Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Aşure Ve Yemek Günü Düzenledi
Eskişehir Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı tarafından bu sene 18’incisi düzenlenen aşure ve yemek günü yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
‘18’inci Geleneksel Sevgi Seli Aşure ve Muharrem’ etkinliğine; Vali Özdemir Çakacak, Odunpazarı Kaymakamı Cemal Şahin, İl Müftüsü Bekir Gerek, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı İsmail Kılıç ve Eskişehir Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanı Kamer Ali Durur’un yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başlayan programda konuşan Vali Çakacak, programa katılmaktan dolayı memnuniyetini dile getirdi.
Muharrem ayında çok önemli hadiselerin olduğunu dile getiren Vali Çakacak, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Muharrem ayı, çok önemli hadiselerin vuku bulduğu bir aydır. Hz. Adem’in tövbesi bu ayda kabul edilmiş, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulduğu, İsmail peygamberin doğduğu, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i ikiye yarıp kurtulduğu ve Firavun ile ordusunun sulara gömüldüğü, Yunus peygamberin balığın karnından kurtulduğu, Hz. Nuh’un gemisinin tufandan kurtulduğu mübarek bir aydır muharrem ayı. Bazı peygamberler için kurtuluş veya müjde günü sayılan Muharrem ayı, Peygamberimizin sevgili torunu, ciğerparesi, Hz. Hüseyin efendimizin ve çoğu ehl-i beytten 72 kişinin Kerbelâ’da önce açlık ve susuzlukla işkenceye maruz kaldığı, ardından da hunharca şehit edildiği bir felaket, musibet ve matem ayı olmuştur. Kerbelâ Olayı, tüm Müslümanların ortak acısıdır. Hz. Hüseyin Efendimizin şehadeti tüm Müslümanların kalbinde aynı sızıyı oluşturur. Aradan asırlar geçmiş olsa bile her Muharrem ayı geldiğinde kabuk bağlayan yaralarımız yeniden kanar. Bu acı ve zulüm dolu olayı izah edecek, onu mazur gösterecek hiçbir insanî ve İslâmî gerekçe olamaz. Bu nedenledir ki Hz. Hüseyin ve ehl-i beytin bu hadisedeki asil duruşu ve haksızlık karşısındaki onurlu mücadelesi bütün Müslümanların gönüllerinde taht kurmuş, ona ve yakınlarına zulmü reva görenleri ise insanlığın ortak vicdanında mahkûm etmiştir.”
"Bizler, birbirimizle farklılıklar üzerinden iletişim kuramayız"
Peygamber Efendimizin buyurduğu, “Kim Hasan ile Hüseyin’i severse beni sevmiş olur. Kim de onlara buğz ederse bana buğz etmiş olur” sözünü hatırlatan Vali Çakacak, “Peygamber Efendimiz yine buyuruyor ki; “Benim evim ve soyum Nuh’un gemisi gibidir. Ehl-i Beyt’ime muhabbetleri ile bu gemiye binenler kurtulur, binmeyenler ise yok olur gider” diye konuştu.
