'Senaryodan Daha Çok Fikir Önemli'
Portekizli yapımcı ve dağıtımcı Paulo Branco: 'Benim senaryoları okumadığıma dair bir efsane var ama bu doğru değil. Bazen senaryoyu okuduktan sonra filmini yaparım ama senaryo benim için çok da önemli değildir, fikir önemli' 'Ortaya çıkabilmek için bana gerçekten ihtiyacı olan projeleri seçiyorum. Bağımsız, yüksek bütçeli ya da düşük bütçeli olabilir. Bunları gerçekleştirmenin yolunu ararım. Çünkü yapımcılar, yönetmenlerin hayallerini gerçeğe dönüştürmenin yolunu bulmalıdır' 'Bağımsız yapımcılar nehirdeki küçük altınları arayanlara benzer. Çoğu zaman onu bulamazlar. Bazen de istedikleri olur ve tüm dünya onları bilir'
Portekizli yapımcı ve dağıtımcı Paulo Branco, senaryodan daha çok fikrin kendisi için önemli olduğunu belirterek, "Benim senaryoları okumadığıma dair bir efsane var ama bu doğru değil. Bazen senaryoyu okuduktan sonra filmini yaparım ama senaryo benim için çok da önemli değildir, fikir önemli." dedi.
"6. Boğaziçi Film Festivali"ne katılan Branco, Bosphorus Film Lab kapsamında gerçekleştirilen masterclass'a katılarak 40 yılı aşkındır yaşadığı deneyimlerini paylaştı.
Usta yapımcı, sinemaya 20'li yaşların başında adım attığını, 28 yaşındayken de kendisine gelen bir teklifi değerlendirmesi sonucu yapımcılık serüvenine başladığını söyledi.
İşin henüz başındayken, geniş imkanlarla film yapabilmek için Portekiz gibi küçük bir ülkede kalmaması gerektiğini fark ettiğini aktaran Branco, "Eğer filmin dışarıda izlenmesini ve daha büyük bir kitleye ulaşma şansı olmasını istiyorsam, Fransa'da Paris'te çalışmam gerektiğini anladım. Çünkü Fransa'da uzun süredir devam eden bir sistem vardı ve herkes birbirini tanıyordu. Böylece filmlerimi Fransa'da yapmaya başladım." diye konuştu.
Bugüne dek yaptığı her filmin kendisi için bir prototip gibi olduğunu aktaran Branco, "Her film yeni bir macera. Böyle de olması için çalışıyorum. Yeni filmin, daha öncekilerle asla benzer olmaması için uğraşıyorum." ifadelerini kullandı.
Branco, aralarında Jerzy Skolimowski, Wim Wenders, Alain Tanner, Andre Techine, Andrzej Zulawski, Christophe Honore, Sharunas Bartas, Cedric Kahn, Lucas Belvaux, Valeria Bruni-Tedeschi, Paul Auster, Philippe Garrel ve Mathieu Amalric'in de aralarında bulunduğu çok sayıda yönetmenle çalıştığına işaret ederek, yapımcı ve yönetmen arasındaki ilişkinin önemine değindi.
- "Günümüzde birçok yapımcı benim kadar özgür değil"
Daha önce çalıştığı yönetmenlerin yanı sıra yeni yönetmenlerle de çalıştığını vurgulayan Branco, sıradan projeler yerine çok daha fazlasını içinde barındıran projeler aradığının altını çizdi.
Başarılı yapımcı, seçeceği filmlerde dikkat ettiği özelliklere ilişkin, "Ortaya çıkabilmek için bana gerçekten ihtiyacı olan projeleri seçiyorum. Bağımsız, yüksek bütçeli ya da düşük bütçeli olabilir. Bunları gerçekleştirmenin yolunu ararım. Çünkü yapımcılar, yönetmenlerin hayallerini gerçeğe dönüştürmenin yolunu bulmalıdır." şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Paulo Branco, kendisinin diğer yapımcılardan farklı bir çalışma yönteminin olduğunu kaydederek, şunları aktardı:
"Günümüzde birçok yapımcı benim kadar özgür değil. Uymaları gereken kuralları var. İşin para kısmını sağlayanlar her şeye karar veriyor. Yaptıktan sonra filmleri ile ilgilenmezler. Genelde satış işleri için bir ajansları, dağıtımcıları, ortak yapımcıları vardır. Sadece filmi yaparlar. Sonrasında bağları kalmaz. Ben bütün bunlardan çok daha farklı çalışıyorum. Örneğin ABD'deki yapımcıların izlediği yoldan da biraz daha farklı bir yol izliyorum. ABD'deki yapımcılar, bağımsız stüdyolar ya da mini stüdyolar için çalışırlar. Filmler onlara ait değildir. Projeyi alır. Stüdyodan ya da bağımsız finansal bir gruptan para kaynağı sağlar. Bu parayla da film yapar. Film bittikten sonra bir işi kalmaz."
