TEDMEM Kürsü'de 'Eğitimde Yapay Zeka' Tartışıldı
TEDMEM Kürsü’de konuşan Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, “Makinalar ürkütücü bir şekilde ilerliyor ancak empati, duygular ya da anlayış gibi konularda insanlardan gerideler ama bugün için gerideler, yarının ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bunun için öncelikle eğitim sistemimizi doğru şekillendirmemiz ve eğitimcilerimizi iyi yönlendirmemiz gerektiği kanısındayım" dedi.
Türk Eğitim Derneğinin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM, alanında öncü isimleri ağırlamaya devam ediyor. TEDMEM Kürsü’nün konuğu yapay zekanın dünya üzerindeki en etkili isimlerinden biri olan University College London Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rose Luckin oldu. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, yazılım, kodlama, siber güvenlik gibi pek çok alana etki eden yapay zekanın eğitim öğretim uygulamalarında da kendini gösterir hale geldiğini belirterek, “Dünyanın en önde gelen üniversitelerinden biri olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), yapay zeka fakültesi kurmak için çalışmalara başladığını söyledi.
Sonuçta teknoloji kaçınılmaz bir gerçeklik. Medeniyetlerin yol almasında, insanlığın kendine yol açmasında olmazsa olmaz etkenlerin başında geliyor. Ancak ‘yapay zeka teknolojisi meslekleri yok mu ediyor’ gibi bir soruyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
“Umuyorum ki insanoğlu kendi kendini yok etmede üstat, uzman değildir"
Bir araştırmada 2051 yılına kadar insanların yaptığı tüm görevlerin, 2136 yılına kadar da insanların yaptığı mesleklerin yapay zeka tarafından yerine getirilebileceğinin söylendiğine dikkat çeken Pehlivanoğlu, “Bu soru insanların mesleklerine dair korkularından yola çıkan bir soru haline dönüşmüş vaziyette. Şu anda neredeyse tüm büyük teknoloji şirketleri yapay zeka projeleri üzerinde çalışıyorlar. Ünlü fizikçi Stephen Hawking’in yapay zekayla ilgili geleceğe ilişkin öngörüsü dikkate alınmalı, çünkü ‘Yapay zekalı makineler insan ırkının sonunu getirebilir’ diyordu. Şahsi düşüncem de Uzay Yolu filmini seyrettiğimiz zaman ‘ne güzel hayal kurmuşlar’ derdik. Bugün o hayallerin oluştuğunu görüyoruz. Umuyorum ki insanoğlu kendi kendini yok etmede üstat, uzman değildir. Şüphesiz ki teknolojiden faydalanmalı, yaşamı kolaylaştırmalı ama yaşamı kolaylaştırıyorum derken yaşamı yok etme riskini de göz önünde bulundurmak mecburiyetinde olduğumuzu unutmamız lazım. Çünkü bugün baktığımız zaman dünyada tartışılan en önemli şeylerden bir tanesi duyarsız nesilliği tartışıyoruz. Teknolojiyle tamamen sosyalleşmeyi teknoloji üzerinden gerçekleştiren, uzaktan eğitimlerin bile çok daha yüzyüze eğitimden ön plana çıktığı bir nesli tartışıyoruz ve bencilleşen bir nesli tartışıyoruz. O zaman duygusallıktan uzaklaşan bir nesli tartışıyoruz. Aslında insan olmanın en büyük özelliklerinden ve en büyük nimetlerinden biri olan acı çekmek ve haz duymak gibi duygulardan uzaklaştığımızı tartışıyoruz. Eğer bunlar zaman içerisinde makinaların kontrolüne ve belki bize benzeyecek, tamamen bizim gibi olacak yapılara dönüşürse bu risk insanoğlunun kendi kendini yok etmesiyle karşı karşıya kalabilir” değerlendirmesinde bulundu.
