'Bu Ülkede 1924'Ten Beri İlk Kez Millet Anayasa Yapıyor'
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Küçükyılmaz:'Bu ülkede bugün 1924'ten beri ilk kez millet anayasa yapıyor. 1924'ten beri ilk kez artık ipler milletin elinde. Bugüne kadar 1960 ve 1982 anayasasını darbeciler yaptı''15 Temmuz gecesi 1961'de dedelerimizin yapamadığını, 1980'da babalarımızın yapamadığını, 28 Şubat 1997'de abilerimizin yapamadığını yaptık. Bu ülke genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla birlikte çok büyük bir iş başardı.' 'Bir kere daha Menderes'in arkasından ağladığı gibi kendi eliyle seçtiği liderin arkasından ağlamamak için bu ülkenin insanları o gece ayağa kalktı'
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Dr. Mücahit Küçükyılmaz, 'Bu ülkede bugün 1924'ten beri ilk kez millet anayasa yapıyor. 1924'ten beri ilk kez artık ipler milletin elinde. Bugüne kadar 1961 ve 1982 anayasasını darbeciler yaptı.' dedi.
Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından, '15 Temmuz Sonrası Güçlü Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi' konferansında konuşan Küçükyılmaz, bugün Türkiye'nin bir dönüm noktasında olduğunu söyledi.
Başarısız bir darbe girişimi sonrasında anayasa değişikliğinin tartışılmasının gelecek nesiller açısından önemli olduğuna değinen Küçükyılmaz, şöyle konuştu:
'Biz gelecek nesillere hitap eden, gelecek nesillerin hayatını inşa etmeye ve kurtarmaya çalışan bir dönemde yaşıyoruz ve bu dönemin temsilcileri olarak üzerimize düşen tarihi sorumluluğu ifa etmeye çalışıyoruz. Neden gelecek nesiller için bu? Bir kere çok açık ve seçik adını koyalım. Türkiye Cumhuriyeti, cumhuriyet olarak kuruldu, onun rejiminin adı cumhuriyettir ve cumhuriyet olarak da kalacaktır. Kimse bunu tartışamaz. Biz bunu herkesten evvel zaten tartıştırmayız, buna müsaade etmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimi demokratik cumhuriyettir. Anayasanın ilk 2 maddesi bunu söylüyor. Bu değişiklikte anayasanın ilk 4 maddesine zaten hiçbir şekilde dokunulmuyor. O halde değişen nedir? Değişen hükümet biçimi. Yani hükümet sistemi değişiyor. Rejim ile sistem farklı şeyler. Rejim bir devletin yönetimidir ve devlete ideolojik ruhunu, karakterini veren kavramdır. Sistem ise o devletin hükümet etme biçimidir. Hükümetlerin nasıl iş başına geleceğini belirler. Bizim rejimimiz tekrar ediyorum demokratik cumhuriyettir. Bizim mevcut sistemimizin adı parlamenter sistem deniyor ama aslında parlamenter sistem de değildir. Parlamenterimsi sistem diyebilirsiniz siz buna veya parlamenterimtrak sistem bile diyebilirsiniz ama gerçek anlamda bir parlamenter sistem değildir. Neden değildir? Çünkü Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu demokratik cumhuriyet rejimini birileri bir süre sonra her 10 yılda bir gelip darbelerle değiştirmeye, bozmaya başladı.'
Gazi Mustafa Kemal'in, İsmet Paşa'nın ve Celal Bayar'ın da partili cumhurbaşkanı olduğunu ifade eden Küçükyılmaz, şöyle devam etti:
'Peki bu düzen, sistem ne zaman bozuluyor? Bu sistem 27 Mayıs 1960'da bozuluyor. Yani darbecilerin milletin oyuyla iktidara gelmiş olan insanları bir gece ansızın alaşağı ettikleri, Adnan Menderes'i Kütahya'da tutukladıkları ve bir süre sonra da 17 Eylül 1961'de idam ettikleri zaman bu sistem bozuluyor. O gün kendi kurdukları sisteme ne diyorlar? '2. Cumhuriyet hayırlı olsun.' Demek ki onun birincisi var. Bu birinciyi kuran kim? Gazi Mustafa Kemal. İkincinin o zaman ne işi var? Demek ki birinci lağvedilmiş, ortadan kaldırılmış ve yerine yeni bir cumhuriyet kurmaya çalışmışlar ve bu kurdukları cumhuriyeti, darbe yapmış olmanın verdiği bir özgüven ile yani elinde ve belinde silah olmanın verdiği küstah bir özgüven ile anayasa yaparak da devam ettirmeye çalışmışlar. Yani bu ülke darbe yapanın aynı zamanda anayasa yapma hakkını kendinde gördüğü bir ülke haline gelmeye başlamış.'
