Özel Yetenekli Çocuklara Eğitim Desteği
İstanbul Aydın Üniversitesinin, özel yetenekli çocukların eğitimine katkı sağlamak amacıyla başlattığı 'Okulum Beni Anlıyor Yeteneğimi Destek Odası ile Destekliyor Projesi' tanıtıldı İAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özyılmaz: 'Hangi zeka düzeyinde olursa olsun bütün insanların üzerinde çalışılması, yeteneklerinin anlaşılması, ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi kendisi, ailesi ve toplumumuz için onların meyve veren duruma getirilmesi bizim hedefimizdir'' AK Parti İstanbul Milletvekili Nebati: 'Bu çalışma ile üstün yetenekli çocukların topluma kazandırılması, aile, devlet ve üniversite iş birliği içerisinde bu çocukların farklılıklarının ortaya konması ve sisteme entegre edilmesi anlamında yapılan çok önemli'
İstanbul Kalkınma Ajansının desteğiyle İstanbul Aydın Üniversitesinde (İAÜ) başlatılan ''Okulum Beni Anlıyor Yeteneğimi Destek Odası ile Destekliyor'' projesi kapsamında, il genelinde açılan 12 destek eğitim odasıyla dezavantajlı özel yetenekli çocuklara eğitim verilmesi amaçlanıyor.
Destek Odası Projesi ile Küçükçekmece, Güngören, Esenler, Bayrampaşa ve Kadıköy ilçelerindeki 10 devlet okulunda ve 2'si İAÜ bünyesinde açılan eğitim odalarında, 200 özel yetenekli çocuğun yanı sıra ailelere ve öğretmenlere de eğitim verilecek.
İAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, projenin tanıtım toplantısında, yetenekleri anlamanın, keşfetmenin ve gün yüzüne çıkararak gelişmesini sağlamanın önemine dikkati çekerek, ''Bu, ülkemizin en temel sorunlarından biri.'' dedi.
Nice yeteneklerin toprağın altında kaldığı için filizlenip meyve veremediğini ifade eden Özyılmaz, şöyle konuştu:
'Bir milletin en büyük kaynağı insandır. İnsan kaynağını çok iyi geliştirenler, her türlü sorunlarını çözüyorlar ve çok ciddi gelişmeler ortaya çıkarıyorlar. Bazı yazarlar insan yeteneklerine yer üstü zenginlikleri olarak bakıyorlar. Eğitim sistemimiz cumhuriyet dönemi boyunca sürekli kendisini yenilemekte, daha iyiye doğru sürekli gelişmektedir. Ama uzun süre eğitim sistemimizde yetenekleri geliştirmekten ziyade belli bilgileri aktarma esas olmuştur. Belli bilgileri aktarma işi de insanların tamamını kucaklayacak şekilde programlanmamıştır.''
Prof. Dr. Özyılmaz, dünyada özel eğitime ihtiyaç duyan insanlar için ciddi çalışmalar yapıldığını belirterek, bu çalışmaların kaynağının Osmanlı Devleti'ndeki Enderun Mektepleri olduğuna işaret etti.
Dünyanın insanlarla birlikte gelişeceğini ve hiçbir insanın yok sayılmaması gerektiğini vurgulayan Özyılmaz, şunları kaydetti:
''Dünyanın pek çok teknoloji ve bilgi üreten ülkesinden daha fazla okuyoruz, çalışıyoruz, bilgi aktarıyoruz ama sonunda nasıl oluyorsa, onlar teknoloji üretip satıyor, biz de teknoloji alıp kullanıyoruz. 90 ve altı zeka biriminde olan nice insanımız var ki, onun yeteneğine dokunulsa emin olun normal zeka düzeyine çıkacak. Ama onlarla ilgilenilmezse hem kendilerine hem ailelerine yazık oluyor. Toplumlar 120 ve üzeri zeka birimine sahip insanların öncülüğünde gelişirler. Bugün dünyadaki gelişmelerin pek çoğu onlar eliyle gerçekleşmiştir. Önemli olan bunları geliştirmek üzere bir çalışma yapmaktadır. Bu çalışmaya ev sahipliği yapmaktan gurur duyduğumuz İAÜ olarak biz hangi zeka düzeyinde olursa olsun bütün insanların üzerinde çalışılması, yeteneklerinin anlaşılması, ortaya çıkarılması, geliştirilmesi kendisi, ailesi ve toplumumuz için onların meyve veren duruma getirilmesi bizim hedefimizdir. Zenginliğimiz kendi içimizde ve biz bunlara çaba sarf edip bu zenginlikleri elde etmiyoruz.''