Vali Çakacak,konuşmasının devamında ise şunları söyledi:
“’Ehl-i Beyt’ten en çok kimi seversiniz?’ diye Efendimize sorulduğunda hiç düşünmeden Hasan ve Hüseyin demiştir ve bir keresinde Hasan ve Hüseyin’e bakarak; “Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de onları sev” diye yakarmış, “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin’i seven Allah’ı sevmiş olur” buyurmuşlardır. Bizlerin, Peygamber Efendimizin “Arşın iki yanına asılmış küpeler” olarak tarif ettiği sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimize bigâne kalması, onları unutması asla tahayyül edilemez. Hz. Hüseyin’i susuzluğa, yalnızlığa, katliama, Kerbelâ’ya terk etmiş olmanın sızısını o günden beri Müminler üzerlerinde ağır bir yük olarak taşıyorlar. O talihsiz günden beri, her 10 Muharremde hep birlikte gönlümüzden, yüreğimizden, zihnimizden ve döndüğünce dilimizden hüzün içinde “Hüseyin” deyip ah ediyoruz. O talihsiz günden beri dualarımız, feryatlarımız, çığlıklarımız, ağıtlarımız, mersiyelerimiz arşı inletiyor. O günden beri Kerbelâ’da sahranı, denizlerde suların, arşta meleklerin ağladığını biliyoruz.Matemleri bir olan milletin geleceği de, idealleri de, bu coğrafya üzerindeki kaderi de birdir, beraberdir ve ortaktır. Bizler, birbirimizle farklılıklar üzerinden iletişim kuramayız. İdeolojiler, semboller üzerinden konuşamayız. Bizler, birbirimize ayrı gayrı gözlerle bakamayız. Değil mi ki hepimizin gönlünde, yüreğinde Hüseyin var, Hüseyin sevgisi var? Değil mi ki hepimizin ciğerinde O’nun sızısı var? Öyleyse birbirimize sevgiyle bakmak, bütün dünyaya sevgi penceresinden bakmak, gönüllerimizi birbirimize açmak hepimizin vazifesidir! Gün birlik günüdür, gün Hacı Bektaşî Velî’nin deyimiyle “Bir olma, iri olma, diri olma” günüdür. Gün, dayanışma, paylaşma ve sevgi günüdür. Bu vesileyle, Muharrem ayı münasebetiyle oruç tutan vatandaşlarımızın oruç ve ibadetlerinin hayırlara vesile olmasını, Hakk katında kabulünü temenni ediyorum.İmam Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere Kerbelâ’da şehit olanlara ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun."
Programda, İl Müftüsü Bekir Gerek, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı İsmail Kılıç ve Eskişehir Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanı Kamer Ali Durur da birer konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından, Av. Yunus Emre Karabulut’un moderatörlüğünü yaptığı panele Prof. Dr. Alemdar Yalçın ve Zeynel Şahan konuşmacı olarak katıldı.
Muharrem Orucu’nun Aleviler için anlamının konuşulduğu panelde Anadolu’daki Dergâhlar anlatıldı. Panelin ardından, muharrem ayı dolayısıyla vatandaşlara aşure ve yemek ikramında bulunuldu.
Kaynak: İHA
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başlayan programda konuşan Vali Çakacak, programa katılmaktan dolayı memnuniyetini dile getirdi.
Muharrem ayında çok önemli hadiselerin olduğunu dile getiren Vali Çakacak, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Muharrem ayı, çok önemli hadiselerin vuku bulduğu bir aydır. Hz. Adem’in tövbesi bu ayda kabul edilmiş, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulduğu, İsmail peygamberin doğduğu, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i ikiye yarıp kurtulduğu ve Firavun ile ordusunun sulara gömüldüğü, Yunus peygamberin balığın karnından kurtulduğu, Hz. Nuh’un gemisinin tufandan kurtulduğu mübarek bir aydır muharrem ayı. Bazı peygamberler için kurtuluş veya müjde günü sayılan Muharrem ayı, Peygamberimizin sevgili torunu, ciğerparesi, Hz. Hüseyin efendimizin ve çoğu ehl-i beytten 72 kişinin Kerbelâ’da önce açlık ve susuzlukla işkenceye maruz kaldığı, ardından da hunharca şehit edildiği bir felaket, musibet ve matem ayı olmuştur. Kerbelâ Olayı, tüm Müslümanların ortak acısıdır. Hz. Hüseyin Efendimizin şehadeti tüm Müslümanların kalbinde aynı sızıyı oluşturur. Aradan asırlar geçmiş olsa bile her Muharrem ayı geldiğinde kabuk bağlayan yaralarımız yeniden kanar. Bu acı ve zulüm dolu olayı izah edecek, onu mazur gösterecek hiçbir insanî ve İslâmî gerekçe olamaz. Bu nedenledir ki Hz. Hüseyin ve ehl-i beytin bu hadisedeki asil duruşu ve haksızlık karşısındaki onurlu mücadelesi bütün Müslümanların gönüllerinde taht kurmuş, ona ve yakınlarına zulmü reva görenleri ise insanlığın ortak vicdanında mahkûm etmiştir.”
