Yıldırım, Kanaat Önderleri Ve STK Temsilcilerine Konuştu
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yıldırım: (1) 'Anayasamız öyle kurgulanmış ki darbeyi yapanlar, darbeciler parlamenter sisteme göre anayasa siparişi vermişler. Ancak cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince, kendileri cumhurbaşkanı olacağı için, başkanlık yetkilerini yazmışlar. Böylece anayasa bir hibrit anayasaya dönmüş. İş yapan değil birbirini kontrol eden bir yapıya dönmüş' 'Tek parti dönemlerinde Türkiye büyümüş, gelişmiş. Koalisyon dönemlerinde aldıklarını geri vermiş. Adeta iki ileri, bir geri bile değil. Mehter yürüyüşü bile değil'
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, 'Anayasamız öyle kurgulanmış ki darbeyi yapanlar, darbeciler parlamenter sisteme göre anayasa siparişi vermişler. Ancak cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince, kendileri cumhurbaşkanı olacağı için, başkanlık yetkilerini yazmışlar. Böylece anayasa bir hibrit anayasaya dönmüş. İş yapan değil birbirini kontrol eden bir yapıya dönmüş.' dedi.
Yıldırım, CNR EXPO Fuar Alanı'nda kanaat önderleri ve STK temsilcilerine hitap etti.
Sözlerine 'Sizlerle özellikle bu akşam buluşmasını arzu ettim çünkü sivil toplum kuruluşları, gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır. Sivil toplum örgütü gelişmeyen ülkelerde, demokrasi gelişmez ve ülke gelişmez.' diyerek başlayan Yıldırım, ülkesi ve milleti için sorumluluk üstlenmiş insanların bir araya gelmesinin ve karar almasının temsil ettikleri ülkenin geleceği için hayati öneme sahip olduğunu ifade etti.
Yıldırım, aynı amaç ve hedef için bir araya gelmenin, hedefe ulaşmada mutlak bir sonucu getirdiğini söyledi.
Türkiye'de bir süreç yaşandığına, on gün sonra anayasa değişikliğinin yapılacağına işaret eden Yıldırım, değişikliğin Türkiye'de 1982 darbesinden bugüne yürürlükte olan anayasanın 19. kez değiştirilmesi olduğunu dile getirdi.
Bundan önce de değişikliklerin olduğunu ama kamuoyunda bu kadar aykırı bir şekilde tartışılan değişikliğin pek yaşanmadığını kaydeden Yıldırım, 'Bu biraz özel, özel olması değişikliğin mahiyetiyle ilgilidir. Değişiklik esas itibarıyla icra gücünü değiştiriyor. Mevcut anayasada, 82 darbesinden sonra yürürlükteki anayasada icra iki parçaya ayrılır. Cumhurbaşkanı ve başbakan. İkisi de kuvvetli, ikisi de yetkili, neden böyle, halbuki adına 'parlamenter sistem' diyoruz.' ifadesini kullandı.
Yıldırım, parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığının temsili olduğunu ve asıl icraatın başbakan ve kabinesinde bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
'Ancak bizim anayasamız öyle kurgulanmış ki darbeyi yapanlar, darbeciler parlamenter sisteme göre anayasa siparişi vermişler. Ancak cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince, kendileri cumhurbaşkanı olacağı için, başkanlık yetkilerini yazmışlar. Böylece anayasa bir hibrit anayasaya dönmüş. İş yapan değil, birbirini kontrol eden bir yapıya dönmüş. Bu yapı gizli veya açık şekilde çeşitli dönemlerde hep ülke için sorun üretti. Çok kuvveti iktidarlarda bile başbakanlık, cumhurbaşkanlığı çatışması yaşandı.
Hatırlayın ilk Turgut Özal ile Yıldırım Akbulut arasında. Körfez Savaşı meselesi Misakı Milli'den doğan haklarımızın korunması konusunda başbakan ile cumhurbaşkanı anlaşamadı ve orada Türkiye tarihten gelen haklarını kaybetti. Bununla da sınırlı kalmadı, Mesut Yılmaz ile Turgut Özal, Süleyman Demirel ile Turgut Özal. Bunların anlaşamaması sonucu Turgut Özal'ın 83-92'ye kadar olan dönemde, ülkemize kazandırdığı kazanımları bir bir kaybetmeye başladık. Nihayet ondan sonra Demirel-Tansu Çiller ve merhum Erbakan dönemi, 5 Nisan kararları, ekonominin çökmesi ve 28 Şubat sürecinin başlaması. Ondan sonra Türkiye bir daha toparlanamadı.'
- 'Mehter yürüyüşü bile değil'
Başbakan Yıldırım, 2001'de Bülent Ecevit'in, Ahmet Necdet Sezer'le anlaşmazlığı ve anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla Türkiye ekonomisinin çöktüğünü vurguladı.
AK Parti iktidarının geldikten sonra 2001 kriziyle ilgili borç, ana para ve faiz olarak tam 638 milyar lira ödendiğini bildiren Yıldırım, '2011 yılına kadar bu parayı ödedik. Bu yaklaşık 180 milyar dolar ediyor. Bu parayı ödemeseydik, bugün milli gelirimiz 11 bin dolar değil, 14 bin dolar olacaktı.' diye konuştu.
Yıldırım, Türkiye'nin 1950-1960 arası Demokrat Parti döneminde yüzde 6,4, 1983-1993 arasında Özal döneminde yüzde 5,1 büyüdüğünü anlattı.
AK Parti döneminde de ülkenin büyümesinin 5,9 olduğunu anımsatan Yıldırım, 1994-2001 arasında ise 2,2 büyüme yaşandığını, 1960-1979 arasında ise 2,6 büyüdüğünü belirtti.
Yıldırım, 'Tek parti dönemlerinde Türkiye büyümüş, gelişmiş. Koalisyon dönemlerinde aldıklarını geri vermiş. Adeta iki ileri, bir geri bile değil. Mehter yürüyüşü bile değil.' dedi.
(Sürecek)
Kaynak: AA
Yıldırım, CNR EXPO Fuar Alanı'nda kanaat önderleri ve STK temsilcilerine hitap etti.
Sözlerine 'Sizlerle özellikle bu akşam buluşmasını arzu ettim çünkü sivil toplum kuruluşları, gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır. Sivil toplum örgütü gelişmeyen ülkelerde, demokrasi gelişmez ve ülke gelişmez.' diyerek başlayan Yıldırım, ülkesi ve milleti için sorumluluk üstlenmiş insanların bir araya gelmesinin ve karar almasının temsil ettikleri ülkenin geleceği için hayati öneme sahip olduğunu ifade etti.
Yıldırım, aynı amaç ve hedef için bir araya gelmenin, hedefe ulaşmada mutlak bir sonucu getirdiğini söyledi.
Türkiye'de bir süreç yaşandığına, on gün sonra anayasa değişikliğinin yapılacağına işaret eden Yıldırım, değişikliğin Türkiye'de 1982 darbesinden bugüne yürürlükte olan anayasanın 19. kez değiştirilmesi olduğunu dile getirdi.
Bundan önce de değişikliklerin olduğunu ama kamuoyunda bu kadar aykırı bir şekilde tartışılan değişikliğin pek yaşanmadığını kaydeden Yıldırım, 'Bu biraz özel, özel olması değişikliğin mahiyetiyle ilgilidir. Değişiklik esas itibarıyla icra gücünü değiştiriyor. Mevcut anayasada, 82 darbesinden sonra yürürlükteki anayasada icra iki parçaya ayrılır. Cumhurbaşkanı ve başbakan. İkisi de kuvvetli, ikisi de yetkili, neden böyle, halbuki adına 'parlamenter sistem' diyoruz.' ifadesini kullandı.
Yıldırım, parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığının temsili olduğunu ve asıl icraatın başbakan ve kabinesinde bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
'Ancak bizim anayasamız öyle kurgulanmış ki darbeyi yapanlar, darbeciler parlamenter sisteme göre anayasa siparişi vermişler. Ancak cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince, kendileri cumhurbaşkanı olacağı için, başkanlık yetkilerini yazmışlar. Böylece anayasa bir hibrit anayasaya dönmüş. İş yapan değil, birbirini kontrol eden bir yapıya dönmüş. Bu yapı gizli veya açık şekilde çeşitli dönemlerde hep ülke için sorun üretti. Çok kuvveti iktidarlarda bile başbakanlık, cumhurbaşkanlığı çatışması yaşandı.
Hatırlayın ilk Turgut Özal ile Yıldırım Akbulut arasında. Körfez Savaşı meselesi Misakı Milli'den doğan haklarımızın korunması konusunda başbakan ile cumhurbaşkanı anlaşamadı ve orada Türkiye tarihten gelen haklarını kaybetti. Bununla da sınırlı kalmadı, Mesut Yılmaz ile Turgut Özal, Süleyman Demirel ile Turgut Özal. Bunların anlaşamaması sonucu Turgut Özal'ın 83-92'ye kadar olan dönemde, ülkemize kazandırdığı kazanımları bir bir kaybetmeye başladık. Nihayet ondan sonra Demirel-Tansu Çiller ve merhum Erbakan dönemi, 5 Nisan kararları, ekonominin çökmesi ve 28 Şubat sürecinin başlaması. Ondan sonra Türkiye bir daha toparlanamadı.'
- 'Mehter yürüyüşü bile değil'
Başbakan Yıldırım, 2001'de Bülent Ecevit'in, Ahmet Necdet Sezer'le anlaşmazlığı ve anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla Türkiye ekonomisinin çöktüğünü vurguladı.
AK Parti iktidarının geldikten sonra 2001 kriziyle ilgili borç, ana para ve faiz olarak tam 638 milyar lira ödendiğini bildiren Yıldırım, '2011 yılına kadar bu parayı ödedik. Bu yaklaşık 180 milyar dolar ediyor. Bu parayı ödemeseydik, bugün milli gelirimiz 11 bin dolar değil, 14 bin dolar olacaktı.' diye konuştu.
Yıldırım, Türkiye'nin 1950-1960 arası Demokrat Parti döneminde yüzde 6,4, 1983-1993 arasında Özal döneminde yüzde 5,1 büyüdüğünü anlattı.
AK Parti döneminde de ülkenin büyümesinin 5,9 olduğunu anımsatan Yıldırım, 1994-2001 arasında ise 2,2 büyüme yaşandığını, 1960-1979 arasında ise 2,6 büyüdüğünü belirtti.
Yıldırım, 'Tek parti dönemlerinde Türkiye büyümüş, gelişmiş. Koalisyon dönemlerinde aldıklarını geri vermiş. Adeta iki ileri, bir geri bile değil. Mehter yürüyüşü bile değil.' dedi.
(Sürecek)