HDP TBMM Grup Toplantısı
HDP Diyarbakır Milletvekili Baluken: 'Oy ve söz hakkı gasbedilmiş, ilk andan itibaren o sürecin dışına atılmış bir partinin mensupları olarak anayasa değişiklik paketine en güçlü şekilde 'hayır' demek bizim hakkımızdır' 'Referandum sürecinde bizimle en aykırı düşünen insanlarla aynı ortak hedef doğrultusunda, bu ülkenin demokratik geleceği konusunda tavır belirleme noktasında en küçük bir rahatsızlığa sahip değiliz'.
HDP Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken, 'Oy ve söz hakkı gasbedilmiş, ilk andan itibaren o sürecin dışına atılmış bir partinin mensupları olarak anayasa değişiklik paketine en güçlü şekilde 'hayır' demek bizim hakkımızdır.' dedi.
Baluken, tahliyesinin ardından katıldığı ilk HDP TBMM Grup Toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.
Son derece zorlu ve sıkıntılı bir sürecin içerisinde bulunulduğunu savunan Baluken, zorlu ama onurlu bir ayrılık dönemi yaşadıklarını bildirdi. 'Hukuksuzluk garabeti' devam ettiği için grup toplantısında kendisinin konuşmak durumunda kaldığını belirten Baluken, tahliye edildiği andan itibaren taşıdıkları burukluğu arttıracak şekilde, 'rehin alma ve tutuklama operasyonlarının hukuksuz süreçlerine' maruz kalmaya devam ettiklerini ifade etti.
Cumhuriyet ve Türkiye siyaset tarihinin en anormal durumu ile karşı karşıya olduklarını ileri süren Baluken, Meclis çatısı altında bulunması gerekenlerin, cezaevi çatısı altında bulunduğunu söyledi.
İdris Baluken, şöyle devam etti:
'Seçilmiş bir milletvekili olarak gözaltına alınan bütün arkadaşlarımızla birlikte bizlere ranger pikaplar reva görüldü. Rotası belirsiz helikopterler, nereye gideceği bile belli olmayan, adeta milletvekillerini, siyasetçileri kaçıracak şekilde havalanmış olan uçaklar ve kar maskeleri ile elinde silahlar bulunan güvenlik güçleri bize reva görüldü.
Cezaevlerindeki tecrit koğuşları bile önceden hazırlanmıştı. Bekletileceğimiz soğuk ve karanlık nezarethanelerin hemen yan taraflarında IŞİD mensupları hazır bulundurulmuşlardı. Cezaevinde gideceğimiz koğuşların hazırlanmış olması bile bu sürecin hukuksal açıdan nereye tekabul ettiğini çok iyi gösteriyor.'
- 'İddianameler konuşmalarımızdan ibaret'
Hukukun siyasi amaçlar nedeniyle 4 Kasım gecesi de araçsallaştırığını öne süren Baluken, 'Aynı anda HDP'yi linçe tabi tutan büyük bir kampanyanın da startı verilmiş oldu. Bizler gözaltına alınıp tutuklanırken, cezaevi hücrelerinde izlediğimizde yaygın medyada 'HDP'ye terör operasyonu' manşetleri atılıyordu. Evet ortada bir terör vardı ama o terör HDP'den kaynaklanan değil, HDP'yi hedefleyen, linç etmeye çalışan bu pespayelik terörünün kendisiydi.' diye konuştu.
Baluken, haklarında hazırlanan iddianamelerin tamamının içeriğinin Mecliste veya halk toplantılarında yaptıkları konuşmalardan ibaret olduğunu ileri sürdü.
- 'Anayasa Mahkemesinin tarihsel sorumluluktan kaçmaması gerekiyor'
Anayasa Mahkemesinden tutuklu milletvekillerine ilişkin bir kararın halen çıkmadığını hatırlatan Baluken, şu görüşlere yer verdi:
'Bizim derdimiz, hukukun ya da siyasetin, inisiyatif alamadığı, irade koyamadığı noktada hukuk devletinin korunmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin tarihsel görev ve sorumluluğunu bir an önce yerine getirmesiyle ilgili karşı karşıya kaldığı bu tarihsel sorumluluktur. Anayasa Mahkemesinin bu tarihsel sorumluluktan kaçmaması gerekiyor. Aksi taktirde hukuk devletinin bütün normları tamamen tüketilmiş olur. Anayasa Mahkemesinin bir an önce, milletvekilliği görevini yaparken tutuklanmış olan arkadaşlarımızla ilgili bu süreci mutlaka gündemine alması gerekiyor.'
