4. Kolordu Ve 28. Mekanize Tugayındaki Eylemlerle İlgili Dava
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin, 216'sı tutuklu 268 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin, 216'sı tutuklu 268 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklardan Umut Açıkgöz, savunmasında olay günü mesaisini tamamladıktan sonra devre arkadaşıyla yemek yediğini, arkadaşının aracındayken uçak sesleri duyduklarını ancak anlam veremediğini söyledi.
Açıkgöz, evindeyken 22.30 sıralarında patlama sesi duyması üzerine televizyona baktığını ama kendisinde darbe girişimi algısı oluşmadığını öne sürdü.
Evinde dinlenirken kendisini Kara Harp Okulunda idari işlerden sorumlu üsteğmenin arayarak 28. Mekanize Tugayına gitmesini, bunun da Albay İlhami Polat'ın emri olduğunu söylediğini iddia eden Açıkgöz, 'Ben o gece darbeyi öğrendikten sonra İlhami Polat'ı aradım ancak kendisine ulaşamadım. Daha sonra Kara Harp Okulu kontrol merkezini aradım, Ahmet Yüzbaşı açtı telefonu. 'Bizi buraya niye yolladınız?' dedim, o da ne olduğunu bilmediğini söyledi. 'Ben Harp Okuluna geleyim mi?' dedim, o da 'İlhami Polat giriş çıkışları kapattı, gelmeyin.' dedi.' ifadelerini kullandı.
28. Mekanize Tugayına gittiğinde bahçede beklediğini, harekat merkezindeki televizyona baktığında darbe girişimi olduğunu anladığını ileri süren Açıkgöz, verilen emir kanunsuz olduğundan kaçmak için çare aradığını fakat nizamiyenin önünde bekleyen vatandaşlar nedeniyle dışarı çıkamadığını savundu.
Kışladan çıkan birliklerden gecenin ilerleyen saatlerinde haberi olduğunu iddia eden Açıkgöz, şunları söyledi:
'Saat 02.00 gibi birliklerin Ali Kalyoncu'nun emriyle çıktığını öğrendim. Benim darbe haberini öğrendiğim oda, nöbetçi amirin odası gibi bir yerdi. Oda korunaklı değildi, her asker odaya girip çıkabilirdi.Karargah personeli görevinin başındaydı, tanımadığım birçok insan vardı. Bu şahıslarda herhangi bir olağanüstülük olduğunu görmedim. Karargahın ve kışlanın işgal edilmiş gibi bir durumu yoktu.Kimseye emir verme yetkim ve kimseyi organize etme yetkim yoktu, kendi personeli oraya müdahale edebilirdi.'
Sanık Mehmet Günhan Baysan da 14 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığında şube müdürü olan Albay Mehmet Aydın'ın aradığını, izinde olmasına rağmen ertesi gün mutlaka 28. Mekanize Piyade Tugayına gitmesini istemesi ve seferberlik tatbikatı olduğunu söylemesi üzerine Ankara'ya geldiğini anlattı.
15 Temmuz'da 28. Mekanize Piyade Tugayındaki tank taburuna toplantıya geldiğini öne süren Baysan, 'Tabur binasına geldiğimde daha sonradan ismini Nuri olarak öğrendiğim tabur komutanı, benim de bir tanka binmemi istedi. Ben bunu kabul etmedim çünkü tankçı değilim. Kaldı ki ben toplantıya gelmiştim. Seferberlik tatbikatı söylendiği için gelmiştim. Bu nedenle tanka binmek istemediğimi söyledim. Bana tanımadığım bir personel tarafından hücum yeleği ve tüfek getirildi ancak hücum yeleği ve tüfeği almadım.' diye konuştu.
Kimseye 'Mühimmatı getirin.' diye talimat vermediğini savunan Baysan, darbe olduğunu öğrendiğinde tugaydan çıkacak zırhlı araca engel olduğunu iddia etti.
Tanık ifadelerinde kendisine ait olduğu belirtilen, 'TSK yönetime el koydu, emir komuta zinciri içerisinde yapılıyor, ben bildiriyi harekat merkezinde gördüm, birazdan size de dağıtılır, hazır olan tankları çıkartın.' sözlerine ilişkin ise Baysan, bildiriyi görmediğini, böyle bir emir vermesinin mümkün olmadığını ileri sürdü.