- ''Üstün yeteneklilere yönelik çalışmalar yeterli değil''
AK Parti İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati de üstün yetenekli bir çocuk babası olduğu ve bu konuya önem verdiğini belirterek, her insanın doğuştan gelen ve 'fıtrat' olarak adlandırılan özelliklerinin olduğunu söyledi.
Standardizasyonun fıtrata aykırı olduğunu ve herkesi psikolojik, sosyolojik, toplumsal gelişme noktalarına bakmaksızın eşitlediğini, tek tipleştirdiğini ve özgünlüğünü ortadan kaldırdığını vurgulayan Nebati, şunları kaydetti:
''Bu çalışma ile üstün yetenekli çocukların topluma kazandırılması aile, devlet ve üniversite iş birliği içerisinde bu çocukların farklılıklarının ortaya konması ve sisteme entegre edilmesi anlamında yapılan çok önemli. Bu gibi çalışmaların tüm üniversitelerde yapılması zorunluluk arz ediyor. Çünkü Türkiye'de üstün yeteneklilere yönelik çalışmalar henüz yeterli bir kıvama erişmiş durumda değil. Bu anlamda bir tarafta aileler kendi çocuklarınla ilgili çalışmaları hangi düzeyde olduğuna ilişkin bir bilgilendirme noksanlığıyla karşı karşıya kalmakla beraber, daha da önemlisi üstün yetenekli çocukların topluma kazandırılması ve eğitim aldıkları okullarda da farklılıklarından dolayı ötekileştirilmemesi anlamında bir proje ortaya konuluyor. Devlette bu çocukların ileriki yıllarda karşılaşabilecekleri problemleri en aza indirilmek için çalışmalarını yapıyor.''
- 'Çocukların yanı sıra aileler ve öğretmenler de eğitim alacak'
İAÜ Çocuk Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve projeyi hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Ayşin Kaplan Sayı ise projenin 2016 yılında başladığını belirterek, farklılıkları zenginliklere çevirmek için üstün, özel yetenekli çocukların eğitime tabi tutulması gerektiğini vurguladı.
Toplumdaki özel yetenekli çocukların oranının yüzde 3 ila 5 arasında değiştiğini ifade eden Sayı, ''Çocuğun motivasyonu çok yüksekse, yaratıcı bir takım şeyler görüyorsa, resim çizmeyi seviyorsa, müziğe ilgiliyse veya sürekli evde bir şeyler yapmaya çalışıyorsa, bunun yanında duygusal, sosyal anlamda çok ciddi bir duyarlılık gösteriyorsa çocuğumuzla ilgili özel yetenekli olduğuna dair bir şüpheden bahsedebiliriz.'' dedi.
Yrd. Doç Dr. Sayı, proje hakkında şu bilgileri verdi:
''Proje kapsamında amacımız, okullarda tanı almış, fakat ihtiyacı olan eğitime ulaşamayan, üstün, özel yetenekli öğrencilerimize belli saatlerde okul içi veya okul dışı zamanlarda zenginleştirilmiş eğitime tabi tutmak. Robotikten, akıl ve zeka oyunlarına, yaratıcı sanat aktivitelerine uzanan farklı alanlarda disiplinler arası bir anlayışla eğitim ve bilim anlayışını elde edebildiği bir hizmet sunmak. Özellikle burada da şu nokta çok önemli, şu anda 10 farklı devlet okulunda destek odası açtık, 2 tane de üniversitemizde destek eğitim odalarımızı donattık. 10 farklı okuldaki özellik de şu, devlette bu imkanlara ulaşamayan çocuklar. Bu çocuklarımız eğer ihtiyaç duydukları zenginleştirilmiş, farklı alanlardaki yönlendirmeyi almazlarsa, hem risk faktörü oluşturuyorlar hem de onlarda obsesyon, tırnak yeme gibi birçok takıntılı ve riskli davranışların ortaya çıkmasına yol açıyor. Tüm bunları önlemek adına biz de bu uygulamayı bütün devlet okullarında yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu proje 12 destek eğitim odasının açılmasını, 200 özel yetenekli çocuğun eğitim almasını, 100 öğretmenin ve ailelerin 40 saatlik eğitim almasını içeriyor. 10 okulun bütün veli ve öğrencilerine ‘farklılıklarımız zenginliklerimiz’ diye 4 saatlik bir eğitim seminerimiz de mevcut.''
