KADEM Başkan Yardımcısı Bayraktar Açıklaması 'Bu Projede Dil Eğitimine Ayrıca Önem Veriyoruz'
KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik ekonomik ve sosyal uyum projesi kapsamında dil eğitimine ayrıca önem verdiklerini belirterek, “Dil öğrenimi topluma uyumu kolaylaştırmakla kalmayacak, birçok travma yaşamış mültecinin rehabilite edici faaliyetlerle savaş psikolojisinden uzaklaşmaları ve hayata güvenle bakmalarına da katkı sağlayacak” dedi.
KADEM ve AFAD arasında Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik ekonomik ve sosyal uyum projesi kapsamında basın lansmanı ile protokol imzalandı. İmza törenine Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar ve Yönetim Kurulu üyeleri, AFAD Başkanı M. Halis Bilden ve KADEM Genel Başkanı Sare Aydın Yılmaz katıldı.
Konuşmasına Mısır’dan Paris’e iltica eden şair Edmond Jabes’in "Konukseverlik kadar hiçbir şey sevindiremez mülteciyi, çünkü o göklere sığınmış kuşlar kadar kırılgandır" şiiriyle başlayan KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, “Onlar sadece mülteci değil, onlar hem savaşın içinde hem de sığındıkları ülkelerde hayatın bütün yükünü omuzlarında taşıyan kadınlar. Eşini, oğlunu, kardeşini kaybetmiş, geride kalanlara bir nefes, bir damla su, bir lokma ekmek, biraz umut olmaya çalışan anneler. Gelecekleri belirsiz bir yaşamın elinden tutunmaya çalışan kadınlar, savaş, açlık, cinsel istismar ve hepsinin ötesinde kendi halkını katleden bir diktatörden kaçan bu insanlara karşı insani sorumluluklarımız var" ifadelerini kullandı.
“Travmaları atlatmaya çalışırken bir yandan yeni bir ülkeye alışmak, hayatlarını yeniden inşa etmek zorundalar”
“Güvenlik, barınma, beslenme, sağlık gibi en temel ihtiyaçlar elbette sağlanması gereken imkanların başında geliyor” diyen Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerek devletimiz, gerekse yardımsever insanlarımız ve STK’lar eliyle bunlar sağlanıyor. KADEM olarak biz bu meseleye daha farklı ve temelden yaklaştık. Günü kurtaran değil, uzun vadeli çözümler üzerinde sağlam temelleri olan adımlar atma gayreti gösteriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin neredeyse yüzde 50’si sadece kadın, yüzde 75’i ise kadın ve çocuklardan oluştuğu için kadın mülteciler için biz de sorumluluk hissediyoruz. Dahası bir kadın derneği olarak, mülteci kadınların durumlarını konuşmadan gerçek anlamda, samimi bir şekilde kadın haklarını da konuşabileceğimizi düşünmüyoruz. Bu nedenle kurulduğumuz günden beri mülteci kadınlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Diğer çalışma alanlarımızda olduğu gibi bu meseleye de önce araştırma yaparak, sorunları tanımlayarak çözüm üretme yoluna gittik. Önce akademisyenler ve konunun paydaşlarıyla bir araya gelerek sorunları masaya yatırdık. Sahaya inip gözlem yaptık ve projelerimizi bu altyapı üzerine kurduk. Kadınlar Göç Yolu’nda projemizin işaret ettiği iki önemli konu bu projeyi şekillendirerek AFAD ile işbirliği yapmamızı sağladı. Bunlardan ilki kadınların sadece barınma ihtiyacı olmadığı, bunun da ötesinde rehabilitasyon ve entegrasyon için bazı aktivitelere ihtiyaç duyduklarıydı. Savaşlar, ırkçı ya da ideolojik cezalandırmalar gibi durumlarda zorunlu olarak göç eden bireylerin, gönüllü olarak göç edenlerden daha zorlu bir uyum süreci geçirdikleri bilinmektedir. Büyük travmalar yaşayarak, ülkelerini terk eden bu kadınlar için durum daha da zor. Suriye’den Türkiye’ye göç eden mülteci kadınlar, bir yandan savaş, tecavüz, yakınlarının ölümü gibi ağır travmaları atlatmaya çalışırken, bir yandan yeni bir ülkeye alışmak, hayatlarını yeniden inşa etmek zorundalar."