"Bizler, birbirimizle farklılıklar üzerinden iletişim kuramayız"
Peygamber Efendimizin buyurduğu, “Kim Hasan ile Hüseyin’i severse beni sevmiş olur. Kim de onlara buğz ederse bana buğz etmiş olur” sözünü hatırlatan Vali Çakacak, “Peygamber Efendimiz yine buyuruyor ki; “Benim evim ve soyum Nuh’un gemisi gibidir. Ehl-i Beyt’ime muhabbetleri ile bu gemiye binenler kurtulur, binmeyenler ise yok olur gider” diye konuştu.
Vali Çakacak,konuşmasının devamında ise şunları söyledi:
“’Ehl-i Beyt’ten en çok kimi seversiniz?’ diye Efendimize sorulduğunda hiç düşünmeden Hasan ve Hüseyin demiştir ve bir keresinde Hasan ve Hüseyin’e bakarak; “Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de onları sev” diye yakarmış, “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin’i seven Allah’ı sevmiş olur” buyurmuşlardır. Bizlerin, Peygamber Efendimizin “Arşın iki yanına asılmış küpeler” olarak tarif ettiği sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimize bigâne kalması, onları unutması asla tahayyül edilemez. Hz. Hüseyin’i susuzluğa, yalnızlığa, katliama, Kerbelâ’ya terk etmiş olmanın sızısını o günden beri Müminler üzerlerinde ağır bir yük olarak taşıyorlar. O talihsiz günden beri, her 10 Muharremde hep birlikte gönlümüzden, yüreğimizden, zihnimizden ve döndüğünce dilimizden hüzün içinde “Hüseyin” deyip ah ediyoruz. O talihsiz günden beri dualarımız, feryatlarımız, çığlıklarımız, ağıtlarımız, mersiyelerimiz arşı inletiyor. O günden beri Kerbelâ’da sahranı, denizlerde suların, arşta meleklerin ağladığını biliyoruz.Matemleri bir olan milletin geleceği de, idealleri de, bu coğrafya üzerindeki kaderi de birdir, beraberdir ve ortaktır. Bizler, birbirimizle farklılıklar üzerinden iletişim kuramayız. İdeolojiler, semboller üzerinden konuşamayız. Bizler, birbirimize ayrı gayrı gözlerle bakamayız. Değil mi ki hepimizin gönlünde, yüreğinde Hüseyin var, Hüseyin sevgisi var? Değil mi ki hepimizin ciğerinde O’nun sızısı var? Öyleyse birbirimize sevgiyle bakmak, bütün dünyaya sevgi penceresinden bakmak, gönüllerimizi birbirimize açmak hepimizin vazifesidir! Gün birlik günüdür, gün Hacı Bektaşî Velî’nin deyimiyle “Bir olma, iri olma, diri olma” günüdür. Gün, dayanışma, paylaşma ve sevgi günüdür. Bu vesileyle, Muharrem ayı münasebetiyle oruç tutan vatandaşlarımızın oruç ve ibadetlerinin hayırlara vesile olmasını, Hakk katında kabulünü temenni ediyorum.İmam Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere Kerbelâ’da şehit olanlara ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun."
Programda, İl Müftüsü Bekir Gerek, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı İsmail Kılıç ve Eskişehir Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanı Kamer Ali Durur da birer konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından, Av. Yunus Emre Karabulut’un moderatörlüğünü yaptığı panele Prof. Dr. Alemdar Yalçın ve Zeynel Şahan konuşmacı olarak katıldı.
Muharrem Orucu’nun Aleviler için anlamının konuşulduğu panelde Anadolu’daki Dergâhlar anlatıldı. Panelin ardından, muharrem ayı dolayısıyla vatandaşlara aşure ve yemek ikramında bulunuldu.