CHP Genel Başkan Yardımcısı Böke Açıklaması
'Belirsizlik ve risk arttığında ekonomiye olan güven azalır ve yatırımlar da azalır. Türkiye'de olan tam da budur' '2014 yılında 20 milyar dolarlık net portföy girişinin 2015 yılında 15 milyar dolarlık portföy çıkışına dönmüş olması, yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güvenindeki azalışın en somut göstergesidir'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, 'Belirsizlik ve risk arttığında ekonomiye olan güven azalır ve yatırımlar da azalır. Türkiye'de olan tam da budur' değerlendirmesinde bulundu.
Böke, yapığı yazılı açıklamada, 2016 yılı ocak ayı ihracat ve 2016 yılı şubat ayı güven endeksine ilişkin görüşlerini paylaştı.
Türkiye'de özel sektör yatırımlarının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranının 1998'de yüzde 19,6, 2008'de küresel kriz öncesinde ve sonrasında ise maksimum yüzde 22,9 olduğunu belirten Böke, 2011'den itibaren sürekli azalan oranın 2015'in üçüncü çeyreğinde yüzde 18,6'ya kadar gerilediğine dikkati çekti.
Yatırımların payının azaldığı bir dönemde üretimin ve dolayısıyla ihracatın olumsuz seyretmesinin hiç şaşırtıcı olmadığını vurgulayan Böke, şu ifadeleri kullandı:
'Sanayi üretimine bakıldığında 2013-2014 yıllarında düşük seyreden (yüzde 3,5) sanayi büyüme oranı 2015'te yüzde 3 olarak gerçekleşmiştir. İhracat ise 2015 yılında 2014'e göre yüzde 8,7 azalarak 143,9 milyar dolara düşmüştür. 2016'nin ilk ayında ise bu gerileme devam etmiştir ve ocak ayında 2015 Aralık ayına göre yüzde 22 gerileyen ihracat 9,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2011'den itibaren üretimin içinde özel sektör yatırımlarının düşüşünün bir izdüşümü de ihracatın 2011'den beri ilk defa aylık bazda 10 milyar doların altına düşmüş olmasıdır. Rusya ile ilişkilerin geldiği nokta ve Türkiye'nin hatalı Suriye politikasında ısrarı ülkemizin savaşın taraflarından biri olduğu algısı yaratması nedeniyle ihracat rakamları maalesef bu yıl içinde daha fazla düşmesine neden olabilir.'
Böke, ihracatın yavaşlamasının yanında içeriğinin de değişmesinin alarm verici olduğunu savunarak, 'Yüksek teknolojili ihracatın toplam ihracat içerisindeki payının AKP iktidarı döneminde 2,5 puan düşerek 2015 yılında yüzde yüzde 3,7'ye gerilediği görülmektedir. Yatırım yapılmazsa sürdürülebilir üretim canlılığı mümkün olmaz, yatırım yapılmazsa çağın bilgi içerikli üretimi gerçekleşmez ve ihracat artmaz' değerlendirmesinde bulundu.
- 'Yatırımlar ucuz emek gücüne dayanan sektörlerde'
Böke, Türkiye'de yatırımın önündeki engelin yüksek faizler olmadığının çok açık olarak görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:
' 2014 yılında 20 milyar dolarlık net portföy girişinin 2015 yılında 15 milyar dolarlık portföy çıkışına dönmüş olması, yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güvenindeki azalışın en somut göstergesidir. Bir yılda kaybedilen bu 35 milyar dolarlık finansmanın yerini telafi eden finansman kaynağı Merkez Bankasının uluslararası rezervleri ve belirsiz net hata noksan kalemi olmuştur. Doğrudan yabancı yatırımlardaki değişimin katkısı, bu iki kalemden daha düşük kalmıştır. Üstelik 2015 yılında ülkemize giren doğrudan yabancı yatırımların gıda, içecek, tütün, tekstil ve giyim imalatı gibi düşük teknolojili sektörlere ve kok kömürü ve rafine edilmiş petrol imalatı gibi orta-düşük teknolojili sektörlere yapılan yatırımlardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. AKP'nin Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü ucuz emek üzerinden tanımlayan anlayışında yapılan yatırımlar da ucuz emek gücüne dayanan sektörlerde olmaya devam ediyor.'
- 'Güven endeksleri şubatta da düştü'
Yurt içi ve yurt dışı yatırımları belirleyen ana faktörün ekonomiye olan güven duygusu olduğunu altını çizen Böke, en son açıklanan verilere göre kasım ayından beri düşen Tüketici Güven, Reel Kesim Güven, İnşaat, Hizmet ve Perakende Ticaret Güven endekslerinin şubat ayında da azalmaya devam ettiğine dikkati çekti.
Böke, söz konusu endekslerin bileşiminden oluşan Ekonomik Güven Endeksini ise bir önceki aya göre yüzde 15, bir önceki yılın şubat ayına göre ise yüzde 24 azaldığını anımsatarak, 'Belirsizlik ve risk arttığında ekonomiye olan güven azalır ve yatırımlar da azalır. Türkiye'de olan tam da budur' ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Böke, iktisadi güveni sağlamanın temel yolunun kurumsal kalitenin arttırılması ve şeffaf, hesap verebilir, hukukun üstünlüğünü önceleyen, rekabetçi bir ekonomik yapının oluşturulmasından geçtiğini belirtti.