“Bu projede bu nedenle dil eğitimine ayrıca önem veriyoruz”
Bayraktar, entegrasyonun önündeki başlıca engelin dil olduğunun altını çizerek, “Bu kadınlar Türkçe bilmediklerinden ne zor durumda kaldıklarında dertlerini anlatabiliyorlar ne de istihdam edilebiliyorlar. Çocuklar ise yine dil bilmedikleri için topluma uyum sağlayamıyor, kaynaşamıyorlar. Suriyeli mülteciler için dil eğitimi veren, sosyal faaliyetler gerçekleştiren dernek sayısı da yok denecek kadar az. Bu projede bu nedenle dil eğitimine ayrıca önem veriyoruz. Dil öğreniminin topluma uyumu kolaylaştırmakla kalmayacak birçok travma yaşamış mültecinin rehabilite edici faaliyetlerle savaş psikolojisinden uzaklaşmaları ve hayata güvenle bakmalarına da katkı sağlayacak. Uzun bir süreden beri korku ve endişe içinde yaşayan bu insanlar yeni geldikleri topluma uyum sağlayamadıkları zaman yine endişe içine girerek kendilerini koruma altına alma içgüdüsüyle daha fazla içlerine kapanmaktadırlar. Ülkelerini terk eden bu kadınlar üzerinde geldikleri bu yeni ülkede daha da yalnız kalmalarından kaynaklanan depresyon ve anksiyete gibi birtakım psikolojik hastalıklar görülmektedir” açıklamasında bulundu.
“Nitelik sahibi birçok mülteci kadın var”
Merkezlerinde hem kadınları sosyal aktivitelerle yalnızlıktan hem de uzman psikologlar ile yaşadıkları travmaların etkilerinden kurtarmayı amaçladıklarını söyleyen Bayraktar, “Kadınlar Göç Yolunda projesinden öğrendiğimiz diğer bir husus ise toplumdaki tek tip mülteci algısının doğru olmadığıydı. Proje kapsamında çekilen ‘Ayrılık’ belgeselinde savaş öncesinde Suriye’de Fransızca öğretmeni, matematik öğretmeni, ressam, ekonomist ve inşaat mühendisi olarak çalışan mülteci kadınların hikayesini izledik. Nitelik sahibi birçok mülteci kadın var. Bunlar iş bulamıyor veya kayıt dışı sektörlerde istismara açık bir şekilde düşük maaşlı işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Belgeselde izlediğimiz o kadınlar, mücadeleci ruhlarıyla sağlam bir hayat savaşı veriyorlar. Nitelik olarak onlardan farkı olmayan ama yeniden ayaklarının üzerinde durmak için biraz cesarete, biraz desteğe ihtiyaç duyan kadınlar da var. Bugün imza attığımız bu projeyle bu kadınlara destek olacağız inşallah. Esas mesele benimsemek ve el uzatmaktır. Ülke olarak tüm mazlumlara benimseyen, sahip çıkan bir tavırla yaklaştık. Unutmamalıyız ki onların her biri bizler gibi kadındır, çocuktur, insandır. Umutları, gelecek planları, duyguları olan insanlardır. Bu nedenle sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamalı, onlara bir gelecek umudu sunmalıyız" dedi.
Kaynak: İHA
Konuşmasına Mısır’dan Paris’e iltica eden şair Edmond Jabes’in "Konukseverlik kadar hiçbir şey sevindiremez mülteciyi, çünkü o göklere sığınmış kuşlar kadar kırılgandır" şiiriyle başlayan KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, “Onlar sadece mülteci değil, onlar hem savaşın içinde hem de sığındıkları ülkelerde hayatın bütün yükünü omuzlarında taşıyan kadınlar. Eşini, oğlunu, kardeşini kaybetmiş, geride kalanlara bir nefes, bir damla su, bir lokma ekmek, biraz umut olmaya çalışan anneler. Gelecekleri belirsiz bir yaşamın elinden tutunmaya çalışan kadınlar, savaş, açlık, cinsel istismar ve hepsinin ötesinde kendi halkını katleden bir diktatörden kaçan bu insanlara karşı insani sorumluluklarımız var" ifadelerini kullandı.
