Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, DİTİB Mensuplarına Karşı Yapılan Baskılarına Değinerek Açıklaması
Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Avrupa’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) mensuplarına karşı yapılan baskılarına değinerek, “Bu tamamen, siyasi bir amaçla yapılıyor. Şu anda Avrupa’da, özellikle Almanya başta olmak üzere faşizmin ayak seslerini duyuyoruz. İslam, göçmen karşıtlığıyla, yabancı düşmanlığıyla birlikte bunları siyasi argüman olarak kullanan son derece katı bir milliyetçi tavrının Avrupa’yı baştan sona kasıp kavurmaya başladığı ortadadır” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4 gün sürecek olan “2. İlçe Müftüleri Kongresi” Afyonkarahisar’da başladı.
Termal bir otelde gerçekleştirilen toplantıya Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Afyonkarahisar Valisi Aziz Yıldırım, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ve çok sayıda ilçe müftüsü katıldı.
Gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan Kurtulmuş, dünyada yaşanan gelişmelere değinerek, dünyanın büyük bir alt üst oluşun ve yeni oluşların içerisinde olduğunu kaydetti.
Dünyanın bir tarafta olağanüstü yüksek zenginliklerin diğer tarafta ise olağanüstü derin yoksullukların içerisinde adeta bir türbülanstan geçtiğini dile getiren Prof. Dr. Kurtulmuş, “Esas itibarıyla bu oluşlar ve alt üst oluşlar noktasında çok geniş İslam coğrafyası, içinde yaşadığımız bu dönemin muhatabıdır ve sadece ekonomik ve siyasi olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak, algı olarak da İslam adının ortada olduğu ve Müslüman coğrafyasını hedef alan bir çözülmenin yaşandığı sürecin içerisinden geçiyoruz. BU, esas itibarıyla birtakım dışsal faktörlerden kaynaklandığı gibi; sömürüler, işgaller, haksızlıklar, emperyalizm gibi, esas itibarıyla büyük oranda da İslam ümmetinin kendi içerisinden kaynaklanan sebeplerden dolayıdır. Dolayısıyla özellikle Türkiye’de ve Türkiye’ye bağlı olarak yakın coğrafyamızda başta olmak üzere İslami düşüncenin, yaşantının yeniden inşa edilmesiyle memur olan buradaki topluluk, bu gidişatı değiştirmek ve kendi içimizden kaynaklanan sebepleri yeninden değerlendirerek bunları olumluya çevirmek mecburiyetindeyiz.”
“İmamlarımız, namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz”
Konuşmasında dün görevlilerine seslenen Kurtulmuş, İslam dünyasının, İslami hayat ve düşünce olarak yeniden ihya ve inşasıyla birinci derecede görevli olduklarını anımsatarak, bu konuda kendilerine büyük bir vazife düştüğünü kaydetti.
Diyanet camiasının, yaklaşık 90 bin camisi olan, DİTİB, Diyanet Vakfı ve diğer kuruluşlarıyla 150 bin kişilik ordunun mensupları olduğunu Kaydeden Kurtulmuş şunları söyledi:
“Ben siyaseten, sizler bu işin içerisinde olan gönüllüler olarak, bu işin mücadelesini yapan insanlar olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız ve çok ağır bir vebalin altındayız. Hiçbir yerdeki kamu hizmetlerindeki eksiklikler, yanlışlıklar hiçbir şekilde tolere edilmez ama özellikle İslam dünyasının düşünce olarak, İslami hayat ve düşünce olarak yeniden ihya ve inşasıyla birinci derecede görevli olan bu kadronun, gerçekten işimizi eksiksiz yapmamız, hiçbir boşluk bırakmadan bu milletin, bu ümmetin ve bizden bir şeyler bekleyen mazlum milletlerin derdine derman olacak şekilde bütün vaktimizi bu işe vakfetmemiz gerekiyor. Onun için, içinde bulunduğumuz şartları iyi değerlendirmek, bu şartları iyi okuyarak sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. İmamlarımız, namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz. Ne müftülüklerimiz ne camilerimiz bizim çalışma alanlarımız, iş yerlerimiz değildir. Bizler her birimiz dinin adamı, kendi hayatını dine adamış insanlar olmak mecburiyetindeyiz. Bizim iş yerimiz falan yok. Bizim mes’uliyetimiz olan devlet memurluğunu icra ettiğimiz bir makamımız yok. Bizim sorumlu olduğumuz alan bütün yer küredir. Dolayısıyla hiçbir şekilde camilerimizi ve müftülüklerimizi iş yerlerimiz olarak, bürokratik işlerimizle meşgul olduğumuz mekanlar olarak görmeyeceğiz. Eğer böyle görürsek kendimizi dört duvar arasındaki bir mekana hapsetmiş, İslami hayatın ve düşüncenin yeniden ihyası ve inşasıyla ilgili çalışmalarımızı ihmal etmiş oluruz.”
“FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi büyük resmin parçalarından sadece birisi”
Türkiye’nin içince bulunduğu coğrafyada yer alan sorunlara değinen Kurtulmuş, Ortadoğu’nun bir asır evvel oynanan oyunun ikinci perdesini seyrettiğini ifade etti.
Sykes-Picot’yu bir asır evvel uygulayanların şimdi ikinci Sykes-Picot’yu uyguladığını anımsatan Kurtulmuş, “Büyük resmi göremediğimiz takdirde, milletimize anlatacak hiçbir sözümüzün de olmadığını ifade etmek isterim. Büyük resim, tek başına olayların anlaşılmasından ibaret olamaz. Özellikle irfanın, hikmetin, ihsanın ve marufun topluma yayılmasının aracısı olan sizlerin mutlaka ve mutlaka büyük resmi iyi okumanız lazım. FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi büyük resmin parçalarından sadece birisi. Bu hain darbe girişiminin, Anadolu topraklarının tarih boyunca gördüğü en büyük ihanet hareketi olduğu kavranmalı ve böyle anlatılmalıdır. PKK terör örgütü Cizre, Silopi, Hakkari’de çukurlar kazarak ve o çukurlara bombalar koymasının ne anlama geldiğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Bu eylemler dahi puzzelın bir parçası olduğunun bilinmesi gerekiyor. Aynı şekilde Türkiye sınırları dışında, İslam’ın muazzez, mukaddes adını kullanarak İslam’ı bir terör haline indirgemeye çalışan DEAŞ’ın niçin kurulduğunu, niçin kurdurulduğunu, ellerine silahların kimler tarafından hangi amaçla verildiğini çok iyi anlayacağız ama bileceği ki DEAŞ da bu puzzel’ın sadece bir parçasıdır” şeklinde konuştu.
“Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor”
Türkiye’nin önünü kesmek isteyenlerin, hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene beslediğini vurgulayan Kurtulmuş, “Avrupa’da, batı dünyasında, hatta İslam coğrafyasında İslamofobi’nin nasıl teşvik edildiğini, niçin geliştirildiğini anlayacağız, onu da büyük resmin bir parçası olarak göreceğiz. Büyük resim çok açıktır. Büyük resim bir asır evvel, coğrafyası bölünmüş olan İslam ümmetinin, özellikle bu coğrafyanın insanlarının, şimdi gönülleri ve zihinleri bölünerek, mezhep ve meşrep üzerinden, etnik yapı üzerinden, lime lime edilerek parçalanması, bir daha ayağa kalkmayacak şekilde tarih sahnesi dışına itilmesidir. Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor. Bu büyük planı bozabilecek tek ülke Türkiye’dir, Türkiye’nin irfanı, vicdanıdır. Zaten onun için Türkiye’nin başına bu kadar şey bela ediliyor. Onun için Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmaya çalışıyorlar. Onun için Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyorlar. Zaten onun için hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene besliyorlar ve bu milleti sokacak en tehlikeli, zehirli yılan haline getiriyorlar. Onlardaki akılsa bizdeki de akıldır. Ayrıca bizde feraset, hikmet ve irfan var” dedi.
