Kurtulmuş Açıklaması 'Türk Düşmanlığı, İslam Düşmanlığı Avrupa'yı İçten İçe Kemiriyor'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türk düşmanlığı ve İslam düşmanlığının Avrupa’yı içten içe kemirdiğini belirterek, “Avrupalı dostlarımızı buradan dostça uyarıyoruz. İsterlerse bütün toplantıları yasaklasınlar. Biz oraya gideriz insanlarla istediğimiz şekilde konuşuruz, görüşürüz. Gitmemize bile gerek yok biz onlara buradan bir selam gönderdiğimiz zaman onlar ne diyeceklerini nasıl davranacaklarını bilirler ama Avrupa için ayıp bir şey değil mi?” dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, SETA tarafından gerçekleştirilen “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Etkin Yönetim, Güçlü Demokrasi” başlıklı “Bakana Sorun” etkinliğinde gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçilmesi halinde darbe ihtimalinin tamamen ortadan kalkıp kalkmayacağı yönündeki soruya, “Darbelere zemin hazırlayan siyasetin bölünüp parçalandığı, ve siyasetin karar alamaz olduğu dönemler ortadan kalkacak. 12 Eylül öncesindeki o cumhurbaşkanı seçim meselesi önemlidir. 124 tur içerisinde cumhurbaşkanını seçemediğiniz zaman birilerinin eline koz geçmiş oluyor. Darbenin zeminini hazırlıyorlar. Ayrıca, yine doğrudan doğruya halkın yönetimi belirleyecek olması da önemli. Şimdiye kadar maalesef Türkiye’de cumhurbaşkanları kapalı ardında belirlendi. Sayın Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olması buna bir örnektir” cevabını verdi.
Seçmenlerin eline hükümeti değiştirme imkanının demokratik olarak verileceğinden bahseden Kurtulmuş, “İnsanlar 5 yıl içerisinde bunu yapabilirler. Değiştirebilir” diye konuştu.
“Anayasanın 104’ncü maddesi tek adamlığı getirmek için inşa edilmiş bir maddedir”
Kurtulmuş, gündemde yer alan “Tek adam” söylemlerine ilişkin, “Demokratik seçimler yapıldığı zaman aslında sosyolojideki büyük sayılar yasasını çalıştırmış oluyorsunuz. Toplumda ne varsa o merkeze taşınıyor. Millet ne düşünüyorsa, makul çoğunluk nasıl düşünüyor, nasıl davranıyorsa seçilerek gelenler, temsil makamında halk tarafında seçilenler onlar oluyor. Milletimiz makul olanın dışında bir şey yapmaz, kaldı ki millet ne seçiyorsa başımız, gözümüz üstünde yeri vardır. Ahmet seçilirse iyi Mehmet seçilirse kötü deme hakkımız yok. Böyle bir şekilde de demokrat olunamaz. Tek adamlık arayanlar cebinizde bir Anayasa olsun. Anayasanın 104’ncü maddesini açıp, gösterin. Anayasanın 104’ncü maddesi tek adamlığı getirmek için inşa edilmiş bir maddedir. Kim yaptı bu anayasayı? Askerler yaptı. Önce darbe yapıp, siyaseti yok ettiler. Bütün siyasi partilerin hepsini kapattılar. Bütün liderleri yasaklı hale getirdiler. Siyaset zemini kalmadı” değerlendirmesinde bulundu.
“Ahmet Necdet Sezer gibi birisinin artık Türkiye’de cumhurbaşkanı olma ihtimali yok”
Kurtulmuş, getirilmesi ön görülen sistemle ilgili, “Sorgusuz sualsiz bir tek adamlığı ortadan kaldırıyor. Güç verdiğimiz, tek elde topladığımız, yürütme yetkisi dolayısıyla halk tarafından güç verdiğimiz cumhurbaşkanına hesap soracak bir mekanizmayı getiriyoruz. Daha denetlenebilir bir sistem. Millettin sosyolojisine uyuşmayan hiç kimsenin cumhurbaşkanı seçilemeyeceği bir sistem. Açık söylüyorum, kişiliği ve şahsiyetini asla rencide etmek istemem ama Ahmet Necdet Sezer gibi birisinin artık Türkiye’de cumhurbaşkanı olma ihtimali yoktur” açıklamasında bulundu.