"Eğitim sistemimizi doğru şekillendirmemiz ve eğitimcilerimizi iyi yönlendirmemiz gerektiği kanısındayım"
Pehlivanoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Başka bir riskle daha karşı karşıyayız, birkaç ırk sonra dünya bu nüfusu taşıyamadığı için yaşayan neslin ciddi bir kısmının yok olması gerekiyor. Aslında bölgemizde çıkan her savaşta benim içimden bir ses ‘acaba bu nüfus azaltılması Ortadoğu’dan mı başladı’ gibi bir tereddütle beni karşı karşıya bırakıyor. Şüphesiz ki artık Mars’ta yaşam aranıyor, gayret sarf ediliyor. Tabii ki bunun gerekçesinin bir tanesi dünya neslinin Dünya’nın taşıyabileceğinden çok daha fazla bir sayıya gelmesi olabilir ama ikincisi de bir gün makinalar insan ırkını yok ederse belki Mars’taki uzayda başka yerlerde yaşayacak insanlar bunun daha ileri bir noktaya gitmesini engelleyip, orada yeniden bir neslin ve ırkın doğuşunu sağlayabilirler diye düşünüyorum. Tam bu noktada bizler duygularımızla, insani değerlerimizle ve sosyal etkileşimlerimize odaklanmak mecburiyetindeyiz. En çok şefkat kavramı üzerinde durmalıyız. Makinalar ürkütücü bir şekilde ilerliyor ancak empati, duygular ya da anlayış gibi konularda insanlardan gerideler ama bugün için gerideler, yarının ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bunun için öncelikle eğitim sistemimizi doğru şekillendirmemiz ve eğitimcilerimizi iyi yönlendirmemiz gerektiği kanısındayım. ‘Yapay zeka öğretmenlerin yerini alabilir mi?’ diye düşünüyorlar, aslında baktığınız zaman dünyadaki hemen hemen her meslek ‘işe gidiyorum’ derken öğretmenler ‘okula gidiyorum’ der. Öğretmen, öğrenci ile öğretmenin arasına koyduğu bir duygu bağıdır aslında. Öğretme kanalı açması, köprüyü kurması, kurabildiği duyguyla alakalıdır. Her şey insanda, insanın duygularında başlar. İnsan insanın gölgesinde yetişiyor deniyor, çok doğru. Eğitimde dünya üzerindeki gelişmeler tabii ki iyi analiz edilip takip edilecektir. Ancak dünya insanı yetiştirirken duygusuz nesile giden yoldan dönülmesinin de şart olduğunu unutmamamız gerekiyor.”
Pehlivanoğlu konuşmasının sonunda, “Yapay zekayla ilgilenenlerin biz Lazları da incelemesi gerektiğini düşünüyorum” esprisini yaptı.
TEDMEM Direktörü Prof. Dr. Emin Karip ise TEDMEM Kürsü’nün 5’incisini gerçekleştirdiklerini kaydederek, TEDMEM Kürsü’yü başlatırken eğitimin güncel konuları yanında geleceğe dönük olarak konularla ilgili diyalog başlatmak gibi bir fikirle yola çıktıklarını ifade etti.
Karip, Türkiye’nin eğitim sorunlarıyla ilgili politika önerileri geliştirmeye çalıştıklarını ve bunu veriye ve bilgiye dayalı olarak yapmaya çalıştıklarını anlattı.
“Yapay zeka öğretmenlerin yerini alabilir mi?” sorusuna cevap arandı
Açış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Luckin, ‘Eğitimde Yapay Zekanın Kullanımı ve Olası Güçlükler’ başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Luckin, “Yapay zeka teknolojisi meslekleri yok mu ediyor?" konusunu öğretmenler, eğitim ve öğrenciler üzerinden ele aldı. Luckin, dünya üzerinde teknoloji hızla gelişirken, yapay zeka ve otomasyonun geleceğin işleri ve iş yerlerini nasıl şekillendireceği, bu dönüşümlerin eğitim öğretim süreçlerine nasıl yansıyacağı konusunda değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda yapay zeka ve insan zekasının nasıl bir arada var olabileceği ve buna bağlı olarak öğretmenlerin rollerinin nasıl etkileneceğine dair konular tartışılarak, “Yapay zeka öğretmenlerin yerini alabilir mi?” sorusuna cevap arandı.
