Çavuşoğlu, İngiltere'nin Ayrılma Kararını Değerlendirdi Açıklaması
“Neticede halkın kararı. Herkes için sürpriz oldu. İşin doğrusu bana da sürpriz oldu. Ben kıl payı da olsa İngiltere’nin kalacağını tahmin ediyordum” 'Bugün gelinen noktayı AB’nin çok iyi irdelemesi lazım. AB’nin bugün maalesef tüm politikaları başarısız' Keza, Avrupa’da artan aşırıcılıkla, İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve birçok olumsuz akımlarla mücadele etmekte başarılı olamadı ve bir liderlik gösteremedi maalesef AB. Bunun bedelini de ödüyor şu anda' 'Krizlerde, Türkiye’nin birliğin istikrarı ve güvenliği için ne kadar önemli bir ülke olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Ama bunun önemini anlayabilmek için illa krizin ortaya çıkmasına gerek yok. AB bu açıdan bakamıyor olaya. Oysa dün de ihtiyaçları vardı, bugün de var, yarın belki her zamankinden çok ihtiyaçları olacak'
İngiltere'nin ayrılma kararını AA ve TRT muhabirlerine değerlendiren Çavuşoğlu, AB’nin küresel bir aktör olmak istiyorsa İngiltere gibi güçlü bir ülkenin de birlik içinde olması gerektiğini belirterek, “Biz İngiltere’nin ayrılmasını istemezdik.” diye konuştu.
Her ne kadar referandum öncesi kampanya zamanında Türkiye’nin olumlu ya da olumsuz gündeme geldiyse de normal şartlarda İngiltere'nin her zaman Türkiye’nin AB üyeliğine tam destek verdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, AB içinde de iki ülkenin son derece iyi diyalogu olduğunu anlattı. Çavuşoğlu, “Ama neticede halkın kararı. Herkes için sürpriz oldu. İşin doğrusu bana da sürpriz oldu. Ben kıl payı da olsa İngiltere’nin kalacağını tahmin ediyordum.” şeklinde konuştu. İngiliz halkının kararına saygı duymak ve neden bu kararın çıktığını irdelemek gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, esasen, İngiltere'nin bir ada devleti olarak eskiden beri AB’nin entegrasyon politikalarına karşı olduğunu ve kendi egemenlik haklarından vazgeçmek istemediğini ve o nedenle AB’nin para birimine ve ortak vize politikasına katılmadığını hatırlattı.
Bugün gelinen noktayı AB’nin çok iyi irdelemesi gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
'AB’nin bugün maalesef tüm politikaları başarısız. Kendi içindeki entegrasyon, genişleme, güvenlik, ekonomik politikaları başarısız. Doğu politikasına baktığımızda da yine aynı şekilde. Bir de Avrupa halklarının karşı karşıya kaldığı sorunları çözmede yetersiz kaldı.Mesela göçmen politikasında sadece Suriye ve Irak’taki gelişmelerden dolayı ortaya çıkan sorunu söylemiyorum. Daha önce de Afrika’dan, mağrip ülkelerinden geliyordu. Bu konuda da bir çözüm üretemedi.
Keza, Avrupa’da artan aşırıcılıkla, İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve birçok olumsuz akımlarla mücadele etmekte başarılı olamadı ve bir liderlik gösteremedi maalesef AB. Bunun bedelini de ödüyor şu anda. Bu akımlar esasen İslamofobi Müslümanları, antisemitizm Musevileri hedef alsa da esasen bu akımlar birliğin hem değerlerini yok etmeye başladı hem de Avrupa içinde çok ciddi huzursuzluklar yaratmaya başladı. AB’nin güvenlik ve istikrarı için de bu bir tehdittir. Dolayısıyla tüm bu konularda AB yetersiz kaldı ve yavaş yavaş birçok ülkede, çoğu maalesef radikal partiler, kendi ülkelerinin AB’den ayrılmasını ya da sınırlı bir şekilde kalmasını istediler.'
-'Kurumlar kendisini yenilemezse yavaş yavaş kaybolur'
Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin başından beri AB’nin eşit, onurlu bir üyesi olmak ve hatta Avrupa içindeki tüm örgütlerin içinde de aktif bir şekilde yer almak istediğini söyleyerek, bunun Türkiye'nin de çıkarına olduğunu söyledi. Çavuşoğlu, şunları söyledi:
'Krizlerde Türkiye’nin birliğin istikrarı ve güvenliği için ne kadar önemli bir ülke olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Ama bunun önemini anlayabilmek için illa krizin ortaya çıkmasına gerek yok. AB bu açıdan bakamıyor olaya. Oysa dün de ihtiyaçları vardı, bugün de var, yarın belki her zamankinden çok ihtiyaçları olacak.
Biz de AB’ye ihtiyacımız olduğunu hiçbir zaman saklamadık. Ama bizim itirazımız çifte standart, siyasi engeller, siyasetçilerin hükümetler değiştikten sonra tutumları, müzakerelerin uzun sürmesi, Türkiye gibi güçlü bir ülkeyle güç paylaşımına yanaşmaması, Kıbrıs da dahil, bu gibi konulardan dolayı itirazlarımız oldu. Tüm uluslararası toplantılarda AB’yi görüyoruz. Birliğin buralarda söz sahibi olabilmesi için kendi politikalarını gözden geçirmesi lazım ve Avrupa halklarının itirazlarına kulağını kapatmaması gerekiyor, diğer taraftan aşırıcılıkla mücadelede de bu kadar duyarsız olmaması lazım. Aksi takdirde her kurum kendisini yenilemezse ve sorunlarla baş etmekte gücünü gösteremezse önce güvenirliği, sonra itibarı, sonra yavaş yavaş kendisi kaybolur, gider.'