“O cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar”
Konuşmasında, televizyonlara yayınlanan ve aile hayatını ortadan kaldırmaya yönelik olan programlara da değinen Kurtulmuş, bu tür programlara RTÜK tarafından bir sürü cezalar verildiğini, ancak bu programların çok para kazandıkları için cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ettiklerini aktardı. Kurtulmuş, “Aileyi ortadan kaldıracak yıkım programlarının maalesef televizyonlarda da gösterildiğini biliyoruz. Bunlar, Türk örfüne, bizim milletimizin dinine, yaşantısına uymayan hususlar. Ama maalesef haiyane bir şekilde, açık söylüyorum, aileyi tahrip edecek şekilde bu programlar, evlilik programları, televizyonlarda gösteriliyor. RTÜK bir sürü cezalar veriyor. O kadar çok para kazanıyorlar ki, o cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar. Bu ve benzeri programlar bir taraftan, diğer taraftan insanı dinden, diyanetten, Allah’a bağlı olmaktan, kendi geleneklerinden ayıracak bir sürü mesele var. Bütün bunların karşısında Türkiye’de aile hayatının ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı açıktır. Bunun için Diyanet İşleri Teşkilatı mensuplarının aileyi yeniden güçlendirecek çalışmalar için mutlaka çok ciddi şekilde hareket etmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatından korkmayın”
Avrupa’da DİTİB mensuplarına karşı yapılan baskılarla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kurtulmuş, olayın artında yatan gerçeğin ise Avrupa’nın şu an içinde bulunduğu siyasi şartlar olduğunu ifade etti.
Kurtulmuş “Fergana Vadisinden itibaren gelip, yüzlerce sene Anadolu topraklarında yaşanan bu nezih geleneğin günümüz dünyasında batı toplumlarında da yaşamasını çalışan DİTİB ve Diyanet mensuplarının birtakım baskılar altında bulunması asla kabul edilemez. Bu tamamen, siyasi bir amaçla yapılıyor. Şu anda Avrupa’da, özellikle Almanya başta olmak üzere faşizmin ayak seslerini duyuyoruz. İslam, göçmen karşıtlığıyla, yabancı düşmanlığıyla birlikte bunları siyasi argüman olarak kullanan son derece katı bir milliyetçi tavrının Avrupa’yı baştan sona kasıp kavurmaya başladığı ortadadır. Biz Alman ve Avrupa’daki dostlarımıza tavsiyede bulunuruz. Oradaki DİTİB’in, Diyanet Teşkilatının varlığından sizlerde yararlanın. Orada Diyanet Teşkilatının varlığı barışa, birlikte yaşamaya katkı sağlar. Dolayısıyla DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatından korkmayın” şeklinde konuştu.
16 Nisan’da yapılacak referandum konusuna da değinen Kurtulmuş, Türkiye’nin, bu zorluklar içerisinde, güçlükler içerisinde büyük Türkiye, güçlü Türkiye, yeni Türkiye olma istikametinde yoluna devam ettiğini anımsatarak, referandumda da sözünde kararında milletin olduğunu söyledi.
Konuşmaların ardından toplantının ilk oturumu sona erdi.
Kaynak: İHA
Termal bir otelde gerçekleştirilen toplantıya Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Afyonkarahisar Valisi Aziz Yıldırım, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ve çok sayıda ilçe müftüsü katıldı.
Gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan Kurtulmuş, dünyada yaşanan gelişmelere değinerek, dünyanın büyük bir alt üst oluşun ve yeni oluşların içerisinde olduğunu kaydetti.
Dünyanın bir tarafta olağanüstü yüksek zenginliklerin diğer tarafta ise olağanüstü derin yoksullukların içerisinde adeta bir türbülanstan geçtiğini dile getiren Prof. Dr. Kurtulmuş, “Esas itibarıyla bu oluşlar ve alt üst oluşlar noktasında çok geniş İslam coğrafyası, içinde yaşadığımız bu dönemin muhatabıdır ve sadece ekonomik ve siyasi olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak, algı olarak da İslam adının ortada olduğu ve Müslüman coğrafyasını hedef alan bir çözülmenin yaşandığı sürecin içerisinden geçiyoruz. BU, esas itibarıyla birtakım dışsal faktörlerden kaynaklandığı gibi; sömürüler, işgaller, haksızlıklar, emperyalizm gibi, esas itibarıyla büyük oranda da İslam ümmetinin kendi içerisinden kaynaklanan sebeplerden dolayıdır. Dolayısıyla özellikle Türkiye’de ve Türkiye’ye bağlı olarak yakın coğrafyamızda başta olmak üzere İslami düşüncenin, yaşantının yeniden inşa edilmesiyle memur olan buradaki topluluk, bu gidişatı değiştirmek ve kendi içimizden kaynaklanan sebepleri yeninden değerlendirerek bunları olumluya çevirmek mecburiyetindeyiz.”
