'Kanlı Görüntüler Terörün Oksijenidir'

Akademisyenler, terör saldırılarının ardından getirilen yayın yasaklarının 'toplumsal sağılık açısından' önemli olduğunu vurguladı Amerika'daki 11 Eylül ve Paris saldırılarının ardından yayın yasağı getirildiğini hatırlatan akademisyenler, toplumda panik, infial yaratmamak ve bilgi kirliliğini önlemek amacıyla demokratik ülkelerde bu tür uygulamalara gidildiğini aktardı İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Özgen: 'Bomba haberini manşete çekmek bunu baş sayfada yayımlamak aslında muhalefet falan değil tamamen toplumsal düzenin içene konmuş bir dinamittir. Bu yaklaşım bombanın etkisini suya atılın bir taş gibi halka halka topluma yayma girişimidir. Bunun habercilikle falan alakası yoktur' ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bağcı: 'Medyaya getirilen yayın yasağı gereği ceset ve kan görüntülerinin verilmemesi doğru bir hareket. 11 Eylül saldırısında ABD de bunu yaptı. Bütün demokratik ülkelerde terör olayları meydana geldiğinde hayatını kaybedenlerin görüntüleri basında yer almaz. Bu toplumsal sağlık açısından düşünülen bir yaklaşımdır'

SEMRA ORKAN - Demokratik ülkelerin tümünde terör saldırılarının ardından getirilen yayın yasaklarının, bilgi kirliliği ve kaosu önlemek amacıyla yapıldığı belirtildi.

Akademisyenler, Amerika'daki 11 Eylül ve Paris saldırılarının ardından yayın yasağı getirildiğini anımsatarak, toplumda panik ve infial yaratmamak amacıyla terör olaylarının ardından bu şekilde yasaklarının olduğuna dikkati çekti.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Özgen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, basında kanlı görüntüler verildiğinde İngiltere Eski Başbakanlarından Margaret Thatcher'in 'Medyada yapılan bu haberler aslında yasa dışı örgütlerin ve terörün oksijenidir' sözünü hatırladığını söyledi.

Prof. Dr. Özgen, kanlı görüntülerin bombanın etkisini toplum üzerinde daha da artırdığını dile getirerek, 'Bunu yapmamak gerekiyor. Bu tür haberler toplumda terörün varmak istediği hedeflere ulaşmasını daha da kolaylaştırıyor. Çünkü toplum sindirilmek isteniyor. Toplumda panik, şaşkınlık ve infial yaratmak suretiyle toplumsal yaşam olumsuz etkilenmeye çalışılıyor. Dolayısıyla terör bu sayede hedefine daha kolay ulaşabiliyor. Teröre hizmet etmemek adına bu tür haberlerin yayımlanması ve medyada yer alması hem etik hem insani anlamda hem de yasal olarak uygun değil' diye konuştu.

- Medyanın halkı infiale sürüklememek için gayret göstermesi gerekir'

Gelişmiş ülkelerde sağduyulu yaklaşımın medya kuruluşlarının öz denetimi sayesinde gerçekleştiğini aktaran Özgen, 'Etik, konusunda bir yaptırım yok ama insanların vicdanı ile ilgili toplumsal hayatın vicdanı yaptırımı ile ilgili bir konudur. Dolayısıyla bu haberi yapan kişi aynı olayın kendisine yönelik olduğunu düşünerek haber yapması lazım. Bir anlamda başkasının yerine koymak gerekiyor ki bu ahlakın en temel unsurudur' şeklinde konuştu.

Terör olaylarının ardından haber yapan kurumların halkı infiale sürüklememek için azami gayret göstermesi gerektiğinin altını çizen Özgen, 'Hatta sosyal medyada öyle paylaşımlar yapılıyor ki arabanın plakası dahi veriliyor. Halbuki böyle haberlerin aslı astarı yok. Hedef göstermeye gerek yok. Zaten terörün amacı normal vatandaşı terörize etmek, bastırmak ve paniğe sevk ettirmektir. insanları ve toplumu normal hayatın akışına aykırı işler yapmaya yönlendirmektir. Dolayısıyla böyle haberler terörün amacına hizmet ederler' değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Özgen, medyanın öz denetim yapmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayarak, 'Eğer medyadaki sorumlular terör olayında hayatını kaybeden birinin yakının yerine kendini koyabiliyorsa o zaman kanlı görüntüleri yapamaz. Burada insanın kendi vicdanıyla baş başa kalma mevzusu vardır' dedi.

