Sanal Dünyanın Mutluluğu Hayal Kırıklığına Neden Oluyor
Psikoterapist/Aile Çift Ve Evlilik Terapisti Uzman Psikolog Naciye Tokaç, sanal dünyanın mutluluğunun hayal kırıklığına neden olduğunu söyledi.
Akıllı telefonlar, 3G, 4.5G, tabletler, minipadler, sanal gerçeklik gözlükleri en bilinenleri ve daha birçok teknolojik gelişmenin hayatımızın heranına girmiş olmasıyla birlikte; insanların sanal ortamlarda tanınmak istediklerinin görüldüğünü anlatan Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “Fenomen olmak deyimiyle karşılığını bulan sanal tanınma bireylerin beğeni ve takipçi sayısının fazlalığıyla tanınırlığa ulaşıyor. Fenomen olmak isteyen birçok kişi aslında bir anlamda ünlü de olmuş oluyor. Ünlü olmak deyiminin karşılığı yıllar öncesinde bazı belli başlı meslek dallarında ilerledikçe kazanıldığı düşünüldüğünde ünlü olmak için yeni bir platformun daha oluştuğunu söyleyebiliriz. Fenomen olmak istemekle amaç ünlü olmak, tanınmak, mesleki başarısını tanıtmak, kazanç elde etmek midir? Yoksa tanınırlığın getirdiği kişisel tatmin midir? Bir bireyin ünlü olmak, tanınmak istemesinde herhangi bir sakınca olmamakla birlikte; sadece fenomen olmak amacının güdülmesinde bazı sorunlar görülebilir. Sosyal medya insanların özgürce fikirlerini ifade edebildiği ve fikirlerini geniş kitlelere ulaştırabildiği bir ortamdır. Hatta çoğu firma ve meslek dalına sahip kişiler reklam ve tanınmak amaçlı sosyal medya gibi kanalları kullanmaktadır. Neredeyse toplumun tamamının kullandığı sosyal medyada reklam vermek oldukça etkili de olmaktadır” dedi.
Son yıllarda artan bir şekilde devam eden internet, sosyal medyada beğenilme, takip edilme arzusunun bireylerin oldukça fazla çaba sarf etmesine hatta bunun için maddi harcamalar yapmasına yol açtığını kaydeden Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “Eğer amaç sadece fikirlerimizi paylaşmak ve tanınırlığımızı artırmak ise yeterli beğeni almayan bir fotoğraf neden daha fazla üzüntüye yol açıyor yada bir fotoğraf beğeni alması için mi paylaşılıyor? Elde edilen yeterli sayıdaki beğeni ve takip; kişide sanal bir mutluluk yaratıyor. Ancak ortaya çıkan bu mutluluk, başka bir paylaşım ortaya çıkana kadar devam ettiğinden dolayı kısa süreli ve gerçek bir mutluluk olarak adlandırılamaz. Sanal dünya insanın ruhsal durumunu tanımlamak için kullandığımız terimlerin de sanal olarak ortaya çıkmasını sağlıyor; sanal mutluluk, sanal yalnızlık, sanal başarı, sanal iticilik, sanal çekicilik ve daha birçok tanım. Burada dikkat edilmesi gereken olumlu hislerin gerçek olmamasına karşın olumsuz duyguların gerçek bir duygu olarak yaşanmasıdır. Sanal ortamda yüzlerce, binlerce takipçisi olan bir kişi istediği hedefe ulaşamadığında yada yapmak istediklerini paylaşacak birisini bulamadığında derin bir yalnızlık hissi yaşayacak ve bu yalnızlık gerçek bir yalnızlık olacaktır” diye konuştu.
