Dünya Tsunami Farkındalık Günü
AFAD Başkanı Dr. Mehmet Güllüoğlu: 'Dünyada bugüne kadar 350 binden fazla insan tsunamiden etkilendi' 'Buranın bir afet ülkesi olduğunu, binalarımızın ve altyapının sağlam olması gerektiğini, güvenli yaşamın nasıl olması gerektiğini anlatmamız, bunu bir kültüre çevirmemiz lazım' '2019 yılını afetlere hazırlık yılı olarak planlıyoruz. Her bir ay için bir tema belirleyip o temayla ilgili etkinlikler yapalım istiyoruz'
AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, dünyada bugüne kadar 350 binden fazla kişinin tsunamiden etkilendiğini belirtti.
Afet ve Acil Durum Başkanlığında (AFAD) Dünya Tsunami Farkındalık Günü dolayısıyla medya temsilcilerine tsunami ve afet riskleri hakkında bilgilendirme etkinliği düzenlendi.
AFAD Başkanı Güllüoğlu, etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, afetler ve yurt dışındaki insani yardımları Türk milleti ile el ele yürütmeye çalıştıklarını söyledi.
Türkiye'nin tsunamiden Japonya veya Asya ülkeleri kadar yoğun etkilenmediğini kaydeden Güllüoğlu, deniz kenarındaki ülkeler için bu riskin her zaman bulunduğunun altını çizdi.
"Dünyada bugüne kadar 350 binden fazla insan tsunamiden etkilendi." bilgisini veren Güllüoğlu, 2011'de Japonya'da meydana gelen depremde çok az can kaybı olduğunu ancak depremden yarım saat, 45 dakika sonra ülkeyi vuran tsunami nedeniyle 20 bine yakın kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı.
Japonya'daki tsunamiye ilişkin görüntülerde "denizin bir şehri yuttuğunu" gördüklerini ifade eden Güllüoğlu, "Tabiat, doğa kendini bir şekilde bize hatırlatıyor." dedi.
Türkiye'nin bir afet ve deprem ülkesi olduğunu, bu durumun toplumun her kesimine sık sık hatırlatılması gerektiğini belirten Güllüoğlu, şunları kaydetti:
"Kentsel dönüşümü, 17 Ağustos depreminin yıl dönümünü veya farklı projeleri konuşuyor olsak da en nihayetinde buranın bir afet ülkesi olduğunu, bulunduğumuz coğrafyanın böyle bir coğrafya olduğunu, binalarımızın ve altyapının sağlam olması gerektiğini, yöneticisinden çocuğuna kadar her bir bireyin afetle nasıl yaşanması gerektiğini, güvenli yaşamın nasıl olması gerektiğini anlatmamız, bunu bir kültüre çevirmemiz lazım."
Farkındalığı artırmanın yeterli olmayacağını, davranış değişikliği de yapılması gerektiğini vurgulayan Güllüoğlu, insanların güvenli binalarda oturma alışkanlığı kazanmasının önemine işaret etti. Bu noktada basının rolünün çok önemli olduğunu belirten Güllüoğlu, okullardaki afet eğitimiyle ilgili Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladıklarını söyledi. Daha aktif bir afet eğitimi planlaması yaptıklarını, bunun toplumsal bir seferberliğe dönüşmesi gerektiğini kaydeden Güllüoğlu, "Afet olduktan sonra konuşmak, geç kalmış bir konuşma oluyor." dedi.
Afetler olmadan önlemler üzerinde konuşmanın önemine değinen Güllüoğlu, yerel yönetimlerin çok önemli olduğunu belirterek "Afetler yerelden yönetilir, öncesinde de sonrasında da. Belediyelerin, valiliklerin, vatandaşların katılımıyla yapılması gereken birçok alan var." diye konuştu.
Mehmet Güllüoğlu, "2019 yılını afetlere hazırlık yılı olarak planlıyoruz. Her bir ay için bir tema belirleyip o temayla ilgili etkinlikler yapalım istiyoruz." dedi. Güllüoğlu, etkinliklerin Ankara ve İstanbul ile sınırlı olmayacağını, yurt genelinde çeşitli aktiviteler yapmayı planladıklarını anlattı.
- "Karadaysanız yükseğe, denizdeyseniz açığa gitmelisiniz"
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy, etkinliğe katılan basın temsilcilerine tsunami konusunda sunum yaptı.
Tsunami oluşması için deniz dibinde "düşey hareket" olması gerektiğini belirten Ersoy, Pasifik'teki bir depremin ardından 12 saat ilerleyen kıtalar arası dalgalar meydana gelebildiğini kaydetti.
Ersoy, depremin ardından denizin çekildiğinin görülmesi halinde, karadakilerin daha yükseklere, denizdekilerin daha açıklara gitmesi gerektiğini söyledi.
