Bakan Özhaseki Terör Örgütüne Destek Olan Belediyeleri Sert Eleştirdi
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, belediye kaynaklarını terör örgütüne aktaran ya da örgüte yardım eden belediyelere ilişkin, “Hiçbir gemi kaptanı gemisini delen bir yolcuya izin vermez. Efendim, bu adam bilet parasını verdi, kamarasında kalabilir, istediğiniz zaman da delebilir; hayır, delemez onu, onun yapacağı şeyler de sınırlıdır. Bu adamlar sanki gemiyi delecek oradaki art niyetli yolcu gibiler, o yüzden de kanun bunlara sert işlemeli” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, bir televizyon kanalında canlı yayına katıldı.
Türkiye’de toplam bin 397 belediye olduğuna dikkat çeken Bakan Özhaseki, HDP’li belediyeleri örnek göstererek, şunları söyledi:
“Şimdi terör örgütü belli, terör örgütünün para kaynakları belli, insan kaynakları belli. Belediyelerde adeta bir lojistik üs gibi çalışıyorlar orada. Belediyeler aslında mevzuat itibariyle yüzde 30’dan fazla personele pay ayıramazlar, fakat taşeronluk sistemiyle yüzlerce işçi alıyorlar. Taşeron firmalarda çalışacak insanların hepsini de kendileri belirliyorlar. Dağ kadrosundan olmasına özen gösteriyorlar ve yahut da dağda birisinin ölmesine özen gösteriyorlar, onun yakınlarını almaya çalışıyorlar. Bir bedel ödedin mi diye soruyorlar zaten. Sonra da bunlara çok yüksek ücretler veriyorlar, bu ücretlerin bir kısmını da ellerinden alıyorlar, o aldıkları parayı da dağa gönderiyorlar. Şimdi böyle çalışan bir çark var orada. Yatırım bütçelerine bakıyorum ben oradaki belediyelerin, bu kastettiğim 100 belediyenin, yüzde 0.000 olan var, yüzde 0.1 olan var, en fazla yüzde 7 civarında yatırım bütçeleri var, yatırım da yapmıyorlar. O zaman devletten parayı alacaklar, militanlara aktaracaklar ve onlar da dağa doğru gidecek, böyle bir sürecin devam ettirilmesi mümkün değil.”
"TERÖRE ALENİ DESTEK VERENLER GÖREVDEN ALINABİLİRLER"
Bu belediyelere karşı iki farklı önlem alınabileceğini belirten Bakan Özhaseki, “İki şey yapılabilir. Bir, kendi kendine öz yönetim ilan eden, teröre destek vermesi noktasında çok aleni-aşikar devam eden insanlar görevden alınırlar. İki, görevini yapmayanlar var. Çukur kazmıyor, terör örgütüne aleni, gözükür de bir şey yapmıyor, hizmet ediyor, etmiyor, ama bazı yerlere hizmet götürmekte ihmalkar davranıyor. Yani falan belde şu partili ben oraya su götürmem diyor. O zaman buna karşı yapılacak da işlem var" diye konuştu.
Bir kesimin “demokrasiyi askıya alıyorsunuz” söylemlerine ise Özkaseki, “Tamam, vatandaş onları seçti de, hiçbir vatandaş belediye başkanı gitsin de hırsızlık yapsın diye seçmiyor. Hırsızlık yaptığı zaman belediye başkanı kanunen görevden alınıyor mu? Alınıyor tabii ki. Vatandaş ne diye oy veriyor? Hizmet et diye oy veriyor. Suyumu akıt, otobüsümü çalıştır, yollarımı yap. Belediye mevzuatı belli, belediye başkanı zaten bu kanunlar muvacehesinde seçiliyor ve ne yapacağı da belli, bunları yapmıyor, kanun dışına çıkıyor, hırsızlık yapıyor, uğursuzluk yapıyor veya teröre destek veriyor. O zaman ne yapacaksınız? Halkın iradesi böyle tecelli etti, başkanın biz bundan sonra hırsızlık yapmasına göz yumalım. Halk istediğine göre başkan da yapabilir. Halk istediğine göre terör örgütüne de başkan destek verebilir, böyle bir şey söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz, onun da bir cezası var, terör bir insanlık suçudur, görevden alınması lazım. Bu noktada doğrusu iki tane kanun maddesi var önümüzdeki günlerde gelecek. Tabii ki Meclis’te şekillenecek” açıklamasını yaptı.
"HİÇBİR GEMİ KAPTANI GEMİSİNİ DELEN BİR YOLCUYA İZİN VERMEZ"
Temmuz ayı içerisinde teklifin yasalaşması yönünde Meclis’te çalışmalara başlanacağını vurgulayan Özhaseki, “Sadece örgütün siyasi uzantısı olan sözcüler buna karşı çıkıyorlar. Onun dışında herkes istiyor. Hiçbir gemi kaptanı gemisini delen bir yolcuya izin vermez. Efendim, bu adam bilet parasını verdi, kamarasında kalabilir, istediğiniz zaman da delebilir, hayır, delemez onu, onun yapacağı şeyler de sınırlıdır. Oturur orada kibarca, işine gücüne bakar. Ama delmeye başladığında birisi mani olur. Bu adamlar sanki gemiyi delecek oradaki art niyetli yolcu gibiler, o yüzden de kanun bunlara sert işlemeli” ifadesini kullandı.
Özhaseki, önde görünen belediye başkanının arkasında Kandil’den gelmiş üç kişilik bir yapının olduğunu kaydederek, "O yapı gerideki odada oturuyor, her şeyi onlar idare ediyor. O belediye başkanları gelip zaten kaymakamlarımıza, valilerimize, ’Efendim ne olur üstümüze gelmeyin, bizde bir yetki yok zaten, bizim yapacağımız bir şey de yok, arkadaki Kandil’ciler idare ediyorlar, siz de biliyorsunuz, niye üstümüze geliyorsunuz’ da diyorlar zaten” şeklinde konuştu.
"VATANDAŞ EV YAPMAK İSTEME NOKTASINDA DOĞRUSU ÇOK İSTEKLİ DEĞİL"
Bakan Özhaseki Sur’daki terör olaylarından sonra mağdur olan vatandaşlara farklı illerden de ev sahibi olabileceklerine yönelik açıklamasını ise şöyle anlattı:
“Diyarbakır’da yaptırdığımız evler var bizim, 2+1, 3+1 evler var, onlardan verelim. Sizin evin değeri belli, bizim evimizin değeri belli, zaten bizim değerlerimizde biraz da indirim yapılacak onları hiç değilse mağdur etmeyelim diye, orada onlardan verelim. Hatta siz bu evleri Diyarbakır’dan istemiyorsanız hazır olan evler elimizde, şimdi gidip otururum, benim orada işlerim var diyorsanız, Mardin’de evimiz var, Urfa’da evimiz var, oradan da verebiliriz size. Hatta bir ara ben dedim ki, istiyorsanız İstanbul’dan bile verebiliriz, orada da evlerimiz var dedim ben, bu İstanbul’a gitsinler manası taşıyan bir şey değildi, ama seçeneklerin çoğaltılması açısından söylenmiş bir sözdü. Vatandaş genellikle yeni ev istiyor, çünkü Sur içerisinde yıkılan evlerin büyük bir çoğunluğu briketten yapılmış, eski, kullanılamaz durumda, gecekondu vari yapılar. Vatandaş yapmak isteme noktasında doğrusu çok istekli değil, çünkü taştan evler yapacak, bunu kurullardan geçirecek, bu biraz zorlar onları. Ama Diyarbakır’da epeyce evimiz var, bu senenin sonuna bin 300, bin 500 tanesini yetiştiririz, çok hızlı çalışıyor TOKİ orada. Ama değişik istekler de geliyor, onları da değerlendiriyoruz elbette ki.”
