Yunan Gazetesine Makale Yazdı Açıklaması Acilen...
Eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Yunan gazetelerinden Efimerida Ton Syntakton’da yayınlanan makalesinde, Yunanistan’a sığınan FETÖ mensubu askerlerin acilen Türkiye’ye iadesini talep etti.
Eski Bakan Egemen Bağış, Yunanistan’ın gazetelerinden Efimerida Ton Syntakton’da Yunanca ve tam sayfa olarak yayınlanan “Yunanistan ve Türkiye için yeni bir fırsat: hainlerin iade edilmesi” makalesinde, “Suriyeli mülteciler konusunun, Yunanistan ile Türkiye arasında yeni bir yakınlaşma fırsatı oluşturabileceğini yazmıştım. Fakat ülkelerimizin ve halklarımızın daha yakınlaşması için büyük bir fırsat daha var. Ülkemdeki başarısız 15 Temmuz darbesi, hem demokrasimizin özüne yöneltilen saldırılara karşı dayanıklılığını, hem de ülkemizin düşmanlarının, bir zamanlar “eski Türkiye”nin kendi menfaatleri aleyhine yaptığının aksine, büyük güçlerin kaprislerine ve taleplerine boyun eğmeyen "yeni Türkiye"yi küçültmeye ne kadar hazır olduklarını göstermektedir. Bu kopuşun incelenmesinin ilk sonuçları, demokrasimize suikast girişiminin arkasında, kendi isteğiyle ABD’de sürgün hayatı yaşayan tarikatçı bir sözde din adamının ilhamı, öğretileri ve muhtemelen önderliği altındaki Türk Ordusu’nun subaylarının bulunduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı.
“HER ŞEY 80’Lİ YILLARDA GÜLENCİLERİN KURDUKLARI OKULLARLA BAŞLAMAKTADIR"
Gizli servislerin raporlarındaki veri ve analizlere göre, Fetullah Gülen’in, önceki haftalarda darbeye karışan üst düzey subaylarla irtibat halinde olduğunu bildiren Bağış, makalesinin devamında şunları kaydetti:
“Bu kopmanın neden meydana geldiğini anlamamız için, son 16 yıldan beri Pensilvanya’da bir çiftlikte yaşayan, siyasi emelleri olduğu görülmeyen yaşlı bir adamın, yani Gülen’in Ordu ve Hükümet’te önemli yerlerde bulunan yandaşları üzerinde neden bu derece etki sahibi olmayı başardığı gibi bazı kısa açıklamaların verilmesi gerekmektedir. Her şey 80’li yıllarda Gülencilerin kurdukları okullarla başlamaktadır. Sadece ABD’de faaliyet gösteren 140 okulun da dahil olduğu ve şimdi tüm dünyaya yayılmış olan bir eğitim sistemini yıllardan beri desteklemektedirler. Görünüşte, Gülen’in istediği şey dindar Müslümanlara laiklik ilkelerini öğretmekti; ama aslında, iktidarı ele geçirinceye kadar, yandaşlarını, yüreklerinde sakladıklarını dış dünyaya göstermemeleri için gerçek eğilimlerini gizlemeye teşvik ediyordu Gülen, Ordumuzun en iyi birkaç subayı da dahil olmak üzere, o dönemde çocuklarına böyle bir eğitim veremeyecek olan pek çok fakir ailenin akıllı çocuklarını eğitmeyi üstlendi ve şimdi bunlardan çoğu çok güçlü yerlerde bulunmakta. 15 Temmuz’daki darbe girişimine bu subaylar liderlik ettiler. Bir tarikata olan inançla devlete olan inanç karıştırılmamalıdır. Aslında, bu patlayıcı karışım, ülkemizde yaklaşık 50 senedir yavaş yavaş kaynıyordu. Kasım 2011’de, Gülenciler, Erdoğan Hükümeti’ne karşı ilk saldırıya teşebbüs ettiler. Sadık bir Gülenci olan İstanbul Savcısı, o dönemde Türk gizli servisinin başı olan Hakan Fidan’ı PKK’lı Kürt gerillalarla bağlantıları konusunda sorgulamak üzere çağırdı. 