Ağaçlı kıyılar ve kum tepeleri tsunami dalgalarının yıkıcı etkisini azalttığı için kıyı kentlerinde yerleşim alanları belirlenirken buna uygun stratejiler geliştirilmesinin önemini vurgulayan Ersoy, kıyıların ağaçlandırılmasını ve kıyıya paralel imarlaşma yerine dalgaların yapıların arasından geçmesine imkan tanıyacak şekilde binaların yapılmasını tavsiye etti.
Ersoy, Türkiye kıyılarında son 3 bin yılda 125'e yakın tsunaminin meydana geldiğine ilişkin kaydın bulunduğunu, bunlardan 25'ten fazlasının Marmara Denizi içerisinde olduğunu söyledi.
Güneybatı Anadolu'nun tsunami açısından en tehlikeli bölge olduğunu anlatan Ersoy, "Burada Afrika kıtası Ege'nin altına dalıyor. Rodos ile Girit'in yanında 4 bin metrelik Akdeniz'in en derin çukurları var. Bu çukurlar tesadüf değil, bir kıtanın diğerinin altına dalması neticesinde. Dolayısıyla büyük tsunamiler yaratabilir. Gökova 2017'de bunun küçük bir provasını yaptı." diye konuştu.
- Marmara'da tsunami ve deprem riski
Marmara'daki tsunami etkilerini görebilmek için kazılar yaptıklarını anlatan Ersoy, şunları kaydetti:
"Marmara Denizi'nin içerisinde 3 tane çukur var. Hepsi de bin metreden derin. Bin 200 metreye kadar ulaşıyor. Bunların ortasından fay geçiyor. Marmara'da tsunami olup olmayacağı konusunda tartışmalar var. Kuzey Anadolu Fayı yanal bir hareket yapar, düşey bir hareket yapmaz. Dolayısıyla tsunami oluşturmayabilir. Ama tsunami kaynağı o değil ki. 3 çukurun yamaçlarında katılaşmamış kalın çamurlar var. Eğer bu çamurları deprem silkelerse ki 6,5 büyüklüğünde deprem bile silkeleyebilir, o takdirde denizaltı heyelanları dev tsunamiler bile oluşturabilir. Normalde 49 senaryo var. 1 ile 3 ve 6 metre arasında değişiyor ama denizaltı heyelanlarında yersel olarak 10 metreye çıkabilir."
Ersoy, Marmara'ya ilişkin 49 deprem ve tsunami simülasyonu bulunduğunu belirterek bunların bazılarının çok iyimser bazılarının ise kötümser olduğunu söyledi. Tsunamilerin etkisinin denizaltı topografyasına bağlı olduğunu ifade eden Ersoy, Marmara'da olabilecek bir tsunaminin bütün kıyıları da etkilemeyeceğini söyledi.
Kaynak: AA
Afet ve Acil Durum Başkanlığında (AFAD) Dünya Tsunami Farkındalık Günü dolayısıyla medya temsilcilerine tsunami ve afet riskleri hakkında bilgilendirme etkinliği düzenlendi.
AFAD Başkanı Güllüoğlu, etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, afetler ve yurt dışındaki insani yardımları Türk milleti ile el ele yürütmeye çalıştıklarını söyledi.
Türkiye'nin tsunamiden Japonya veya Asya ülkeleri kadar yoğun etkilenmediğini kaydeden Güllüoğlu, deniz kenarındaki ülkeler için bu riskin her zaman bulunduğunun altını çizdi.
"Dünyada bugüne kadar 350 binden fazla insan tsunamiden etkilendi." bilgisini veren Güllüoğlu, 2011'de Japonya'da meydana gelen depremde çok az can kaybı olduğunu ancak depremden yarım saat, 45 dakika sonra ülkeyi vuran tsunami nedeniyle 20 bine yakın kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı.
Japonya'daki tsunamiye ilişkin görüntülerde "denizin bir şehri yuttuğunu" gördüklerini ifade eden Güllüoğlu, "Tabiat, doğa kendini bir şekilde bize hatırlatıyor." dedi.
Türkiye'nin bir afet ve deprem ülkesi olduğunu, bu durumun toplumun her kesimine sık sık hatırlatılması gerektiğini belirten Güllüoğlu, şunları kaydetti:
"Kentsel dönüşümü, 17 Ağustos depreminin yıl dönümünü veya farklı projeleri konuşuyor olsak da en nihayetinde buranın bir afet ülkesi olduğunu, bulunduğumuz coğrafyanın böyle bir coğrafya olduğunu, binalarımızın ve altyapının sağlam olması gerektiğini, yöneticisinden çocuğuna kadar her bir bireyin afetle nasıl yaşanması gerektiğini, güvenli yaşamın nasıl olması gerektiğini anlatmamız, bunu bir kültüre çevirmemiz lazım."
Farkındalığı artırmanın yeterli olmayacağını, davranış değişikliği de yapılması gerektiğini vurgulayan Güllüoğlu, insanların güvenli binalarda oturma alışkanlığı kazanmasının önemine işaret etti. Bu noktada basının rolünün çok önemli olduğunu belirten Güllüoğlu, okullardaki afet eğitimiyle ilgili Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladıklarını söyledi. Daha aktif bir afet eğitimi planlaması yaptıklarını, bunun toplumsal bir seferberliğe dönüşmesi gerektiğini kaydeden Güllüoğlu, "Afet olduktan sonra konuşmak, geç kalmış bir konuşma oluyor." dedi.
Afetler olmadan önlemler üzerinde konuşmanın önemine değinen Güllüoğlu, yerel yönetimlerin çok önemli olduğunu belirterek "Afetler yerelden yönetilir, öncesinde de sonrasında da. Belediyelerin, valiliklerin, vatandaşların katılımıyla yapılması gereken birçok alan var." diye konuştu.
Mehmet Güllüoğlu, "2019 yılını afetlere hazırlık yılı olarak planlıyoruz. Her bir ay için bir tema belirleyip o temayla ilgili etkinlikler yapalım istiyoruz." dedi. Güllüoğlu, etkinliklerin Ankara ve İstanbul ile sınırlı olmayacağını, yurt genelinde çeşitli aktiviteler yapmayı planladıklarını anlattı.
- "Karadaysanız yükseğe, denizdeyseniz açığa gitmelisiniz"
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy, etkinliğe katılan basın temsilcilerine tsunami konusunda sunum yaptı.
Tsunami oluşması için deniz dibinde "düşey hareket" olması gerektiğini belirten Ersoy, Pasifik'teki bir depremin ardından 12 saat ilerleyen kıtalar arası dalgalar meydana gelebildiğini kaydetti.
Ersoy, depremin ardından denizin çekildiğinin görülmesi halinde, karadakilerin daha yükseklere, denizdekilerin daha açıklara gitmesi gerektiğini söyledi.
Ağaçlı kıyılar ve kum tepeleri tsunami dalgalarının yıkıcı etkisini azalttığı için kıyı kentlerinde yerleşim alanları belirlenirken buna uygun stratejiler geliştirilmesinin önemini vurgulayan Ersoy, kıyıların ağaçlandırılmasını ve kıyıya paralel imarlaşma yerine dalgaların yapıların arasından geçmesine imkan tanıyacak şekilde binaların yapılmasını tavsiye etti.
Ersoy, Türkiye kıyılarında son 3 bin yılda 125'e yakın tsunaminin meydana geldiğine ilişkin kaydın bulunduğunu, bunlardan 25'ten fazlasının Marmara Denizi içerisinde olduğunu söyledi.
Güneybatı Anadolu'nun tsunami açısından en tehlikeli bölge olduğunu anlatan Ersoy, "Burada Afrika kıtası Ege'nin altına dalıyor. Rodos ile Girit'in yanında 4 bin metrelik Akdeniz'in en derin çukurları var. Bu çukurlar tesadüf değil, bir kıtanın diğerinin altına dalması neticesinde. Dolayısıyla büyük tsunamiler yaratabilir. Gökova 2017'de bunun küçük bir provasını yaptı." diye konuştu.
- Marmara'da tsunami ve deprem riski
Marmara'daki tsunami etkilerini görebilmek için kazılar yaptıklarını anlatan Ersoy, şunları kaydetti:
"Marmara Denizi'nin içerisinde 3 tane çukur var. Hepsi de bin metreden derin. Bin 200 metreye kadar ulaşıyor. Bunların ortasından fay geçiyor. Marmara'da tsunami olup olmayacağı konusunda tartışmalar var. Kuzey Anadolu Fayı yanal bir hareket yapar, düşey bir hareket yapmaz. Dolayısıyla tsunami oluşturmayabilir. Ama tsunami kaynağı o değil ki. 3 çukurun yamaçlarında katılaşmamış kalın çamurlar var. Eğer bu çamurları deprem silkelerse ki 6,5 büyüklüğünde deprem bile silkeleyebilir, o takdirde denizaltı heyelanları dev tsunamiler bile oluşturabilir. Normalde 49 senaryo var. 1 ile 3 ve 6 metre arasında değişiyor ama denizaltı heyelanlarında yersel olarak 10 metreye çıkabilir."
Ersoy, Marmara'ya ilişkin 49 deprem ve tsunami simülasyonu bulunduğunu belirterek bunların bazılarının çok iyimser bazılarının ise kötümser olduğunu söyledi. Tsunamilerin etkisinin denizaltı topografyasına bağlı olduğunu ifade eden Ersoy, Marmara'da olabilecek bir tsunaminin bütün kıyıları da etkilemeyeceğini söyledi.