Teröre Karşı 'İslam Ülkeleri Koalisyonu'
SADAM Başkanı Doç. Dr. Aksoy: 'İslam ülkeleri terörle mücadele koalisyonu güçlerince teröre karşı yapılacak askeri müdahaleler, hem Müslümanları terörle anılmaktan uzaklaştıracak hem de coğrafyanın dinamikleri iyi bilindiği için terör örgütlerine karşı etkili müdahale etme imkanı oluşabilecektir' 'Bu koalisyonun en önemli adımı, stratejik olarak iyi planlanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır. Tutarlı politikaların oluşturulması ve bu nedenle kurumsal yapısının oturtulması önem arz etmektedir'
ABDULLAH DOĞAN - Selçuklu Akademik Düşünce ve Araştırma Merkezi (SADAM) Başkanı Doç. Dr. Metin Aksoy, 'İslam ülkeleri terörle mücadele koalisyonu güçlerince teröre karşı yapılacak askeri müdahaleler hem Müslümanları terörle anılmaktan uzaklaştıracak hem de coğrafyanın dinamikleri iyi bilindiği için terör örgütlerine karşı etkili müdahale etme imkanı oluşabilecektir.' dedi.
Aksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ortadoğu'da yayılan terör örgütleri ve eylemlerinin artık Avrupa'da da görülmeye başlandığını anımsattı.
Bu durumun İslam dünyasını ve Müslümanları zor durumda bıraktığını aktaran Aksoy, DAEŞ terör örgütünün eylemlerini hiçbir Müslümanın kabul etmeyeceğini vurguladı.
Aksoy, DAEŞ'in İslam'ın adını kullanarak masum insanların hayatlarına kast ettiğini belirterek, 'Her geçen gün İslam ile terör yan yana anılmaya başlandı. Uluslararası topluma İslam'ın bir terör dini olduğu algısı yerleştirildi ve bu yöndeki kurgu her geçen gün artmaya başladı. Avrupa'da yaşayan Müslümanlar ve İslam dünyası bundan fazlasıyla rahatsızlık duymaktadır. Artık herhangi bir terör eylemi sorgulanmadan, Müslümanlarla iliştirilir olmaya başladı ve bu durum normal karşılanmaya başlandı.' diye konuştu.
Yaşanan bu gelişmeler kapsamında, uluslararası koalisyonlar ve çeşitli devletler eliyle İslam coğrafyasında askeri operasyonların yapıldığının altını çizen Aksoy, şöyle konuştu:
'ABD'ye yönelik 11 Eylül terör eylemleri sonrasında Afganistan'a, DAEŞ'e karşı Suriye ve Irak'a yapılan müdahaleleri fırsat olarak gören devletlerin bölgelere yerleşmesi kolaylaştı. Teröre karşı Batı eliyle yapılan operasyonlar yeni sorunları beraberinde getirdi. Saddam Hüseyin'in sözde kimyasal silahlarını yok etmek için 2003'de Irak'a yapılan müdahale bugün Irak'ı işin inden çıkılmaz bir hale getirdiği gibi, DAEŞ gibi terör örgütlerinin doğmasına da neden oldu. Rusya'nın aynı nedenleri ileri sürerek Suriye'ye yerleşmesi, Esad yönetimine mevzi kazandırması, sivilleri vurması ve bunlara rağmen DAEŞ'in gücünden hiçbir şey kaybetmemesi aslında terörün bir paravan olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.'
Aksoy, terörle mücadelede yapılan askeri müdahalelerin sorunu çözmenin dışında daha da karmaşık hale getirdiğini belirterek, bunun en önemli nedeninin İslam dünyasının teröre karşı ortak hareket edememesi olduğunu dile getirdi.
Türkiye'deki İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi'nde, İslam ülkelerinin teröre karşı ortak hareket etme görüşünün ağırlık kazandığını anımsatan Aksoy, zirvenin sonuçları itibarıyla önümüzdeki dönemde yakından izleneceğini söyledi.
- 'İslam ordusu NATO'nun da elini kolaylaştıracak'
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 34 İslam ülkesinin teröre karşı koalisyon oluşturduğunu aktaran Aksoy, şöyle konuştu:
'İslam ülkelerinin terörle mücadele koalisyonu güçlerince teröre karşı yapılacak askeri müdahaleler, hem Müslümanları terörle anılmaktan uzaklaştıracak hem de coğrafyanın dinamikleri iyi bilindiği için terör örgütlerine karşı etkili müdahale etme imkanı oluşabilecektir. Bu koalisyon İslam coğrafyasındaki işbirliğini artırması adına önemli bir stratejik adım olacaktır. Bu askeri oluşumu diğer dinlere bir tehdit şeklinde algılamamak gerekir. Bugün dünyanın hiçbir yerinde Hristiyan veya Yahudi teröründen bahsedilmiyor. Bu dinlere yönelik bir algı çalışması da yürütülmüyor. İslam ülkeleri koalisyonu NATO'ya karşı oluşturulan bir yapılanma olarak algılanmamalı. Türkiye de bir NATO üyesidir. İslam koalisyonu, terörle mücadelede NATO'nun da elini kolaylaştıracaktır.'
