'Benim İçin 28 Şubat Süreci 1991'De Başladı'
Şaban Temuge Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Yıldız: 'Üniversiteye girmemle benim açımdan çok farklı psikolojik baskılar başladı. 28 Şubat sürecinden 67 yıl önce olmasına rağmen psikolojik baskılarla dolu bir yere geldim. O dönem Hacettepe Üniversitesindeki bölümümde başörtülü öğrenci sayısı azdı. Bu da bizim baskı altında olmamıza yol açıyordu' '6 ay gibi kısa bir süre içinde öğretmenlikten, dolayısıyla memuriyetten atıldım. Memuriyette başörtüsü takmanın ya da kılık kıyafete uymamanın cezası atılmayı gerektirmiyor, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı gelmem gibi bir gerekçe uydurarak memuriyet hayatıma son verdiler'
ONUR ERDİK - VEDAT SARI - Yalova'da Şaban Temuge Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde müdür yardımcısı olarak görev yapan Şule Yıldız, başörtüsü nedeniyle 1991 yılında üniversiteye girmesinin ardından başlayan baskıların 28 Şubat sürecinde devam ettiğini ve o dönem öğretmenlikten atıldığını söyledi.
Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat'ın 1997 yılında başlayan bir süreç olmadığını, bu tarihten önce de başörtüsü nedeniyle pek çok insanın mağdur edildiğini belirtti.
Ankara Merkez İmam Hatip Lisesinde 4 yıllık eğitiminin ardından 1991'de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü kazandığını anlatan Yıldız, şöyle devam etti:
'Üniversiteye girmemle benim açımdan çok farklı psikolojik baskılar başladı. 28 Şubat sürecinden 6-7 yıl önce olmasına rağmen psikolojik baskılarla dolu bir yere geldim. O dönem Hacettepe Üniversitesindeki bölümümde başörtülü öğrenci sayısı azdı. Bu da bizim baskı altında olmamıza yol açıyordu. Daha birinci sınıftayken 4 kız arkadaş, dekanın onayıyla odasına çağrıldık. Olayın ikna boyutu olduğunu bilmiyorduk. Sonradan biz genç kızlara baskı oluşturulmak için olduğunu anlayabildik. O süreçte bize yoğun baskı kurdular. Okulların kılık kıyafet yönetmeliği bulunduğu ve buna uymak zorunda olduğumuz söylendi. Başörtümüzün başımızda olmaması gerektiği iletildi. Bu şekilde derse giremeyeceğimiz ve hatta kampüste bile dolaşamayacağımız söylendi.'
- 'Başörtüme sarıldı, çekti ve başörtümü parçaladı'
Yıldız, üniversitedeki zor günlerinde asla başörtüsünden vazgeçmediğini, ailesinin de bu konuda kendisine destek verdiğine değinen Yıldız, şunları belirtti:
'Üniversitede okumak, topluma faydalı bir insan olmak değil, sanki farklı bir ideolojiyi zorla benimsetmeye çalışan teröristmişiz gibi davranılması bizi aşırı rahatsız ediyordu. Okul dışındaki hayatımızda da baskılar vardı. Hatta bir gün arkadaşlarımla dışarı çıktığımda karşımızdan gelen sivil bir bayan direkt hakaret etti. Gözümüzün içine bakarak, 'Sizin yüzünüzden bu ülke bu hale geldi. Genç olmanıza rağmen bu gerici kıyafeti nasıl taşırsınız?' diyerek başörtüme sarıldı, çekti ve başörtümü parçaladı. Derin bir yara olarak hafızamda yer alıyor.'
Şule Yıldız, zor bir dönemde üniversite eğitimini tamamladığını ve Ankara Yenimahalle Ticaret Meslek Lisesine öğretmen olarak atandığını söyledi.
Okulda tarih öğretmeni olarak çalışırken 1999'da kendisine uyarı ve maaşından kesinti cezası verildiğini aktaran Yıldız, şunları ifade etti:
'Benim için özel olarak ilköğretim müfettişi görevlendirildi. Bu müfettiş, neden kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığımı sordu. Ben de gerekçe olarak inancımdan dolayı kılık kıyafetimden vazgeçemeyeceğimi, eğitim öğretime, öğrencilerimle ilişkime herhangi bir olumsuz tarafının olmadığını söyledim. Prosedür devam etti ve 6 ay gibi kısa bir süre içinde öğretmenlikten, dolayısıyla memuriyetten atıldım. Memuriyette başörtüsü takmanın ya da kılık kıyafete uymamanın cezası atılmayı gerektirmiyor, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı gelmem gibi bir gerekçe uydurarak memuriyet hayatıma son verdiler.'
- 'Hükümetimize minnettarım'
Psikolojik bakımdan yıprandığı 28 Şubat sürecinde kendisine yönelik baskıların meslekten atılmasıyla zirveye çıktığına işaret eden Yıldız, işine geri dönebilmek için büyük mücadeleler verdiğini anlattı.