Yayın yasağına tepki koyulmasına anlam veremediğine dikkati çeken Özgen, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bu yaklaşım, her türlü haberin yönetime karşı muhalefeti yükseltmeye yönelik bir tavırdır. Her kötü olayın, yönetimi eleştirmek için bir fırsat gibi algılanmasının neticesinde ortaya çıkıyor. Bomba haberini manşete çekmek bunu baş sayfada yayımlamak aslında muhalefet falan değil tamamen toplumsal düzenin içene konmuş bir dinamittir. Bu yaklaşım bombanın etkisini suya atılan bir taş gibi halka halka topluma yayma girişimidir. Bunun habercilikle falan alakası yoktur. Çünkü medyanın asıl amacı topluma ve insana hizmet etmektir. Bunu kötü niyetle kullanırsan bu hizmet amacına ulaşmamış demektir. Bu tür haberleri fırsat bilip yönetimi eleştirmek çok anlam ifade etmiyor. Skor belli olduktan sonra maç eleştirisi kolaydır. Aslolan sen o noktaya gelinceye kadar neler yaptın medya olarak ona bakmak lazım. Asıl mesele bomba patlamadan önce medya üzerine düşün görevi yapıyor mu? Önce kendine aynada bakması lazım.'

Prof. Dr. Özgen hayatını kaybedenler için çok üzgün olduğunu ifade ederek, terörden kimin nerede zarar göreceğinin belli olmadığını, bunun için terör hareketlerinin külliyen dışlanması gerektiğini söyledi.

-'Kanlı görüntülerin gösterilmemesi yerinde bir karardır'

ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise medyaya getirilen yayın yasağı gereği ceset ve kan görüntülerinin verilmemesinin doğru bir hareket olduğunu belirterek, 11 Eylül saldırısında ABD'nin bunu yaptığını hatırlattı.

Bağcı, bütün demokratik ülkelerde terör olayları meydana geldiğinde hayatını kaybedenlerin görüntülerinin basında yer almadığını vurgulayan Bağcı, 'Bu toplumsal sağlık açısından düşünülen bir yaklaşımdır. Bu yayın yasağı değildir. Yayın yasağı konu üzerine konuşmamaktır. Kanlı görüntülerin gösterilmemesi yerinde bir karardır. Onda bir sorun yok. Zaten üzerine konuşulmuyor da değil, hükümet yetkilileri de çıktı konuştu. Norveç'te adamın biri gencecik çocukları öldürdü, orada öldürülen çocuklarla ilgili basında tek bir kare fotoğraf yayımlanmadı. Eğer bu tür fotoğraflar gösterilirse toplum infiale sürüklenir. Ayakların, kolların bir tarafa uçtuğunu görmek hoş bir şey değil, kimseye de bir faydası yok' diye konuştu.

Prof. Dr. Bağcı, Türkiye'de basın özgürlüğünün tanımlamasının çok geniş olduğunu ve herkesin istediği yerden çektiğini vurgulayarak, toplumu infiale getirecek görüntü ve yayınlardan kaçınılmasının demokratik ülkelerde normal bir uygulama olduğunu söyledi.

Kanlı görüntülerin gösterilmesinin toplumun ruh sağlığını bozulabileceğine dikkati çeken Bağcı, hükümetlerin görevlerinden birinin de toplumun ruh sağlığını korumak olduğunu belirtti.

- 'Medyada etik kavramının oluşması için çaba gösterilmeli'

Prof. Dr. İrfan Erdoğan da gazetecilikte etik anlayışının ülkenin tarihi ve kültürel özelliklerine göre şekil aldığını belirterek, ayrıca meslek içinde de oluşun ve gelişen bir kültür olduğunu söyledi.

Erdoğan, medyaya getirilen yasakla aslında dikkat çekilen unsurun toplumu galeyana getirmemek olduğunu ifade ederek, böyle kanlı görüntüleri Avrupa'da görmenin mümkün olmadığını dile getirdi.

Bazı gazetelerin sosyal sorumluluk anlamında pek hassasiyet göstermediğini aktaran Erdoğan, her topumun kendi medyasında etik kavramının oluşması ve gelişmesi için bir çaba içinde olması gerektiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA