Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi

AİBPA Türk Delegasyonu Başkanı Ercoşkun: 'Günümüzün hakim güçleri, çıkar kavramı ile tüm politikalarını meşru hale getirmeye çalışıyorlar. Halbuki bu, zulmün ta kendisidir. Bu sömürge medeniyeti zihniyetinde, zulüm ve adalet kavramı bir şey ifade etmiyor' 'Birleşmiş Milletler çatısı altındaki Güvenlik Konseyi gibi karar organları var fakat bunlar sonuca dikkatli bakıldığında sadece güçlülere hizmet eden kararlar alıyorlar. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın çok haklı ifadesi ile yüksek sesle 'Dünya 5'ten büyüktür' diyoruz. Son dönemde yaşananlar ise bu sözün ne kadar doğru olduğunu bize kanıtlıyor'

Akdeniz İçin Birlik Parlamanter Asamblesi (AİBPA) Türk Delegasyonu Başkanı Ali Ercoşkun, bugünün hakim güçlerinin çıkar kavramı ile tüm politikalarını meşru hale getirmeye çalıştığını belirterek, 'Halbuki bu zulmün ta kendisidir. Bu sömürge medeniyeti zihniyetinde, zulüm ve adalet kavramı bir şey ifade etmiyor' dedi.

Ercoşkun, ekonomik, sosyal ve eğitim konuların ele alındığı AİBPA toplantısında, Türkiye'de 1 Kasım'da yapılan genel seçimlerin ardından AİBPA Türk heyetinin yenilendiğini söyledi.

Konya Milletvekili Ahmet Sorgun ile kendisinin ekonomi komitesinde Türkiye'yi temsil edeceğini ifade eden Ercoşkun, yakın çevrelerde çok büyük insani trajedilerin yaşandığı bu zor dönemde sorumluluklarının daha da ağır hale geldiğini, her zamankinden daha büyük bir dikkat, ciddiyet ve çaba gerektirdiğini kaydetti.

Sahillere vuran çocuk bedenlerinin yürek burkan görüntülerinin sürekli yaşandığı bir ortamda söylenecek sözlerin kendi sorumluluklarının ağırlığını daha iyi hissetmelerini sağlaması gerektiğini aktaran Ercoşkun, yakın çevredeki bu trajedinin kendi kendine ortaya çıkmadığını anlattı.

Bunların bölgedeki siyasi ve toplumsal şartlar, kimi zorba idarelerin yol açtığı büyük hadiseler olduğunu kaydeden Ercoşkun, böylesi bir coğrafyada yaşamanın nimet ve külfetiyle avantaj ve dezavantajlarının eşit ölçüde büyük olduğunu dile getirdi.

Ali Ercoşkun, şöyle konuştu:

'Şu sıralarda etrafımızda yaşanan vahim tablodan söz edildiğinde ilk akla daima güney komşularımız geliyor.Tabiatıyla karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar sadece güney coğrafyamızla sınırlı değil. Kuzeyimizde de sorunlar son dönemde maalesef daha karmaşık bir hal almıştır. O nedenle de bugünkü toplantımızda Akdeniz havzasındaki insani hareketliliğin başka bir ifadeyle göç ve mülteci akınının istikrarlı ve sağlıklı bir çerçeveye kavuşturulması, terörizmin ekonomik, sosyal ve eğitim alanlarına olumsuz yansımaları üzerinde görüş alışverişinde bulunacağız.'

- 'Onlara göre savaş da bir tür diplomasi'

Ercoşkun, her ülkenin kendisine özgü bir siyaset vizyonu ve değerlerinin bulunmasının tabi olduğunu belirterek, 'Bugünkü küresel ölçekte etkili ve egemen güçlerin dünyaya dayattıkları dış politika paradigması ya da zihniyetine hiçbir itirazda bulunmadan teslim olmamız bize kabul ettirilmeye çalışılan, uluslararası siyaset düşüncesi ya da felsefesini, sömürge ülkesi tavrı içinde aynen taklit edip, benimsememiz beklenemez' değerlendirmesinde bulundu.

Bazı uluslararası aktörlerin askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduruyor olmanın sonucu olarak uluslararası ilişkileri bir çatışma ya da savaş hali olarak tanımladığını vurgulayan Ercoşkun, 'Onların sözlüğünde sulh, selamet ve barış gibi kelimelerin çok fazla yeri yok. Böylece diplomasiyi bir tür savaş olarak görüyor ve öyle yürütüyorlar. Savaş çıkartmaktan da çekinmiyorlar çünkü onlara göre savaş da bir tür diplomasi' diye konuştu.

Bugünün dünyasında çıkar ya da menfaat kavramının kutsallaştırıldığını, adalet kavramının ise gözden düşürüldüğünü belirten Ercoşkun, uluslararası ilişkilerde en çok 'ulusal çıkar, mille menfaat' kavramlarının kullanıldığını kaydetti.

Ercoşkun, şöyle konuştu:

'Günümüzün hakim güçleri çıkar kavramı ile tüm politikalarını meşru hale getirmeye çalışıyorlar. Halbuki bu, zulmün ta kendisidir. Bu sömürge medeniyeti zihniyetinde, zulüm ve adalet kavramı bir şey ifade etmiyor. Diyorlar ki; 'Ben şu operasyonu yapacağım çünkü bunda ulusal çıkarım var'. Böylece ulusal çıkarı var diye o politika meşru hale geliyor. Bu durum bugün yaşadığımız trajedilerin en büyük sebebidir. Çıkarcılık, çıkarlarını her şeyden üstün görmek gibi bir birey için karakter düşüklüğü demekse uluslar için de aynı anlamı ifade eder. Ulusal çıkar diye bir kavram yerine, 'Ulusal hak ya da milli haklar, milli hukuk' kavramının kullanılması gerektiği düşüncesindeyiz. Her milletin kendi hakkının ve hukukunun takipçisi olması en doğal hakkıdır. Ama hak çıkardan doğmaz. Çıkarın var diye binlerce kilometre ötedeki coğrafyalara keyfi biçimde müdahale edemez, o ülkelerde karışıklık veya kargaşa çıkaramazsın.'

'Bugün Suriye'de, Irak'ta, Ukrayna'da, Filistin'de, Gazze'de, Yemen'de, Libya'da hakim güçlerin yaptıkları kimi zaman tam da budur' diyen Ercoşkun, uluslararası ilişkilerin bir çifte standartlar manzumesi haline döndüğünü söyledi.

Ulusal çıkar kavramından düzmece hak üretenler için haklılığın kaynağının güçten ibaret olduğunu vurgulayan Ercoşkun, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Günümüz dünyası sözüm ona kurallarla yönetiliyor. Birleşmiş Milletler çatısı altındaki Güvenlik Konseyi gibi karar organları var fakat bunlar sonuca dikkatli bakıldığında sadece güçlülere hizmet eden kararlar alıyorlar. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın çok haklı ifadesi ile yüksek sesle 'Dünya 5'ten büyüktür' diyoruz. Son dönemde yaşananlar ise bu sözün ne kadar doğru olduğunu bize kanıtlıyor.'

Kaynak: AA