Son dönemde kendisi gibi mağdur memurlara mesleğe dönüş hakkı verilmesiyle geçen yıl eylül ayında öğretmenliğe yeniden başladığını dile getiren Yıldız, 'Kılık kıyafet yönetmeliğinin tamamen insani hale getirilmesiyle biz de eğitim öğretim hayatımıza daha rahat bir şekilde devam etmeye, kendimizi daha rahat bir şekilde ifade etmeye başladık. Günümüzde eski şartlar kesinlikle yok. Kendimi çok daha rahat hissediyorum. İstediğim kıyafet ve görüntüyle öğrencilerimle, öğretmen arkadaşlarımızın karşısındayım. Bu ortamı gerçek anlamda bize sağlayan hükümetimize minnettarım' diye konuştu.
Kaynak: AA
Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat'ın 1997 yılında başlayan bir süreç olmadığını, bu tarihten önce de başörtüsü nedeniyle pek çok insanın mağdur edildiğini belirtti.
Ankara Merkez İmam Hatip Lisesinde 4 yıllık eğitiminin ardından 1991'de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü kazandığını anlatan Yıldız, şöyle devam etti:
'Üniversiteye girmemle benim açımdan çok farklı psikolojik baskılar başladı. 28 Şubat sürecinden 6-7 yıl önce olmasına rağmen psikolojik baskılarla dolu bir yere geldim. O dönem Hacettepe Üniversitesindeki bölümümde başörtülü öğrenci sayısı azdı. Bu da bizim baskı altında olmamıza yol açıyordu. Daha birinci sınıftayken 4 kız arkadaş, dekanın onayıyla odasına çağrıldık. Olayın ikna boyutu olduğunu bilmiyorduk. Sonradan biz genç kızlara baskı oluşturulmak için olduğunu anlayabildik. O süreçte bize yoğun baskı kurdular. Okulların kılık kıyafet yönetmeliği bulunduğu ve buna uymak zorunda olduğumuz söylendi. Başörtümüzün başımızda olmaması gerektiği iletildi. Bu şekilde derse giremeyeceğimiz ve hatta kampüste bile dolaşamayacağımız söylendi.'
- 'Başörtüme sarıldı, çekti ve başörtümü parçaladı'
Yıldız, üniversitedeki zor günlerinde asla başörtüsünden vazgeçmediğini, ailesinin de bu konuda kendisine destek verdiğine değinen Yıldız, şunları belirtti:
'Üniversitede okumak, topluma faydalı bir insan olmak değil, sanki farklı bir ideolojiyi zorla benimsetmeye çalışan teröristmişiz gibi davranılması bizi aşırı rahatsız ediyordu. Okul dışındaki hayatımızda da baskılar vardı. Hatta bir gün arkadaşlarımla dışarı çıktığımda karşımızdan gelen sivil bir bayan direkt hakaret etti. Gözümüzün içine bakarak, 'Sizin yüzünüzden bu ülke bu hale geldi. Genç olmanıza rağmen bu gerici kıyafeti nasıl taşırsınız?' diyerek başörtüme sarıldı, çekti ve başörtümü parçaladı. Derin bir yara olarak hafızamda yer alıyor.'
Şule Yıldız, zor bir dönemde üniversite eğitimini tamamladığını ve Ankara Yenimahalle Ticaret Meslek Lisesine öğretmen olarak atandığını söyledi.
Okulda tarih öğretmeni olarak çalışırken 1999'da kendisine uyarı ve maaşından kesinti cezası verildiğini aktaran Yıldız, şunları ifade etti:
'Benim için özel olarak ilköğretim müfettişi görevlendirildi. Bu müfettiş, neden kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığımı sordu. Ben de gerekçe olarak inancımdan dolayı kılık kıyafetimden vazgeçemeyeceğimi, eğitim öğretime, öğrencilerimle ilişkime herhangi bir olumsuz tarafının olmadığını söyledim. Prosedür devam etti ve 6 ay gibi kısa bir süre içinde öğretmenlikten, dolayısıyla memuriyetten atıldım. Memuriyette başörtüsü takmanın ya da kılık kıyafete uymamanın cezası atılmayı gerektirmiyor, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı gelmem gibi bir gerekçe uydurarak memuriyet hayatıma son verdiler.'
- 'Hükümetimize minnettarım'
Psikolojik bakımdan yıprandığı 28 Şubat sürecinde kendisine yönelik baskıların meslekten atılmasıyla zirveye çıktığına işaret eden Yıldız, işine geri dönebilmek için büyük mücadeleler verdiğini anlattı.
Son dönemde kendisi gibi mağdur memurlara mesleğe dönüş hakkı verilmesiyle geçen yıl eylül ayında öğretmenliğe yeniden başladığını dile getiren Yıldız, 'Kılık kıyafet yönetmeliğinin tamamen insani hale getirilmesiyle biz de eğitim öğretim hayatımıza daha rahat bir şekilde devam etmeye, kendimizi daha rahat bir şekilde ifade etmeye başladık. Günümüzde eski şartlar kesinlikle yok. Kendimi çok daha rahat hissediyorum. İstediğim kıyafet ve görüntüyle öğrencilerimle, öğretmen arkadaşlarımızın karşısındayım. Bu ortamı gerçek anlamda bize sağlayan hükümetimize minnettarım' diye konuştu.