28 Şubat'ta 'Terfi Durdurma Cezası' Alarak Sürgün Edildi
Muğla'da din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği yaparken, 28 Şubat sürecinde 'irtica' suçlamasıyla terfi durdurma cezası verilerek sürgün edilen Cavit Okur, o dönemde yaşadıklarını unutamıyor Okur: 'Biz sadece gençlerin ahlaklı ve imanlı yetişmesi için çalıştık. Yıllardan beri askerimize 'Mehmetçik' derler. Askerlik peygamber ocağıdır ama daha sonra binin üzerinde asker, sadece dini yönden atılmıştır'
BURAK ALPER KUŞ - Muğla'da din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak görev yaparken, 28 Şubat sürecinde 'irtica' suçlamasıyla terfi durdurma cezası alarak sürgün edilen Cavit Okur, 'Biz sadece gençlerin ahlaklı ve imanlı yetişmesi için çalıştık' dedi.
Türkiye'yi 28 Şubat sürecine götüren dönemde Köyceğiz ilçesinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olan ve Ensar Vakfının Muğla Şubesi Başkanlığını yürüten 63 yaşındaki Cavit Okur, AA muhabirine o günlerde yaşadıklarını anlattı.
Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü olarak görev yapan Okur, 28 Şubat'ta, halkın oylarıyla iktidara gelen iradenin, Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla istifaya zorlandığına değindi.
Bu süreçte Köyceğiz'deki Naip Hüseyin Lisesi'nde öğretmenlik yaptığını belirten Okur, 'irticai faaliyetlerde bulunduğu' iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldığını ifade etti.
İrticanın Türkiye'de bir tarifi olmadığını kaydeden Okur, 'İrtica denilince hemen din veya İslam ağırlıklı şeyler ortaya çıkıyor. Ben din öğretmeniyim, zaten benim de dinden başka bahsedeceğim bir şey yok' diye konuştu.
Okur, sorgulamaya lisedeki 300 öğrencinin de dahil edildiğini, olay sonrası kendisine verilen dosyaya baktığında, aleyhinde tek bir ifadeye rastlamadığını söyledi.
- 'Victor Hugo'nun 'Sefiller'i sakıncalı bulundu'
Soruşturma kapsamında öğrencilerde buldukları kitapların kendisine mal edilmeye çalışıldığını, eşine ait kitapçı ile evinde aramalar yapıldığını anlatan Okur, şöyle devam etti:
'Evde de kitap bulamayınca çocuklarda buldukları kitaplarda, İslam ile ilgili sözleri özellikle seçerek, benim düşüncelerimmiş gibi yaklaşık 500 sayfalık bir iddianame hazırlandı. Hepsi de Kur'an tefsiriydi. Ama onlara göre suçtu. Hatta bana göre gülünç olan bir şey vardı. 'Laiklik, din dışı şeydir' demiştim öğrencilere, dediler ki 'Bunu diyemezsin.' 'Niye, kitapta böyle yazıyor' dediğimde, 'Ders kitabında yazar ama sen bunu söyleyemezsin' diyerek, onu da suç olarak değerlendirmişlerdi. Bu kitaplar içinde Ensar Vakfının damgası var diye, Victor Hugo'nun 'Sefiller' adlı eseri bile vardı. Mahkemelerden sonra istediğimde kitaplarımı geri vermediler, öyle kaldı gitti.'
Hayatı boyunca yasa dışı iş yapmadığını, faaliyetlerini dernek ve vakıflarla yürüttüğünü dile getiren Okur, o dönemde imam hatipteki çocuklarla yargılanmak üzere mahkemeye sevk edildiklerini, bu süreçte öğrencilerine dahi baskıda bulunulmasının kendisini psikolojik olarak çok etkilediğini vurguladı.
Okur, 'Zaten hiçbir şeyi inkar etmedim. Sohbet ettiğimi, kitap okuduğumu ve öğrencileri yetiştirmek üzere kitap verdiğimi de söyledim. Buna rağmen gidip 'Nereden tanıyorsun, başınızı zorla mı örttürüyor, size zorla mı namaz kıldırıyor' diye soruyorlardı' dedi.
- 4 yıl sürgünde kaldı
Soruşturmanın ardından Köyceğiz'de hakim karşısına çıktığını ve 'suçsuz' bulunduğunu bildiren Okur, şunları kaydetti:
'Dosyanın bir kısmı daha sonra İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderildi. Mahkeme, müfettiş raporuna bakarak, bana 312. maddeden bir yıl hapis cezası verdi. Ama iyi halimi gördüklerinden ertelemişler, nasıl ertelediyseler... Çünkü beni hiç görmediler. Ancak diyorlar ya bir suçtan iki ceza verilmez diye, üç ceza bile verilir, o zaman onu da gördük. Önce terfi durdurma, ardından da sürgün cezası verdiler.'
Okur, Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı Kıyıköy beldesinde geçirdiği 4 yılda birçok sorunla karşılaştığını, insanların kendisini 'suçlu' olarak değerlendirmesinden rahatsızlık duyduğunu dile getirdi.
- 'Gençlerin ahlaklı ve imanlı yetişmesi için çalıştık'
Mahkemeye 'adam öldüren birisi gibi' götürüldüğünü savunan Okur, 'Biz sadece gençlerin ahlaklı ve imanlı yetişmesi için çalıştık. Yıllardan beri askerimize 'Mehmetçik' derler. Askerlik, peygamber ocağıdır ama daha sonra binin üzerinde asker, sadece dini yönden atılmıştır' ifadelerini kullandı.