“Türkiye’nin ekonomik kararlarda da çok hızlı karar alabileceği bir döneme geçiyoruz”
Cumhurbaşkanlığı sisteminin mevcut ekonomiye ve AB ilişkilerine yansımasına ilişkin Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin ekonomik kararlarda da çok hızlı karar alabileceği bir döneme geçiyoruz. Örneğin, hükümetlerin çıkarmış olduğu bakanlar kurulu kararlarını, cumhurbaşkanı kendisi çıkaracak. Cumhurbaşkanının çıkarmış olduğu bu kararnameler yasalara aykırı olmayacak. Daha hızlı çalışan bir mekanizma olacak. Ekonomide 65’nci hükümetle beraber Türkiye zaten bir faz değişikliğine gitmiştir. Ekonomide üretim esaslı bir model benimsenmeye başlanmıştır. Daha fazla üretim, daha fazla rekabet edebilen bir yapı, ve reel gücü artıracak bir perspektife sahibiz. AB ilişkileri, başka bir mesele. AB geldiği seviye itibari ile çok iyi gelişmiş ama Avrupa Birliği, Avrupa ordusunu kuramadığı için dağılma sürecine girmeye başlamıştır. Bunu 20 sene önce söylüyorduk.”
Kurtulmuş, son zamanlarda artan ırkçı söylemlerle beraber artan yabancı ve göçmen düşmanlığına dikkat çekerek, “Özellikle İslam düşmanlığının, Türkiye ve Erdoğan düşmanlığının Avrupa için kanser gibi büyük bir hastalık haline geldiğini görüyorum. Bu Avrupa’da yükselen faşizmin ayak sesleridir. Göçmenleri görüyorsunuz. Türkiye’de adamın elinde yarım ekmek Suriyeli bir mülteci görse yarısını bölüyor, ona veriyor. Görüyorsunuz oradan kaçarak sınırı geçmek isteyen birisine gazeteci ayağını uzatarak çelme takıyor. Sen gazetecisin işine bak. Türk düşmanlığı, İslam düşmanlığı Avrupa’yı içten içe kemiriyor. Çürütüyor. Avrupa’nın tedbir alması lazım. Avrupalı dostlarımızı buradan dostça uyarıyoruz. İsterlerse bütün toplantıları yasaklasınlar. Biz oraya gideriz insanlarla istediğimiz şekilde konuşuruz, görüşürüz. Gitmemize bile gerek yok biz onlara buradan bir selam gönderdiğimiz zaman onlar ne diyeceklerini nasıl davranacaklarını bilirler ama Avrupa için ayıp bir şey değil mi?” şeklinde konuştu.
“Klasik CHP argümanları ile bir şey yapamazsınız”
Kurtulmuş, “Şu anda CHP seçmeni dahi bu anayasa değişikliğinin herhangi bir şekilde rejimle alakası olmadığını biliyor” ifadelerine yer vererek, “Bunu söyleyerek bunun üzerinden o klasik CHP argümanları ile bir şey yapamazsınız. Değiştirmek zorundasınız. Şimdi kampanyayı değiştiriyorlar. O kadar değiştiriyorlar ki rahmetli Erbakan’ın ölüm yıl dönümünde, anma törenine dahi katılabiliyorlar” dedi.
“Türkiye olağanüstü hale laf olsun diye gitmedi”
Referandumun OHAL içerisinde bulunulan süreçte gerçekleştirilecek olmasına ilişkin Kurtulmuş, “Türkiye olağanüstü hale laf olsun diye gitmedi. Türkiye demokrasisi uçurumun kenarından kurtarıldı. Millet tarafından kurtarıldı. Zorunlu olarak milletin içindeki FETÖ’cülerin temizlenmesi, devletten arındırılmaları için bir olağanüstü hal dönemine ihtiyaç vardı. Olağanüstü hal olmasa bu kadar FETÖ’cü eşkıyanın yargıdan ya da emniyet teşkilatından temizlenmesi mümkün olmazdı” diye konuştu.
Kurtulmuş, olağanüstü hal ilan edilmesinin bir mecburiyet olduğunu dile getirerek, “Türkiye olağanüstü dönemden kurtarılmak için olağanüstü hal ile yönetiliyor” ifadelerine yer verdi.
“Keşke Cumhuriyet Halk Partisi de bu değişikliğin içerisinde olsaydı” diyen Kurtulmuş, “Keşke CHP şunu yapabilseydi, ‘ben bu sistemi beğenmiyorum’ diyerek eleştirilerini söyleseydi. ‘Türkiye’nin daha iyi yönetilmesi için şunu teklif ediyorum’ bunu yapmadılar. Yapamadılar. Şuan ki sistemin işlemediğini onlarda çok iyi biliyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: İHA
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçilmesi halinde darbe ihtimalinin tamamen ortadan kalkıp kalkmayacağı yönündeki soruya, “Darbelere zemin hazırlayan siyasetin bölünüp parçalandığı, ve siyasetin karar alamaz olduğu dönemler ortadan kalkacak. 12 Eylül öncesindeki o cumhurbaşkanı seçim meselesi önemlidir. 124 tur içerisinde cumhurbaşkanını seçemediğiniz zaman birilerinin eline koz geçmiş oluyor. Darbenin zeminini hazırlıyorlar. Ayrıca, yine doğrudan doğruya halkın yönetimi belirleyecek olması da önemli. Şimdiye kadar maalesef Türkiye’de cumhurbaşkanları kapalı ardında belirlendi. Sayın Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olması buna bir örnektir” cevabını verdi.
Seçmenlerin eline hükümeti değiştirme imkanının demokratik olarak verileceğinden bahseden Kurtulmuş, “İnsanlar 5 yıl içerisinde bunu yapabilirler. Değiştirebilir” diye konuştu.
“Anayasanın 104’ncü maddesi tek adamlığı getirmek için inşa edilmiş bir maddedir”
Kurtulmuş, gündemde yer alan “Tek adam” söylemlerine ilişkin, “Demokratik seçimler yapıldığı zaman aslında sosyolojideki büyük sayılar yasasını çalıştırmış oluyorsunuz. Toplumda ne varsa o merkeze taşınıyor. Millet ne düşünüyorsa, makul çoğunluk nasıl düşünüyor, nasıl davranıyorsa seçilerek gelenler, temsil makamında halk tarafında seçilenler onlar oluyor. Milletimiz makul olanın dışında bir şey yapmaz, kaldı ki millet ne seçiyorsa başımız, gözümüz üstünde yeri vardır. Ahmet seçilirse iyi Mehmet seçilirse kötü deme hakkımız yok. Böyle bir şekilde de demokrat olunamaz. Tek adamlık arayanlar cebinizde bir Anayasa olsun. Anayasanın 104’ncü maddesini açıp, gösterin. Anayasanın 104’ncü maddesi tek adamlığı getirmek için inşa edilmiş bir maddedir. Kim yaptı bu anayasayı? Askerler yaptı. Önce darbe yapıp, siyaseti yok ettiler. Bütün siyasi partilerin hepsini kapattılar. Bütün liderleri yasaklı hale getirdiler. Siyaset zemini kalmadı” değerlendirmesinde bulundu.
“Ahmet Necdet Sezer gibi birisinin artık Türkiye’de cumhurbaşkanı olma ihtimali yok”
Kurtulmuş, getirilmesi ön görülen sistemle ilgili, “Sorgusuz sualsiz bir tek adamlığı ortadan kaldırıyor. Güç verdiğimiz, tek elde topladığımız, yürütme yetkisi dolayısıyla halk tarafından güç verdiğimiz cumhurbaşkanına hesap soracak bir mekanizmayı getiriyoruz. Daha denetlenebilir bir sistem. Millettin sosyolojisine uyuşmayan hiç kimsenin cumhurbaşkanı seçilemeyeceği bir sistem. Açık söylüyorum, kişiliği ve şahsiyetini asla rencide etmek istemem ama Ahmet Necdet Sezer gibi birisinin artık Türkiye’de cumhurbaşkanı olma ihtimali yoktur” açıklamasında bulundu.
