Bitlis'ten Payitaht Abdülhamid Dizisine Özel Baston
Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde bastonculuk mesleğini icra eden Cumali Birol, Payitaht Abdülhamid dizisi için 500 yıllık ceviz ağacından özel baston üretiyor.
Bastoncu Birol, TRT 1 ekranlarında yayınlanan Payitaht Abdülhamid dizisinde Abdülhamid rolünü üstelenen Bülent İnal’ın kullanması için özel tasarımlı baston üretiyor. Birol, bu bastonu bitirip gerekli yere ulaştırdıktan sonra "Payitaht Bastonları" adıyla seri üretime geçerek önümüzdeki günlerde İstanbul’da gerçekleşecek olan ‘Bitlis Tanıtım Günleri’nde sergileyip satışa sunacağını söyledi.
Ürettiği bastonun zümrüt, yakut ve gümüş işlemeli olduğunu kaydeden baston ustası Cumali Birol, aile olarak 120 yıldır bastonculuk sanatını yürüttüklerini söyledi.
Birol, "Ben aileden şu anda üçüncü kuşağım, dördüncü kuşak is şu an tezgahtar. Kısmet olursa bu mesleği ileri nesillere aktaracağız. Adilcevaz ilçemiz, cevizleri ünlü bir ilçemizdir. Eskiden ceviz ağaçlarından çeyiz sandığı yapılırdı. Fakat çeyiz sandıkları şu anda teknolojiye yenik düştü. Ama bastonculuk sanatı yok olmaya yüz tutmuş sanatlar arasında olsa bile halen günümüzde yaşatmaya çalışıyoruz. Yapmış olduğumuz ürünleri ceviz ağacı, sapella, movengi ve gül ağacından yapıyoruz. Bunu yaparken genelde ceviz ağırlıklı işler yapıyoruz. Her yıl koleksiyonumuza yeni bir ürün katıyoruz. Birçok fuar ve festivale katılıyoruz. Buralarda görmüş olduğumuz ilginç şeyleri de koleksiyonumuz arasına alıyoruz. Bize çizimler gönderen özel müşterilerimiz var. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli tarzlarda baston talepleri de alıyoruz. Bu yılda kısmet olursa Payitaht Abdlhamid’i biz sanatkarlar olarak çok özveri ile izliyoruz. Dizideki Abdülhamid Han’ın elindeki baston çok ilgimizi çekti. Biz TRT’ye bir katkı olsun diye dizide kullanılmak üzere baston imal ediyoruz. Tabi daha henüz bitmedi, yaklaşık bir ay gibi zamanımızı alacak. Zümrüt ve yakut taşlarla süsleyeceğiz, ayrıca üzerinde bir parça da gümüş işleme olacak. Bu Özellikle dizide başrolde Abdülhamid Han’ı canlandıran Bülent İnal’ın eline yakışacağına inanıyorum. Bununla ilgili de yaklaşık bir ay sonra İstanbul Maltepe’de Bitlis Tanıtım Günleri olacak, orada da aynı bastonların satışı ve sergilemesi de olacak. Bu bastonun yapılışı oldukça zahmetli olacak, çünkü zümrüt, yakıt ve gümüş olması işin boyutunu biraz daha değiştiriyor" diye konuştu.
"Bu bastonda 500 yıllık ceviz ağacı kullandık"
Osmanlı’da ceviz ağacının çok kullanıldığını ifade eden Birol, "Bundan bir yıl önce dizide oynayan bir arkadaşımızdan esinlenerek yapmaya karar verdim. Çünkü oradaki baston, atölye ortamında üretilen bir bastondur. Bizim elimizden çıkacak olan bir baston, onlar için çok önemli olduğunu söylediler. Kısmet olursa bu dizide hem yok olmaya yüz tutmuş sanatlarımızı icra edeceğiz hem de Adilcevaz bastonu olması bölgenin tanıtımı açısından bir fayda sağlayacaktır. Ayrıca bastonculuk sanatına ve Türkiye’de diğer sanatkar arkadaşlarımıza da bir ışık tutacağına inanıyoruz. Bu bastonda 500 yıllık ceviz ağacı kullandık. Osmanlıya ve Selçukluya döndüğümüz zaman 1071’i hatırlıyoruz. Osmanlı saraylarında bazı aksesuarlarda ceviz ağacı kullanılmıştır. Çünkü ceviz ağacı da yaşlandıkça makbuldür. Ceviz ağacında yaşlandıkça desenleri ve resimleri ortaya çıkmaktadır" dedi.