- 'Tutarlı politikaların oluşturulması önemli'
Metin Aksoy, terörle mücadele koalisyonunun, önemli bir işlevi üstleneceğine dikkati çekerek şunları kaydetti:
'Bu koalisyonun en önemli adımı, stratejik olarak iyi planlanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır. Tutarlı politikaların oluşturulması ve bu nedenle kurumsal yapısının oturtulması önem arz etmektedir. Aksi halde başarılı olma şansı bir o kadar da azalacaktır. İslam coğrafyasında oluşacak iç mücadelelere veya ülke içerisindeki iç politikaya kurban edilmemelidir. Her ülke kendi ölçüsünde sahiplenir ve teröre karşı ortak adımlar atma platformuna dönüştürülürse başarılı sonuç elde edilmiş olur. Plansız, günü kurtarmaya yönelik atılan adımların uzun soluklu başarılı olma şansı yoktur.'
Kaynak: AA
Aksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ortadoğu'da yayılan terör örgütleri ve eylemlerinin artık Avrupa'da da görülmeye başlandığını anımsattı.
Bu durumun İslam dünyasını ve Müslümanları zor durumda bıraktığını aktaran Aksoy, DAEŞ terör örgütünün eylemlerini hiçbir Müslümanın kabul etmeyeceğini vurguladı.
Aksoy, DAEŞ'in İslam'ın adını kullanarak masum insanların hayatlarına kast ettiğini belirterek, 'Her geçen gün İslam ile terör yan yana anılmaya başlandı. Uluslararası topluma İslam'ın bir terör dini olduğu algısı yerleştirildi ve bu yöndeki kurgu her geçen gün artmaya başladı. Avrupa'da yaşayan Müslümanlar ve İslam dünyası bundan fazlasıyla rahatsızlık duymaktadır. Artık herhangi bir terör eylemi sorgulanmadan, Müslümanlarla iliştirilir olmaya başladı ve bu durum normal karşılanmaya başlandı.' diye konuştu.
Yaşanan bu gelişmeler kapsamında, uluslararası koalisyonlar ve çeşitli devletler eliyle İslam coğrafyasında askeri operasyonların yapıldığının altını çizen Aksoy, şöyle konuştu:
'ABD'ye yönelik 11 Eylül terör eylemleri sonrasında Afganistan'a, DAEŞ'e karşı Suriye ve Irak'a yapılan müdahaleleri fırsat olarak gören devletlerin bölgelere yerleşmesi kolaylaştı. Teröre karşı Batı eliyle yapılan operasyonlar yeni sorunları beraberinde getirdi. Saddam Hüseyin'in sözde kimyasal silahlarını yok etmek için 2003'de Irak'a yapılan müdahale bugün Irak'ı işin inden çıkılmaz bir hale getirdiği gibi, DAEŞ gibi terör örgütlerinin doğmasına da neden oldu. Rusya'nın aynı nedenleri ileri sürerek Suriye'ye yerleşmesi, Esad yönetimine mevzi kazandırması, sivilleri vurması ve bunlara rağmen DAEŞ'in gücünden hiçbir şey kaybetmemesi aslında terörün bir paravan olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.'
Aksoy, terörle mücadelede yapılan askeri müdahalelerin sorunu çözmenin dışında daha da karmaşık hale getirdiğini belirterek, bunun en önemli nedeninin İslam dünyasının teröre karşı ortak hareket edememesi olduğunu dile getirdi.
Türkiye'deki İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi'nde, İslam ülkelerinin teröre karşı ortak hareket etme görüşünün ağırlık kazandığını anımsatan Aksoy, zirvenin sonuçları itibarıyla önümüzdeki dönemde yakından izleneceğini söyledi.
- 'İslam ordusu NATO'nun da elini kolaylaştıracak'
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 34 İslam ülkesinin teröre karşı koalisyon oluşturduğunu aktaran Aksoy, şöyle konuştu:
'İslam ülkelerinin terörle mücadele koalisyonu güçlerince teröre karşı yapılacak askeri müdahaleler, hem Müslümanları terörle anılmaktan uzaklaştıracak hem de coğrafyanın dinamikleri iyi bilindiği için terör örgütlerine karşı etkili müdahale etme imkanı oluşabilecektir. Bu koalisyon İslam coğrafyasındaki işbirliğini artırması adına önemli bir stratejik adım olacaktır. Bu askeri oluşumu diğer dinlere bir tehdit şeklinde algılamamak gerekir. Bugün dünyanın hiçbir yerinde Hristiyan veya Yahudi teröründen bahsedilmiyor. Bu dinlere yönelik bir algı çalışması da yürütülmüyor. İslam ülkeleri koalisyonu NATO'ya karşı oluşturulan bir yapılanma olarak algılanmamalı. Türkiye de bir NATO üyesidir. İslam koalisyonu, terörle mücadelede NATO'nun da elini kolaylaştıracaktır.'
- 'Tutarlı politikaların oluşturulması önemli'
Metin Aksoy, terörle mücadele koalisyonunun, önemli bir işlevi üstleneceğine dikkati çekerek şunları kaydetti:
'Bu koalisyonun en önemli adımı, stratejik olarak iyi planlanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır. Tutarlı politikaların oluşturulması ve bu nedenle kurumsal yapısının oturtulması önem arz etmektedir. Aksi halde başarılı olma şansı bir o kadar da azalacaktır. İslam coğrafyasında oluşacak iç mücadelelere veya ülke içerisindeki iç politikaya kurban edilmemelidir. Her ülke kendi ölçüsünde sahiplenir ve teröre karşı ortak adımlar atma platformuna dönüştürülürse başarılı sonuç elde edilmiş olur. Plansız, günü kurtarmaya yönelik atılan adımların uzun soluklu başarılı olma şansı yoktur.'