Baluken, bu koşullarda yapılacak bir referandumun meşruiyetinin tartışılacağını savundu. Baluken, 'evet' veya 'hayır' kampanyasını yürütenlerin aynı koşul ve imkanlara sahip olması ile diğer partilerin genel başkanları gibi HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da siyasi çalışmaların başında olmasını istedi.
- 'Kendi gücümüzü çok iyi biliyoruz'
HDP'nin referandumdaki tavrıyla ilgili kafa karıştırmaya çalışan anlayışları büyük bir ibretle takip ettiklerine dikkati çeken Baluken, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Mevcut tutumumuz bile halen bulanıklaştırılmaya çalışılıyor. Oy ve söz hakkı gasbedilmiş, ilk andan itibaren o sürecin dışına atılmış bir partinin mensupları olarak bu anayasa değişiklik paketine en güçlü şekilde 'hayır' demek bizim hakkımızdır. Halkımız bu referandumdaki oylamanın ne anlama geleceğini çok iyi biliyor. Kimse merak etmesin. Bu referandumda sandığa atılacak her bir oy bizim açımızdan sokağa çıkma yasaklarını, o kent çevrelerindeki insan geçirmez ablukaları, kentleri yakıp yıkan uygulamaların bir oylaması olacaktır.
Böylesi bir oylamada HDP seçmeninin tavırsız kalmasını kim bekleyebilir. Bu kafa karışıklığı için soru işaretlerini ortaya atmak isteyenler hiç mi bunları düşünmüyorlar? Biz kendi gücümüzü çok iyi biliyoruz. Referandum sürecinde bizimle en aykırı düşünen insanlarla aynı ortak hedef doğrultusunda, bu ülkenin demokratik geleceği konusunda tavır belirleme noktasında da en küçük bir rahatsızlığa falan da sahip değiliz. Biz ortak vatan perspektifiyle bu ülkenin, cumhuriyetin demokratikleşmesi ekseninde bize en aykırı düşünen insanlarla da kardeşçe yaşamak istiyoruz.'
Baluken, dün HDP'ye 'terörist' diyenlerin bugün 'hayır' oyu verecek olanları şimdiden 'terörist' ilan etmeye başladığını iddia etti.
Eski Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün, tahliyesinin ardından barışla ilgili birkaç mesajı kamuoyu ile paylaştığını anımsatan Baluken, Türk'ün açıklamalarına karşı, 'siz barış için geç kaldınız.' denildiğini ama kendilerinin barış için geç olduğunu düşünmediklerini kaydetti.
Kaynak: AA
Baluken, tahliyesinin ardından katıldığı ilk HDP TBMM Grup Toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.
Son derece zorlu ve sıkıntılı bir sürecin içerisinde bulunulduğunu savunan Baluken, zorlu ama onurlu bir ayrılık dönemi yaşadıklarını bildirdi. 'Hukuksuzluk garabeti' devam ettiği için grup toplantısında kendisinin konuşmak durumunda kaldığını belirten Baluken, tahliye edildiği andan itibaren taşıdıkları burukluğu arttıracak şekilde, 'rehin alma ve tutuklama operasyonlarının hukuksuz süreçlerine' maruz kalmaya devam ettiklerini ifade etti.
Cumhuriyet ve Türkiye siyaset tarihinin en anormal durumu ile karşı karşıya olduklarını ileri süren Baluken, Meclis çatısı altında bulunması gerekenlerin, cezaevi çatısı altında bulunduğunu söyledi.
İdris Baluken, şöyle devam etti:
'Seçilmiş bir milletvekili olarak gözaltına alınan bütün arkadaşlarımızla birlikte bizlere ranger pikaplar reva görüldü. Rotası belirsiz helikopterler, nereye gideceği bile belli olmayan, adeta milletvekillerini, siyasetçileri kaçıracak şekilde havalanmış olan uçaklar ve kar maskeleri ile elinde silahlar bulunan güvenlik güçleri bize reva görüldü.
Cezaevlerindeki tecrit koğuşları bile önceden hazırlanmıştı. Bekletileceğimiz soğuk ve karanlık nezarethanelerin hemen yan taraflarında IŞİD mensupları hazır bulundurulmuşlardı. Cezaevinde gideceğimiz koğuşların hazırlanmış olması bile bu sürecin hukuksal açıdan nereye tekabul ettiğini çok iyi gösteriyor.'