Kaynak: AA
Böke, yapığı yazılı açıklamada, 2016 yılı ocak ayı ihracat ve 2016 yılı şubat ayı güven endeksine ilişkin görüşlerini paylaştı.
Türkiye'de özel sektör yatırımlarının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranının 1998'de yüzde 19,6, 2008'de küresel kriz öncesinde ve sonrasında ise maksimum yüzde 22,9 olduğunu belirten Böke, 2011'den itibaren sürekli azalan oranın 2015'in üçüncü çeyreğinde yüzde 18,6'ya kadar gerilediğine dikkati çekti.
Yatırımların payının azaldığı bir dönemde üretimin ve dolayısıyla ihracatın olumsuz seyretmesinin hiç şaşırtıcı olmadığını vurgulayan Böke, şu ifadeleri kullandı:
'Sanayi üretimine bakıldığında 2013-2014 yıllarında düşük seyreden (yüzde 3,5) sanayi büyüme oranı 2015'te yüzde 3 olarak gerçekleşmiştir. İhracat ise 2015 yılında 2014'e göre yüzde 8,7 azalarak 143,9 milyar dolara düşmüştür. 2016'nin ilk ayında ise bu gerileme devam etmiştir ve ocak ayında 2015 Aralık ayına göre yüzde 22 gerileyen ihracat 9,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2011'den itibaren üretimin içinde özel sektör yatırımlarının düşüşünün bir izdüşümü de ihracatın 2011'den beri ilk defa aylık bazda 10 milyar doların altına düşmüş olmasıdır. Rusya ile ilişkilerin geldiği nokta ve Türkiye'nin hatalı Suriye politikasında ısrarı ülkemizin savaşın taraflarından biri olduğu algısı yaratması nedeniyle ihracat rakamları maalesef bu yıl içinde daha fazla düşmesine neden olabilir.'
Böke, ihracatın yavaşlamasının yanında içeriğinin de değişmesinin alarm verici olduğunu savunarak, 'Yüksek teknolojili ihracatın toplam ihracat içerisindeki payının AKP iktidarı döneminde 2,5 puan düşerek 2015 yılında yüzde yüzde 3,7'ye gerilediği görülmektedir. Yatırım yapılmazsa sürdürülebilir üretim canlılığı mümkün olmaz, yatırım yapılmazsa çağın bilgi içerikli üretimi gerçekleşmez ve ihracat artmaz' değerlendirmesinde bulundu.
- 'Yatırımlar ucuz emek gücüne dayanan sektörlerde'
Böke, Türkiye'de yatırımın önündeki engelin yüksek faizler olmadığının çok açık olarak görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:
' 2014 yılında 20 milyar dolarlık net portföy girişinin 2015 yılında 15 milyar dolarlık portföy çıkışına dönmüş olması, yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güvenindeki azalışın en somut göstergesidir. Bir yılda kaybedilen bu 35 milyar dolarlık finansmanın yerini telafi eden finansman kaynağı Merkez Bankasının uluslararası rezervleri ve belirsiz net hata noksan kalemi olmuştur. Doğrudan yabancı yatırımlardaki değişimin katkısı, bu iki kalemden daha düşük kalmıştır. Üstelik 2015 yılında ülkemize giren doğrudan yabancı yatırımların gıda, içecek, tütün, tekstil ve giyim imalatı gibi düşük teknolojili sektörlere ve kok kömürü ve rafine edilmiş petrol imalatı gibi orta-düşük teknolojili sektörlere yapılan yatırımlardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. AKP'nin Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü ucuz emek üzerinden tanımlayan anlayışında yapılan yatırımlar da ucuz emek gücüne dayanan sektörlerde olmaya devam ediyor.'
- 'Güven endeksleri şubatta da düştü'
Yurt içi ve yurt dışı yatırımları belirleyen ana faktörün ekonomiye olan güven duygusu olduğunu altını çizen Böke, en son açıklanan verilere göre kasım ayından beri düşen Tüketici Güven, Reel Kesim Güven, İnşaat, Hizmet ve Perakende Ticaret Güven endekslerinin şubat ayında da azalmaya devam ettiğine dikkati çekti.
Böke, söz konusu endekslerin bileşiminden oluşan Ekonomik Güven Endeksini ise bir önceki aya göre yüzde 15, bir önceki yılın şubat ayına göre ise yüzde 24 azaldığını anımsatarak, 'Belirsizlik ve risk arttığında ekonomiye olan güven azalır ve yatırımlar da azalır. Türkiye'de olan tam da budur' ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Böke, iktisadi güveni sağlamanın temel yolunun kurumsal kalitenin arttırılması ve şeffaf, hesap verebilir, hukukun üstünlüğünü önceleyen, rekabetçi bir ekonomik yapının oluşturulmasından geçtiğini belirtti.