- "Oyuncu seçimine karışmıyorum"
Kendisine gelen genç yönetmenlere çoğunlukla "hayır" demek zorunda kaldığını belirten Branco, "Çünkü çok fazla film yapıyorum ama bazen de 'Neden olmasın. Hadi yapalım.' derim. Benim senaryoları okumadığıma dair bir efsane var ama bu doğru değil. Bazen senaryoyu okuduktan sonra filmini yaparım ama senaryo benim için çok da önemli değildir, fikir önemli. Eğer daha önceden film çekmiş bir yönetmense ve yaptığı işin olacağına inanıyorsam ve çok özel bir film için bana ihtiyacı varsa kabul ederim. Son yıllarda bu biraz değişti. Okuduğum bir kitaptaki fikir ilgimi çekerse, yönetmene giderim ve 'Bu fikir ilgini çeker mi? Bunu yaparsak çok mutlu olurum ve senin yönetmeni istiyorum.' derim." ifadelerini kullandı.
Branco, yapımcılığını üstlendiği filmlerde rol alan oyuncuların seçimine karışmadığına vurgu yaparak, "Ben genel olarak yazar ve yönetmenlerle çalışırım. Aktörleri seçen kişi genellikle ben değilimdir. Onlar seçer. Bana sorarlar ve sonrasında o aktörlere ödenmesi gereken rakamı ayarlayabilirsem, o kişilerle filmi çekeriz." diye konuştu.
Yanlış oyuncu seçiminin filme büyük zarar vereceğinin altını çizen Branco, başrolünde Robert Pattinson'ın rol aldığı Cosmopolis filminde yaşadıklarını şu sözlerle aktardı:
"Eğer yanlış bir kast yapılmışsa, herkes kaybeder. Bazen çok iyi aktörler de yanlış kast seçimi nedeniyle kendilerine uygun olmayan filmlerde oynayabiliyor. Bu konuda harika bir örneğim var. David Cronenberg'in yazıp yönettiği Cosmopolis filminde ilk imza atan kişi Colin Farrell'di. Çekimden 6 ay önce Farrell'in ajansı, filmde olmayacağını, çünkü başka bir iş yapması gerektiğini, filmi yine de yapmak istiyorsak 3 yıl beklememiz gerektiğini söyledi. Projeyi imzalamıştı. Kızdım. Mahkemeye gittim. Her şeyi yaptım. David'i çağırdım ve olanları anlattım. 'Şimdi ne yapacağız' diye benden daha çok endişelendi. Sonrasında başka bir aktör aradık. Sonra bir gün bana gelip 'İyi filmleri olmayan ama iyi bir aktör olduğunu düşündüğüm bir aktör gördüm, Robert Pattinson. Alacakaranlık'ta oynuyordu."
- "Yaptığım 300 filmden 20'si finansal anlamda büyük ilgi gördü"
Bağımsız yapımcıların günümüzde büyük sıkıntılar yaşadığını ve hayatta kalmak için çok uğraştığına dikkati çekerek, "Bağımsız yapımcılar nehirdeki küçük altınları arayanlara benzer. Çoğu zaman onu bulamazlar. Bazen de istedikleri olur ve tüm dünya onları bilir. Yaptığım 300 filmden 20'si finansal anlamda büyük ilgi gördü. Diğer filmlerin arasında da çok güzel olanlar vardı ancak az sayıda kişi onların farkına vardı. Bu her yerde böyle. ABD'de bile böyle." değerlendirmesinde bulundu.
Bağımsız film yapımcıların yaşadığı zorlukların gün geçtikçe daha da arttığına dikkati çekerek, 20 yıl öncesine göre bağımsız filmleri sinemalarda göstermenin de gün geçtikçe çok daha zorlaştığını kaydetti.
Kariyeri boyunca Cannes'da 53 filmi gösterilen, 27 filmi resmi seçkiye alınan, 48 filmi de Venedik Film Festivaline katılan başarılı yapımcı, dünya çapında öneme sahip prestijli film festivallerinden ise çok sayıda ödül aldı.
Kaynak: AA
"6. Boğaziçi Film Festivali"ne katılan Branco, Bosphorus Film Lab kapsamında gerçekleştirilen masterclass'a katılarak 40 yılı aşkındır yaşadığı deneyimlerini paylaştı.
Usta yapımcı, sinemaya 20'li yaşların başında adım attığını, 28 yaşındayken de kendisine gelen bir teklifi değerlendirmesi sonucu yapımcılık serüvenine başladığını söyledi.
İşin henüz başındayken, geniş imkanlarla film yapabilmek için Portekiz gibi küçük bir ülkede kalmaması gerektiğini fark ettiğini aktaran Branco, "Eğer filmin dışarıda izlenmesini ve daha büyük bir kitleye ulaşma şansı olmasını istiyorsam, Fransa'da Paris'te çalışmam gerektiğini anladım. Çünkü Fransa'da uzun süredir devam eden bir sistem vardı ve herkes birbirini tanıyordu. Böylece filmlerimi Fransa'da yapmaya başladım." diye konuştu.
Bugüne dek yaptığı her filmin kendisi için bir prototip gibi olduğunu aktaran Branco, "Her film yeni bir macera. Böyle de olması için çalışıyorum. Yeni filmin, daha öncekilerle asla benzer olmaması için uğraşıyorum." ifadelerini kullandı.
Branco, aralarında Jerzy Skolimowski, Wim Wenders, Alain Tanner, Andre Techine, Andrzej Zulawski, Christophe Honore, Sharunas Bartas, Cedric Kahn, Lucas Belvaux, Valeria Bruni-Tedeschi, Paul Auster, Philippe Garrel ve Mathieu Amalric'in de aralarında bulunduğu çok sayıda yönetmenle çalıştığına işaret ederek, yapımcı ve yönetmen arasındaki ilişkinin önemine değindi.
- "Günümüzde birçok yapımcı benim kadar özgür değil"
Daha önce çalıştığı yönetmenlerin yanı sıra yeni yönetmenlerle de çalıştığını vurgulayan Branco, sıradan projeler yerine çok daha fazlasını içinde barındıran projeler aradığının altını çizdi.
Başarılı yapımcı, seçeceği filmlerde dikkat ettiği özelliklere ilişkin, "Ortaya çıkabilmek için bana gerçekten ihtiyacı olan projeleri seçiyorum. Bağımsız, yüksek bütçeli ya da düşük bütçeli olabilir. Bunları gerçekleştirmenin yolunu ararım. Çünkü yapımcılar, yönetmenlerin hayallerini gerçeğe dönüştürmenin yolunu bulmalıdır." şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Paulo Branco, kendisinin diğer yapımcılardan farklı bir çalışma yönteminin olduğunu kaydederek, şunları aktardı:
"Günümüzde birçok yapımcı benim kadar özgür değil. Uymaları gereken kuralları var. İşin para kısmını sağlayanlar her şeye karar veriyor. Yaptıktan sonra filmleri ile ilgilenmezler. Genelde satış işleri için bir ajansları, dağıtımcıları, ortak yapımcıları vardır. Sadece filmi yaparlar. Sonrasında bağları kalmaz. Ben bütün bunlardan çok daha farklı çalışıyorum. Örneğin ABD'deki yapımcıların izlediği yoldan da biraz daha farklı bir yol izliyorum. ABD'deki yapımcılar, bağımsız stüdyolar ya da mini stüdyolar için çalışırlar. Filmler onlara ait değildir. Projeyi alır. Stüdyodan ya da bağımsız finansal bir gruptan para kaynağı sağlar. Bu parayla da film yapar. Film bittikten sonra bir işi kalmaz."
- "Oyuncu seçimine karışmıyorum"
Kendisine gelen genç yönetmenlere çoğunlukla "hayır" demek zorunda kaldığını belirten Branco, "Çünkü çok fazla film yapıyorum ama bazen de 'Neden olmasın. Hadi yapalım.' derim. Benim senaryoları okumadığıma dair bir efsane var ama bu doğru değil. Bazen senaryoyu okuduktan sonra filmini yaparım ama senaryo benim için çok da önemli değildir, fikir önemli. Eğer daha önceden film çekmiş bir yönetmense ve yaptığı işin olacağına inanıyorsam ve çok özel bir film için bana ihtiyacı varsa kabul ederim. Son yıllarda bu biraz değişti. Okuduğum bir kitaptaki fikir ilgimi çekerse, yönetmene giderim ve 'Bu fikir ilgini çeker mi? Bunu yaparsak çok mutlu olurum ve senin yönetmeni istiyorum.' derim." ifadelerini kullandı.
Branco, yapımcılığını üstlendiği filmlerde rol alan oyuncuların seçimine karışmadığına vurgu yaparak, "Ben genel olarak yazar ve yönetmenlerle çalışırım. Aktörleri seçen kişi genellikle ben değilimdir. Onlar seçer. Bana sorarlar ve sonrasında o aktörlere ödenmesi gereken rakamı ayarlayabilirsem, o kişilerle filmi çekeriz." diye konuştu.
Yanlış oyuncu seçiminin filme büyük zarar vereceğinin altını çizen Branco, başrolünde Robert Pattinson'ın rol aldığı Cosmopolis filminde yaşadıklarını şu sözlerle aktardı:
"Eğer yanlış bir kast yapılmışsa, herkes kaybeder. Bazen çok iyi aktörler de yanlış kast seçimi nedeniyle kendilerine uygun olmayan filmlerde oynayabiliyor. Bu konuda harika bir örneğim var. David Cronenberg'in yazıp yönettiği Cosmopolis filminde ilk imza atan kişi Colin Farrell'di. Çekimden 6 ay önce Farrell'in ajansı, filmde olmayacağını, çünkü başka bir iş yapması gerektiğini, filmi yine de yapmak istiyorsak 3 yıl beklememiz gerektiğini söyledi. Projeyi imzalamıştı. Kızdım. Mahkemeye gittim. Her şeyi yaptım. David'i çağırdım ve olanları anlattım. 'Şimdi ne yapacağız' diye benden daha çok endişelendi. Sonrasında başka bir aktör aradık. Sonra bir gün bana gelip 'İyi filmleri olmayan ama iyi bir aktör olduğunu düşündüğüm bir aktör gördüm, Robert Pattinson. Alacakaranlık'ta oynuyordu."
- "Yaptığım 300 filmden 20'si finansal anlamda büyük ilgi gördü"
Bağımsız yapımcıların günümüzde büyük sıkıntılar yaşadığını ve hayatta kalmak için çok uğraştığına dikkati çekerek, "Bağımsız yapımcılar nehirdeki küçük altınları arayanlara benzer. Çoğu zaman onu bulamazlar. Bazen de istedikleri olur ve tüm dünya onları bilir. Yaptığım 300 filmden 20'si finansal anlamda büyük ilgi gördü. Diğer filmlerin arasında da çok güzel olanlar vardı ancak az sayıda kişi onların farkına vardı. Bu her yerde böyle. ABD'de bile böyle." değerlendirmesinde bulundu.
Bağımsız film yapımcıların yaşadığı zorlukların gün geçtikçe daha da arttığına dikkati çekerek, 20 yıl öncesine göre bağımsız filmleri sinemalarda göstermenin de gün geçtikçe çok daha zorlaştığını kaydetti.
Kariyeri boyunca Cannes'da 53 filmi gösterilen, 27 filmi resmi seçkiye alınan, 48 filmi de Venedik Film Festivaline katılan başarılı yapımcı, dünya çapında öneme sahip prestijli film festivallerinden ise çok sayıda ödül aldı.