"ÇATIŞMA YAŞANAN İLÇELERDE, İLÇENİN İMAR PLANINI YENİLEMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Şırnak’ın Cizre’ye, Hakkari’nin de Yüksekova’ya taşınması konusunda ise Bakan Özhaseki, "Çatışma yaşanan ilçelerde, ilçenin imar planının yenilemeye çalışıyoruz. Cizre ve Yüksekova’ya gelince, şehir olması noktasında bir karar var ikisinin. Bu Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da dillendirildi ve Hükümet tarafından da bu konu ciddi olarak ele alındı. Bu karar neticesinde yeni imar planlarında biraz daha şehir formatlı bir imar planı üzerinde çalışıyoruz Cizre’de ve Yüksekova’da, haliyle yıkılan dökülen evler için rezerv alanları oluşturmaya çalışıyoruz. Yüksekova’da bir kısım yer bataklık, bir kısım yerde havaalanı var, şehrin nerede gelişeceğini hesaplıyoruz. Yapacağımız iş orada kalıcı olsun ve şehir planlı olsun diye gayret ediyoruz. Zannedersem Cizre ve Yüksekova’da bu planlamalar kısa sürede biter, rezerv alanları üzerinde, çok geniş alanlar üzerinde yepyeni şehirler doğururuz orada diye düşünüyorum" değerlendirmesini yaptı.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM TÜRKİYE İÇİN KAÇINILMAZDIR"
Kentsel dönüşümün ranta dönüştüğüne dair iddiaların olduğu yönündeki soru üzerine Özhaseki, "Kentsel dönüşüm Türkiye için kaçınılmazdır. Yapı stoğunun yüzde 50’sinin neredeyse sağlıksız olduğu bir ülkede çareniz yok, bir an önce sizin bu işe girmeniz lazım. Bir taraftan binalarımızı çok sağlam depreme dayanıklı yapmamız lazım, bir taraftan da hiç değilse bu ülkede yaşayan insanların inanışlarını, görüşlerini, kendi aralarındaki ilişki biçimlerini ortaya çıkaran, dışa yansıtan bir yüzü de olmalı, bu işin kimliği de olmalı diye düşünüyoruz, bu açıdan Bakanlık olarak bir gayretin içerisindeyiz. Bayramdan sonra nasip olursa İstanbul’da özellikle kentsel dönüşüm denilince akla ilk İstanbul geldiği için, en hızlı biçimde orada yaşandığı için. İstanbul’da toplantılar yapacağız. İşin paydaşlarını bir araya getireceğim, bütün sıkıntıları dinleyeceğim. Eski belediyeci olarak sıkıntıların ne olduğunu biliyorum, ama o sıkıntıların yanı sıra söyleyecekleri yeni bir şey var mı onları da anlamaya çalışacağım, kendi önerilerini de alacağım orada" cevabını verdi.
"AB İLE İLİŞKİMİZ BİRAZ İNİŞLİ ÇIKIŞLI GİDİYOR KAVGALI AŞIKLAR GİBİ"
İngiliz halkının Avrupa Birliği’ne “hayır” demesine ilişkin süreç ile ilgili olarak Bakan Özhaseki, "Aslında şu aşamada bir şanssızlık yaşıyorum ben, çünkü Hükümet olarak tavrımızı ortaya koyup bunu daha sonra devam ettirmek uygun düşer. Ben tabii ki Avrupa Birliği sürecinden sorumlu bir insan da değilim, Dışişleri Bakanı da değilim ama sadece şahsi kanaatlerimi ifade edebilirim burada. Avrupa Birliği’yle ilişkimiz biraz inişli çıkışlı gidiyor kavgalı aşıklar gibi. Yıllardır süren bu karşılıklı çekişmeler içerisinde biz Türk tarafı olarak mutlaka bir taraftan Avrupa Birliği standartlarına kavuşalım, gerek demokraside, gerek insan haklarında, hukukta, ekonomide, aklınıza gelebilecek her alanda bu standartlara kavuşalım derken, bir taraftan da onların dayatmış oldukları bir takım bizim çok hoşumuza gitmeyen işlerle ilgili de bir mücadele içerisindeydik. Siyasi açıdan bakıldığı zaman bu mücadele çok net dışarıda belli oluyordu. Bundan sonraki süreçte eğer Türkiye eşit bir ülke gibi gözüküp orada çok daha şahsiyetli bir şekilde dış politikada oturup masa başında konuşulacak bir ortam olursa ben buna hızla devam edecek bir Türkiye’nin var olduğunu görüyorum. Ama değilse onların bir takım onur kırıcı tavırları karşısında asla sessiz kalmayız. İlla da Avrupa Birliği içerisinde olacağız diye zaten bir iddiamız yok bizim. Bundan sonraki süreçte de ben Avrupa Birliği’nin elinin çok daha güçlü olmayacağına inananlardanım. Kendi içerisindeki çatışmalara doğru döneceklerdir, tartışmalara doğru döneceklerdir. Türkiye’ye şimdiye kadar yapmış oldukları haksız uygulamalardan, çifte standartlardan da yavaş yavaş vazgeçeceklerdir diye düşünüyorum. Bunu yaşayacağımız bir sürece doğru adım atıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Türkiye’de toplam bin 397 belediye olduğuna dikkat çeken Bakan Özhaseki, HDP’li belediyeleri örnek göstererek, şunları söyledi:
“Şimdi terör örgütü belli, terör örgütünün para kaynakları belli, insan kaynakları belli. Belediyelerde adeta bir lojistik üs gibi çalışıyorlar orada. Belediyeler aslında mevzuat itibariyle yüzde 30’dan fazla personele pay ayıramazlar, fakat taşeronluk sistemiyle yüzlerce işçi alıyorlar. Taşeron firmalarda çalışacak insanların hepsini de kendileri belirliyorlar. Dağ kadrosundan olmasına özen gösteriyorlar ve yahut da dağda birisinin ölmesine özen gösteriyorlar, onun yakınlarını almaya çalışıyorlar. Bir bedel ödedin mi diye soruyorlar zaten. Sonra da bunlara çok yüksek ücretler veriyorlar, bu ücretlerin bir kısmını da ellerinden alıyorlar, o aldıkları parayı da dağa gönderiyorlar. Şimdi böyle çalışan bir çark var orada. Yatırım bütçelerine bakıyorum ben oradaki belediyelerin, bu kastettiğim 100 belediyenin, yüzde 0.000 olan var, yüzde 0.1 olan var, en fazla yüzde 7 civarında yatırım bütçeleri var, yatırım da yapmıyorlar. O zaman devletten parayı alacaklar, militanlara aktaracaklar ve onlar da dağa doğru gidecek, böyle bir sürecin devam ettirilmesi mümkün değil.”
"TERÖRE ALENİ DESTEK VERENLER GÖREVDEN ALINABİLİRLER"
Bu belediyelere karşı iki farklı önlem alınabileceğini belirten Bakan Özhaseki, “İki şey yapılabilir. Bir, kendi kendine öz yönetim ilan eden, teröre destek vermesi noktasında çok aleni-aşikar devam eden insanlar görevden alınırlar. İki, görevini yapmayanlar var. Çukur kazmıyor, terör örgütüne aleni, gözükür de bir şey yapmıyor, hizmet ediyor, etmiyor, ama bazı yerlere hizmet götürmekte ihmalkar davranıyor. Yani falan belde şu partili ben oraya su götürmem diyor. O zaman buna karşı yapılacak da işlem var" diye konuştu.
Bir kesimin “demokrasiyi askıya alıyorsunuz” söylemlerine ise Özkaseki, “Tamam, vatandaş onları seçti de, hiçbir vatandaş belediye başkanı gitsin de hırsızlık yapsın diye seçmiyor. Hırsızlık yaptığı zaman belediye başkanı kanunen görevden alınıyor mu? Alınıyor tabii ki. Vatandaş ne diye oy veriyor? Hizmet et diye oy veriyor. Suyumu akıt, otobüsümü çalıştır, yollarımı yap. Belediye mevzuatı belli, belediye başkanı zaten bu kanunlar muvacehesinde seçiliyor ve ne yapacağı da belli, bunları yapmıyor, kanun dışına çıkıyor, hırsızlık yapıyor, uğursuzluk yapıyor veya teröre destek veriyor. O zaman ne yapacaksınız? Halkın iradesi böyle tecelli etti, başkanın biz bundan sonra hırsızlık yapmasına göz yumalım. Halk istediğine göre başkan da yapabilir. Halk istediğine göre terör örgütüne de başkan destek verebilir, böyle bir şey söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz, onun da bir cezası var, terör bir insanlık suçudur, görevden alınması lazım. Bu noktada doğrusu iki tane kanun maddesi var önümüzdeki günlerde gelecek. Tabii ki Meclis’te şekillenecek” açıklamasını yaptı.
"HİÇBİR GEMİ KAPTANI GEMİSİNİ DELEN BİR YOLCUYA İZİN VERMEZ"
Temmuz ayı içerisinde teklifin yasalaşması yönünde Meclis’te çalışmalara başlanacağını vurgulayan Özhaseki, “Sadece örgütün siyasi uzantısı olan sözcüler buna karşı çıkıyorlar. Onun dışında herkes istiyor. Hiçbir gemi kaptanı gemisini delen bir yolcuya izin vermez. Efendim, bu adam bilet parasını verdi, kamarasında kalabilir, istediğiniz zaman da delebilir, hayır, delemez onu, onun yapacağı şeyler de sınırlıdır. Oturur orada kibarca, işine gücüne bakar. Ama delmeye başladığında birisi mani olur. Bu adamlar sanki gemiyi delecek oradaki art niyetli yolcu gibiler, o yüzden de kanun bunlara sert işlemeli” ifadesini kullandı.
Özhaseki, önde görünen belediye başkanının arkasında Kandil’den gelmiş üç kişilik bir yapının olduğunu kaydederek, "O yapı gerideki odada oturuyor, her şeyi onlar idare ediyor. O belediye başkanları gelip zaten kaymakamlarımıza, valilerimize, ’Efendim ne olur üstümüze gelmeyin, bizde bir yetki yok zaten, bizim yapacağımız bir şey de yok, arkadaki Kandil’ciler idare ediyorlar, siz de biliyorsunuz, niye üstümüze geliyorsunuz’ da diyorlar zaten” şeklinde konuştu.
"VATANDAŞ EV YAPMAK İSTEME NOKTASINDA DOĞRUSU ÇOK İSTEKLİ DEĞİL"
Bakan Özhaseki Sur’daki terör olaylarından sonra mağdur olan vatandaşlara farklı illerden de ev sahibi olabileceklerine yönelik açıklamasını ise şöyle anlattı:
“Diyarbakır’da yaptırdığımız evler var bizim, 2+1, 3+1 evler var, onlardan verelim. Sizin evin değeri belli, bizim evimizin değeri belli, zaten bizim değerlerimizde biraz da indirim yapılacak onları hiç değilse mağdur etmeyelim diye, orada onlardan verelim. Hatta siz bu evleri Diyarbakır’dan istemiyorsanız hazır olan evler elimizde, şimdi gidip otururum, benim orada işlerim var diyorsanız, Mardin’de evimiz var, Urfa’da evimiz var, oradan da verebiliriz size. Hatta bir ara ben dedim ki, istiyorsanız İstanbul’dan bile verebiliriz, orada da evlerimiz var dedim ben, bu İstanbul’a gitsinler manası taşıyan bir şey değildi, ama seçeneklerin çoğaltılması açısından söylenmiş bir sözdü. Vatandaş genellikle yeni ev istiyor, çünkü Sur içerisinde yıkılan evlerin büyük bir çoğunluğu briketten yapılmış, eski, kullanılamaz durumda, gecekondu vari yapılar. Vatandaş yapmak isteme noktasında doğrusu çok istekli değil, çünkü taştan evler yapacak, bunu kurullardan geçirecek, bu biraz zorlar onları. Ama Diyarbakır’da epeyce evimiz var, bu senenin sonuna bin 300, bin 500 tanesini yetiştiririz, çok hızlı çalışıyor TOKİ orada. Ama değişik istekler de geliyor, onları da değerlendiriyoruz elbette ki.”
"ÇATIŞMA YAŞANAN İLÇELERDE, İLÇENİN İMAR PLANINI YENİLEMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Şırnak’ın Cizre’ye, Hakkari’nin de Yüksekova’ya taşınması konusunda ise Bakan Özhaseki, "Çatışma yaşanan ilçelerde, ilçenin imar planının yenilemeye çalışıyoruz. Cizre ve Yüksekova’ya gelince, şehir olması noktasında bir karar var ikisinin. Bu Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da dillendirildi ve Hükümet tarafından da bu konu ciddi olarak ele alındı. Bu karar neticesinde yeni imar planlarında biraz daha şehir formatlı bir imar planı üzerinde çalışıyoruz Cizre’de ve Yüksekova’da, haliyle yıkılan dökülen evler için rezerv alanları oluşturmaya çalışıyoruz. Yüksekova’da bir kısım yer bataklık, bir kısım yerde havaalanı var, şehrin nerede gelişeceğini hesaplıyoruz. Yapacağımız iş orada kalıcı olsun ve şehir planlı olsun diye gayret ediyoruz. Zannedersem Cizre ve Yüksekova’da bu planlamalar kısa sürede biter, rezerv alanları üzerinde, çok geniş alanlar üzerinde yepyeni şehirler doğururuz orada diye düşünüyorum" değerlendirmesini yaptı.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM TÜRKİYE İÇİN KAÇINILMAZDIR"
Kentsel dönüşümün ranta dönüştüğüne dair iddiaların olduğu yönündeki soru üzerine Özhaseki, "Kentsel dönüşüm Türkiye için kaçınılmazdır. Yapı stoğunun yüzde 50’sinin neredeyse sağlıksız olduğu bir ülkede çareniz yok, bir an önce sizin bu işe girmeniz lazım. Bir taraftan binalarımızı çok sağlam depreme dayanıklı yapmamız lazım, bir taraftan da hiç değilse bu ülkede yaşayan insanların inanışlarını, görüşlerini, kendi aralarındaki ilişki biçimlerini ortaya çıkaran, dışa yansıtan bir yüzü de olmalı, bu işin kimliği de olmalı diye düşünüyoruz, bu açıdan Bakanlık olarak bir gayretin içerisindeyiz. Bayramdan sonra nasip olursa İstanbul’da özellikle kentsel dönüşüm denilince akla ilk İstanbul geldiği için, en hızlı biçimde orada yaşandığı için. İstanbul’da toplantılar yapacağız. İşin paydaşlarını bir araya getireceğim, bütün sıkıntıları dinleyeceğim. Eski belediyeci olarak sıkıntıların ne olduğunu biliyorum, ama o sıkıntıların yanı sıra söyleyecekleri yeni bir şey var mı onları da anlamaya çalışacağım, kendi önerilerini de alacağım orada" cevabını verdi.
"AB İLE İLİŞKİMİZ BİRAZ İNİŞLİ ÇIKIŞLI GİDİYOR KAVGALI AŞIKLAR GİBİ"
İngiliz halkının Avrupa Birliği’ne “hayır” demesine ilişkin süreç ile ilgili olarak Bakan Özhaseki, "Aslında şu aşamada bir şanssızlık yaşıyorum ben, çünkü Hükümet olarak tavrımızı ortaya koyup bunu daha sonra devam ettirmek uygun düşer. Ben tabii ki Avrupa Birliği sürecinden sorumlu bir insan da değilim, Dışişleri Bakanı da değilim ama sadece şahsi kanaatlerimi ifade edebilirim burada. Avrupa Birliği’yle ilişkimiz biraz inişli çıkışlı gidiyor kavgalı aşıklar gibi. Yıllardır süren bu karşılıklı çekişmeler içerisinde biz Türk tarafı olarak mutlaka bir taraftan Avrupa Birliği standartlarına kavuşalım, gerek demokraside, gerek insan haklarında, hukukta, ekonomide, aklınıza gelebilecek her alanda bu standartlara kavuşalım derken, bir taraftan da onların dayatmış oldukları bir takım bizim çok hoşumuza gitmeyen işlerle ilgili de bir mücadele içerisindeydik. Siyasi açıdan bakıldığı zaman bu mücadele çok net dışarıda belli oluyordu. Bundan sonraki süreçte eğer Türkiye eşit bir ülke gibi gözüküp orada çok daha şahsiyetli bir şekilde dış politikada oturup masa başında konuşulacak bir ortam olursa ben buna hızla devam edecek bir Türkiye’nin var olduğunu görüyorum. Ama değilse onların bir takım onur kırıcı tavırları karşısında asla sessiz kalmayız. İlla da Avrupa Birliği içerisinde olacağız diye zaten bir iddiamız yok bizim. Bundan sonraki süreçte de ben Avrupa Birliği’nin elinin çok daha güçlü olmayacağına inananlardanım. Kendi içerisindeki çatışmalara doğru döneceklerdir, tartışmalara doğru döneceklerdir. Türkiye’ye şimdiye kadar yapmış oldukları haksız uygulamalardan, çifte standartlardan da yavaş yavaş vazgeçeceklerdir diye düşünüyorum. Bunu yaşayacağımız bir sürece doğru adım atıyoruz” ifadelerini kullandı.