Kaynak: AA
Destek Odası Projesi ile Küçükçekmece, Güngören, Esenler, Bayrampaşa ve Kadıköy ilçelerindeki 10 devlet okulunda ve 2'si İAÜ bünyesinde açılan eğitim odalarında, 200 özel yetenekli çocuğun yanı sıra ailelere ve öğretmenlere de eğitim verilecek.
İAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, projenin tanıtım toplantısında, yetenekleri anlamanın, keşfetmenin ve gün yüzüne çıkararak gelişmesini sağlamanın önemine dikkati çekerek, ''Bu, ülkemizin en temel sorunlarından biri.'' dedi.
Nice yeteneklerin toprağın altında kaldığı için filizlenip meyve veremediğini ifade eden Özyılmaz, şöyle konuştu:
'Bir milletin en büyük kaynağı insandır. İnsan kaynağını çok iyi geliştirenler, her türlü sorunlarını çözüyorlar ve çok ciddi gelişmeler ortaya çıkarıyorlar. Bazı yazarlar insan yeteneklerine yer üstü zenginlikleri olarak bakıyorlar. Eğitim sistemimiz cumhuriyet dönemi boyunca sürekli kendisini yenilemekte, daha iyiye doğru sürekli gelişmektedir. Ama uzun süre eğitim sistemimizde yetenekleri geliştirmekten ziyade belli bilgileri aktarma esas olmuştur. Belli bilgileri aktarma işi de insanların tamamını kucaklayacak şekilde programlanmamıştır.''
Prof. Dr. Özyılmaz, dünyada özel eğitime ihtiyaç duyan insanlar için ciddi çalışmalar yapıldığını belirterek, bu çalışmaların kaynağının Osmanlı Devleti'ndeki Enderun Mektepleri olduğuna işaret etti.
Dünyanın insanlarla birlikte gelişeceğini ve hiçbir insanın yok sayılmaması gerektiğini vurgulayan Özyılmaz, şunları kaydetti:
''Dünyanın pek çok teknoloji ve bilgi üreten ülkesinden daha fazla okuyoruz, çalışıyoruz, bilgi aktarıyoruz ama sonunda nasıl oluyorsa, onlar teknoloji üretip satıyor, biz de teknoloji alıp kullanıyoruz. 90 ve altı zeka biriminde olan nice insanımız var ki, onun yeteneğine dokunulsa emin olun normal zeka düzeyine çıkacak. Ama onlarla ilgilenilmezse hem kendilerine hem ailelerine yazık oluyor. Toplumlar 120 ve üzeri zeka birimine sahip insanların öncülüğünde gelişirler. Bugün dünyadaki gelişmelerin pek çoğu onlar eliyle gerçekleşmiştir. Önemli olan bunları geliştirmek üzere bir çalışma yapmaktadır. Bu çalışmaya ev sahipliği yapmaktan gurur duyduğumuz İAÜ olarak biz hangi zeka düzeyinde olursa olsun bütün insanların üzerinde çalışılması, yeteneklerinin anlaşılması, ortaya çıkarılması, geliştirilmesi kendisi, ailesi ve toplumumuz için onların meyve veren duruma getirilmesi bizim hedefimizdir. Zenginliğimiz kendi içimizde ve biz bunlara çaba sarf edip bu zenginlikleri elde etmiyoruz.''
- ''Üstün yeteneklilere yönelik çalışmalar yeterli değil''
AK Parti İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati de üstün yetenekli bir çocuk babası olduğu ve bu konuya önem verdiğini belirterek, her insanın doğuştan gelen ve 'fıtrat' olarak adlandırılan özelliklerinin olduğunu söyledi.
Standardizasyonun fıtrata aykırı olduğunu ve herkesi psikolojik, sosyolojik, toplumsal gelişme noktalarına bakmaksızın eşitlediğini, tek tipleştirdiğini ve özgünlüğünü ortadan kaldırdığını vurgulayan Nebati, şunları kaydetti:
''Bu çalışma ile üstün yetenekli çocukların topluma kazandırılması aile, devlet ve üniversite iş birliği içerisinde bu çocukların farklılıklarının ortaya konması ve sisteme entegre edilmesi anlamında yapılan çok önemli. Bu gibi çalışmaların tüm üniversitelerde yapılması zorunluluk arz ediyor. Çünkü Türkiye'de üstün yeteneklilere yönelik çalışmalar henüz yeterli bir kıvama erişmiş durumda değil. Bu anlamda bir tarafta aileler kendi çocuklarınla ilgili çalışmaları hangi düzeyde olduğuna ilişkin bir bilgilendirme noksanlığıyla karşı karşıya kalmakla beraber, daha da önemlisi üstün yetenekli çocukların topluma kazandırılması ve eğitim aldıkları okullarda da farklılıklarından dolayı ötekileştirilmemesi anlamında bir proje ortaya konuluyor. Devlette bu çocukların ileriki yıllarda karşılaşabilecekleri problemleri en aza indirilmek için çalışmalarını yapıyor.''
- 'Çocukların yanı sıra aileler ve öğretmenler de eğitim alacak'
İAÜ Çocuk Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve projeyi hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Ayşin Kaplan Sayı ise projenin 2016 yılında başladığını belirterek, farklılıkları zenginliklere çevirmek için üstün, özel yetenekli çocukların eğitime tabi tutulması gerektiğini vurguladı.
Toplumdaki özel yetenekli çocukların oranının yüzde 3 ila 5 arasında değiştiğini ifade eden Sayı, ''Çocuğun motivasyonu çok yüksekse, yaratıcı bir takım şeyler görüyorsa, resim çizmeyi seviyorsa, müziğe ilgiliyse veya sürekli evde bir şeyler yapmaya çalışıyorsa, bunun yanında duygusal, sosyal anlamda çok ciddi bir duyarlılık gösteriyorsa çocuğumuzla ilgili özel yetenekli olduğuna dair bir şüpheden bahsedebiliriz.'' dedi.
Yrd. Doç Dr. Sayı, proje hakkında şu bilgileri verdi:
''Proje kapsamında amacımız, okullarda tanı almış, fakat ihtiyacı olan eğitime ulaşamayan, üstün, özel yetenekli öğrencilerimize belli saatlerde okul içi veya okul dışı zamanlarda zenginleştirilmiş eğitime tabi tutmak. Robotikten, akıl ve zeka oyunlarına, yaratıcı sanat aktivitelerine uzanan farklı alanlarda disiplinler arası bir anlayışla eğitim ve bilim anlayışını elde edebildiği bir hizmet sunmak. Özellikle burada da şu nokta çok önemli, şu anda 10 farklı devlet okulunda destek odası açtık, 2 tane de üniversitemizde destek eğitim odalarımızı donattık. 10 farklı okuldaki özellik de şu, devlette bu imkanlara ulaşamayan çocuklar. Bu çocuklarımız eğer ihtiyaç duydukları zenginleştirilmiş, farklı alanlardaki yönlendirmeyi almazlarsa, hem risk faktörü oluşturuyorlar hem de onlarda obsesyon, tırnak yeme gibi birçok takıntılı ve riskli davranışların ortaya çıkmasına yol açıyor. Tüm bunları önlemek adına biz de bu uygulamayı bütün devlet okullarında yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu proje 12 destek eğitim odasının açılmasını, 200 özel yetenekli çocuğun eğitim almasını, 100 öğretmenin ve ailelerin 40 saatlik eğitim almasını içeriyor. 10 okulun bütün veli ve öğrencilerine ‘farklılıklarımız zenginliklerimiz’ diye 4 saatlik bir eğitim seminerimiz de mevcut.''