“Türkiye’nin ekonomik kararlarda da çok hızlı karar alabileceği bir döneme geçiyoruz”
Cumhurbaşkanlığı sisteminin mevcut ekonomiye ve AB ilişkilerine yansımasına ilişkin Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin ekonomik kararlarda da çok hızlı karar alabileceği bir döneme geçiyoruz. Örneğin, hükümetlerin çıkarmış olduğu bakanlar kurulu kararlarını, cumhurbaşkanı kendisi çıkaracak. Cumhurbaşkanının çıkarmış olduğu bu kararnameler yasalara aykırı olmayacak. Daha hızlı çalışan bir mekanizma olacak. Ekonomide 65’nci hükümetle beraber Türkiye zaten bir faz değişikliğine gitmiştir. Ekonomide üretim esaslı bir model benimsenmeye başlanmıştır. Daha fazla üretim, daha fazla rekabet edebilen bir yapı, ve reel gücü artıracak bir perspektife sahibiz. AB ilişkileri, başka bir mesele. AB geldiği seviye itibari ile çok iyi gelişmiş ama Avrupa Birliği, Avrupa ordusunu kuramadığı için dağılma sürecine girmeye başlamıştır. Bunu 20 sene önce söylüyorduk.”
Kurtulmuş, son zamanlarda artan ırkçı söylemlerle beraber artan yabancı ve göçmen düşmanlığına dikkat çekerek, “Özellikle İslam düşmanlığının, Türkiye ve Erdoğan düşmanlığının Avrupa için kanser gibi büyük bir hastalık haline geldiğini görüyorum. Bu Avrupa’da yükselen faşizmin ayak sesleridir. Göçmenleri görüyorsunuz. Türkiye’de adamın elinde yarım ekmek Suriyeli bir mülteci görse yarısını bölüyor, ona veriyor. Görüyorsunuz oradan kaçarak sınırı geçmek isteyen birisine gazeteci ayağını uzatarak çelme takıyor. Sen gazetecisin işine bak. Türk düşmanlığı, İslam düşmanlığı Avrupa’yı içten içe kemiriyor. Çürütüyor. Avrupa’nın tedbir alması lazım. Avrupalı dostlarımızı buradan dostça uyarıyoruz. İsterlerse bütün toplantıları yasaklasınlar. Biz oraya gideriz insanlarla istediğimiz şekilde konuşuruz, görüşürüz. Gitmemize bile gerek yok biz onlara buradan bir selam gönderdiğimiz zaman onlar ne diyeceklerini nasıl davranacaklarını bilirler ama Avrupa için ayıp bir şey değil mi?” şeklinde konuştu.
“Klasik CHP argümanları ile bir şey yapamazsınız”
Kurtulmuş, “Şu anda CHP seçmeni dahi bu anayasa değişikliğinin herhangi bir şekilde rejimle alakası olmadığını biliyor” ifadelerine yer vererek, “Bunu söyleyerek bunun üzerinden o klasik CHP argümanları ile bir şey yapamazsınız. Değiştirmek zorundasınız. Şimdi kampanyayı değiştiriyorlar. O kadar değiştiriyorlar ki rahmetli Erbakan’ın ölüm yıl dönümünde, anma törenine dahi katılabiliyorlar” dedi.
“Türkiye olağanüstü hale laf olsun diye gitmedi”
Referandumun OHAL içerisinde bulunulan süreçte gerçekleştirilecek olmasına ilişkin Kurtulmuş, “Türkiye olağanüstü hale laf olsun diye gitmedi. Türkiye demokrasisi uçurumun kenarından kurtarıldı. Millet tarafından kurtarıldı. Zorunlu olarak milletin içindeki FETÖ’cülerin temizlenmesi, devletten arındırılmaları için bir olağanüstü hal dönemine ihtiyaç vardı. Olağanüstü hal olmasa bu kadar FETÖ’cü eşkıyanın yargıdan ya da emniyet teşkilatından temizlenmesi mümkün olmazdı” diye konuştu.
Kurtulmuş, olağanüstü hal ilan edilmesinin bir mecburiyet olduğunu dile getirerek, “Türkiye olağanüstü dönemden kurtarılmak için olağanüstü hal ile yönetiliyor” ifadelerine yer verdi.
“Keşke Cumhuriyet Halk Partisi de bu değişikliğin içerisinde olsaydı” diyen Kurtulmuş, “Keşke CHP şunu yapabilseydi, ‘ben bu sistemi beğenmiyorum’ diyerek eleştirilerini söyleseydi. ‘Türkiye’nin daha iyi yönetilmesi için şunu teklif ediyorum’ bunu yapmadılar. Yapamadılar. Şuan ki sistemin işlemediğini onlarda çok iyi biliyorlar” değerlendirmesinde bulundu.