açıklamalarda bulundu.
"Dünyaya bugün baktığınız zaman, her yerde yaşananları gördüğünüz zaman, düşünceniz nedir? Üzerinde konuşmamız gereken fakat konuşamadığımız şey nedir?" sorusu üzerine Bayraktar, üzerinde konuşulması gereken en önemli konunun, insani problemler ve insanı insan yapan değerler hakkında olması gerektiğini söyledi.
İnsanlığa karşı iyi olmak, insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmak, sağlıklı tepkiler almak ve iletişim kurmanın önemine değinen Bayraktar, maddi bir iyilikten ziyade, insanın doğasına neyin iyi geldiğinin düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Bayraktar, Afganistan, Irak, Suriye ve Afrika'da korkunç durumlardan geçmekte olan "kayıp jenerasyon" denilen çocuklar konusunda kötümser olmadığını dile getirerek, "Fakat bu gerçekten çok zor. Ve bunu yapmak için karar mekanizmalarında temsiliyetin daha iyi olması gerektiğini düşünüyorum. Karar mekanizmaları her şeyin biçimlendirildiği yerlerdir. Bu yüzden aslında biz 'kadınlar ve demokrasi' diyoruz. Bu yüzden 'karar mekanizmalarında yeterince kadın yoksa, siz demokrasiye sahip olamayacaksınız' diyoruz. Aynı şey toplumdaki tüm insan grupları için geçerli. Tüm sesler eşit bir şekilde, dengeli bir şekilde duyulursa, o zaman adaletten bahsedebiliriz ve o zaman tüm çocuklarımız için daha iyi bir gelecekten bahsedebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Cinsiyet eşitliği, kazanımlar sağlamış çok önemli bir kavram"
2013 yılında kurulan KADEM hakkında bilgi veren Bayraktar, temel olarak kadın haklarına, genel olarak da tüm toplumun haklarına odaklandıklarını ifade etti.
Cinsiyet adaletinin, cinsiyet eşitliğinden daha iyi bir kavram olduğunu söylediklerini belirten Bayraktar, cinsiyet eşitliğinin, kadınlara büyük kazanımlar sağlamış çok önemli bir kavram olduğunu ve ana akım kadın hakları söylemindeki tüm kazanımları kutladıklarını söyledi.
Ancak çok fazla boşlukların bulunduğunu dile getiren Bayraktar, "Çünkü biz, kadın hakları söylemlerinde Batı düşüncesi ve Batı ideolojisinin hakim olduğunu görüyoruz. Ama farklı kültürler, farklı ihtiyaçlar, farklı duyarlılıklar ve farklı dinler var. Dolayısıyla tüm bu yerel özgünlükler dikkate alınmalı. Biz, yerel ihtiyaçları görmeye çalışıyoruz ve kadınlara, yerel dinamiklerine göre çözümler geliştiriyoruz. Yani biz, sahadayız. Kadınlarla temas halindeyiz. Onların günlük sorunlarını görmeye çalışıyoruz ve buna göre projeler geliştiriyoruz." dedi.
- "Bakış açımızı literatüre aktarmak çok önemli"
KADEM'in, yerelden gelen bir sivil toplum kuruluşu olduğunu anlatan Bayraktar, derneğin 44 şehirde temsilciliğinin bulunduğunu aktardı.
Ayrıca sokak protestoları yoluyla ve medya aracılığıyla farkındalık kampanyaları yürüttüklerini ifade eden Bayraktar, özellikle kadınlara yönelik eğitim ve kabiliyet geliştirme programları düzenlediklerini, şiddet mağdurları için hukuki danışmanlık yaptıklarını belirtti.
KADEM'in aynı zamanda bir düşünce kuruluşu gibi de çalıştığını vurgulayan Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:
"Çünkü bakış açımızı literatüre aktarmak, kaynak haline getirmek bizim için çok önemli bir şey. Bu nedenle hakemli akademik bir dergimiz var ve her yıl bir akademik konferans düzenliyoruz. Bu gibi yollarla kadın çalışmalarında eleştirel yaklaşımın sesi olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda savunma çalışmaları, lobicilik faaliyetleri yapıyoruz ve gönüllü olarak politikaları takip ediyoruz. Çıkarılan iyi politikaları destekliyoruz ve aynı zamanda geliştirilmesi gerektiğini düşündüğümüz politikaları da eleştiriyoruz ve üzerinde duruyoruz.
Sıklıkla koordineli çalıştığımız sivil toplum kuruluşları veya uzman akademisyenler ve zaman zaman hükümet temsilcileri de dahil olmak üzere çeşitli ortaklarla çalıştaylar düzenliyoruz. Aynı zamanda uluslararası işler de yapıyoruz."
