Prof. Dr. Öner, PISA Raporunu Değerlendirdi

Psikoterapist Prof. Dr. Özgür Öner, "Türkiye’de fen, matematik ve okuma alanlarında başarı düşük. Çok iyi performans gösterenlerin oranı da çok düşük. Bu durum, ülkemizin geleceği açısından ciddi bir soruna işaret ediyor" dedi.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) üç yılda bir gerçekleştirdiği ve öğrencilerin özellikle bilim ve matematik alanında öğrencilerin seviyelerinin ölçüldüğü Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) raporu geçtiğimiz gün açıklandı. OECD tarafından toplam 72 ülke ve ekonomik bölgede, 540 bin 15 yaş grubu öğrencinin “Okuma, matematik, sorun çözme ve fen bilgisi” alanındaki bilgi ve yeteneklerini analiz etmek için yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı Testlerinde Türk öğrencilerin aldığı sonuçlar iyi çıkmadı. 72 ülke arasında 50’nci sırada yer alan Türkiye, geçmiş yıllara oranla sıralamada gerilemiş durumda.

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi- Psikoterapist Prof. Dr. Özgür Öner PISA testi ve bu testin Türk öğrenciler ve eğitim sistemimiz için anlamını değerlendirdi. PİSA sonuçlarının aslında medyada yer alandan çok daha ayrıntılı bilgiler içerdiğini söyleyen Öner, Türkiye’de fen, matematik ve okuma alanlarında başarının düşük olduğunu belirtti.

Çok iyi performans gösterenlerin oranının çok düşük olduğunu ve birkaç alanda çok iyi olanların parmakla gösterilecek kadar az olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öner, "Türkiye’de fen, matematik ve okuma alanlarında başarı düşük. Çok iyi performans gösterenlerin oranı da çok düşük; hele birkaç alanda çok iyi olanlar parmakla sayılacak kadar az. Bu durum, ülkemizin geleceği açısından ciddi bir soruna işaret ediyor. Üst düzey bilimsel üretim yapacak insan kaynağını yetiştirmekte zorlanacağımız anlaşılıyor. Tersine, öğrencilerin üçte birinde bütün alanlarda ciddi yetersizlik var" şeklinde konuştu.



Üç öğrenciden biri başarısız

Prof. Dr. Özgür öğrencilerin üçte birinin her üç alanda da başarısız olduğunu söyleyerek, “Her 3 alanda da üst düzey performans gösteren öğrencilerin oranı ülkemizde sadece yüzde 0.1 (binde bir). OECD ülkelerinde elde edilen ortalama yüzde 3.7. Aksine, her üç alanda da başarısız olanların oranı Türkiye’de yüzde 31.2; OECD ortalaması ise yüzde 13, çok parlak öğrencilerimiz çok az, öğrencilerin üçte biri ise her alanda ciddi şekilde başarısız” diye konuştu.



“Çocuklar okuduğunu anlamıyor”

Prof. Dr. Özgür çocukların okuduğunu anlamakta güçlük çektiğini vurgulayarak, “Çocuklar okuduklarını iyi anlayamıyor, tam sayılarla işlem yapamıyor ve basit bir deneyin amacını anlayamıyorlar. Öğrencilerin dörtte biri matematikte en düşük işlem düzeyinin de altında (OECD yüzde 9, AB yüzde 7.5). Okumada, 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 13’ü bir metin içerisinde açıkça ifade edilmiş, karmaşık olmayan, yönlendirildiği bir bilgiyi bulamıyor, bildikleri bir konudaki bir metinin ana fikrini bulamıyor (OECD ortalaması yüzde 6.5). Bu, çok ciddi bir durumdur.

Eğitime öğrenci başına OECD ülkeleri arasında en az para harcayan ülkelerden birisiyiz. Genel ekonomik büyüklüğümüz ise eğitime yansımıyor. Öğrencilerimiz fen kulüplerine vs katılıyor ve mühendis olmak istiyorlar, ancak bu durum fen başarılarına yansımıyor. Sosyoekonomik durum başarıyı etkiliyor, ancak durumu nispeten iyi olanların da başarısı yüksek değil. Avustralya, Kanada, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Almanya, İrlanda, Kore, Japonya, Litvanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovenya ve Birleşik Krallık’ta toplumun en fakir çeyreğinde yer alan öğrencilerin ortalama fen başarısı bizde en üst ve avantajlı çeyrekte yer alan öğrencilerin başarısından daha iyi görünüyor.

