Camiler Ve Din Görevlileri Haftası 'Din Hizmetine Adanmış Ömürler' Temasıyla Başladı

’Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Ömürlerini din hizmetine adayan ve başkalarının iyiliği için kendini feda eden en kutlu insanlar peygamberlerdir" dedi.

Camiler Ve Din Görevlileri Haftası 'Din Hizmetine Adanmış Ömürler' Temasıyla Başladı
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen açılış programıyla başladı.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün her yıl 1-7 Ekim tarihlerinde belirli bir tema çerçevesinde düzenlediği haftanın bu yılki teması, ‘Din Hizmetine Adanmış Ömürler’ olarak belirlendi. Programda konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, "Tarihten günümüze hayatını insanlığa ve İslam’a hizmete adayan, mihraplardan, minberlerden, minarelerden, kürsülerden, Hakkın ve hakikatin sesini yükselten Allah’ın kitabını ve güzel ahlakı öğreten tüm hocalarımıza selam olsun. Bu sene Camiler ve Din Görevlileri Haftasını ömürlerini başkalarının iyiliği, yeryüzünün imarı ve ıslahı için adayan gönül erlerini, güzel ahlakın önderlerini daha yakından tanımaya, anlamaya ve anlatmaya vesile kılmayı hedefledik. Zira bencillikle bütünleşen bireyselliğin hayatı kuşatarak insanı yalnızlık ve bunalımlara mahkum ettiği bir zamanda huzuru başkalarının huzurunda bulan insanları hatırlamanın bir vefa olduğu kadar hayatın yeniden inşasında önemli bir imkan olduğunu da düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

"Asırlar boyunca camiler tevhidin, birliğin, dirliğin, sevginin, paylaşmanın, yardımlaşmanın, merhametin, şefkatin sembolü olmuştur"

Vahyin hayatla buluşmasının ne önemli merkezlerinden birisinin camiler ve mescitler olduğunu belirten Erbaş, konuşmasına şöyle devam etti:

"İnsan saygın ve üstün vasıflarla donatılmakta birlikte aynı zamanda çeşitli zaaflarla da yüklü bir varlıktır. Beşer olmasının gereği budur. Dolayısıyla insanı iyi bilen Allah onun yeryüzünde hakikatin izinde huzurlu bir hayat yaşaması ve ahirette kazananlardan olması için hidayet rehberi olarak vahiy göndermiştir. Bu meyanda Allah’ın yeryüzüne gönderdiği bütün vahiylerin ortak adı olan İslam hayata hakikat penceresinden bakmayı öğreterek, inanç, bilgi ve ahlakla bezenmiş bir hayatı tesis eden ve insanlığa ebedi kurtuluşu gösteren ilahi bir nizamdır. İslam’ın hayat bilgisini bizlere öğreten yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bu hususu açıkça beyan etmektedir. Kur’an en doğru yola götürür ve iyi işler yapan müminler için büyük bir mükafat müjdeler. Vahyin hayatla buluşmasının ne önemli merkezlerinden biri camilerdir, mescitlerdir. İnsanlık tarihinin başlangıcına dair Kur’an’ın bize hatırlattığı unsurlardan biri de Mekke’de inşa edilen Kabedir. İlk mescit. Böylece Kabe’nin birer şubesi olan cami ve mescitler İslam toplumlarının kimliği haline gelmiş, düşüncenin, hayatın ve medeniyetin merkezi olmuştur. Medine’de İslam toplumu Mescidi Nebi’nin etrafında şekillenmiştir. Mescidi Nebi ihtiyaçların karşılandığı, sorunların çözüme kavuşturulduğu, kimsesizlerin himaye edildiği sosyal bir hayat merkezi, edep, adap, ilim ve irfanın bilgi ve hikmetin aşılandığı bir mektep olarak hizmet vermiştir. Böylece asırlar boyunca camiler tevhidin, birliğin, dirliğin, sevginin, paylaşmanın, yardımlaşmanın, merhametin, şefkatin sembolü olmuştur."