2013’ün başlarında, Erdoğan, ayrımcılık yapan (kabul edilmeleri için öğrencilerin Gülen ideolojisine sadakat beyan etmeleri gerekiyordu) Gülenci dershanelerin Türk topraklarında faaliyet göstermesini yasaklayan bir yasa düzenlemesi yaptığı zaman ise durum iyice gerildi. Bu dershanelerden kazanılan yıllık gelir, yaklaşık 2 milyar dolardı, ki söz konusu gelir Gülen’in gizli şirketini finanse edecek ve siyasi emellerini daha yıllarca besleyecekti. 2013’ün Mayıs ayında, Gülen, Gezi Parkı’nda kentsel dönüşüm projelerine karşı Taksim Meydanı’ndaki gösterilere Hükümet’in verdiği cevabı, yasa ve düzenin zorla kabul ettirildiği gerekçesiyle eleştirdi ve ardından, aynı yıl, Hükümet’te Erdoğan müttefiklerine karşı sahte bir yolsuzluk skandalıyla ilgilenmeleri için yargıçları etkileyerek durumu daha da gerdi. Cumhurbaşkanı’yla siyasetteki takım arkadaşı ve Avrupa Birliği’nde başmüzakerecisi olarak yakın ilişkim nedeniyle ben bile Gülencilerin hedefi oldum. Ses kaydı ve gizli kamerayla çekim yaptıktan sonra, akabinde bunların üzerinde oynadılar ve nihayetinde, yanlış anlaşılan bir yolsuzluk olayına dair sahte kanıtların sızmasını sağladılar. Gülencilerin Türkiye’de iktidar planları için hiçbir sınır tanımadıklarına şahsen tanıklık edebilirim.”
“BU TERÖRİSTLER, NATO MÜTTEFİKİMİZ BİR ÜLKE TARAFINDAN KABUL EDİLMEMELİDİRLER”
“15 Temmuz’da, Fethullah Gülen, geride yaklaşık 250 ölü ve 2 bin 100 yaralı bırakan darbe girişimini yönetti” ifadesini kullanan Bağış makalesinde, “Bu kanlı darbe girişiminin faillerinden bazıları askeri helikopterle Yunanistan’a kaçtılar ve siyasi sığınma talep ettiler. Türk Ordusu’nun üniformalarını giyen bu teröristler, NATO müttefikimiz bir ülke tarafından kabul edilmemelidirler, çünkü bunlar ülkemizin bütünlüğünü koruyan demokrasinin dokusunu tehdit eden “hainler”dir. Yunan Başbakanı ilk günlerde, bu hain teröristlerin iade edilmeleri düşüncesine karşı daha açıktı. Fakat herhangi bir hareketlilik olmadan zaman geçtikçe, Türk halkı, Yunanistan’ın, önemli şahsiyetlerin çocuklarına eğitim veren okullara sahip oldukları 160 ülkeden bilgi toplamak için Gülencileri kullanan aynı büyük güçlerden baskıya maruz kalıp kalmadığı hususunda endişelenmeye başlamaktadır. Mevcut durum, ikili ilişkilerimiz için bir litmus testidir. Türklerin yaklaşık yüzde 99’u, Gülencilere karşı birleşmiş olup, bağımsız Türk mahkemelerince yargılanmaları için sö zkonusu kişilerin komşu ve müttefik olarak Yunanistan’dan iade edilmelerini bekliyoruz. Yunanistan, cuntaların ne kadar korkunç olduğunu kendi tarihinden çok iyi bilmektedir. 15 Temmuz olaylarından sonra kesin olan tek şey, Türkiye’de demokrasinin son derece sağlıklı olduğudur. Cumhurbaşkanımız, Hükümeti sıkı bir şekilde kontrol etmektedir; onun vizyonunu destekleyen vatandaşlar seslerini yükselttiler ve ayak sesleriyle darbecileri tam anlamıyla tanklarından dışarı çıkardılar. Şimdi Yunan dostlarımızın bizimle dayanışma göstermelerini bekliyoruz” dedi.