Köyceğiz gibi küçük bir ilçeden Türkiye'ye irticayı yaymasının mantıklı olmadığını söyleyen Okur, 'Şu an geldiğimiz noktaya baktığımızda diktatörlük var diyorlar ya, o gün kimse konuşamamıştır. Bırakın bizim gibi insanları, yargı konuşamamıştır. Yargı, o günkü MGK ne demişse ona göre kural uygulamıştır. Üniversiteler de onlar ne dediyse onu uygulamıştır' diye konuştu.
Kaynak: AA
Türkiye'yi 28 Şubat sürecine götüren dönemde Köyceğiz ilçesinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olan ve Ensar Vakfının Muğla Şubesi Başkanlığını yürüten 63 yaşındaki Cavit Okur, AA muhabirine o günlerde yaşadıklarını anlattı.
Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü olarak görev yapan Okur, 28 Şubat'ta, halkın oylarıyla iktidara gelen iradenin, Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla istifaya zorlandığına değindi.
Bu süreçte Köyceğiz'deki Naip Hüseyin Lisesi'nde öğretmenlik yaptığını belirten Okur, 'irticai faaliyetlerde bulunduğu' iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldığını ifade etti.
İrticanın Türkiye'de bir tarifi olmadığını kaydeden Okur, 'İrtica denilince hemen din veya İslam ağırlıklı şeyler ortaya çıkıyor. Ben din öğretmeniyim, zaten benim de dinden başka bahsedeceğim bir şey yok' diye konuştu.
Okur, sorgulamaya lisedeki 300 öğrencinin de dahil edildiğini, olay sonrası kendisine verilen dosyaya baktığında, aleyhinde tek bir ifadeye rastlamadığını söyledi.
- 'Victor Hugo'nun 'Sefiller'i sakıncalı bulundu'
Soruşturma kapsamında öğrencilerde buldukları kitapların kendisine mal edilmeye çalışıldığını, eşine ait kitapçı ile evinde aramalar yapıldığını anlatan Okur, şöyle devam etti:
'Evde de kitap bulamayınca çocuklarda buldukları kitaplarda, İslam ile ilgili sözleri özellikle seçerek, benim düşüncelerimmiş gibi yaklaşık 500 sayfalık bir iddianame hazırlandı. Hepsi de Kur'an tefsiriydi. Ama onlara göre suçtu. Hatta bana göre gülünç olan bir şey vardı. 'Laiklik, din dışı şeydir' demiştim öğrencilere, dediler ki 'Bunu diyemezsin.' 'Niye, kitapta böyle yazıyor' dediğimde, 'Ders kitabında yazar ama sen bunu söyleyemezsin' diyerek, onu da suç olarak değerlendirmişlerdi. Bu kitaplar içinde Ensar Vakfının damgası var diye, Victor Hugo'nun 'Sefiller' adlı eseri bile vardı. Mahkemelerden sonra istediğimde kitaplarımı geri vermediler, öyle kaldı gitti.'
Hayatı boyunca yasa dışı iş yapmadığını, faaliyetlerini dernek ve vakıflarla yürüttüğünü dile getiren Okur, o dönemde imam hatipteki çocuklarla yargılanmak üzere mahkemeye sevk edildiklerini, bu süreçte öğrencilerine dahi baskıda bulunulmasının kendisini psikolojik olarak çok etkilediğini vurguladı.
Okur, 'Zaten hiçbir şeyi inkar etmedim. Sohbet ettiğimi, kitap okuduğumu ve öğrencileri yetiştirmek üzere kitap verdiğimi de söyledim. Buna rağmen gidip 'Nereden tanıyorsun, başınızı zorla mı örttürüyor, size zorla mı namaz kıldırıyor' diye soruyorlardı' dedi.
- 4 yıl sürgünde kaldı
Soruşturmanın ardından Köyceğiz'de hakim karşısına çıktığını ve 'suçsuz' bulunduğunu bildiren Okur, şunları kaydetti:
'Dosyanın bir kısmı daha sonra İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderildi. Mahkeme, müfettiş raporuna bakarak, bana 312. maddeden bir yıl hapis cezası verdi. Ama iyi halimi gördüklerinden ertelemişler, nasıl ertelediyseler... Çünkü beni hiç görmediler. Ancak diyorlar ya bir suçtan iki ceza verilmez diye, üç ceza bile verilir, o zaman onu da gördük. Önce terfi durdurma, ardından da sürgün cezası verdiler.'
Okur, Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı Kıyıköy beldesinde geçirdiği 4 yılda birçok sorunla karşılaştığını, insanların kendisini 'suçlu' olarak değerlendirmesinden rahatsızlık duyduğunu dile getirdi.
- 'Gençlerin ahlaklı ve imanlı yetişmesi için çalıştık'
Mahkemeye 'adam öldüren birisi gibi' götürüldüğünü savunan Okur, 'Biz sadece gençlerin ahlaklı ve imanlı yetişmesi için çalıştık. Yıllardan beri askerimize 'Mehmetçik' derler. Askerlik, peygamber ocağıdır ama daha sonra binin üzerinde asker, sadece dini yönden atılmıştır' ifadelerini kullandı.
Köyceğiz gibi küçük bir ilçeden Türkiye'ye irticayı yaymasının mantıklı olmadığını söyleyen Okur, 'Şu an geldiğimiz noktaya baktığımızda diktatörlük var diyorlar ya, o gün kimse konuşamamıştır. Bırakın bizim gibi insanları, yargı konuşamamıştır. Yargı, o günkü MGK ne demişse ona göre kural uygulamıştır. Üniversiteler de onlar ne dediyse onu uygulamıştır' diye konuştu.