“İmamlarımız, namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz”
Konuşmasında dün görevlilerine seslenen Kurtulmuş, İslam dünyasının, İslami hayat ve düşünce olarak yeniden ihya ve inşasıyla birinci derecede görevli olduklarını anımsatarak, bu konuda kendilerine büyük bir vazife düştüğünü kaydetti.
Diyanet camiasının, yaklaşık 90 bin camisi olan, DİTİB, Diyanet Vakfı ve diğer kuruluşlarıyla 150 bin kişilik ordunun mensupları olduğunu Kaydeden Kurtulmuş şunları söyledi:
“Ben siyaseten, sizler bu işin içerisinde olan gönüllüler olarak, bu işin mücadelesini yapan insanlar olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız ve çok ağır bir vebalin altındayız. Hiçbir yerdeki kamu hizmetlerindeki eksiklikler, yanlışlıklar hiçbir şekilde tolere edilmez ama özellikle İslam dünyasının düşünce olarak, İslami hayat ve düşünce olarak yeniden ihya ve inşasıyla birinci derecede görevli olan bu kadronun, gerçekten işimizi eksiksiz yapmamız, hiçbir boşluk bırakmadan bu milletin, bu ümmetin ve bizden bir şeyler bekleyen mazlum milletlerin derdine derman olacak şekilde bütün vaktimizi bu işe vakfetmemiz gerekiyor. Onun için, içinde bulunduğumuz şartları iyi değerlendirmek, bu şartları iyi okuyarak sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. İmamlarımız, namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz. Ne müftülüklerimiz ne camilerimiz bizim çalışma alanlarımız, iş yerlerimiz değildir. Bizler her birimiz dinin adamı, kendi hayatını dine adamış insanlar olmak mecburiyetindeyiz. Bizim iş yerimiz falan yok. Bizim mes’uliyetimiz olan devlet memurluğunu icra ettiğimiz bir makamımız yok. Bizim sorumlu olduğumuz alan bütün yer küredir. Dolayısıyla hiçbir şekilde camilerimizi ve müftülüklerimizi iş yerlerimiz olarak, bürokratik işlerimizle meşgul olduğumuz mekanlar olarak görmeyeceğiz. Eğer böyle görürsek kendimizi dört duvar arasındaki bir mekana hapsetmiş, İslami hayatın ve düşüncenin yeniden ihyası ve inşasıyla ilgili çalışmalarımızı ihmal etmiş oluruz.”
“FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi büyük resmin parçalarından sadece birisi”
Türkiye’nin içince bulunduğu coğrafyada yer alan sorunlara değinen Kurtulmuş, Ortadoğu’nun bir asır evvel oynanan oyunun ikinci perdesini seyrettiğini ifade etti.
Sykes-Picot’yu bir asır evvel uygulayanların şimdi ikinci Sykes-Picot’yu uyguladığını anımsatan Kurtulmuş, “Büyük resmi göremediğimiz takdirde, milletimize anlatacak hiçbir sözümüzün de olmadığını ifade etmek isterim. Büyük resim, tek başına olayların anlaşılmasından ibaret olamaz. Özellikle irfanın, hikmetin, ihsanın ve marufun topluma yayılmasının aracısı olan sizlerin mutlaka ve mutlaka büyük resmi iyi okumanız lazım. FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi büyük resmin parçalarından sadece birisi. Bu hain darbe girişiminin, Anadolu topraklarının tarih boyunca gördüğü en büyük ihanet hareketi olduğu kavranmalı ve böyle anlatılmalıdır. PKK terör örgütü Cizre, Silopi, Hakkari’de çukurlar kazarak ve o çukurlara bombalar koymasının ne anlama geldiğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Bu eylemler dahi puzzelın bir parçası olduğunun bilinmesi gerekiyor. Aynı şekilde Türkiye sınırları dışında, İslam’ın muazzez, mukaddes adını kullanarak İslam’ı bir terör haline indirgemeye çalışan DEAŞ’ın niçin kurulduğunu, niçin kurdurulduğunu, ellerine silahların kimler tarafından hangi amaçla verildiğini çok iyi anlayacağız ama bileceği ki DEAŞ da bu puzzel’ın sadece bir parçasıdır” şeklinde konuştu.
“Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor”
Türkiye’nin önünü kesmek isteyenlerin, hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene beslediğini vurgulayan Kurtulmuş, “Avrupa’da, batı dünyasında, hatta İslam coğrafyasında İslamofobi’nin nasıl teşvik edildiğini, niçin geliştirildiğini anlayacağız, onu da büyük resmin bir parçası olarak göreceğiz. Büyük resim çok açıktır. Büyük resim bir asır evvel, coğrafyası bölünmüş olan İslam ümmetinin, özellikle bu coğrafyanın insanlarının, şimdi gönülleri ve zihinleri bölünerek, mezhep ve meşrep üzerinden, etnik yapı üzerinden, lime lime edilerek parçalanması, bir daha ayağa kalkmayacak şekilde tarih sahnesi dışına itilmesidir. Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor. Bu büyük planı bozabilecek tek ülke Türkiye’dir, Türkiye’nin irfanı, vicdanıdır. Zaten onun için Türkiye’nin başına bu kadar şey bela ediliyor. Onun için Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmaya çalışıyorlar. Onun için Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyorlar. Zaten onun için hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene besliyorlar ve bu milleti sokacak en tehlikeli, zehirli yılan haline getiriyorlar. Onlardaki akılsa bizdeki de akıldır. Ayrıca bizde feraset, hikmet ve irfan var” dedi.
“O cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar”
Konuşmasında, televizyonlara yayınlanan ve aile hayatını ortadan kaldırmaya yönelik olan programlara da değinen Kurtulmuş, bu tür programlara RTÜK tarafından bir sürü cezalar verildiğini, ancak bu programların çok para kazandıkları için cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ettiklerini aktardı. Kurtulmuş, “Aileyi ortadan kaldıracak yıkım programlarının maalesef televizyonlarda da gösterildiğini biliyoruz. Bunlar, Türk örfüne, bizim milletimizin dinine, yaşantısına uymayan hususlar. Ama maalesef haiyane bir şekilde, açık söylüyorum, aileyi tahrip edecek şekilde bu programlar, evlilik programları, televizyonlarda gösteriliyor. RTÜK bir sürü cezalar veriyor. O kadar çok para kazanıyorlar ki, o cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar. Bu ve benzeri programlar bir taraftan, diğer taraftan insanı dinden, diyanetten, Allah’a bağlı olmaktan, kendi geleneklerinden ayıracak bir sürü mesele var. Bütün bunların karşısında Türkiye’de aile hayatının ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı açıktır. Bunun için Diyanet İşleri Teşkilatı mensuplarının aileyi yeniden güçlendirecek çalışmalar için mutlaka çok ciddi şekilde hareket etmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatından korkmayın”
Avrupa’da DİTİB mensuplarına karşı yapılan baskılarla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kurtulmuş, olayın artında yatan gerçeğin ise Avrupa’nın şu an içinde bulunduğu siyasi şartlar olduğunu ifade etti.
Kurtulmuş “Fergana Vadisinden itibaren gelip, yüzlerce sene Anadolu topraklarında yaşanan bu nezih geleneğin günümüz dünyasında batı toplumlarında da yaşamasını çalışan DİTİB ve Diyanet mensuplarının birtakım baskılar altında bulunması asla kabul edilemez. Bu tamamen, siyasi bir amaçla yapılıyor. Şu anda Avrupa’da, özellikle Almanya başta olmak üzere faşizmin ayak seslerini duyuyoruz. İslam, göçmen karşıtlığıyla, yabancı düşmanlığıyla birlikte bunları siyasi argüman olarak kullanan son derece katı bir milliyetçi tavrının Avrupa’yı baştan sona kasıp kavurmaya başladığı ortadadır. Biz Alman ve Avrupa’daki dostlarımıza tavsiyede bulunuruz. Oradaki DİTİB’in, Diyanet Teşkilatının varlığından sizlerde yararlanın. Orada Diyanet Teşkilatının varlığı barışa, birlikte yaşamaya katkı sağlar. Dolayısıyla DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatından korkmayın” şeklinde konuştu.
16 Nisan’da yapılacak referandum konusuna da değinen Kurtulmuş, Türkiye’nin, bu zorluklar içerisinde, güçlükler içerisinde büyük Türkiye, güçlü Türkiye, yeni Türkiye olma istikametinde yoluna devam ettiğini anımsatarak, referandumda da sözünde kararında milletin olduğunu söyledi.
Konuşmaların ardından toplantının ilk oturumu sona erdi.