Otizmde Alternatif Tedavi Uyarısı
Kayseri Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Per: 'Otizmde en önemli tedavi yöntemi özel eğitimdir. Hasta yakınları kanıtlanmamış ve suistimale açık tedavi denemelerinden uzak durmalıdır' ERÜ Çocuk Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Demirci: 'Mevcut literatür bilgileri göz önüne alındığında neurofeedback tedavisi özellikle 5 yaş altı çocuklarda etkin değildir, tanı koydurucu özelliği yoktur'
Uzmanlar, otizmde en önemli tedavi yönteminin özel eğitim olduğunu vurgulayarak, hasta yakınlarına, kanıtlanmamış ve suistimale açık tedavi denemelerinden uzak durmaları uyarısında bulundu.
Kayseri Tabip Odası tarafından Geriatri Merkezi Salonu'nda 'Serebral Palsi, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Otizmli Çocuklarda Erken Bulgular' konulu panel düzenlendi.
Oda başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, panelin açılışında yaptığı konuşmada, otizm ve serebral palsi hastalarına yeterli özel eğitim ve fizyoterapi imkanı sağlanması gerektiğini belirtti.
Hastalıkta erken tanının çok önemli olduğuna dikkati çeken Per, bu hastalara gereksiz ve kanıtlanmamış ilaçlarla tedavi uygulanmaması ve bu konuda ailelerin oldukça dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
Per, bu konuda İl Sağlık Müdürlüğünü göreve davet ederek, 'Kayseri’de bu hastalara bazı merkezlerde neurofeedback (Görsel ve işitsel uyaranlar yardımıyla beyin dalgalarının düzenlenmesi eğitimi) uygulanmaktadır. Bu merkezlerin denetiminin İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mutlaka yapılması gerekir. Otizmde en önemli tedavi yöntemi özel eğitimdir. Hasta yakınları kanıtlanmamış ve suistimale açık tedavi denemelerinden uzak durmalıdır.' diye konuştu.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Demirci ise otizmli hastaları kimsenin kullanmaya kalkmaması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Otistik spektrum bozuklukları (OSB) için bazen alternatif tedavi gibi bilimsel olarak kanıtlanmamış tedaviler yapılmaya çalışılıyor. Aileler bu konularda dikkatli olmalıdır. OSB’nin bilinen en etkin tedavi yöntemi etkin bir özel eğitimdir. Dil, sosyal ve motor gelişim desteği, öz bakım gibi temel ihtiyaçların yanı sıra psikodrama, takım sporları, etkin ve verimli vakit eğitimleri ve ailelerin eğitimi, özel eğitimin parçalarıdır. Etkin bir özel eğitim süresi haftada 35-40 saat olarak bildirilmiştir. Bu çocukların etiketlenmelerinden ziyade topluma kazandırılmaları, özel eğitimin yanı sıra kreş ve anaokullarına devamları da sağlanmalıdır.'
- 'Hiperbarik oksijen tedavisinin hiçbir olumlu etkisi yok'
Otizmin temel belirtilerine yönelik ilaç tedavisinin söz konusu olmadığına işaret eden Demirci, şöyle konuştu:
'Tedavi ile ilgili ailelerin sık sorduğu konular olan alternatif tedaviler değerlendirildiğinde, duyusal bütünlemenin mevcut veriler dahilinde otizmin temel belirtilerinde (sosyal-iletişimsel ve stereotipik özellikler) etkili olmadığı yönündedir. Diyet tedavisinin otizm temel belirtileri üzerine herhangi bir etkinliği bildirilmemiş olup, hiperbarik oksijen tedavisinin hiçbir olumlu etkisi yoktur. Her ne kadar otizm etiyolojisinde ağır metallere dair çalışmalar bulunsa da ağır metalden arındırmanın otizm tedavisinde yeri yoktur. Mevcut literatür bilgileri göz önüne alındığında neurofeedback tedavisi özellikle 5 yaş altı çocuklarda etkin değildir, tanı koydurucu özelliği yoktur.”
Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevgi Özmen de dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB), çocukluk ve ergenlik çağının klinikte en sık görülen, hastaların yarısından fazlasında erişkinlik yaşamında da sürdüğü bilinen, insan gelişimi ve yaşamını, kişiler arası ilişkileri, okul ve iş yaşamını olumsuz etkileyen bir nörogelişimsel psikiyatrik bozukluk olduğunu anlattı.
DEHB'nin belirtilerinin dikkatsizlik, hiperaktivite ve tepkiselliği kapsadığına dikkati çeken Özmen, şu bilgileri aktardı:
'Tedavi çocuktan çocuğa göre farklılık gösterir. Ailelere ve öğretmenlere yönelik destek ve davranış eğitim programları ve ilaç tedavisini içerir. DEHB’de biyolojik faktörlerin varlığı saptandığında ilaçsız bir tedavi protokolünün uygulanması yeterli olmayacaktır. Ayrıca DEHB nedeniyle yaşanan problemlerle başa çıkabilmek için çoğu durumda ilaç tedavisi ile yapılandırılmış öneri, destek ve davranış eğitim programı uygulanması en iyi tedavi protokolüdür. Ayrıca ilaçlar gelişen ve büyüyen beynin kanlanmasını artırarak gelişim sürecinin tamamlanmasına destek olurlar. Bu nedenledir ki erken yaşta tedaviye başlanan çocuklarda tedaviye yanıt daha yüksektir. Alternatif tedavilerin etkinliği tartışmalı olup konu ile ilgili bilgiler yetersizdir. Bu nedenle ehil olmayan ellerde neurofeedback ve diyet tedavilerinin faydası olmayacağı aşikardır.”
