FETÖ'nün Jandarma Yapılanması İddianamesi
Kilis Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ'nün jandarma yapılanmasına yönelik 8'i tutuklu 9 sanık hakkında 'terör örgütüne üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianamede, örgütün asker yapılanmasındaki gizliliğe işaret edildi İddianamede ifadesine yer verilen tutuklu sanık eski teğmen Özkan: 'Zaman zaman yapıyı eleştirdiğimde 'Dikkat et, cemaate cephe alan şefkat tokadı yer, teşkilatta işin rast gitmez, farklı farklı imtihanlara tabi tutulursun, başına bir şey gelir, aniden hastalanabilirsin, bir şey olur askeriyeden çantanı eline verip yollarlar' şeklinde tehdit ediliyordum'.
Kilis Cumhuriyet Başsavcılığının Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) jandarma yapılanmasına yönelik soruşturması kapsamında 8'i tutuklu 9 sanık hakkında 'terör örgütüne üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, mahkemece kabul edildi.
Kilis Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, FETÖ'nün asker yapılanmasındaki gizliliğe işaret edildi.
İddianamede ifadesine yer verilen tutuklu sanıklardan eski jandarma teğmen Bilal Özkan, örgütle 2011 yılında Gebze'deki bir şirkette işe başladıktan sonra tanıştığını anlattı.
Özkan, 2013'te bu şirketten ayrılınca iş başvurusunda bulunmadığı halde örgüte yakın bir firmanın kendisini mülakata çağırdığını, daha sonra da Gebze Belediyesi Meslek Edindirme Kurslarında öğretici olarak işe yerleştirildiğini belirtti.
Bir yandan kursiyerlere tasarım ve animasyon dersleri verdiğini, diğer yandan da askeri okul sınavlarına hazırlandığını ifade eden Özkan, boş zamanlarında ise örgüt mensuplarınca ilçe yakınlarında bir at çiftliğine götürüldüğünü ve burada kendisi gibi işe yerleştirilenlerle katıldığı toplantılarda Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyup, videolarını izlediklerini söyledi.
Asker olmayı istemesine rağmen örgütün kendisine polis olması yönünde telkinlerde bulunduğunu kaydeden Özkan, şöyle devam etti:
'Subaylık sınavının zor olduğunu, bu sebeple polis okuluna gitmemin daha uygun olacağını' söylüyorlardı. Ancak her defasında subaylığın çocukluk hayalim olduğunu ve ne olursa olsun çalışıp asker olacağımı söyledim. Zamanla benim neden subay değil de polis olmamı istediklerini anladım. Zira yapı içerisinde cemaate körü körüne bağlı kişileri askeri okullara, yapının bazı söylemlerini eleştiren, kendilerince tam manasıyla güvenilmeyen kişileri ise emniyet teşkilatına yönlendirdiklerini kavradım. Benim tavırlarımdan hiçbir zaman emin olamadılar ve beni bu sebeple emniyet teşkilatına yönlendirmeye çalıştılar.'
- 'Eşya gibi teslim alınıp devredilmekten son derece rahatsız oldum'
Usta öğretici olarak çalıştığı sırada, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı hariç, askeri okulların girdiği tüm yazılı sınavlarını kazandığını ve bu konuda örgütün yardımı olmadığını ileri süren Özkan, ancak mülakat sınavlarına hazırlanması için bir öğrenci yurduna yerleştirdiğini ifade etti.
Özkan, örgüt üyelerinin askeri okul sınavlarını kazanması halinde 'annesinin başını açması gerektiğini', aksi halde sıkıntı yaşayacağını söylediklerini vurguladı.
Kara Harp Okulunun mülakat sınavını kazandığını ve İzmir'deki Menteş Kampında eğitime başladığını ifade eden Özkan, kendilerinden sorumlu örgüt üyelerince okulda kesinlikle namaz kılmamaları, cuma namazına gitmemeleri için uyarıldıklarını kaydetti.
Özkan, zaman zaman örgütü eleştirdiğinde ise 'Dikkat et, cemaate cephe alan şefkat tokadı yer, teşkilatta işin rast gitmez, farklı farklı imtihanlara tabi tutulursun, başına bir şey gelir, aniden hastalanabilirsin, bir şey olur askeriyeden çantanı eline verip yollarlar.' şeklinde tehdit edildiğini öne sürdü.
'Bu yapının gücünü bildiğimden dolayı korkuyordum ve başıma bir şey geleceğinden endişeleniyordum.' diyen Özkan, okuldan sonra tayininin Kilis'e çıktığını, gittiği her ilde kendisinden sorumlu kişilerle görüştüğünü ve yapı mensubu şahıslarca bir eşya gibi teslim alınıp devredilmekten son derece rahatsız olduğunu anlattı.
Özkan, Kilis'e atandığında da 'Murat' isimli bir kişiye devredildiğini ve tartışmasına rağmen bu kişinin peşini bırakmadığını savunarak, şunları kaydetti:
'Zaten 15 Temmuz darbe girişiminde bu yapının neden bunca yıldır tedbir uyguladığı, neden gizliliğe bu denli önem verdiği, neden kod isimleri kullanıp, gizli numaralardan telefon açtıkları, bir ilden bir başka ile giderken telefon sinyali takibi olmasın diye telefonlarını evlerinde bıraktıkları, gerçek yüzleri ve asıl niyetleri belli oldu. Dış güçlerin maşası olan, dindarmış gibi görünen bir terör örgütü olduğu apaçık ortaya çıktı. Birçok insan sırf 'Bunlar temiz, bunlar Müslüman' diyerek çocuklarını emanet etti ancak bu yapının insanları ne hale getirdiklerini hep beraber gördük.'
Kaynak: AA
Kilis Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, FETÖ'nün asker yapılanmasındaki gizliliğe işaret edildi.
İddianamede ifadesine yer verilen tutuklu sanıklardan eski jandarma teğmen Bilal Özkan, örgütle 2011 yılında Gebze'deki bir şirkette işe başladıktan sonra tanıştığını anlattı.
Özkan, 2013'te bu şirketten ayrılınca iş başvurusunda bulunmadığı halde örgüte yakın bir firmanın kendisini mülakata çağırdığını, daha sonra da Gebze Belediyesi Meslek Edindirme Kurslarında öğretici olarak işe yerleştirildiğini belirtti.
Bir yandan kursiyerlere tasarım ve animasyon dersleri verdiğini, diğer yandan da askeri okul sınavlarına hazırlandığını ifade eden Özkan, boş zamanlarında ise örgüt mensuplarınca ilçe yakınlarında bir at çiftliğine götürüldüğünü ve burada kendisi gibi işe yerleştirilenlerle katıldığı toplantılarda Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyup, videolarını izlediklerini söyledi.
Asker olmayı istemesine rağmen örgütün kendisine polis olması yönünde telkinlerde bulunduğunu kaydeden Özkan, şöyle devam etti:
'Subaylık sınavının zor olduğunu, bu sebeple polis okuluna gitmemin daha uygun olacağını' söylüyorlardı. Ancak her defasında subaylığın çocukluk hayalim olduğunu ve ne olursa olsun çalışıp asker olacağımı söyledim. Zamanla benim neden subay değil de polis olmamı istediklerini anladım. Zira yapı içerisinde cemaate körü körüne bağlı kişileri askeri okullara, yapının bazı söylemlerini eleştiren, kendilerince tam manasıyla güvenilmeyen kişileri ise emniyet teşkilatına yönlendirdiklerini kavradım. Benim tavırlarımdan hiçbir zaman emin olamadılar ve beni bu sebeple emniyet teşkilatına yönlendirmeye çalıştılar.'
- 'Eşya gibi teslim alınıp devredilmekten son derece rahatsız oldum'
Usta öğretici olarak çalıştığı sırada, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı hariç, askeri okulların girdiği tüm yazılı sınavlarını kazandığını ve bu konuda örgütün yardımı olmadığını ileri süren Özkan, ancak mülakat sınavlarına hazırlanması için bir öğrenci yurduna yerleştirdiğini ifade etti.
Özkan, örgüt üyelerinin askeri okul sınavlarını kazanması halinde 'annesinin başını açması gerektiğini', aksi halde sıkıntı yaşayacağını söylediklerini vurguladı.
Kara Harp Okulunun mülakat sınavını kazandığını ve İzmir'deki Menteş Kampında eğitime başladığını ifade eden Özkan, kendilerinden sorumlu örgüt üyelerince okulda kesinlikle namaz kılmamaları, cuma namazına gitmemeleri için uyarıldıklarını kaydetti.
Özkan, zaman zaman örgütü eleştirdiğinde ise 'Dikkat et, cemaate cephe alan şefkat tokadı yer, teşkilatta işin rast gitmez, farklı farklı imtihanlara tabi tutulursun, başına bir şey gelir, aniden hastalanabilirsin, bir şey olur askeriyeden çantanı eline verip yollarlar.' şeklinde tehdit edildiğini öne sürdü.
'Bu yapının gücünü bildiğimden dolayı korkuyordum ve başıma bir şey geleceğinden endişeleniyordum.' diyen Özkan, okuldan sonra tayininin Kilis'e çıktığını, gittiği her ilde kendisinden sorumlu kişilerle görüştüğünü ve yapı mensubu şahıslarca bir eşya gibi teslim alınıp devredilmekten son derece rahatsız olduğunu anlattı.
Özkan, Kilis'e atandığında da 'Murat' isimli bir kişiye devredildiğini ve tartışmasına rağmen bu kişinin peşini bırakmadığını savunarak, şunları kaydetti:
'Zaten 15 Temmuz darbe girişiminde bu yapının neden bunca yıldır tedbir uyguladığı, neden gizliliğe bu denli önem verdiği, neden kod isimleri kullanıp, gizli numaralardan telefon açtıkları, bir ilden bir başka ile giderken telefon sinyali takibi olmasın diye telefonlarını evlerinde bıraktıkları, gerçek yüzleri ve asıl niyetleri belli oldu. Dış güçlerin maşası olan, dindarmış gibi görünen bir terör örgütü olduğu apaçık ortaya çıktı. Birçok insan sırf 'Bunlar temiz, bunlar Müslüman' diyerek çocuklarını emanet etti ancak bu yapının insanları ne hale getirdiklerini hep beraber gördük.'