YTB İle Yee Arasında Türkiye Burslarına Yönelik Protokol İmzalandı
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, Türkiye Bursları’na başvuruların Mart ayında yapıldığını ifade ederek, "Biliyorsunuz Mart ayında maalesef Türkiye terör saldırılarıyla karşı karşıyaydı. Türkiye’mizin güzide kentleri Ankara ve İstanbul ciddi terör saldırıları altındaydı. Böyle bir dönemde Türkiye’ye yönelik ilginin azalmayıp artması Türkiye’nin cazibe merkezi olduğunu, Türkiye’nin dönüşümünün durdurulamayacağını net bir şekilde ortaya koyuyor" dedi.
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı (YTB) ile Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türkiye Bursları’na yönelik ortak çalışma alanlarında genel işbirliğini sağlamak amacıyla bir protokol imzaladı. İmzalanan protokolün Yunus Emre Türk Dili Burs Programı’na ilişkin uygulama esasına Türkiye Burslusu öğrencilere YEE yurt dışı merkezlerinde Türkçe hazırlık eğitimi, oryantasyon ve staj programlarını, Türkiye mezunlarıyla ilgili yapılacak faaliyetler ile Türkiye Bursları tanıtım çalışmalarını kapsadığı bildirildi.
YTB Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, yeni Türkiye’nin yeni kurumları olarak uzun yıllara dayanan bir açığı kapatmakla mükellef olduklarını vurgulayarak, "Gerek YEE olsun, gerek TİKA’mız, AFAD’ımız, YTB’miz, Kızılay’ımız bu anlamda gerçekten uzun yıllar ihmal edilen alanları doldurmaya çalışıyor. Kızılay’ı, AFAD’ı yeni Türkiye’nin bir anlamda insani yardım kuruluşları, insani kalkınma kuruluşları olarak tanımlayabiliriz. TİKA’yı, teknik yardım, teknik işbirliği olan bir kalkınma kurumu olarak görebiliriz. YEE’yi kültürel işbirliği, kültürel kalkınma, kültürel yardım bağlamında değerlendirebiliriz. YTB’yi de eğitim faaliyetleriyle, entelektüel faaliyetleriyle, uluslararası faaliyetleriyle bir entelektüel kalkınma olarak değerlendirebiliriz. Bu anlamda gerçekten uluslararası eşine az rastlanır bir işbirliği ve ortaklık var. İnşallah nazar değmez ve böyle devam eder, birçok faaliyetlere imza atarız" ifadelerini kullandı.
"BAŞVURULARIMIZ MART AYINDA TERÖR OLAYLARINDAN DOLAYI BAŞVURULAR AZALIR DİYE ENDİŞE ETMİŞTİK AMA AKSİNE ARTTI"
Protokol bağlamında neler yaptıklarını anlatan Bülbül, "Beş temel alanda bir işbirliğimiz söz konusu olacak. Biliyorsunuz YTB dünyanın her tarafında yoğun bir şekilde başvurular alıyor. Geçen yıl Suriye hariç 82 bin 500 başvuru almıştık. Bu yıl Suriye hariç 92 bin başvuru aldık. Suriye ile birlikte tahmin ediyorum 110 bin başvuru alacağız. Bu başvuru döneminin Mart ayında yapıldığını ve Mart ayında aldığımızın altını özellikle çizmek istiyorum. Biliyorsunuz Mart ayında maalesef Türkiye terör saldırılarıyla karşı karşıyaydı. Türkiye’mizin güzide kentleri Ankara ve İstanbul ciddi terör saldırıları altındaydı. Böyle bir dönemde Türkiye’ye yönelik ilginin azalmayıp artması Türkiye’nin cazibe merkezi olduğunu, Türkiye’nin dönüşümünün durdurulamayacağını net bir şekilde ortaya koyuyor. Biraz endişe ettik acaba başvurular düşer mi diye. Ama tam tersi başvurular çok daha büyük oranda arttı. Bu yoğun başvuruları bizim tek başımıza yönetebilmemiz mümkün değil. Bu konuda ilgili kurumlarımızla çok yakın işbirliği yapmamız gerekiyor. Türk Dili ve Edebiyatı, Türkoloji, Türkiyat gibi alanlarda da protokol çerçevesinde YEE ile çalışacağız. Adayların tespiti, yerleştirilmesi konusunda ortak çalışmalar gerçekleştireceğiz" şeklinde konuştu.
"YURT DIŞI ZİYARETLERİMİZDE YOĞUN BİR ŞEKİLDE TÜRKÇE İHTİYACI DİLE GETİRİLİYOR"
"Öğrencilere kazandınız dedikten sonra Türkiye’ye getiriyoruz ve her yıl 5 bin öğrenciye ilk etapta 1 yıl boyunca Türkçe öğretiyoruz" diyen Bülbül şöyle devam etti:
"Acaba bunu Türkiye’ye gelmeden YEE ile yerlerinde bir oryantasyon programı yapabilir miyiz diye değerlendirmiştik ve bunu geçen yıl uygulamaya koyduk. Dolayısıyla dünyanın pek çok YEE merkezlerinin olduğu yerlerde Türkiye’ye gelmeden öğrencilerimize oryantasyon programları veriyoruz. Galiba ikişer aylık temel Türkçe eğitim veriyoruz. Bunu da bir ileri noktaya götürebilir miyiz diye istişare ediyoruz. Çünkü YTB olarak yurt dışı ziyaretlerimizde çok yoğun bir şekilde Türkçe ihtiyacı dile getiriliyor. Biz Türkçe talebi konusunda destekler veriyoruz. Ama bunun doğru adresi YEE, dolayısıyla YEE ile acaba bu alanlarda bir işbirliği yapabilir miyiz diye de düşünüyoruz. Teklifimiz, birlikte çalışacağımız önerimiz şu; YEE’nin olmadığı yerlerde de YEE bir tür koordinasyon yaparak model geliştirebilir mi? Bunun belki alt yapı çalışmalarına TİKA destek verebilir. Eğitim konularında bizler destek verebiliriz."
Dünyanın her tarafında Türkçe’yi öğretebilen bir noktaya gelmiş olacaklarının altını çizen Bülbül şunları kaydetti:
"Türkçe gerçekten çok yoğun bir ilgi odağı olan bir dil. Bugün geldiğimiz noktada dünyanın her yerinden akın akın Türkiye’ye ve Türkçe’ye gelmek istiyorlar. Yine oryantasyon ve staj programları, Türkiye Bursları’nın yurt dışında tanıtım çalışmaları, şu an bizim on binlerce mezunumuz var. Bu mezunlarla yakından ilgilenme bağlamında YEE ile neler yapabiliriz. protokolün temel çerçevesini oluşturuyor."
"ÖNCEDEN DEVLET VE KURUMLARI AYNI DİLİ KONUŞMUYORDU"
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ise şunları söyledi:
"Ben 80’li, 90’lı, hatta 2000’li yılları yaşamış bir insan olarak, bu ülkede çalışmış bir insan olarak daha önceden Türkiye’de devletin kurumları ve devlet aynı dili konuşmuyordu. Kurumlar arasında irtibatsızlık vardı. Bazen bir kurumun yaptığını başka bir kurum farklı şekillerde yorumlayabiliyordu. Onun için bizler yurt dışına gittiğimizde en çok imrendiğimiz konu devletin aynı dili konuşması oluyordu. Yani üniversitesi ile kamu kurumları ile hatta sivil toplumu ile milletin verdiği görevleri devlet kurumları paralel bir şekilde eşgüdüm içerisinde yürütürdü. Onun için de uluslararası ilişkilerde büyük bir başarı elde ediyorlardı."
"YENİ TÜRKİYE’NİN GENÇ KURUMLARININ ORTAK BİR TAASSUBU VAR, O DA TÜRKİYE TAASSUBU"
"Bizim ne yazık ki geçmişimizde bu tür zaaflar olduğu için o boşluklardan başka güçler, uluslararası güçler, yurt içindeki başka güçler devreye girer ve kurumlar arasındaki irtibatsızlığı fırsat bilerek genellikle Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasında aksaklıklar meydana gelirdi" diyen Ateş, sözlerini şöyle sürürdü:
"Yeni Türkiye’de farklı bir görünüm var. Şimdi artık yeni Türkiye’nin bu özellikle genç kurumları YEE, YTB, TİKA üçü de yurt dışında Türkiye’yi temsil eden kurumlar ve farklı görev alanları var. Bu görev alanlarında bir taassup içerisinde olmadıklarının da bir göstergesi bu anlaşma. Çünkü kurumsal taassup ülke içerisindeki temel irtibatsızlık ve aynı dili konuşamamanın yanı sıra bir de kurumsal taassubiyet vardı kurumlarımız içerisinde. Yani bir iş yapılacaksa illa o kurumun adı olsun ya da o bakanlığın adı olsun şeklinde bir yaklaşım söz konusuydu. Ama şimdi artık bunlar değişti, özellikle bu genç kurumlar bunu daha yoğun bir şekilde işbirlikleriyle ortaya koyuyorlar. Bu işbirlikleri aslında bir tek taassubu gösteriyor, o da Türkiye taassubu. Yani Türkiye’nin hassasiyetleri neyse bizim uluslararası arenada söyleyeceğimiz sözümüz var, bir mesajımız var. Bu mesajı yurt dışına, uluslararası arenaya taşırken kurumlar arasında aynı dili konuşma, eşgüdüm ve birlikte iş yapma alışkanlığının bir göstergesi bu anlaşma. Böyle bir anlaşma aşamasına geldiğimiz için ben çok seviniyorum."
