Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Açıklaması ''Ab-Türkiye İlişkisi Siyasi Bir Düğümdür''
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB)’ye üyelik sürecinin uzamasını, Türkiye’nin nüfus büyüklüğünden ve Müslüman bir ülke olmasından dolayı tam üye yapılmak istenmemesi olarak yorumlayan Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, ‘’Türkiye-AB ilişkisi siyasi bir düğümdür’’ dedi.
Türkiye’nin uzun yıllardır süren AB’ye giriş süreciyle ilgili konuşan İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, ‘’AB’nin süreci bu kadar uzatmasının en önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin nüfus büyüklüğünün Avrupa açısından hazmedilmesinin mümkün olamayacağı tedirginliği ve diğer bir sebep ise Türkiye’nin Müslüman kimliği sebebiyle de mesafeli bakılıyor olmasıdır. İslamofobinin bilinçli bir şekilde yapılandırıldığı, yabancı düşmanlığının arttığı bir dönemde AB’nin Türkiye’ye tam üyeliğinin önünü açması mümkün değil’’ dedi.
AB’NİN TÜRKİYE’Yİ KÜSTÜRMEMESİ İÇİN 4 NEDEN
Tam üye olmadan gümrük birliğine üye olan tek ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hacısalihoğlu, ‘’Türkiye’nin gümrük birliği aslında tek yönlü olarak işleyen bir mekanizmaydı. AB’nin Türkiye açısından vazgeçemeyeceği şeyler var. Bunlar; stratejik konumu, pazar olarak nüfus büyüklüğü, önemli bir ticari partner olması ve önemli bir güvenlikli turizm merkezi olması. İşte tüm bu sebeplerden dolayı AB nezdinde Türkiye’nin küstürülmemesi gerekiyor’ diye konuştu.
‘’AB, OLUŞTURULMAK İSTENEN AVRUPALI KİMLİĞİNİN BİR YANSIMASI’’
AB’nin çok eski zamanlardan beri Avrupa kıtasında oluşturulmak istenen Avrupalı kimliğinin bir yansıması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hacısalihoğlu, ‘’Zor ama bir Avrupalı kimliği çıkmasını çok arzu ediyorlar. Fransız, İngiliz, Alman kendi milliyetçiliğini ikinci plana düşürecek, suprarasyonel olacak ve Avrupa kimliği ortaya çıkacak. Bunu Amerika da istiyor çünkü bu şekilde Avrupa’yı daha kolay kontrol edecek. Ama bu kolay olmuyor. Burada bir yol deneniyor. Önce metropol sınırları olan, yeri geldiğinde bu sınırların kalınlaştığı bir Avrupa sınırları olsun istiyorlar. Bu alanın etrafında da yararlanabilecekleri bir hinterlant olmasını istiyorlar. Bu bölge yeri geldiğinde güvenlik için bir tampon olsun daha çok o bölgede savaşlar, çatışmalar olsun, yeri geldiğinde Avrupa, pazar olarak buradan faydalanabilsin istiyorlar. Son olarak da bu bölgenin turizminden yararlanmayı hedefliyorlar. Tüm bunlara sahip olmak için de kendileri tarafından üretilmiş kavramları kullanıyor. Mesela ‘kuvvetlendirilmiş komşuluk ilişkisi’, ‘Akdeniz diyaloğu’, ‘derinleştirilmiş gümrük birliği ülkeleri’, ‘kuvvetli komşular’ gibi isimlerle bu ülkeleri birliğe katmadan yanlarında tutmaya çalışıyor. Böylelikle kendilerine ikinci bir alan oluşturmuş oluyorlar’’ ifadelerinde bulundu.
‘’AB-TÜRKİYE İLİŞKİSİNDEKİ DÜĞÜMÜN ÇÖZÜLMESİ MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR’’
‘’Esas olan kalkınmış, teknolojisini üretmiş, zenginliğini paylaşan, hakkı, hukuku, adaleti yerleştiren ve tüm bunları yaparken de aynı zamanda geleceğe ilişkin sürekli hedef koyabilen bir ülke olabilmektir. Bugün baktığınızda Türkiye yükselen bir güçtür. O yüzden bu kadar yıpratılmaya, hırçınlığa maruz kalan, yüklenilen bir ülke durumundadır’’ diyen Prof. Dr. Hacısalihoğlu sözlerini şu şekilde noktaladı: ‘’AB - Türkiye ilişkisi şu anda siyasi düğümlenmeden başka bir şey değildir. Bu noktadan sonra bu düğümün çözülmesi de pek mümkün görünmüyor.’’
Kaynak: İHA
AB’NİN TÜRKİYE’Yİ KÜSTÜRMEMESİ İÇİN 4 NEDEN
Tam üye olmadan gümrük birliğine üye olan tek ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hacısalihoğlu, ‘’Türkiye’nin gümrük birliği aslında tek yönlü olarak işleyen bir mekanizmaydı. AB’nin Türkiye açısından vazgeçemeyeceği şeyler var. Bunlar; stratejik konumu, pazar olarak nüfus büyüklüğü, önemli bir ticari partner olması ve önemli bir güvenlikli turizm merkezi olması. İşte tüm bu sebeplerden dolayı AB nezdinde Türkiye’nin küstürülmemesi gerekiyor’ diye konuştu.
‘’AB, OLUŞTURULMAK İSTENEN AVRUPALI KİMLİĞİNİN BİR YANSIMASI’’
AB’nin çok eski zamanlardan beri Avrupa kıtasında oluşturulmak istenen Avrupalı kimliğinin bir yansıması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hacısalihoğlu, ‘’Zor ama bir Avrupalı kimliği çıkmasını çok arzu ediyorlar. Fransız, İngiliz, Alman kendi milliyetçiliğini ikinci plana düşürecek, suprarasyonel olacak ve Avrupa kimliği ortaya çıkacak. Bunu Amerika da istiyor çünkü bu şekilde Avrupa’yı daha kolay kontrol edecek. Ama bu kolay olmuyor. Burada bir yol deneniyor. Önce metropol sınırları olan, yeri geldiğinde bu sınırların kalınlaştığı bir Avrupa sınırları olsun istiyorlar. Bu alanın etrafında da yararlanabilecekleri bir hinterlant olmasını istiyorlar. Bu bölge yeri geldiğinde güvenlik için bir tampon olsun daha çok o bölgede savaşlar, çatışmalar olsun, yeri geldiğinde Avrupa, pazar olarak buradan faydalanabilsin istiyorlar. Son olarak da bu bölgenin turizminden yararlanmayı hedefliyorlar. Tüm bunlara sahip olmak için de kendileri tarafından üretilmiş kavramları kullanıyor. Mesela ‘kuvvetlendirilmiş komşuluk ilişkisi’, ‘Akdeniz diyaloğu’, ‘derinleştirilmiş gümrük birliği ülkeleri’, ‘kuvvetli komşular’ gibi isimlerle bu ülkeleri birliğe katmadan yanlarında tutmaya çalışıyor. Böylelikle kendilerine ikinci bir alan oluşturmuş oluyorlar’’ ifadelerinde bulundu.
‘’AB-TÜRKİYE İLİŞKİSİNDEKİ DÜĞÜMÜN ÇÖZÜLMESİ MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR’’
‘’Esas olan kalkınmış, teknolojisini üretmiş, zenginliğini paylaşan, hakkı, hukuku, adaleti yerleştiren ve tüm bunları yaparken de aynı zamanda geleceğe ilişkin sürekli hedef koyabilen bir ülke olabilmektir. Bugün baktığınızda Türkiye yükselen bir güçtür. O yüzden bu kadar yıpratılmaya, hırçınlığa maruz kalan, yüklenilen bir ülke durumundadır’’ diyen Prof. Dr. Hacısalihoğlu sözlerini şu şekilde noktaladı: ‘’AB - Türkiye ilişkisi şu anda siyasi düğümlenmeden başka bir şey değildir. Bu noktadan sonra bu düğümün çözülmesi de pek mümkün görünmüyor.’’