"Baston, gücün ve adaletin sembolüdür”
Bastonun bir yaşlılık aracı olmadığını dile getiren Cumali Birol, "Baston kesinlikle yaşlılık aracı değil, gücün ve asaletin simgesidir. Bazen göz, bazen dayanak bazen de üçüncü bir ayaktır. Sevdiklerinize takdim edildiğinde hayırlı ve uzun ömür ifadesidir. 40’ından sonra kullanılması sünnet, her evde olması gereken bir aksesuardır. Bunun her birinin kendi içinde açılımı vardır. Baston hem Selçukluda hem Osmanlıda 40’ından sonra her Müslümanın elinde vardı. Bugün günümüzde ‘ben yaşlanmadım’ diye cümleler kuruluyor. Aslında baston hem gücün ve adaletin sembolüdür, hem de sünneti saniyedir. Her evde olması gereken bir aksesuardır. Netice itibari ile bizler baston taşıma potansiyeline sahibiz. Top oynarız veya kayarız bileğimizi burkarız, o zaman bastona ihtiyacımız olur. Demek ki baston yaşlılık aracı değil, ama böyle görülmesi de bastoncular olarak bizler çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Eğer bastonculuk bir sanat ise ve bir sanat eseri yapmaksa bunu fabrikasyona çevirdiğiniz zaman bu endüstriyel bir ürüne girer" diyen Birol, sözlerin şöyle devam etti:
"Rahmetli babamdan kalma bir planyamız ve 30’luk bir şeridimiz var. Bunları da sadece kereste kullandığımız için keresteleri ayırmada kullanıyoruz. Onun haricinde bizim fabrika ve atölyemiz sadece iki tane el aletinden ibarettir. Eğer bastonculuk bir sanat ise ve bir sanat eseri yapmaksa bunu fabrikasyona çevirdiğiniz zaman bu endüstriyel bir ürüne girer. Bunun adı sanat olmaz, endüstriyel fabrikasyon ürünü olur. Kaldı ki buna zaten Çin el atmış, ülkemizde bununla ilgili çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bunun bertaraf edilmesi noktasında tabi ki bizlere çok işler düşüyor, ama toplumun üstüne daha çok işler düşüyor."
"Bastonlarımızda eski baston ustalarının isimlerini yaşatıyoruz"
Sanatların yavaş yavaş ölerek teknolojiye yenik düştüğünün de altını çizen Birol, "Yok olmaya yüz tutmuş sanatlar arasına girmesinde de 8 aile bu işten geçimini sağlıyordu. Adilcevaz’da sadece Birol ailesi kaldı. Biz o ustalarımızı minnetle yad ediyoruz, Allah gani gani rahmet eylesin. İsimlerini bostanlarda da yaşatıyoruz. Her ne kadar şu anda evlatları baston yapmıyorsa da dahi bugüne ışık tutan ustalarımız oldu. Sanatın önü açıktır. Sanat evrenseldir ve sanatın bir noktası olmaz. 20 yıl önce yaptığımız bastonlarla bugün yaptığımız bastonlar arasında dağlar kadar fark var. Eskiden gümüş kakma yoktu, şimdi gümüş takma ürünler yapıyoruz. Eskiden çini desenli bastonlar yoktu, şimdi çini sanatını işliyoruz. Yine dünyada ilk kez bastona ebru sanatını işledik. Gaziantep’te sedefin yanına bakır ve alüminyum işlenirdi, ama şimdi biz maliyeti biraz daha arttırarak bunun yanına gümüş işlemeye başladık. Bunlar her zaman önümüzü açıyor" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Ürettiği bastonun zümrüt, yakut ve gümüş işlemeli olduğunu kaydeden baston ustası Cumali Birol, aile olarak 120 yıldır bastonculuk sanatını yürüttüklerini söyledi.
Birol, "Ben aileden şu anda üçüncü kuşağım, dördüncü kuşak is şu an tezgahtar. Kısmet olursa bu mesleği ileri nesillere aktaracağız. Adilcevaz ilçemiz, cevizleri ünlü bir ilçemizdir. Eskiden ceviz ağaçlarından çeyiz sandığı yapılırdı. Fakat çeyiz sandıkları şu anda teknolojiye yenik düştü. Ama bastonculuk sanatı yok olmaya yüz tutmuş sanatlar arasında olsa bile halen günümüzde yaşatmaya çalışıyoruz. Yapmış olduğumuz ürünleri ceviz ağacı, sapella, movengi ve gül ağacından yapıyoruz. Bunu yaparken genelde ceviz ağırlıklı işler yapıyoruz. Her yıl koleksiyonumuza yeni bir ürün katıyoruz. Birçok fuar ve festivale katılıyoruz. Buralarda görmüş olduğumuz ilginç şeyleri de koleksiyonumuz arasına alıyoruz. Bize çizimler gönderen özel müşterilerimiz var. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli tarzlarda baston talepleri de alıyoruz. Bu yılda kısmet olursa Payitaht Abdlhamid’i biz sanatkarlar olarak çok özveri ile izliyoruz. Dizideki Abdülhamid Han’ın elindeki baston çok ilgimizi çekti. Biz TRT’ye bir katkı olsun diye dizide kullanılmak üzere baston imal ediyoruz. Tabi daha henüz bitmedi, yaklaşık bir ay gibi zamanımızı alacak. Zümrüt ve yakut taşlarla süsleyeceğiz, ayrıca üzerinde bir parça da gümüş işleme olacak. Bu Özellikle dizide başrolde Abdülhamid Han’ı canlandıran Bülent İnal’ın eline yakışacağına inanıyorum. Bununla ilgili de yaklaşık bir ay sonra İstanbul Maltepe’de Bitlis Tanıtım Günleri olacak, orada da aynı bastonların satışı ve sergilemesi de olacak. Bu bastonun yapılışı oldukça zahmetli olacak, çünkü zümrüt, yakıt ve gümüş olması işin boyutunu biraz daha değiştiriyor" diye konuştu.