- "KADEM, W20'yi kuran üç STK'dan biri"
KADEM olarak BM Kadın Konseyi'ne katıldıklarını, G20 altındaki W20'yi kuran 3 sivil toplum kuruluşundan biri olduklarını belirten Bayraktar, bütünsel bir şekilde çalıştıklarını söyledi.
KADEM'in hayata geçirdiği ve kendisini en çok etkileyen projeyi anlatan Bayraktar, "Yetimhanelerde kalan genç kızlar 18 yaşında buradan ayrılmak zorunda kalıyor. Maalesef birçoğunun çalışma becerisi olmuyor. Gidecek bir aileleri de olmuyor. KADEM olarak 16-18 yaşlarındaki kızlar için eğitim kursları, mesleki eğitim kursları veriyoruz. Onları çeşitli şirketlere yönlendirerek iş sahibi yapmayı amaçlıyoruz. Bazıları çalışmaya başladı, banka hesapları var ve artık kendi başlarına geçinebiliyorlar. Dolayısıyla bu bizim için gerçekten çok önemli bir proje." diye konuştu.
Bayraktar, "Kadınlar karar verme süreçlerine katıldığında masaya ne getirmiş oluyorlar?" şeklindeki soruya, "Onlar temsiliyet anlamında toplumun tüm kesimlerinin sesini dile getiriyorlar. Çünkü konu aile olduğunda bile maalesef erkeklerin çoğu, aile ile ilgili problemleri kadınlar kadar iyi bilmiyorlar. Ben bütün kadınların aileler için problem çözücü olacağını söylemiyorum. Fakat biz bu dengeyi sağlamalıyız." yanıtını verdi.
- "Aileyi güçlendirmeyi hedeflemeliyiz"
"Bugün dünya genelinde ailelerin mücadele etmek zorunda kaldığı bir numaralı zorluk nedir?" sorusuna karşılık Bayraktar, bireyselleşmenin yükselişte olduğunu düşündüğünü ve bunun genel olarak ailelerin üstesinden gelmesi gereken büyük bir sorun olduğunu söyledi.
Yapılan araştırmaların, sağlıklı bireylerin sağlıklı ailelerle yetiştiğini gösterdiğini aktaran Bayraktar, genel olarak suç veya riskli davranışlarda bulunma eğiliminde olan insanların ailevi problemleri olan insanlar olduğunu, dolayısıyla onların arka planda nasıl bir aileye sahip olduklarına bakılması gerektiğini ifade etti.
Ailenin insanlar için bir kale olduğunu dile getiren Bayraktar, "Aile bağlarının zayıflaması, ailelerin birbirinden kopması, bunlar bireylerin, yaşamın zorluklarına karşı koyabilmek için ihtiyaç duydukları destekleyici ağa sahip olmalarını engelliyor. Bir ailenin bağlarının güçlü olması, sağlıklı bir örnek olduğu anlamına gelmez. Ne yazık ki bir şekilde dejenere eden, işlevsiz aileler de var; ya üyelerine baskı altına alarak ya da aile bağları yoluyla olumsuz değerleri gayri ahlaki davranışları nesillere aktararak... Dolayısıyla bunların tamamı mücadele etmemiz gereken şeyler ve biz aileyi güçlendirmeyi hedeflemeliyiz." diye konuştu.
- "Medyada karar vericilerin zihninde değişim uyandırmamız gerekiyor"
Medyanın, günümüzde modern aile kurumunu nasıl etkilediğine ilişkin soru üzerine Bayraktar, medyanın, aileleri desteklemede çok önemli rol oynayabileceğini ve özellikle geçmişte bir ölçüde bunu yaptığını belirtti.
Fakat bugün medyada, bireysel hayatlara ya da işlevsiz ailelere orantısız bir şekilde daha çok yer verildiğine işaret eden Bayraktar, "Mesela ayrılmakta olan aileler, gayri ahlaki aileler, geleneğe aykırı ilişkilerin olduğu aileler... Ben bunu aileye bir saldırı olarak görüyorum. Bizim, medyada karar verici olan kişilerin zihninde büyük bir değişim uyandırmamız gerekiyor." dedi.
- "Babam bana cesaret verdi"
Sümeyye Erdoğan Bayraktar, anne olmakla ilgili vizyonunun KADEM'de yaptığı iş ile yakından ilişkili olduğunu belirterek, bir kadının ailesiyle ilişkisi ve toplumdaki pozisyonunun, çok tartışmalı bir konu olduğunu dile getirdi.