Kaynak: İHA
YTB Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, yeni Türkiye’nin yeni kurumları olarak uzun yıllara dayanan bir açığı kapatmakla mükellef olduklarını vurgulayarak, "Gerek YEE olsun, gerek TİKA’mız, AFAD’ımız, YTB’miz, Kızılay’ımız bu anlamda gerçekten uzun yıllar ihmal edilen alanları doldurmaya çalışıyor. Kızılay’ı, AFAD’ı yeni Türkiye’nin bir anlamda insani yardım kuruluşları, insani kalkınma kuruluşları olarak tanımlayabiliriz. TİKA’yı, teknik yardım, teknik işbirliği olan bir kalkınma kurumu olarak görebiliriz. YEE’yi kültürel işbirliği, kültürel kalkınma, kültürel yardım bağlamında değerlendirebiliriz. YTB’yi de eğitim faaliyetleriyle, entelektüel faaliyetleriyle, uluslararası faaliyetleriyle bir entelektüel kalkınma olarak değerlendirebiliriz. Bu anlamda gerçekten uluslararası eşine az rastlanır bir işbirliği ve ortaklık var. İnşallah nazar değmez ve böyle devam eder, birçok faaliyetlere imza atarız" ifadelerini kullandı.
"BAŞVURULARIMIZ MART AYINDA TERÖR OLAYLARINDAN DOLAYI BAŞVURULAR AZALIR DİYE ENDİŞE ETMİŞTİK AMA AKSİNE ARTTI"
Protokol bağlamında neler yaptıklarını anlatan Bülbül, "Beş temel alanda bir işbirliğimiz söz konusu olacak. Biliyorsunuz YTB dünyanın her tarafında yoğun bir şekilde başvurular alıyor. Geçen yıl Suriye hariç 82 bin 500 başvuru almıştık. Bu yıl Suriye hariç 92 bin başvuru aldık. Suriye ile birlikte tahmin ediyorum 110 bin başvuru alacağız. Bu başvuru döneminin Mart ayında yapıldığını ve Mart ayında aldığımızın altını özellikle çizmek istiyorum. Biliyorsunuz Mart ayında maalesef Türkiye terör saldırılarıyla karşı karşıyaydı. Türkiye’mizin güzide kentleri Ankara ve İstanbul ciddi terör saldırıları altındaydı. Böyle bir dönemde Türkiye’ye yönelik ilginin azalmayıp artması Türkiye’nin cazibe merkezi olduğunu, Türkiye’nin dönüşümünün durdurulamayacağını net bir şekilde ortaya koyuyor. Biraz endişe ettik acaba başvurular düşer mi diye. Ama tam tersi başvurular çok daha büyük oranda arttı. Bu yoğun başvuruları bizim tek başımıza yönetebilmemiz mümkün değil. Bu konuda ilgili kurumlarımızla çok yakın işbirliği yapmamız gerekiyor. Türk Dili ve Edebiyatı, Türkoloji, Türkiyat gibi alanlarda da protokol çerçevesinde YEE ile çalışacağız. Adayların tespiti, yerleştirilmesi konusunda ortak çalışmalar gerçekleştireceğiz" şeklinde konuştu.