Öte yandan, geçtiğimiz haftalarda terörist başı Fetullah Gülen’in yaşadığı Pensilvanya eyaletinin en yüksek tirajlı Philedelphia Inquirer gazetesinde de stratejik bir yazısı yayımlanan Bağış, FETÖ mensubu hainlere karşı mücadelede Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’a destek vermenin herkesin boynunun borcu olduğunu kaydetti.
Kaynak: İHA
“HER ŞEY 80’Lİ YILLARDA GÜLENCİLERİN KURDUKLARI OKULLARLA BAŞLAMAKTADIR"
Gizli servislerin raporlarındaki veri ve analizlere göre, Fetullah Gülen’in, önceki haftalarda darbeye karışan üst düzey subaylarla irtibat halinde olduğunu bildiren Bağış, makalesinin devamında şunları kaydetti:
“Bu kopmanın neden meydana geldiğini anlamamız için, son 16 yıldan beri Pensilvanya’da bir çiftlikte yaşayan, siyasi emelleri olduğu görülmeyen yaşlı bir adamın, yani Gülen’in Ordu ve Hükümet’te önemli yerlerde bulunan yandaşları üzerinde neden bu derece etki sahibi olmayı başardığı gibi bazı kısa açıklamaların verilmesi gerekmektedir. Her şey 80’li yıllarda Gülencilerin kurdukları okullarla başlamaktadır. Sadece ABD’de faaliyet gösteren 140 okulun da dahil olduğu ve şimdi tüm dünyaya yayılmış olan bir eğitim sistemini yıllardan beri desteklemektedirler. Görünüşte, Gülen’in istediği şey dindar Müslümanlara laiklik ilkelerini öğretmekti; ama aslında, iktidarı ele geçirinceye kadar, yandaşlarını, yüreklerinde sakladıklarını dış dünyaya göstermemeleri için gerçek eğilimlerini gizlemeye teşvik ediyordu Gülen, Ordumuzun en iyi birkaç subayı da dahil olmak üzere, o dönemde çocuklarına böyle bir eğitim veremeyecek olan pek çok fakir ailenin akıllı çocuklarını eğitmeyi üstlendi ve şimdi bunlardan çoğu çok güçlü yerlerde bulunmakta. 15 Temmuz’daki darbe girişimine bu subaylar liderlik ettiler. Bir tarikata olan inançla devlete olan inanç karıştırılmamalıdır. Aslında, bu patlayıcı karışım, ülkemizde yaklaşık 50 senedir yavaş yavaş kaynıyordu. Kasım 2011’de, Gülenciler, Erdoğan Hükümeti’ne karşı ilk saldırıya teşebbüs ettiler. Sadık bir Gülenci olan İstanbul Savcısı, o dönemde Türk gizli servisinin başı olan Hakan Fidan’ı PKK’lı Kürt gerillalarla bağlantıları konusunda sorgulamak üzere çağırdı. 2013’ün başlarında, Erdoğan, ayrımcılık yapan (kabul edilmeleri için öğrencilerin Gülen ideolojisine sadakat beyan etmeleri gerekiyordu) Gülenci dershanelerin Türk topraklarında faaliyet göstermesini yasaklayan bir yasa düzenlemesi yaptığı zaman ise durum iyice gerildi. Bu dershanelerden kazanılan yıllık gelir, yaklaşık 2 milyar dolardı, ki söz konusu gelir Gülen’in gizli şirketini finanse edecek ve siyasi emellerini daha yıllarca besleyecekti. 2013’ün Mayıs ayında, Gülen, Gezi Parkı’nda kentsel dönüşüm projelerine karşı Taksim Meydanı’ndaki gösterilere Hükümet’in verdiği cevabı, yasa ve düzenin zorla kabul ettirildiği gerekçesiyle eleştirdi ve ardından, aynı yıl, Hükümet’te Erdoğan müttefiklerine karşı sahte bir yolsuzluk skandalıyla ilgilenmeleri için yargıçları etkileyerek durumu daha da gerdi. Cumhurbaşkanı’yla siyasetteki takım arkadaşı ve Avrupa Birliği’nde başmüzakerecisi olarak yakın ilişkim nedeniyle ben bile Gülencilerin hedefi oldum. Ses kaydı ve gizli kamerayla çekim yaptıktan sonra, akabinde bunların üzerinde oynadılar ve nihayetinde, yanlış anlaşılan bir yolsuzluk olayına dair sahte kanıtların sızmasını sağladılar. Gülencilerin Türkiye’de iktidar planları için hiçbir sınır tanımadıklarına şahsen tanıklık edebilirim.”