Kendisine Hz. Hatice, Hz. Ayşe gibi bazı güçlü kadınların ya da İslam medeniyetine bakıldığı zaman Şifa Hatun, Fatma el-Fihri gibi kadınların hayat hikayelerinin öğretildiğini anlatan Bayraktar. "Bunların hepsi, topluma ve genel olarak insan uygarlığına çok şey katan güçlü figürlerdir. Onlar çok aktiflerdi, sadece evde durmuyorlardı. Ben Kur'an'a ve hadislere baktığım zaman, tabi ki uzman değilim ama bir kadının ne yapması gerektiği konusunda çok fazla kırmızı çizgi olmadığını gördüm." diye konuştu.
Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şahsi olarak çocukluğumu gözümün önüne getirdiğimde, şöyle bir aile vardı, mesela annem, bana nasıl davrandıysa ağabeylerime de öyle davrandı. Bu manada çok geleneksel kodlarımız yoktu. Yahut yurt dışında eğitim görmem noktasında bana cesaret veren babam mesela, ki o dönem etrafımdaki diğer babalara baktığımda birçoğunun bunu aklından bile geçirmeyeceğini gördüm. Ben yurt dışına gitmek zorundaydım, zira o yıllarda Türkiye'de başörtüsü yasağı vardı. Aksi halde yurt dışında eğitim görmeyi hayal edemezdim. Başörtümü çıkarmak istemediğimden ötürü, yurt dışında eğitim görmem hususunda bana yol gösteren babam oldu. Zira o, kendimi geliştirmemin ne kadar önemli olduğunu biliyordu."
Yurt dışından geri dönüp gerçek dünyaya "merhaba" dediğinde, iki anlatı olduğunu gördüğünü aktaran Bayraktar, şunları kaydetti:
"Birincisi geleneksel anlatı. İkincisi ise Batı'nın egemenliğindeki anlatı. Batı'daki tüm kadın haklarına yönelik çalışmalara baktığınızda, bir kadının bağımsız ve güçlü olmasının yalnızca çalışmak ve iyi bir kariyer sahibi olmasından geçtiğini göreceksiniz. Aile sorumluluğu ise kadının gelişimini engelleyecek ve kendisine mani olacaktır.
İkincisi, diğer yandan geleneksel anlatılara baktığımızda, elbette hepsi değil, bir kısmı, aile sorumluluğu almanın çok önemli olduğunu ve evin dışındaki, sosyal yaşantıdaki ya da iş dünyasındaki yoğunluğun ailenizi korumaya engel olacağını ve aile sorumluluğunun sadece kadında olduğunu göreceksiniz. Ben bunların ikisinin de hayat ve dünya anlayışımı yansıtmadığını fark ettim."
- "Çareler bulmak zorundayız"
KADEM'de bir orta yol olduğuna inandıklarını belirten Bayraktar, şu açıklamalarda bulundu:
"Bir orta yol var ve bunu yapmanın zor olduğunu biliyorum. Ancak dediğim gibi, örneğin çalışma saatleri, şehir planlamaları gibi kadının hem ailesini koruyup hem de sosyal yaşamda faal olmasını zorlaştıran her türlü engeli değiştirmek için çareler bulmak zorundayız. Örneğin aile bağlarının zayıf olduğu, birçok bireysel ihtiyacın kurumlara havale edildiği bir toplumda, kadın problemleri için farklı birtakım çözümleriniz olacaktır. Ancak kadın dahil aile üyelerinin, ihtiyaçlarını aile kurumu içinde giderebildikleri ailelerin güçlü olduğu bir toplumda, kadınların başka tür çözümlere ihtiyaçları olacaktır, aynı olamazlar."
"Güçlü kadınların olması neden önemli? Bu, ailelere ve genel olarak topluma nasıl yardımcı oluyor?" sorusunu Bayraktar, "Güçlü kadınlar, güçlü aileler birbirlerini destekler. Şayet iyi bir anneyseniz, eğitimli bir anneyseniz ki bu aile içinde çocuklar için güzel bir örnek teşkil eder. İşte o çocukların daha sağlıklı ve güzel bir geleceği olur. Saygın bir anne, kendini idare edebilen bir anne, kocasıyla da daha iyi bir ilişki kurma noktasında öz güvenli olacaktır." diyerek yanıtladı.
- "Türkiye'deki aileler yapı olarak çok sağlam"
Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Aile içinde yetki sahibi bir anne figürü açısından bakarsak, bu toplumu nasıl daha iyi bir hale getirebilir?" sorusu üzerine, sağlıklı bir aile çevresinde yetişmiş çocuklar ile aile dışında da güzel bir toplum inşa edilebileceğini, ancak çocukların aile içinde sağlıklı bağlanma modelini ve sağlıklı iletişim kurmayı öğrenmezse aile dışına çıktıklarında da iyi çalışma şartları veya iyi yönetişim mekanizmalarını da oluşturamayacaklarını söyledi.
Günümüz ile 50 yıl önceki bir Türk ailesi arasındaki farklara ilişkin görüşü sorulan Bayraktar, "Sanırım tüm dünyada benzer bir meyil var. Tek fark ise Türkiye'deki ailelerin yapı olarak çok sağlam olmaları. Ailenin sağlam olması ve aile bağlarına saygı göstermek bizim geleneğimizin çok temel bir parçası. Şu an yaşadığımız tüm krizlere rağmen sanırım bu milleti birlik içinde tutan, güçlü kılan bir şey bu." dedi.
- "Aile hakkında konuşurken erkeği o kareden çıkarıyoruz"
"Bir ailenin temeli nedir?" sorusunu, "Güvenlik, güven, sığınak" şeklinde yanıtlayan Bayraktar, içinde yaşanılan zamanın modern kriterlerinin erkekler için de zor olduğunu söyledi.
Bayraktar, şunları kaydetti:
"Maalesef aile hakkında konuşurken erkeği o kareden çıkarıyoruz. Erkekliği tanımlamaya çalıştığımızda birçok kelime sayabiliriz ancak aile ve çocuklar maalesef bunun içinde yok gibidir ya da en sonda gelir. Dolayısıyla erkeği ve babayı, aile karesi içinde geri oturtmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Zira erkekler sadece tırnak içinde 'makro meseleler' makro ekonomi, uluslararası ilişkiler gibi meseleleri düşündükçe ve aile meselelerini çok ciddi mesele olarak görmedikçe, aileleri güçlendirme hususunda bir reform yapamayacağız. Bir ailenin birliği ancak ve ancak sevgi ve merhametle sürdürülebilir. Müslümanlar olarak bunu görebiliyoruz, çünkü temel prensiplerimizi Peygamberimizin hayatından alıyoruz. O, aile fertlerine yalnızca sevgi ve merhamet gösterdi. Kadın, erkek ayrımı gözetmeden itibarlarına saygı duydu. Kızı bile eve gelip odaya girdiğinde ayağa kalkar, onu selamlardı, ona saygısını gösterirdi."
- "Şiddeti bir anomali olarak görüyorum"
Aile içi şiddetin, aileyi nasıl etkilediğine değinen Bayraktar, şiddeti, bir anomali olarak gördüğünü, bunun insan tabiatına aykırı olduğunu, normal olmayan bir durum olduğunu söyledi.
Şiddetin, yaratan ve yaratılana bir saygısızlık, had bilmezlik olduğunu ifade eden Bayraktar, "Zira yaratan bizlere dokunulmazlık veriyor. Dolayısıyla kimse genel anlamda itibarımıza dokunamaz. İkinci mesele ise şiddet, insanlar arasındaki ilişkiyi ve iletişimi tahrip eder. Şiddete başvuran bir kişi, insan onurundan, merhametten, kadın olsun, erkek olsun insanlara duymak zorunda olduğu saygıdan yoksun demektir. Şiddet mağdurlarına baktığımızda, şiddet görmek insanın kendine ve insanlara güvenini yok eder. Aile düzeyine baktığımızda ise örneğin çocuklar anneye şiddet uygulayan bir babayı gördüğünde, araştırmaların da gösterdiği üzere bu çocuklar hayatları boyunca şiddete meyilli olacaklar. Sonuç olarak bu insanlar, gelecekte iyi bir toplum inşa edenlerden olmayacaklar." ifadelerini kullandı.
- "İyi bir gelecek inşa etmek istiyorsak, aile tek çaremiz"
KADEM tarafından İstanbul'da "Ailenin Güçlendirilmesi" başlığı altında düzenlenen 3. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ne de değinen Bayraktar, zirvede bu başlığı tercih etmelerinin nedeninin ailenin karşılaştığı tehditler olduğunu belirtti.
"Hem kendi aileniz hem de dünyanın dört bir tarafındaki aileler için siz nasıl bir dünya görmek istersiniz?" sorusuna ise Bayraktar, şöyle yanıt verdi:
"Ben ailelerin neşvünema bulmak için ihtiyaç duydukları ortamı buldukları bir dünya görmek isterdim. Ailelerin, kadınlar ve çocuklar dahil, üyelerini güçlendireceği bir şekilde oluşacağı bir dünya görmek isterdim. Erkeklerin, kadınların ve toplumu oluşturan tüm bireylerin rollerinin dengede olduğu bir dünya görmek isterdim. Bu elbette zor, ancak ulaşılabilir olup olmamasından ziyade, bu bir zorunluluk. Şayet daha iyi bir gelecek inşa etmek istiyorsak, aile tek çaremiz."