'Eşim Başörtülü Diye Türkiye Gazetesinin Başından Alındım'
Eski İHA ve Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kahraman: 'Enver Bey bir keresinde, 'Süleyman Demirel bana telefon açtı. Eşinin başı kapalı birini bu zamanda orada görevde tutmak sıkıntı veriyor.' dedi. Böyle bir zamanda eşi başörtülü birini böyle bir yerde tutmazlar' 'Göreve geldikten 45 ay sonra Enver Bey beni çağırdı. 'Üzerimde çok ciddi baskı var. Yapmamız gereken o icraatları maalesef yapacak durumda değiliz. Çok kurumdan baskı var. İçeriden de fesat çıkaranlar var. Seni görevden almak zorundayım.' dedi. Ondan sonra da görevimden ayrılmak zorunda kaldım'
Eski İhlas Haber Ajansı (İHA) ve Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürü Fevzi Kahraman, 28 Şubat sürecinde eşi başörtülü olduğu gerekçesiyle Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevinden alındığını ifade ederek, 'Enver Bey bir keresinde, 'Süleyman Demirel bana telefon açtı. Eşinin başı kapalı birini bu zamanda orada görevde tutmak sıkıntı veriyor.' dedi. Böyle bir zamanda eşi başörtülü birini böyle bir yerde tutmazlar.' dedi.
Kahraman, 28 Şubat sürecinde görevden alınmasına kadar devam eden süreci AA muhabirine anlattı.
Türkiye'de birden fazla darbe olduğunu, 28 Şubat sürecinde de çok acılar yaşandığını belirten Kahraman, söz konusu sürecin vesayetin en ağır hissedildiği dönem olduğunu söyledi.
Fevzi Kahraman, 'O dönemde siyasi cinayetler yaşandı. Bir dönemin hazırlığıydı onlar. O süreç, demokratik hükümetin aşağı indirilmesidir. Mesut Yılmaz, Refah Partisi'yle koalisyon kuracaktı. Her şey kararlaştırılmıştı ancak Yılmaz bir günde bundan vazgeçti. Asker bir şeylerden rahatsızdı. Eskisi gibi eline silahı alıp da darbe yapamıyordu. Bunu başka yollarla yaptılar. Medya, iş dünyası bir taraftan... Yargı mensuplarına brifingler veriliyordu. Siyasi iktidarı bir vesayetle kuşattılar. Erbakan da istifa etmek zorunda kaldı. 28 Şubat darbesi böyle gerçekleşmiş oldu.' diye konuştu.
Kahraman, söz konusu sürecin 2002'ye kadar sürdüğünü aktararak, 'Medya ve STK'lar da darbenin parçasıydı. Televizyonlarda programlar yapılırdı. Televizyon ve gazeteler ortamı çok iyi hazırladı. Darbeden sonra hemen her alanda mağduriyetler yaşandı. Medyada da çok mağduriyetler yaşandı. Ayrıca, kurum içi ve dışından, bu süreçten yararlanmaya çalışan medya mensupları vardı. Bunlar, vesayet rejimini kullanarak rakiplerini bertaraf etmek için bundan yararlanmaya çalıştılar.' ifadelerini kullandı.
Kendisinin de bu dönemde mağdur olduğunu kaydeden Kahraman, o dönemde görev yaptığı İhlas Holdingin tüm kurumlarıyla en çok zarar görenlerden olduğunu dile getirdi.
Kahraman, şöyle devam etti:
'Enver Bey beni çağırdı. 'Gazetede çok ciddi düzenleme yapılacak. Seni gazetenin genel yayın müdürlüğüne getiriyorum.' dedi. Ben İHA'nın Genel Yayın Müdürüydüm. İHA, TGRT ve Türkiye gazetesini birleştirip, bana bağladı. Bu çok riskli bir durumdu. Ancak Enver Bey cesur davranıp, bu kararı verdi. İçeriden ve dışarıdan pek hoş karşılanmadı bu karar. 28 Şubat en azgın şekilde devam ediyor ancak Enver Bey buna rağmen çok ciddi bir karar veriyor. Tüm kurumlarını denetim altına aldılar. Göreve geldikten 4-5 ay sonra Enver Bey beni çağırdı. 'Üzerimde çok ciddi baskı var. Yapmamız gereken o icraatları maalesef yapacak durumda değiliz. Çok kurumdan baskı var. İçeriden de fesat çıkaranlar var. Seni görevden almak zorundayım.' dedi. Ondan sonra da görevimden ayrılmak zorunda kaldım.'
Enver Ören'le uzun yıllar çalıştığını, 'kendisine gönülden tabi olduğunu' ve bu nedenle soru bile sormadan görevi bıraktığını ifade eden Kahraman, kurum içinden bazı kişilerin Enver Ören ve kendisini darbecilere şikayet ettiğini savunarak, 'Bu isimleri biliyorum. Enver Bey bir keresinde, 'Süleyman Demirel bana telefon açtı. Eşinin başı kapalı birini bu zamanda orada görevde tutmak sıkıntı veriyor.' dedi. Böyle bir zamanda eşi başörtülü birini böyle bir yerde tutmazlar. Daha sonra Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Genelkurmay'da bazı komutanlarla neden böyle yaptıklarını konuşma fırsatım oldu. Bunu geçiştirdiler.' bilgisini verdi.