- 'İddianameler konuşmalarımızdan ibaret'
Hukukun siyasi amaçlar nedeniyle 4 Kasım gecesi de araçsallaştırığını öne süren Baluken, 'Aynı anda HDP'yi linçe tabi tutan büyük bir kampanyanın da startı verilmiş oldu. Bizler gözaltına alınıp tutuklanırken, cezaevi hücrelerinde izlediğimizde yaygın medyada 'HDP'ye terör operasyonu' manşetleri atılıyordu. Evet ortada bir terör vardı ama o terör HDP'den kaynaklanan değil, HDP'yi hedefleyen, linç etmeye çalışan bu pespayelik terörünün kendisiydi.' diye konuştu.
Baluken, haklarında hazırlanan iddianamelerin tamamının içeriğinin Mecliste veya halk toplantılarında yaptıkları konuşmalardan ibaret olduğunu ileri sürdü.
- 'Anayasa Mahkemesinin tarihsel sorumluluktan kaçmaması gerekiyor'
Anayasa Mahkemesinden tutuklu milletvekillerine ilişkin bir kararın halen çıkmadığını hatırlatan Baluken, şu görüşlere yer verdi:
'Bizim derdimiz, hukukun ya da siyasetin, inisiyatif alamadığı, irade koyamadığı noktada hukuk devletinin korunmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin tarihsel görev ve sorumluluğunu bir an önce yerine getirmesiyle ilgili karşı karşıya kaldığı bu tarihsel sorumluluktur. Anayasa Mahkemesinin bu tarihsel sorumluluktan kaçmaması gerekiyor. Aksi taktirde hukuk devletinin bütün normları tamamen tüketilmiş olur. Anayasa Mahkemesinin bir an önce, milletvekilliği görevini yaparken tutuklanmış olan arkadaşlarımızla ilgili bu süreci mutlaka gündemine alması gerekiyor.'
Baluken, bu koşullarda yapılacak bir referandumun meşruiyetinin tartışılacağını savundu. Baluken, 'evet' veya 'hayır' kampanyasını yürütenlerin aynı koşul ve imkanlara sahip olması ile diğer partilerin genel başkanları gibi HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da siyasi çalışmaların başında olmasını istedi.
- 'Kendi gücümüzü çok iyi biliyoruz'
HDP'nin referandumdaki tavrıyla ilgili kafa karıştırmaya çalışan anlayışları büyük bir ibretle takip ettiklerine dikkati çeken Baluken, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Mevcut tutumumuz bile halen bulanıklaştırılmaya çalışılıyor. Oy ve söz hakkı gasbedilmiş, ilk andan itibaren o sürecin dışına atılmış bir partinin mensupları olarak bu anayasa değişiklik paketine en güçlü şekilde 'hayır' demek bizim hakkımızdır. Halkımız bu referandumdaki oylamanın ne anlama geleceğini çok iyi biliyor. Kimse merak etmesin. Bu referandumda sandığa atılacak her bir oy bizim açımızdan sokağa çıkma yasaklarını, o kent çevrelerindeki insan geçirmez ablukaları, kentleri yakıp yıkan uygulamaların bir oylaması olacaktır.
Böylesi bir oylamada HDP seçmeninin tavırsız kalmasını kim bekleyebilir. Bu kafa karışıklığı için soru işaretlerini ortaya atmak isteyenler hiç mi bunları düşünmüyorlar? Biz kendi gücümüzü çok iyi biliyoruz. Referandum sürecinde bizimle en aykırı düşünen insanlarla aynı ortak hedef doğrultusunda, bu ülkenin demokratik geleceği konusunda tavır belirleme noktasında da en küçük bir rahatsızlığa falan da sahip değiliz. Biz ortak vatan perspektifiyle bu ülkenin, cumhuriyetin demokratikleşmesi ekseninde bize en aykırı düşünen insanlarla da kardeşçe yaşamak istiyoruz.'
Baluken, dün HDP'ye 'terörist' diyenlerin bugün 'hayır' oyu verecek olanları şimdiden 'terörist' ilan etmeye başladığını iddia etti.
Eski Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün, tahliyesinin ardından barışla ilgili birkaç mesajı kamuoyu ile paylaştığını anımsatan Baluken, Türk'ün açıklamalarına karşı, 'siz barış için geç kaldınız.' denildiğini ama kendilerinin barış için geç olduğunu düşünmediklerini kaydetti.