"Ömürlerini din hizmetine adayan ve başkalarının iyiliği için kendini feda eden en kutlu insanlar peygamberlerdir"

"Allah’ın insanlara en büyük lütuflarından biri de onlara sorumluluğunu hatırlatan ve yüklendiği ve iyilik, hakikat ve kulluk emanetini taşımada rehberlik eden peygamberler göndermesidir" diyen Erbaş, "İlk insanla başlayan ve efendimiz Hz. Muhammed ile sonra eren süreçte bütün peygamberler tevhidin bilinmesi, güzel ahlakın yaşanması ve adaletin tesis edilmesi için çaba göstermişlerdir. Böylelikle onlar vahyin kılavuzluğunda iyilik uğruna gösterdikleri mücadele, sabır ve fedakarlıkla insanlığın öncüsü önderi ve rehberi olmuşlardır. Bu manada ömürlerini din hizmetine adayan ve başkalarının iyiliği için kendini feda eden en kutlu insanlar peygamberlerdir. Şüphesiz alimler peygamberlerin varisleridir bilinciyle, insanların en hayırlısı insanlara faydalı olanlardır düsturuyla asrı saadetten günümüze nice örnek ve şahsiyetler yaşmış ve onların fedakarlıklarıyla İslam’a hayat veren ilkeleri yeryüzüne güzellik katmıştır. Özellikle dünyanın her alanda büyük değişim ve dönüşümlere maruz kaldığı, İslam coğrafyasının ciddi savrulmalar yaşadığı son asırlar boyunca ömrünü İslam’a, Kuran’a ve insanlığa hizmete adayan bir milletin inancı, medeniyeti ve kökleriyle buluşması sevdasıyla yaşayan ve en zor şartlarda bile bu idealden vazgeçmeyen yakın dönemin örnek şahsiyetlerini tanımak, tanıtmak ve onların ideallerini yaşatmak bizler için bir vefa ve sorumluluk olduğu kadar aynı zamanda daha iyi bir geleceğin inşasında önemli bir imkan ve motivasyondur. Örnek insanların, gerçek kahramanlarını büyük alimlerini nesillerine tanıtmayanlar çocuklarını başkalarının hikayelerine meftun olmaya mahkum ederler. Bugün başta gençler olmak üzere dünya insanının en büyük talihsizliği model insan olmanın ölçüsünü de model insanlarını da kaybetmiş olmasıdır. Bizler kahramanlığın ölçüsünü başkalarının iyiliği işin çalışmak, hak, hukuk ve merhamet adına mücadele etmek olarak belirleyen yiğitliğin ölçüsünü erdem ve faziletlerle değerlendiren bir inancın, ahlakın ve medeniyetin mensuplarıyız. Bunun için nesillerimizi medeniyetimizin büyük insanları, tarihimizin ahlak, fedakarlık ve iyilik abideleri olarak tanıştırmak zorundayız" şeklinde konuştu.



"Kulluk sorumluluğu ile peygamber mirasına mirasına varis olanlar peygamberlerin sıfatlarına da sahip olmalıdırlar"

Nebevi bir görevi ifa etme nimetine sahip olanların dikkat etmeleri gereken en önemli hususun sözün en doğrusunu söylemek ve ahlakın en güzelini yaşamak olduğunu vurgulayan Erbaş,

"Kulluk sorumluluğu ile peygamber mirasına varis olanlar peygamberlerin sıfatlarına da sahip olmalıdırlar. İman bilinci ile ömrünü din hizmetine adayanlar öncelikle bilgi ve güzel ahlak ile donanmalıdırlar. Yani ’hayırda yarışın’ emri ilahisini ilke edinip insanlığın huzur ve refahı, yeryüzünün imar ve ıslahı için koşturmalıdır. ’Onlar iyiliği emreder kötülükten men ederler’ ayetini hayata düstur yapıp iyiliğin yaygınlaşması, kötülüğün defi için çaba göstermelidir. ’Kardeşlerinizin arasını düzeltiniz’ ayetini şiar edinip sevginin kökleşmesi ve kardeşliğin filizlenmesi için gayret etmelidir. Bu kutlu idealin olmazsa olmazlarından biri ise ihlas ve samimiyet, aşk ve heyecandır. Yapılan her hizmetin Allah katında karşılığı, samimiyete göre belirlenecektir. Nebevi bir görevi ifa etme nimetine sahip olanların dikkat etmeleri gereken en önemli husus, sözün en doğrusunu söylemek ve ahlakın en güzelini yaşamaktır. İslam ve insanlık yolunda çalışmanın ve iyilik gayesi ile hizmet etmenin zorlukları da olacaktır. Hademe-i hayrat olmaya gönül vererek ümmetin ve insanlığın geleceğine rehberlik etmeyi gaye edinenlere düşen sabır ve azimle, aşk ve heyecanla hizmetlerine devam etmektir. Diğer taraftan bu ulvi sorumluluk çağın ihtiyaç ve beklentilerine göre hizmet üreterek doğru bilgiyle rehberlik etmek, hikmetli sözle hakka çağırmak, ahlaklı davranışla örnek olmak gibi büyük ama mukaddes bir yükü yüklenmek demektir. Zira dinin fert ve toplum hayatında makes bulmasında, bireysel, toplumsal ve evrensel düzeyde, bugünün ve yarının hak-hakikat, adalet ve merhamet ekseninde inşa edilmesinde, en önemli etkenlerden birisi, sorumluluk bilinciyle, ilim ve irfan, bilgi ve hikmet donanımıyla, gayret ve hizmet şuuruyla, ahlak ve faziletiyle, yaşadıkları çağa rehberlik eden öncü şahsiyetlerdir. Bu çerçevede, kendini sözü edilen asil hayatın inşasına ve soylu gayenin ihyasına adayan önemli kadrolardan biri de, geçmişten günümüze, görevlerini ulvi bir heyecanla ve ibadet bilinciyle yerine getiren din görevlilerimizdir, hocalarımızdır. Zira asli sorumluluğu itibariyle tüm hocalarımız, birtakım dini görevlerin ötesinde yüklendiği ulvi vazifenin gereği olarak, bütün dini değerlerin bilinmesi, erdemlerin yaşanması, güzelliklerin paylaşılması, bilgi ve ahlak merkezli bir dindarlığın benimsenmesi için çalışmayı hayatın gayesi edinmektedir. Hocalarımız yaşadığı çağın şahidi olarak müjdeleyen bir metot ve ikna edici bir ikaz ile insanlığa rehberlik etmek sorumluluğunu gönüllü yüklenen muhabbet ve iyilik elçileridir. Bugün gelinen noktada hademe-i hayrat bilinciyle, aziz milletimizin dini ve manevi hayatına hizmet eden, hal ve istikbale dönük çalışmalarıyla geleceğimizin inşasına katkı sunan kadrolarımızın varlığını ve onlara milletimizin teveccühünü görmek, Allah’a şükrü gönül erlerine şükranı mucip bir husustur. Bu vesileyle, minberlerden müminlere önderlik eden imam-hatiplerimize, hakkın sedasıyla gök kubbeyi mamur eden müezzinlerimize, kürsülerden hakikatin sesini yükselten vaizlerimize, zihinleri, gönülleri ve hayatları Kur’an ile buluşturan Kur’an kursu öğreticilerimize, şehirlerin manevi mihmandarı, mimarlarımıza müftülerimize ve milletimize hizmet etmeyi en büyük paye sayan bütün teşkilat mensuplarımıza, fedakar hocalarımıza teşekkür ediyor, ’Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı tebrik ediyorum" açıklamalarında bulundu.

Erbaş programın sonunda ’Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ etkinlikleri kapsamında din görevlileri arasında düzenlenen yarışmalarda dereceye giren din görevlilerine ödüllerini takdim etti.

Programa, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Ramazan Muslu, Prof. Dr. Huriye Martı ve Dr. Selim Argun, Başkanlığın üst düzey yöneticileri ile çok sayıda din görevlisi katıldı.

Kaynak: İHA