Çocuk nörolojisi uzmanı Dr. Ayşe Kaçar Bayram ise serebral palsi için öncelikli olarak hastalığın tanısının konulması, takiplerinin multidisipliner bir ekip tarafından yürütülmesi gerektiğini dile getirerek, aile hekimlerine serebral palsi konusunda bilgiler verdi.
Kaynak: AA
Kayseri Tabip Odası tarafından Geriatri Merkezi Salonu'nda 'Serebral Palsi, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Otizmli Çocuklarda Erken Bulgular' konulu panel düzenlendi.
Oda başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, panelin açılışında yaptığı konuşmada, otizm ve serebral palsi hastalarına yeterli özel eğitim ve fizyoterapi imkanı sağlanması gerektiğini belirtti.
Hastalıkta erken tanının çok önemli olduğuna dikkati çeken Per, bu hastalara gereksiz ve kanıtlanmamış ilaçlarla tedavi uygulanmaması ve bu konuda ailelerin oldukça dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
Per, bu konuda İl Sağlık Müdürlüğünü göreve davet ederek, 'Kayseri’de bu hastalara bazı merkezlerde neurofeedback (Görsel ve işitsel uyaranlar yardımıyla beyin dalgalarının düzenlenmesi eğitimi) uygulanmaktadır. Bu merkezlerin denetiminin İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mutlaka yapılması gerekir. Otizmde en önemli tedavi yöntemi özel eğitimdir. Hasta yakınları kanıtlanmamış ve suistimale açık tedavi denemelerinden uzak durmalıdır.' diye konuştu.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Demirci ise otizmli hastaları kimsenin kullanmaya kalkmaması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Otistik spektrum bozuklukları (OSB) için bazen alternatif tedavi gibi bilimsel olarak kanıtlanmamış tedaviler yapılmaya çalışılıyor. Aileler bu konularda dikkatli olmalıdır. OSB’nin bilinen en etkin tedavi yöntemi etkin bir özel eğitimdir. Dil, sosyal ve motor gelişim desteği, öz bakım gibi temel ihtiyaçların yanı sıra psikodrama, takım sporları, etkin ve verimli vakit eğitimleri ve ailelerin eğitimi, özel eğitimin parçalarıdır. Etkin bir özel eğitim süresi haftada 35-40 saat olarak bildirilmiştir. Bu çocukların etiketlenmelerinden ziyade topluma kazandırılmaları, özel eğitimin yanı sıra kreş ve anaokullarına devamları da sağlanmalıdır.'
- 'Hiperbarik oksijen tedavisinin hiçbir olumlu etkisi yok'
Otizmin temel belirtilerine yönelik ilaç tedavisinin söz konusu olmadığına işaret eden Demirci, şöyle konuştu:
'Tedavi ile ilgili ailelerin sık sorduğu konular olan alternatif tedaviler değerlendirildiğinde, duyusal bütünlemenin mevcut veriler dahilinde otizmin temel belirtilerinde (sosyal-iletişimsel ve stereotipik özellikler) etkili olmadığı yönündedir. Diyet tedavisinin otizm temel belirtileri üzerine herhangi bir etkinliği bildirilmemiş olup, hiperbarik oksijen tedavisinin hiçbir olumlu etkisi yoktur. Her ne kadar otizm etiyolojisinde ağır metallere dair çalışmalar bulunsa da ağır metalden arındırmanın otizm tedavisinde yeri yoktur. Mevcut literatür bilgileri göz önüne alındığında neurofeedback tedavisi özellikle 5 yaş altı çocuklarda etkin değildir, tanı koydurucu özelliği yoktur.”
Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevgi Özmen de dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB), çocukluk ve ergenlik çağının klinikte en sık görülen, hastaların yarısından fazlasında erişkinlik yaşamında da sürdüğü bilinen, insan gelişimi ve yaşamını, kişiler arası ilişkileri, okul ve iş yaşamını olumsuz etkileyen bir nörogelişimsel psikiyatrik bozukluk olduğunu anlattı.
DEHB'nin belirtilerinin dikkatsizlik, hiperaktivite ve tepkiselliği kapsadığına dikkati çeken Özmen, şu bilgileri aktardı:
'Tedavi çocuktan çocuğa göre farklılık gösterir. Ailelere ve öğretmenlere yönelik destek ve davranış eğitim programları ve ilaç tedavisini içerir. DEHB’de biyolojik faktörlerin varlığı saptandığında ilaçsız bir tedavi protokolünün uygulanması yeterli olmayacaktır. Ayrıca DEHB nedeniyle yaşanan problemlerle başa çıkabilmek için çoğu durumda ilaç tedavisi ile yapılandırılmış öneri, destek ve davranış eğitim programı uygulanması en iyi tedavi protokolüdür. Ayrıca ilaçlar gelişen ve büyüyen beynin kanlanmasını artırarak gelişim sürecinin tamamlanmasına destek olurlar. Bu nedenledir ki erken yaşta tedaviye başlanan çocuklarda tedaviye yanıt daha yüksektir. Alternatif tedavilerin etkinliği tartışmalı olup konu ile ilgili bilgiler yetersizdir. Bu nedenle ehil olmayan ellerde neurofeedback ve diyet tedavilerinin faydası olmayacağı aşikardır.”
Çocuk nörolojisi uzmanı Dr. Ayşe Kaçar Bayram ise serebral palsi için öncelikli olarak hastalığın tanısının konulması, takiplerinin multidisipliner bir ekip tarafından yürütülmesi gerektiğini dile getirerek, aile hekimlerine serebral palsi konusunda bilgiler verdi.