Luckin, 21. yüzyılda robotların öğrenme ve öğretme süreçlerinde öğretmenlerle işbirliği içinde çalıştığı sınıf ortamlarını tasvir ederek, dünya genelinde robotların eğitimcilerle karşı karşıya getirildiği distopyaları yıkacak araştırmalarıyla ilgili bilgi verdi.
Kaynak: İHA
Sonuçta teknoloji kaçınılmaz bir gerçeklik. Medeniyetlerin yol almasında, insanlığın kendine yol açmasında olmazsa olmaz etkenlerin başında geliyor. Ancak ‘yapay zeka teknolojisi meslekleri yok mu ediyor’ gibi bir soruyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
“Umuyorum ki insanoğlu kendi kendini yok etmede üstat, uzman değildir"
Bir araştırmada 2051 yılına kadar insanların yaptığı tüm görevlerin, 2136 yılına kadar da insanların yaptığı mesleklerin yapay zeka tarafından yerine getirilebileceğinin söylendiğine dikkat çeken Pehlivanoğlu, “Bu soru insanların mesleklerine dair korkularından yola çıkan bir soru haline dönüşmüş vaziyette. Şu anda neredeyse tüm büyük teknoloji şirketleri yapay zeka projeleri üzerinde çalışıyorlar. Ünlü fizikçi Stephen Hawking’in yapay zekayla ilgili geleceğe ilişkin öngörüsü dikkate alınmalı, çünkü ‘Yapay zekalı makineler insan ırkının sonunu getirebilir’ diyordu. Şahsi düşüncem de Uzay Yolu filmini seyrettiğimiz zaman ‘ne güzel hayal kurmuşlar’ derdik. Bugün o hayallerin oluştuğunu görüyoruz. Umuyorum ki insanoğlu kendi kendini yok etmede üstat, uzman değildir. Şüphesiz ki teknolojiden faydalanmalı, yaşamı kolaylaştırmalı ama yaşamı kolaylaştırıyorum derken yaşamı yok etme riskini de göz önünde bulundurmak mecburiyetinde olduğumuzu unutmamız lazım. Çünkü bugün baktığımız zaman dünyada tartışılan en önemli şeylerden bir tanesi duyarsız nesilliği tartışıyoruz. Teknolojiyle tamamen sosyalleşmeyi teknoloji üzerinden gerçekleştiren, uzaktan eğitimlerin bile çok daha yüzyüze eğitimden ön plana çıktığı bir nesli tartışıyoruz ve bencilleşen bir nesli tartışıyoruz. O zaman duygusallıktan uzaklaşan bir nesli tartışıyoruz. Aslında insan olmanın en büyük özelliklerinden ve en büyük nimetlerinden biri olan acı çekmek ve haz duymak gibi duygulardan uzaklaştığımızı tartışıyoruz. Eğer bunlar zaman içerisinde makinaların kontrolüne ve belki bize benzeyecek, tamamen bizim gibi olacak yapılara dönüşürse bu risk insanoğlunun kendi kendini yok etmesiyle karşı karşıya kalabilir” değerlendirmesinde bulundu.
