17 Mart 2017 Dünya Uyku Günü
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. O. Oğuz Erdinç, uyku ile bağışıklık sistemi ve iştah arasındaki ilişkiye dikkat çekerek, "Uykusu kaçan kişinin hemen buzdolabına yönelmesi bu şekilde kolayca açıklanabilir" örneğini verdi.
17 Mart Dünya Uyku Günü dolayısıyla açıklama yapan Prof. Dr. O. Oğuz Erdinç, uyku ve uyku bozuklukları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Bu yılki sloganın, ‘Mışıl mışıl uyu, sağlıklı ol’ şeklinde belirlendiğini anlatan Erinç, uykunun yaşamı yaklaşık 1/3’ünü oluşturan bir süreç olduğunu belirtti.
Uzun yıllar uykunun pasif bir süreç olduğuna inanıldığını hatırlatan Prof. Dr. O.Oğuz Erinç, "Hatta Yunan mitolojisinde uyku ve ölüm tanrılarının (Hypnos ve Thanatos) ikiz kardeşler olduğundan söz edilir. Uyku sırasında bilinç değişiklikleri oluşur, vücuttaki kaslar gevşer, çevreyle iletişim azalır veya kaybolur. Uyaranlara verilen yanıt azalır. Hem psikolojik hem de fizyolojik açılardan dinlenme meydana gelir. Uyku ritmi sirkadyan ritimle ayarlanır. Bu ritim özellikle aydınlık ve karanlığa göre oluşturulur. Gözlerin arka hizasında beyin içinde yer alan suprakiazmatik çekirdek retinadan karanlıkta aktive olup pineal bezden melatonin isimli hormonun salınımına neden olur. Melatonin uykunun gelmesine neden olur. Sirkadian ritim hormonların düzeylerini de ayarlar. Örneğin stres hormonu kortizol kan düzeyi sabaha karşı en yüksek düzeydedir, saatler ilerledikçe düzeyi düşer. Vücut ısısı da bu ritmle ayarlanır. Vücut çekirdek ısısı sabaha karşı en düşük düzeye iner" diye belirtti.
"Uyku ile bağışıklık sistemi ve iştah arasındaki yakın ilişki var"
Prof. Dr. O. Oğuz Erdinç, uykunun bağışıklık sistemiyle de yakın ilişkisi olduğunu anlatarak, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Yetersiz uyku bağışıklık sistemini bozarak enfeksiyonlara zemin hazırlar. Yetersiz uyku ile iştah arasında da ilişki vardır. Uyku tokluk hormonu olarak bilinen leptin salgılanmasına neden olarak iştahı kapatırken, uykusuzluk açlık hissi veren ghrelin isimli hormonun salgılanmasını artırır. Uykusu kaçan kişinin hemen buzdolabına yönelmesi bu şekilde kolayca açıklanabilir. Yaşla birlikte uykunun şekli değişiklik gösterir. Yaşlandıkça geceleri sık uyku bölünmeleri meydana gelir. Bu nedenle yaşlı grupta ne kadar uyursa uyusun gerçek dinlenme hissi kolay kolay oluşmaz. Bu nedenle günün çeşitli zamanlarında uyumalar belirir. Yeterli uyku belleğimizi güçlendirir, fiziksel ve zihinsel olarak enerjik hissettirir, sistemik hastalıklara, yüksek tansiyon, damar tıkanıklığı, şeker hastalığına yakalanma şansını azaltır, obeziteyi engeller.”
Kaynak: İHA
Uzun yıllar uykunun pasif bir süreç olduğuna inanıldığını hatırlatan Prof. Dr. O.Oğuz Erinç, "Hatta Yunan mitolojisinde uyku ve ölüm tanrılarının (Hypnos ve Thanatos) ikiz kardeşler olduğundan söz edilir. Uyku sırasında bilinç değişiklikleri oluşur, vücuttaki kaslar gevşer, çevreyle iletişim azalır veya kaybolur. Uyaranlara verilen yanıt azalır. Hem psikolojik hem de fizyolojik açılardan dinlenme meydana gelir. Uyku ritmi sirkadyan ritimle ayarlanır. Bu ritim özellikle aydınlık ve karanlığa göre oluşturulur. Gözlerin arka hizasında beyin içinde yer alan suprakiazmatik çekirdek retinadan karanlıkta aktive olup pineal bezden melatonin isimli hormonun salınımına neden olur. Melatonin uykunun gelmesine neden olur. Sirkadian ritim hormonların düzeylerini de ayarlar. Örneğin stres hormonu kortizol kan düzeyi sabaha karşı en yüksek düzeydedir, saatler ilerledikçe düzeyi düşer. Vücut ısısı da bu ritmle ayarlanır. Vücut çekirdek ısısı sabaha karşı en düşük düzeye iner" diye belirtti.
"Uyku ile bağışıklık sistemi ve iştah arasındaki yakın ilişki var"
Prof. Dr. O. Oğuz Erdinç, uykunun bağışıklık sistemiyle de yakın ilişkisi olduğunu anlatarak, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Yetersiz uyku bağışıklık sistemini bozarak enfeksiyonlara zemin hazırlar. Yetersiz uyku ile iştah arasında da ilişki vardır. Uyku tokluk hormonu olarak bilinen leptin salgılanmasına neden olarak iştahı kapatırken, uykusuzluk açlık hissi veren ghrelin isimli hormonun salgılanmasını artırır. Uykusu kaçan kişinin hemen buzdolabına yönelmesi bu şekilde kolayca açıklanabilir. Yaşla birlikte uykunun şekli değişiklik gösterir. Yaşlandıkça geceleri sık uyku bölünmeleri meydana gelir. Bu nedenle yaşlı grupta ne kadar uyursa uyusun gerçek dinlenme hissi kolay kolay oluşmaz. Bu nedenle günün çeşitli zamanlarında uyumalar belirir. Yeterli uyku belleğimizi güçlendirir, fiziksel ve zihinsel olarak enerjik hissettirir, sistemik hastalıklara, yüksek tansiyon, damar tıkanıklığı, şeker hastalığına yakalanma şansını azaltır, obeziteyi engeller.”