Sosyal ağ platformlarının insanların birbiri ile iletişimini kolaylaştırırken; yalnızlık, yabancılaşma, tek başınalık, anlaşılmak isteği gibi duygularında değişme olmamakta hatta tanıştığı ve tanıdığı insan sayısının artmasına rağmen bu kişiler istediğinde yanında olmadığında üzüntüsünün daha da büyük olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “Sanal dünya kişiyi gerçek davranışlarıyla davranmayan; sanal duygularla örülü, olumsuz duyguları derinden hisseden ve kendine yabancı bireyler haline getiriyor.
Tanınırlığın kişisel tatmin sağladığı, beğenilme arzularını doyurduğu, özgüveni artırdığı, değerli hissettirdiği, sevildiğini düşündürdüğünü söyleyebiliriz. Bu tatminler sanal dünyanın tatminleridir ve kişiyi ancak anlık rahatlatabilir. Sanal dünyada birlikte zaman geçirilen kişilerle iletişim bittiğinde yine kendisiyle baş başa kalacak insan; o zaman yalnızlık duygusu daha derinden hissedilecektir. Gerçekçi bir tatmin için sanal dünyada geçirilen zaman gerçek zamandan fazla olmamalı ve gerçek ilişkiler için yeterli zaman ayırılması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Son yıllarda artan bir şekilde devam eden internet, sosyal medyada beğenilme, takip edilme arzusunun bireylerin oldukça fazla çaba sarf etmesine hatta bunun için maddi harcamalar yapmasına yol açtığını kaydeden Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “Eğer amaç sadece fikirlerimizi paylaşmak ve tanınırlığımızı artırmak ise yeterli beğeni almayan bir fotoğraf neden daha fazla üzüntüye yol açıyor yada bir fotoğraf beğeni alması için mi paylaşılıyor? Elde edilen yeterli sayıdaki beğeni ve takip; kişide sanal bir mutluluk yaratıyor. Ancak ortaya çıkan bu mutluluk, başka bir paylaşım ortaya çıkana kadar devam ettiğinden dolayı kısa süreli ve gerçek bir mutluluk olarak adlandırılamaz. Sanal dünya insanın ruhsal durumunu tanımlamak için kullandığımız terimlerin de sanal olarak ortaya çıkmasını sağlıyor; sanal mutluluk, sanal yalnızlık, sanal başarı, sanal iticilik, sanal çekicilik ve daha birçok tanım. Burada dikkat edilmesi gereken olumlu hislerin gerçek olmamasına karşın olumsuz duyguların gerçek bir duygu olarak yaşanmasıdır. Sanal ortamda yüzlerce, binlerce takipçisi olan bir kişi istediği hedefe ulaşamadığında yada yapmak istediklerini paylaşacak birisini bulamadığında derin bir yalnızlık hissi yaşayacak ve bu yalnızlık gerçek bir yalnızlık olacaktır” diye konuştu.
Sosyal ağ platformlarının insanların birbiri ile iletişimini kolaylaştırırken; yalnızlık, yabancılaşma, tek başınalık, anlaşılmak isteği gibi duygularında değişme olmamakta hatta tanıştığı ve tanıdığı insan sayısının artmasına rağmen bu kişiler istediğinde yanında olmadığında üzüntüsünün daha da büyük olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “Sanal dünya kişiyi gerçek davranışlarıyla davranmayan; sanal duygularla örülü, olumsuz duyguları derinden hisseden ve kendine yabancı bireyler haline getiriyor.
Tanınırlığın kişisel tatmin sağladığı, beğenilme arzularını doyurduğu, özgüveni artırdığı, değerli hissettirdiği, sevildiğini düşündürdüğünü söyleyebiliriz. Bu tatminler sanal dünyanın tatminleridir ve kişiyi ancak anlık rahatlatabilir. Sanal dünyada birlikte zaman geçirilen kişilerle iletişim bittiğinde yine kendisiyle baş başa kalacak insan; o zaman yalnızlık duygusu daha derinden hissedilecektir. Gerçekçi bir tatmin için sanal dünyada geçirilen zaman gerçek zamandan fazla olmamalı ve gerçek ilişkiler için yeterli zaman ayırılması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.