“Travmaları atlatmaya çalışırken bir yandan yeni bir ülkeye alışmak, hayatlarını yeniden inşa etmek zorundalar”
“Güvenlik, barınma, beslenme, sağlık gibi en temel ihtiyaçlar elbette sağlanması gereken imkanların başında geliyor” diyen Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerek devletimiz, gerekse yardımsever insanlarımız ve STK’lar eliyle bunlar sağlanıyor. KADEM olarak biz bu meseleye daha farklı ve temelden yaklaştık. Günü kurtaran değil, uzun vadeli çözümler üzerinde sağlam temelleri olan adımlar atma gayreti gösteriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin neredeyse yüzde 50’si sadece kadın, yüzde 75’i ise kadın ve çocuklardan oluştuğu için kadın mülteciler için biz de sorumluluk hissediyoruz. Dahası bir kadın derneği olarak, mülteci kadınların durumlarını konuşmadan gerçek anlamda, samimi bir şekilde kadın haklarını da konuşabileceğimizi düşünmüyoruz. Bu nedenle kurulduğumuz günden beri mülteci kadınlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Diğer çalışma alanlarımızda olduğu gibi bu meseleye de önce araştırma yaparak, sorunları tanımlayarak çözüm üretme yoluna gittik. Önce akademisyenler ve konunun paydaşlarıyla bir araya gelerek sorunları masaya yatırdık. Sahaya inip gözlem yaptık ve projelerimizi bu altyapı üzerine kurduk. Kadınlar Göç Yolu’nda projemizin işaret ettiği iki önemli konu bu projeyi şekillendirerek AFAD ile işbirliği yapmamızı sağladı. Bunlardan ilki kadınların sadece barınma ihtiyacı olmadığı, bunun da ötesinde rehabilitasyon ve entegrasyon için bazı aktivitelere ihtiyaç duyduklarıydı. Savaşlar, ırkçı ya da ideolojik cezalandırmalar gibi durumlarda zorunlu olarak göç eden bireylerin, gönüllü olarak göç edenlerden daha zorlu bir uyum süreci geçirdikleri bilinmektedir. Büyük travmalar yaşayarak, ülkelerini terk eden bu kadınlar için durum daha da zor. Suriye’den Türkiye’ye göç eden mülteci kadınlar, bir yandan savaş, tecavüz, yakınlarının ölümü gibi ağır travmaları atlatmaya çalışırken, bir yandan yeni bir ülkeye alışmak, hayatlarını yeniden inşa etmek zorundalar."
“Bu projede bu nedenle dil eğitimine ayrıca önem veriyoruz”
Bayraktar, entegrasyonun önündeki başlıca engelin dil olduğunun altını çizerek, “Bu kadınlar Türkçe bilmediklerinden ne zor durumda kaldıklarında dertlerini anlatabiliyorlar ne de istihdam edilebiliyorlar. Çocuklar ise yine dil bilmedikleri için topluma uyum sağlayamıyor, kaynaşamıyorlar. Suriyeli mülteciler için dil eğitimi veren, sosyal faaliyetler gerçekleştiren dernek sayısı da yok denecek kadar az. Bu projede bu nedenle dil eğitimine ayrıca önem veriyoruz. Dil öğreniminin topluma uyumu kolaylaştırmakla kalmayacak birçok travma yaşamış mültecinin rehabilite edici faaliyetlerle savaş psikolojisinden uzaklaşmaları ve hayata güvenle bakmalarına da katkı sağlayacak. Uzun bir süreden beri korku ve endişe içinde yaşayan bu insanlar yeni geldikleri topluma uyum sağlayamadıkları zaman yine endişe içine girerek kendilerini koruma altına alma içgüdüsüyle daha fazla içlerine kapanmaktadırlar. Ülkelerini terk eden bu kadınlar üzerinde geldikleri bu yeni ülkede daha da yalnız kalmalarından kaynaklanan depresyon ve anksiyete gibi birtakım psikolojik hastalıklar görülmektedir” açıklamasında bulundu.
“Nitelik sahibi birçok mülteci kadın var”
Merkezlerinde hem kadınları sosyal aktivitelerle yalnızlıktan hem de uzman psikologlar ile yaşadıkları travmaların etkilerinden kurtarmayı amaçladıklarını söyleyen Bayraktar, “Kadınlar Göç Yolunda projesinden öğrendiğimiz diğer bir husus ise toplumdaki tek tip mülteci algısının doğru olmadığıydı. Proje kapsamında çekilen ‘Ayrılık’ belgeselinde savaş öncesinde Suriye’de Fransızca öğretmeni, matematik öğretmeni, ressam, ekonomist ve inşaat mühendisi olarak çalışan mülteci kadınların hikayesini izledik. Nitelik sahibi birçok mülteci kadın var. Bunlar iş bulamıyor veya kayıt dışı sektörlerde istismara açık bir şekilde düşük maaşlı işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Belgeselde izlediğimiz o kadınlar, mücadeleci ruhlarıyla sağlam bir hayat savaşı veriyorlar. Nitelik olarak onlardan farkı olmayan ama yeniden ayaklarının üzerinde durmak için biraz cesarete, biraz desteğe ihtiyaç duyan kadınlar da var. Bugün imza attığımız bu projeyle bu kadınlara destek olacağız inşallah. Esas mesele benimsemek ve el uzatmaktır. Ülke olarak tüm mazlumlara benimseyen, sahip çıkan bir tavırla yaklaştık. Unutmamalıyız ki onların her biri bizler gibi kadındır, çocuktur, insandır. Umutları, gelecek planları, duyguları olan insanlardır. Bu nedenle sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamalı, onlara bir gelecek umudu sunmalıyız" dedi.