"Eğitim sistemimizi doğru şekillendirmemiz ve eğitimcilerimizi iyi yönlendirmemiz gerektiği kanısındayım"
Pehlivanoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Başka bir riskle daha karşı karşıyayız, birkaç ırk sonra dünya bu nüfusu taşıyamadığı için yaşayan neslin ciddi bir kısmının yok olması gerekiyor. Aslında bölgemizde çıkan her savaşta benim içimden bir ses ‘acaba bu nüfus azaltılması Ortadoğu’dan mı başladı’ gibi bir tereddütle beni karşı karşıya bırakıyor. Şüphesiz ki artık Mars’ta yaşam aranıyor, gayret sarf ediliyor. Tabii ki bunun gerekçesinin bir tanesi dünya neslinin Dünya’nın taşıyabileceğinden çok daha fazla bir sayıya gelmesi olabilir ama ikincisi de bir gün makinalar insan ırkını yok ederse belki Mars’taki uzayda başka yerlerde yaşayacak insanlar bunun daha ileri bir noktaya gitmesini engelleyip, orada yeniden bir neslin ve ırkın doğuşunu sağlayabilirler diye düşünüyorum. Tam bu noktada bizler duygularımızla, insani değerlerimizle ve sosyal etkileşimlerimize odaklanmak mecburiyetindeyiz. En çok şefkat kavramı üzerinde durmalıyız. Makinalar ürkütücü bir şekilde ilerliyor ancak empati, duygular ya da anlayış gibi konularda insanlardan gerideler ama bugün için gerideler, yarının ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bunun için öncelikle eğitim sistemimizi doğru şekillendirmemiz ve eğitimcilerimizi iyi yönlendirmemiz gerektiği kanısındayım. ‘Yapay zeka öğretmenlerin yerini alabilir mi?’ diye düşünüyorlar, aslında baktığınız zaman dünyadaki hemen hemen her meslek ‘işe gidiyorum’ derken öğretmenler ‘okula gidiyorum’ der. Öğretmen, öğrenci ile öğretmenin arasına koyduğu bir duygu bağıdır aslında. Öğretme kanalı açması, köprüyü kurması, kurabildiği duyguyla alakalıdır. Her şey insanda, insanın duygularında başlar. İnsan insanın gölgesinde yetişiyor deniyor, çok doğru. Eğitimde dünya üzerindeki gelişmeler tabii ki iyi analiz edilip takip edilecektir. Ancak dünya insanı yetiştirirken duygusuz nesile giden yoldan dönülmesinin de şart olduğunu unutmamamız gerekiyor.”
Pehlivanoğlu konuşmasının sonunda, “Yapay zekayla ilgilenenlerin biz Lazları da incelemesi gerektiğini düşünüyorum” esprisini yaptı.
TEDMEM Direktörü Prof. Dr. Emin Karip ise TEDMEM Kürsü’nün 5’incisini gerçekleştirdiklerini kaydederek, TEDMEM Kürsü’yü başlatırken eğitimin güncel konuları yanında geleceğe dönük olarak konularla ilgili diyalog başlatmak gibi bir fikirle yola çıktıklarını ifade etti.
Karip, Türkiye’nin eğitim sorunlarıyla ilgili politika önerileri geliştirmeye çalıştıklarını ve bunu veriye ve bilgiye dayalı olarak yapmaya çalıştıklarını anlattı.
“Yapay zeka öğretmenlerin yerini alabilir mi?” sorusuna cevap arandı
Açış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Luckin, ‘Eğitimde Yapay Zekanın Kullanımı ve Olası Güçlükler’ başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Luckin, “Yapay zeka teknolojisi meslekleri yok mu ediyor?" konusunu öğretmenler, eğitim ve öğrenciler üzerinden ele aldı. Luckin, dünya üzerinde teknoloji hızla gelişirken, yapay zeka ve otomasyonun geleceğin işleri ve iş yerlerini nasıl şekillendireceği, bu dönüşümlerin eğitim öğretim süreçlerine nasıl yansıyacağı konusunda değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda yapay zeka ve insan zekasının nasıl bir arada var olabileceği ve buna bağlı olarak öğretmenlerin rollerinin nasıl etkileneceğine dair konular tartışılarak, “Yapay zeka öğretmenlerin yerini alabilir mi?” sorusuna cevap arandı.
Luckin, 21. yüzyılda robotların öğrenme ve öğretme süreçlerinde öğretmenlerle işbirliği içinde çalıştığı sınıf ortamlarını tasvir ederek, dünya genelinde robotların eğitimcilerle karşı karşıya getirildiği distopyaları yıkacak araştırmalarıyla ilgili bilgi verdi.