"YURT DIŞI ZİYARETLERİMİZDE YOĞUN BİR ŞEKİLDE TÜRKÇE İHTİYACI DİLE GETİRİLİYOR"
"Öğrencilere kazandınız dedikten sonra Türkiye’ye getiriyoruz ve her yıl 5 bin öğrenciye ilk etapta 1 yıl boyunca Türkçe öğretiyoruz" diyen Bülbül şöyle devam etti:
"Acaba bunu Türkiye’ye gelmeden YEE ile yerlerinde bir oryantasyon programı yapabilir miyiz diye değerlendirmiştik ve bunu geçen yıl uygulamaya koyduk. Dolayısıyla dünyanın pek çok YEE merkezlerinin olduğu yerlerde Türkiye’ye gelmeden öğrencilerimize oryantasyon programları veriyoruz. Galiba ikişer aylık temel Türkçe eğitim veriyoruz. Bunu da bir ileri noktaya götürebilir miyiz diye istişare ediyoruz. Çünkü YTB olarak yurt dışı ziyaretlerimizde çok yoğun bir şekilde Türkçe ihtiyacı dile getiriliyor. Biz Türkçe talebi konusunda destekler veriyoruz. Ama bunun doğru adresi YEE, dolayısıyla YEE ile acaba bu alanlarda bir işbirliği yapabilir miyiz diye de düşünüyoruz. Teklifimiz, birlikte çalışacağımız önerimiz şu; YEE’nin olmadığı yerlerde de YEE bir tür koordinasyon yaparak model geliştirebilir mi? Bunun belki alt yapı çalışmalarına TİKA destek verebilir. Eğitim konularında bizler destek verebiliriz."
Dünyanın her tarafında Türkçe’yi öğretebilen bir noktaya gelmiş olacaklarının altını çizen Bülbül şunları kaydetti:
"Türkçe gerçekten çok yoğun bir ilgi odağı olan bir dil. Bugün geldiğimiz noktada dünyanın her yerinden akın akın Türkiye’ye ve Türkçe’ye gelmek istiyorlar. Yine oryantasyon ve staj programları, Türkiye Bursları’nın yurt dışında tanıtım çalışmaları, şu an bizim on binlerce mezunumuz var. Bu mezunlarla yakından ilgilenme bağlamında YEE ile neler yapabiliriz. protokolün temel çerçevesini oluşturuyor."
"ÖNCEDEN DEVLET VE KURUMLARI AYNI DİLİ KONUŞMUYORDU"
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ise şunları söyledi:
"Ben 80’li, 90’lı, hatta 2000’li yılları yaşamış bir insan olarak, bu ülkede çalışmış bir insan olarak daha önceden Türkiye’de devletin kurumları ve devlet aynı dili konuşmuyordu. Kurumlar arasında irtibatsızlık vardı. Bazen bir kurumun yaptığını başka bir kurum farklı şekillerde yorumlayabiliyordu. Onun için bizler yurt dışına gittiğimizde en çok imrendiğimiz konu devletin aynı dili konuşması oluyordu. Yani üniversitesi ile kamu kurumları ile hatta sivil toplumu ile milletin verdiği görevleri devlet kurumları paralel bir şekilde eşgüdüm içerisinde yürütürdü. Onun için de uluslararası ilişkilerde büyük bir başarı elde ediyorlardı."
"YENİ TÜRKİYE’NİN GENÇ KURUMLARININ ORTAK BİR TAASSUBU VAR, O DA TÜRKİYE TAASSUBU"
"Bizim ne yazık ki geçmişimizde bu tür zaaflar olduğu için o boşluklardan başka güçler, uluslararası güçler, yurt içindeki başka güçler devreye girer ve kurumlar arasındaki irtibatsızlığı fırsat bilerek genellikle Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasında aksaklıklar meydana gelirdi" diyen Ateş, sözlerini şöyle sürürdü:
"Yeni Türkiye’de farklı bir görünüm var. Şimdi artık yeni Türkiye’nin bu özellikle genç kurumları YEE, YTB, TİKA üçü de yurt dışında Türkiye’yi temsil eden kurumlar ve farklı görev alanları var. Bu görev alanlarında bir taassup içerisinde olmadıklarının da bir göstergesi bu anlaşma. Çünkü kurumsal taassup ülke içerisindeki temel irtibatsızlık ve aynı dili konuşamamanın yanı sıra bir de kurumsal taassubiyet vardı kurumlarımız içerisinde. Yani bir iş yapılacaksa illa o kurumun adı olsun ya da o bakanlığın adı olsun şeklinde bir yaklaşım söz konusuydu. Ama şimdi artık bunlar değişti, özellikle bu genç kurumlar bunu daha yoğun bir şekilde işbirlikleriyle ortaya koyuyorlar. Bu işbirlikleri aslında bir tek taassubu gösteriyor, o da Türkiye taassubu. Yani Türkiye’nin hassasiyetleri neyse bizim uluslararası arenada söyleyeceğimiz sözümüz var, bir mesajımız var. Bu mesajı yurt dışına, uluslararası arenaya taşırken kurumlar arasında aynı dili konuşma, eşgüdüm ve birlikte iş yapma alışkanlığının bir göstergesi bu anlaşma. Böyle bir anlaşma aşamasına geldiğimiz için ben çok seviniyorum."