Baysan, hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını, iddianamede akrabalarının FETÖ ile iltisaklı olduğu yönündeki iddiaların, suçun şahsiliği ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Kaynak: AA
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklardan Umut Açıkgöz, savunmasında olay günü mesaisini tamamladıktan sonra devre arkadaşıyla yemek yediğini, arkadaşının aracındayken uçak sesleri duyduklarını ancak anlam veremediğini söyledi.
Açıkgöz, evindeyken 22.30 sıralarında patlama sesi duyması üzerine televizyona baktığını ama kendisinde darbe girişimi algısı oluşmadığını öne sürdü.
Evinde dinlenirken kendisini Kara Harp Okulunda idari işlerden sorumlu üsteğmenin arayarak 28. Mekanize Tugayına gitmesini, bunun da Albay İlhami Polat'ın emri olduğunu söylediğini iddia eden Açıkgöz, 'Ben o gece darbeyi öğrendikten sonra İlhami Polat'ı aradım ancak kendisine ulaşamadım. Daha sonra Kara Harp Okulu kontrol merkezini aradım, Ahmet Yüzbaşı açtı telefonu. 'Bizi buraya niye yolladınız?' dedim, o da ne olduğunu bilmediğini söyledi. 'Ben Harp Okuluna geleyim mi?' dedim, o da 'İlhami Polat giriş çıkışları kapattı, gelmeyin.' dedi.' ifadelerini kullandı.
28. Mekanize Tugayına gittiğinde bahçede beklediğini, harekat merkezindeki televizyona baktığında darbe girişimi olduğunu anladığını ileri süren Açıkgöz, verilen emir kanunsuz olduğundan kaçmak için çare aradığını fakat nizamiyenin önünde bekleyen vatandaşlar nedeniyle dışarı çıkamadığını savundu.
Kışladan çıkan birliklerden gecenin ilerleyen saatlerinde haberi olduğunu iddia eden Açıkgöz, şunları söyledi:
'Saat 02.00 gibi birliklerin Ali Kalyoncu'nun emriyle çıktığını öğrendim. Benim darbe haberini öğrendiğim oda, nöbetçi amirin odası gibi bir yerdi. Oda korunaklı değildi, her asker odaya girip çıkabilirdi.Karargah personeli görevinin başındaydı, tanımadığım birçok insan vardı. Bu şahıslarda herhangi bir olağanüstülük olduğunu görmedim. Karargahın ve kışlanın işgal edilmiş gibi bir durumu yoktu.Kimseye emir verme yetkim ve kimseyi organize etme yetkim yoktu, kendi personeli oraya müdahale edebilirdi.'
Sanık Mehmet Günhan Baysan da 14 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığında şube müdürü olan Albay Mehmet Aydın'ın aradığını, izinde olmasına rağmen ertesi gün mutlaka 28. Mekanize Piyade Tugayına gitmesini istemesi ve seferberlik tatbikatı olduğunu söylemesi üzerine Ankara'ya geldiğini anlattı.
15 Temmuz'da 28. Mekanize Piyade Tugayındaki tank taburuna toplantıya geldiğini öne süren Baysan, 'Tabur binasına geldiğimde daha sonradan ismini Nuri olarak öğrendiğim tabur komutanı, benim de bir tanka binmemi istedi. Ben bunu kabul etmedim çünkü tankçı değilim. Kaldı ki ben toplantıya gelmiştim. Seferberlik tatbikatı söylendiği için gelmiştim. Bu nedenle tanka binmek istemediğimi söyledim. Bana tanımadığım bir personel tarafından hücum yeleği ve tüfek getirildi ancak hücum yeleği ve tüfeği almadım.' diye konuştu.
Kimseye 'Mühimmatı getirin.' diye talimat vermediğini savunan Baysan, darbe olduğunu öğrendiğinde tugaydan çıkacak zırhlı araca engel olduğunu iddia etti.
Tanık ifadelerinde kendisine ait olduğu belirtilen, 'TSK yönetime el koydu, emir komuta zinciri içerisinde yapılıyor, ben bildiriyi harekat merkezinde gördüm, birazdan size de dağıtılır, hazır olan tankları çıkartın.' sözlerine ilişkin ise Baysan, bildiriyi görmediğini, böyle bir emir vermesinin mümkün olmadığını ileri sürdü.
Baysan, hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını, iddianamede akrabalarının FETÖ ile iltisaklı olduğu yönündeki iddiaların, suçun şahsiliği ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.