"Bu bastonda 500 yıllık ceviz ağacı kullandık"
Osmanlı’da ceviz ağacının çok kullanıldığını ifade eden Birol, "Bundan bir yıl önce dizide oynayan bir arkadaşımızdan esinlenerek yapmaya karar verdim. Çünkü oradaki baston, atölye ortamında üretilen bir bastondur. Bizim elimizden çıkacak olan bir baston, onlar için çok önemli olduğunu söylediler. Kısmet olursa bu dizide hem yok olmaya yüz tutmuş sanatlarımızı icra edeceğiz hem de Adilcevaz bastonu olması bölgenin tanıtımı açısından bir fayda sağlayacaktır. Ayrıca bastonculuk sanatına ve Türkiye’de diğer sanatkar arkadaşlarımıza da bir ışık tutacağına inanıyoruz. Bu bastonda 500 yıllık ceviz ağacı kullandık. Osmanlıya ve Selçukluya döndüğümüz zaman 1071’i hatırlıyoruz. Osmanlı saraylarında bazı aksesuarlarda ceviz ağacı kullanılmıştır. Çünkü ceviz ağacı da yaşlandıkça makbuldür. Ceviz ağacında yaşlandıkça desenleri ve resimleri ortaya çıkmaktadır" dedi.
"Baston, gücün ve adaletin sembolüdür”
Bastonun bir yaşlılık aracı olmadığını dile getiren Cumali Birol, "Baston kesinlikle yaşlılık aracı değil, gücün ve asaletin simgesidir. Bazen göz, bazen dayanak bazen de üçüncü bir ayaktır. Sevdiklerinize takdim edildiğinde hayırlı ve uzun ömür ifadesidir. 40’ından sonra kullanılması sünnet, her evde olması gereken bir aksesuardır. Bunun her birinin kendi içinde açılımı vardır. Baston hem Selçukluda hem Osmanlıda 40’ından sonra her Müslümanın elinde vardı. Bugün günümüzde ‘ben yaşlanmadım’ diye cümleler kuruluyor. Aslında baston hem gücün ve adaletin sembolüdür, hem de sünneti saniyedir. Her evde olması gereken bir aksesuardır. Netice itibari ile bizler baston taşıma potansiyeline sahibiz. Top oynarız veya kayarız bileğimizi burkarız, o zaman bastona ihtiyacımız olur. Demek ki baston yaşlılık aracı değil, ama böyle görülmesi de bastoncular olarak bizler çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Eğer bastonculuk bir sanat ise ve bir sanat eseri yapmaksa bunu fabrikasyona çevirdiğiniz zaman bu endüstriyel bir ürüne girer" diyen Birol, sözlerin şöyle devam etti:
"Rahmetli babamdan kalma bir planyamız ve 30’luk bir şeridimiz var. Bunları da sadece kereste kullandığımız için keresteleri ayırmada kullanıyoruz. Onun haricinde bizim fabrika ve atölyemiz sadece iki tane el aletinden ibarettir. Eğer bastonculuk bir sanat ise ve bir sanat eseri yapmaksa bunu fabrikasyona çevirdiğiniz zaman bu endüstriyel bir ürüne girer. Bunun adı sanat olmaz, endüstriyel fabrikasyon ürünü olur. Kaldı ki buna zaten Çin el atmış, ülkemizde bununla ilgili çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bunun bertaraf edilmesi noktasında tabi ki bizlere çok işler düşüyor, ama toplumun üstüne daha çok işler düşüyor."
"Bastonlarımızda eski baston ustalarının isimlerini yaşatıyoruz"
Sanatların yavaş yavaş ölerek teknolojiye yenik düştüğünün de altını çizen Birol, "Yok olmaya yüz tutmuş sanatlar arasına girmesinde de 8 aile bu işten geçimini sağlıyordu. Adilcevaz’da sadece Birol ailesi kaldı. Biz o ustalarımızı minnetle yad ediyoruz, Allah gani gani rahmet eylesin. İsimlerini bostanlarda da yaşatıyoruz. Her ne kadar şu anda evlatları baston yapmıyorsa da dahi bugüne ışık tutan ustalarımız oldu. Sanatın önü açıktır. Sanat evrenseldir ve sanatın bir noktası olmaz. 20 yıl önce yaptığımız bastonlarla bugün yaptığımız bastonlar arasında dağlar kadar fark var. Eskiden gümüş kakma yoktu, şimdi gümüş takma ürünler yapıyoruz. Eskiden çini desenli bastonlar yoktu, şimdi çini sanatını işliyoruz. Yine dünyada ilk kez bastona ebru sanatını işledik. Gaziantep’te sedefin yanına bakır ve alüminyum işlenirdi, ama şimdi biz maliyeti biraz daha arttırarak bunun yanına gümüş işlemeye başladık. Bunlar her zaman önümüzü açıyor" şeklinde konuştu.