Kahraman, 16 Nisan'da yapılacak referanduma da değinerek, 'Bu sürece karşı şu anda bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Bu 'evet', 'hayır' meselesi, vesayetin bitip bitmemesine karşı bir süreç. Bu tam olarak anlatılamıyor. Ya vesayet bitecek ya da devam edecek.' dedi.
Kaynak: AA
Kahraman, 28 Şubat sürecinde görevden alınmasına kadar devam eden süreci AA muhabirine anlattı.
Türkiye'de birden fazla darbe olduğunu, 28 Şubat sürecinde de çok acılar yaşandığını belirten Kahraman, söz konusu sürecin vesayetin en ağır hissedildiği dönem olduğunu söyledi.
Fevzi Kahraman, 'O dönemde siyasi cinayetler yaşandı. Bir dönemin hazırlığıydı onlar. O süreç, demokratik hükümetin aşağı indirilmesidir. Mesut Yılmaz, Refah Partisi'yle koalisyon kuracaktı. Her şey kararlaştırılmıştı ancak Yılmaz bir günde bundan vazgeçti. Asker bir şeylerden rahatsızdı. Eskisi gibi eline silahı alıp da darbe yapamıyordu. Bunu başka yollarla yaptılar. Medya, iş dünyası bir taraftan... Yargı mensuplarına brifingler veriliyordu. Siyasi iktidarı bir vesayetle kuşattılar. Erbakan da istifa etmek zorunda kaldı. 28 Şubat darbesi böyle gerçekleşmiş oldu.' diye konuştu.
Kahraman, söz konusu sürecin 2002'ye kadar sürdüğünü aktararak, 'Medya ve STK'lar da darbenin parçasıydı. Televizyonlarda programlar yapılırdı. Televizyon ve gazeteler ortamı çok iyi hazırladı. Darbeden sonra hemen her alanda mağduriyetler yaşandı. Medyada da çok mağduriyetler yaşandı. Ayrıca, kurum içi ve dışından, bu süreçten yararlanmaya çalışan medya mensupları vardı. Bunlar, vesayet rejimini kullanarak rakiplerini bertaraf etmek için bundan yararlanmaya çalıştılar.' ifadelerini kullandı.
Kendisinin de bu dönemde mağdur olduğunu kaydeden Kahraman, o dönemde görev yaptığı İhlas Holdingin tüm kurumlarıyla en çok zarar görenlerden olduğunu dile getirdi.
Kahraman, şöyle devam etti:
'Enver Bey beni çağırdı. 'Gazetede çok ciddi düzenleme yapılacak. Seni gazetenin genel yayın müdürlüğüne getiriyorum.' dedi. Ben İHA'nın Genel Yayın Müdürüydüm. İHA, TGRT ve Türkiye gazetesini birleştirip, bana bağladı. Bu çok riskli bir durumdu. Ancak Enver Bey cesur davranıp, bu kararı verdi. İçeriden ve dışarıdan pek hoş karşılanmadı bu karar. 28 Şubat en azgın şekilde devam ediyor ancak Enver Bey buna rağmen çok ciddi bir karar veriyor. Tüm kurumlarını denetim altına aldılar. Göreve geldikten 4-5 ay sonra Enver Bey beni çağırdı. 'Üzerimde çok ciddi baskı var. Yapmamız gereken o icraatları maalesef yapacak durumda değiliz. Çok kurumdan baskı var. İçeriden de fesat çıkaranlar var. Seni görevden almak zorundayım.' dedi. Ondan sonra da görevimden ayrılmak zorunda kaldım.'
Enver Ören'le uzun yıllar çalıştığını, 'kendisine gönülden tabi olduğunu' ve bu nedenle soru bile sormadan görevi bıraktığını ifade eden Kahraman, kurum içinden bazı kişilerin Enver Ören ve kendisini darbecilere şikayet ettiğini savunarak, 'Bu isimleri biliyorum. Enver Bey bir keresinde, 'Süleyman Demirel bana telefon açtı. Eşinin başı kapalı birini bu zamanda orada görevde tutmak sıkıntı veriyor.' dedi. Böyle bir zamanda eşi başörtülü birini böyle bir yerde tutmazlar. Daha sonra Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Genelkurmay'da bazı komutanlarla neden böyle yaptıklarını konuşma fırsatım oldu. Bunu geçiştirdiler.' bilgisini verdi.
Kahraman, 16 Nisan'da yapılacak referanduma da değinerek, 'Bu sürece karşı şu anda bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Bu 'evet', 'hayır' meselesi, vesayetin bitip bitmemesine karşı bir süreç. Bu tam olarak anlatılamıyor. Ya vesayet bitecek ya da devam edecek.' dedi.