“BU TERÖRİSTLER, NATO MÜTTEFİKİMİZ BİR ÜLKE TARAFINDAN KABUL EDİLMEMELİDİRLER”
“15 Temmuz’da, Fethullah Gülen, geride yaklaşık 250 ölü ve 2 bin 100 yaralı bırakan darbe girişimini yönetti” ifadesini kullanan Bağış makalesinde, “Bu kanlı darbe girişiminin faillerinden bazıları askeri helikopterle Yunanistan’a kaçtılar ve siyasi sığınma talep ettiler. Türk Ordusu’nun üniformalarını giyen bu teröristler, NATO müttefikimiz bir ülke tarafından kabul edilmemelidirler, çünkü bunlar ülkemizin bütünlüğünü koruyan demokrasinin dokusunu tehdit eden “hainler”dir. Yunan Başbakanı ilk günlerde, bu hain teröristlerin iade edilmeleri düşüncesine karşı daha açıktı. Fakat herhangi bir hareketlilik olmadan zaman geçtikçe, Türk halkı, Yunanistan’ın, önemli şahsiyetlerin çocuklarına eğitim veren okullara sahip oldukları 160 ülkeden bilgi toplamak için Gülencileri kullanan aynı büyük güçlerden baskıya maruz kalıp kalmadığı hususunda endişelenmeye başlamaktadır. Mevcut durum, ikili ilişkilerimiz için bir litmus testidir. Türklerin yaklaşık yüzde 99’u, Gülencilere karşı birleşmiş olup, bağımsız Türk mahkemelerince yargılanmaları için sö zkonusu kişilerin komşu ve müttefik olarak Yunanistan’dan iade edilmelerini bekliyoruz. Yunanistan, cuntaların ne kadar korkunç olduğunu kendi tarihinden çok iyi bilmektedir. 15 Temmuz olaylarından sonra kesin olan tek şey, Türkiye’de demokrasinin son derece sağlıklı olduğudur. Cumhurbaşkanımız, Hükümeti sıkı bir şekilde kontrol etmektedir; onun vizyonunu destekleyen vatandaşlar seslerini yükselttiler ve ayak sesleriyle darbecileri tam anlamıyla tanklarından dışarı çıkardılar. Şimdi Yunan dostlarımızın bizimle dayanışma göstermelerini bekliyoruz” dedi.
Öte yandan, geçtiğimiz haftalarda terörist başı Fetullah Gülen’in yaşadığı Pensilvanya eyaletinin en yüksek tirajlı Philedelphia Inquirer gazetesinde de stratejik bir yazısı yayımlanan Bağış, FETÖ mensubu hainlere karşı mücadelede Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’a destek vermenin herkesin boynunun borcu olduğunu kaydetti.