Bürokratik oligarşinin 1961 Anayasası ile oluştuğunu kaydeden Mücahit Küçükyılmaz, demokrasilerdeki yasama, yürütme ve yargı olan üç kuvvetten, yürütmeyi milletin temsil ettiğini belirtti.
Milletin seçtiği insanların, yürütmeyi ifa ettiğini hatırlatan Küçükyılmaz, şöyle konuştu:
'1961 Anayasasında, birtakım bürokratik kurumlar, üst kurullar oluşturuyor. Yine bir darbe sonrasında yapılan 1982 Anayasasına ise YÖK ve başka bürokratik denetleyici, düzenleyici kurumlar eklenerek yürütme üzerindeki bürokrasi gölgesi iyice koyulaşmaya başlıyor. Dikkat edin bu ülkede darbelerin en önemli gerekçelerinden biri Cumhurbaşkanlığı seçimi. 12 Eylül'de Meclis, Cumhurbaşkanı seçemiyor. 110 küsur tur Cumhurbaşkanı seçmek için bir araya geliyor. Seçemiyor ve bir süre sonra da darbenin gerekçesi olarak Cumhurbaşkanının seçilememesi gösteriliyor. Yine 12 Mart 1971'de aynı şekilde öyle değil mi? Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, belindeki silaha güvenerek, 'Ben Cumhurbaşkanı olacağım.' diyor. Meclis de onu seçmemek için uğraşıyor. Ne yapsınlar. Çünkü 10 yıl önce bir Başbakan ve iki bakan hiç yere, yok yere bu insanların gözünün önünde idam edilmiş.'
15 Temmuz gecesi milletin çok büyük bir iş başardığını vurgulayan Küçükyılmaz, 'Bunu tarih yazacak. Bugün de farkındayız elbet ama biz aslında 15 Temmuz gecesi 1961'de dedelerimizin yapamadığını, 1980'da babalarımızın yapamadığını, 28 Şubat 1997'de abilerimizin yapamadığını 15 Temmuz gecesi yaptık. Bu ülke genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla birlikte çok büyük bir iş başardı. Bir kere daha Menderes'in arkasından ağladığı gibi kendi eliyle seçtiği liderin arkasından sessiz göz yaşları dökmemek için bu ülkenin insanları o gece ayağa kalktı.' dedi.
Bu ülkenin insanlarını o gece ayağa kaldıran en önemli hususun güçlü liderlik olduğunun altını çizen Küçükyılmaz, şunları söyledi:
'Düşünün şimdi mesela önceki Cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer, demezdi de farz-ı muhal milleti meydanlara, havalimanlarına davet etseydi, bu ölçüde, bu kalabalıkla, bu imanla o gece sokaklara çıkar mıydık? Hangimiz çıkar. Geçmişte çıkmadık öyle değil mi? Milletin doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanı ile milletin dolaylı olarak meclis üzerinden seçtiği Cumhurbaşkanları arasındaki farkı görmek, göstermek için bunları söylüyorum.'
FETÖ'cü hain Kerim Balcı'nın 15 Temmuz gecesi Amerika'da kendi aralarında konuştuklarını anlatan Küçükyılmaz, Fetullahçıların, milletin tank, top, tüfek ve F16'ları gördüğünde evlerine kapanacağını ve daha sonra belki içinden kan ağlayarak ölmüş, öldürülmüş, katledilmiş liderlerinin arkasından gözyaşı dökeceğini zannettiklerini söyledi.
Bu yüzden FETÖ'cülerin yanıldığını belirten Dr. Küçükyılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
'Çünkü millet artık bir şeyin farkına vardı. Her 10 yılda bir darbe yaparak sen bu memleketin düzenini değiştiremezsin. Sen bu memleketin anayasasını değiştiremezsin. Bu milletin anayasasını bu millet yapar. Mevzu budur. Çünkü bu ülkede bugün 1924'ten beri ilk kez millet anayasa yapıyor. 1924'ten beri ilk kez artık ipler milletin elinde. Bugüne kadar 1961 ve 1982 anayasasını darbeciler yaptı. Darbe yapan kendisinin yargılanmasının önünü kapatmak için aynı zamanda anayasa da yapmaya kalktı. İşte bugün ilk kez millet bu ölçüde büyük bir anayasa değişikliğini oylayacak. Şükür ki bu kez darbeciler değil, onları tarihin çöp sepetine yollayan milletimiz bir Anayasa değişikliği gerçekleştiriyor. İşte 16 Nisan bu açıdan çok önemli. Çocuklarımızın istikbalini oyluyoruz. Tarihi bir dönüm noktasından geçiyoruz.'
Kaynak: AA
Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından, '15 Temmuz Sonrası Güçlü Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi' konferansında konuşan Küçükyılmaz, bugün Türkiye'nin bir dönüm noktasında olduğunu söyledi.
Başarısız bir darbe girişimi sonrasında anayasa değişikliğinin tartışılmasının gelecek nesiller açısından önemli olduğuna değinen Küçükyılmaz, şöyle konuştu:
'Biz gelecek nesillere hitap eden, gelecek nesillerin hayatını inşa etmeye ve kurtarmaya çalışan bir dönemde yaşıyoruz ve bu dönemin temsilcileri olarak üzerimize düşen tarihi sorumluluğu ifa etmeye çalışıyoruz. Neden gelecek nesiller için bu? Bir kere çok açık ve seçik adını koyalım. Türkiye Cumhuriyeti, cumhuriyet olarak kuruldu, onun rejiminin adı cumhuriyettir ve cumhuriyet olarak da kalacaktır. Kimse bunu tartışamaz. Biz bunu herkesten evvel zaten tartıştırmayız, buna müsaade etmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimi demokratik cumhuriyettir. Anayasanın ilk 2 maddesi bunu söylüyor. Bu değişiklikte anayasanın ilk 4 maddesine zaten hiçbir şekilde dokunulmuyor. O halde değişen nedir? Değişen hükümet biçimi. Yani hükümet sistemi değişiyor. Rejim ile sistem farklı şeyler. Rejim bir devletin yönetimidir ve devlete ideolojik ruhunu, karakterini veren kavramdır. Sistem ise o devletin hükümet etme biçimidir. Hükümetlerin nasıl iş başına geleceğini belirler. Bizim rejimimiz tekrar ediyorum demokratik cumhuriyettir. Bizim mevcut sistemimizin adı parlamenter sistem deniyor ama aslında parlamenter sistem de değildir. Parlamenterimsi sistem diyebilirsiniz siz buna veya parlamenterimtrak sistem bile diyebilirsiniz ama gerçek anlamda bir parlamenter sistem değildir. Neden değildir? Çünkü Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu demokratik cumhuriyet rejimini birileri bir süre sonra her 10 yılda bir gelip darbelerle değiştirmeye, bozmaya başladı.'
Gazi Mustafa Kemal'in, İsmet Paşa'nın ve Celal Bayar'ın da partili cumhurbaşkanı olduğunu ifade eden Küçükyılmaz, şöyle devam etti:
'Peki bu düzen, sistem ne zaman bozuluyor? Bu sistem 27 Mayıs 1960'da bozuluyor. Yani darbecilerin milletin oyuyla iktidara gelmiş olan insanları bir gece ansızın alaşağı ettikleri, Adnan Menderes'i Kütahya'da tutukladıkları ve bir süre sonra da 17 Eylül 1961'de idam ettikleri zaman bu sistem bozuluyor. O gün kendi kurdukları sisteme ne diyorlar? '2. Cumhuriyet hayırlı olsun.' Demek ki onun birincisi var. Bu birinciyi kuran kim? Gazi Mustafa Kemal. İkincinin o zaman ne işi var? Demek ki birinci lağvedilmiş, ortadan kaldırılmış ve yerine yeni bir cumhuriyet kurmaya çalışmışlar ve bu kurdukları cumhuriyeti, darbe yapmış olmanın verdiği bir özgüven ile yani elinde ve belinde silah olmanın verdiği küstah bir özgüven ile anayasa yaparak da devam ettirmeye çalışmışlar. Yani bu ülke darbe yapanın aynı zamanda anayasa yapma hakkını kendinde gördüğü bir ülke haline gelmeye başlamış.'
Bürokratik oligarşinin 1961 Anayasası ile oluştuğunu kaydeden Mücahit Küçükyılmaz, demokrasilerdeki yasama, yürütme ve yargı olan üç kuvvetten, yürütmeyi milletin temsil ettiğini belirtti.
Milletin seçtiği insanların, yürütmeyi ifa ettiğini hatırlatan Küçükyılmaz, şöyle konuştu:
'1961 Anayasasında, birtakım bürokratik kurumlar, üst kurullar oluşturuyor. Yine bir darbe sonrasında yapılan 1982 Anayasasına ise YÖK ve başka bürokratik denetleyici, düzenleyici kurumlar eklenerek yürütme üzerindeki bürokrasi gölgesi iyice koyulaşmaya başlıyor. Dikkat edin bu ülkede darbelerin en önemli gerekçelerinden biri Cumhurbaşkanlığı seçimi. 12 Eylül'de Meclis, Cumhurbaşkanı seçemiyor. 110 küsur tur Cumhurbaşkanı seçmek için bir araya geliyor. Seçemiyor ve bir süre sonra da darbenin gerekçesi olarak Cumhurbaşkanının seçilememesi gösteriliyor. Yine 12 Mart 1971'de aynı şekilde öyle değil mi? Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, belindeki silaha güvenerek, 'Ben Cumhurbaşkanı olacağım.' diyor. Meclis de onu seçmemek için uğraşıyor. Ne yapsınlar. Çünkü 10 yıl önce bir Başbakan ve iki bakan hiç yere, yok yere bu insanların gözünün önünde idam edilmiş.'
15 Temmuz gecesi milletin çok büyük bir iş başardığını vurgulayan Küçükyılmaz, 'Bunu tarih yazacak. Bugün de farkındayız elbet ama biz aslında 15 Temmuz gecesi 1961'de dedelerimizin yapamadığını, 1980'da babalarımızın yapamadığını, 28 Şubat 1997'de abilerimizin yapamadığını 15 Temmuz gecesi yaptık. Bu ülke genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla birlikte çok büyük bir iş başardı. Bir kere daha Menderes'in arkasından ağladığı gibi kendi eliyle seçtiği liderin arkasından sessiz göz yaşları dökmemek için bu ülkenin insanları o gece ayağa kalktı.' dedi.
Bu ülkenin insanlarını o gece ayağa kaldıran en önemli hususun güçlü liderlik olduğunun altını çizen Küçükyılmaz, şunları söyledi:
'Düşünün şimdi mesela önceki Cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer, demezdi de farz-ı muhal milleti meydanlara, havalimanlarına davet etseydi, bu ölçüde, bu kalabalıkla, bu imanla o gece sokaklara çıkar mıydık? Hangimiz çıkar. Geçmişte çıkmadık öyle değil mi? Milletin doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanı ile milletin dolaylı olarak meclis üzerinden seçtiği Cumhurbaşkanları arasındaki farkı görmek, göstermek için bunları söylüyorum.'
FETÖ'cü hain Kerim Balcı'nın 15 Temmuz gecesi Amerika'da kendi aralarında konuştuklarını anlatan Küçükyılmaz, Fetullahçıların, milletin tank, top, tüfek ve F16'ları gördüğünde evlerine kapanacağını ve daha sonra belki içinden kan ağlayarak ölmüş, öldürülmüş, katledilmiş liderlerinin arkasından gözyaşı dökeceğini zannettiklerini söyledi.
Bu yüzden FETÖ'cülerin yanıldığını belirten Dr. Küçükyılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
'Çünkü millet artık bir şeyin farkına vardı. Her 10 yılda bir darbe yaparak sen bu memleketin düzenini değiştiremezsin. Sen bu memleketin anayasasını değiştiremezsin. Bu milletin anayasasını bu millet yapar. Mevzu budur. Çünkü bu ülkede bugün 1924'ten beri ilk kez millet anayasa yapıyor. 1924'ten beri ilk kez artık ipler milletin elinde. Bugüne kadar 1961 ve 1982 anayasasını darbeciler yaptı. Darbe yapan kendisinin yargılanmasının önünü kapatmak için aynı zamanda anayasa da yapmaya kalktı. İşte bugün ilk kez millet bu ölçüde büyük bir anayasa değişikliğini oylayacak. Şükür ki bu kez darbeciler değil, onları tarihin çöp sepetine yollayan milletimiz bir Anayasa değişikliği gerçekleştiriyor. İşte 16 Nisan bu açıdan çok önemli. Çocuklarımızın istikbalini oyluyoruz. Tarihi bir dönüm noktasından geçiyoruz.'