Bize benzeyen başka ülkeler de var; Meksika bunlardan en öne çıkanı. OECD dışındaki ülkeleri de alırsak, okuma düzeyi olarak Bulgaristan, Uruguay, Romanya, BAE, Kosta Rika, Kolombiya, Karadağ, Katar gibi ülkelerle benzer bir düzeyde yer alıyoruz. Son 3 yıl içerisindeki performans değişimimiz de hiç iyi görünmüyor” şeklinde konuştu.



“Sorun ekonomik değil”

Sorunun ekonomik güçle ilgili olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özgür, “Diğer bir ilginç istatistik ise ülkenin gelirine göre başarının değerlendirilmesi. Bu analizlere göre, Türkiye OECD ülkelerinde sadece Lüksemburg ve Meksika’dan daha iyi. Yani sorun sadece ülkemizin gelir düzeyi ile ilişkili değil. Diğer ülkeleri ele aldığımız zaman ise Cezayir, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Lübnan, Trinidad Tobago, Tunus, Birleşik Arap Emirliği’nden daha iyi durumda olduğumuz görülüyor. Ülkenin ekonomik büyüklüğü göz önüne alındığı zaman fende en başarılı olan 5 ülke Vietnam, Estonya, Japonya, Tayvan ve Finlandiya olarak ortaya çıkıyor. Tabii, ülkenin ekonomik büyüklüğü ile eğitime harcanan kaynaklar da her zaman aynı oranda değil.

Bu arada bir “fen kulübüne” katılım oranı ülkemizde yüzde 21.7 olarak belirtilmiş, bu OECD ortalaması olan yüzde 8.3 oranının ciddi olarak üstünde. Ancak bu kulüp katılımının fen başarısına hiçbir şekilde dönüşmediğini görüyoruz. Yine OECD ülkeleri arasında öğrencilerimizin bildirimine göre doğal olayları bilgisayarda en fazla simüle eden, ekoloji organizasyonlarının web sitelerini en çok ziyaret eden ve bilim, ekoloji gibi konulardaki haberleri ve blogları en fazla takip eden ülkeyiz. Öğrencilerimizin doğru bilgi verdiğini kabul edersek bu veri aslında fen ve bilim ile ilgili olduklarını ancak bunu başarıya çeviremediklerini ve yeterli eğitim almadıklarını düşündürüyor” ifadelerini kullandı.

“İlk, orta ve lise öğretimi sırasında Türkiye’nin öğrenci başına toplam harcaması 32.752 dolar”

Prof. Dr. Öner, şunları kaydetti:

“Bu arada, en üst ve en alt sosyoekonomik düzeyler arasında en belirgin fark olan OECD ülkelerinden olan Meksika’dan sonra en alt sıradayız. Buna karşın, en üst ve en alt sosyoekonomik çeyreklerdeki öğrenciler arasındaki fen başarısı farkı en az Türkiye ve İzlanda’da. Ancak, İzlanda başarılı, biz ise değiliz. Yani, İzlanda sosyoekonomik durumu kötü olanlara da iyi eğitim veriyor, biz ise sosyoekonomik durumu iyi olanlara da kötü eğitim veriyoruz gibi görünüyor. Avustralya, Kanada, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Almanya, İrlanda, Kore, Japonya, Litvanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovenya ve Birleşik Krallık’ta toplumun en fakir çeyreğinde yer alan öğrencilerin ortalama fen başarısı bizde en üst ve avantajlı çeyrekte yer alan öğrencilerin başarısından daha iyi görünüyor. Uluslararası bir indeks ile değerlendirildiğinde Türkiye’deki öğrencilerin üçte ikiye yakını en dezavantajlı sosyoekonomik durumda yer alıyor, bu OECD ülkeleri arasında çok yüksek bir oran. Norveç’te ise bu oran sadece yüzde 3.

İlk, orta ve lise öğretimi sırasında Türkiye’nin öğrenci başına toplam harcaması 32.752 dolar olarak belirtilmiş. Bu OECD ülkelerinde Meksika’dan sonra en düşük sayı.”

PİSA sonuçlarının ayrıntıları ise şu şekilde:

“Türkiye’de değerlendirilen öğrencilerin yüzde 1.6’sı okuma, matematik veya fen alanlarının en az birinde üst performans grubunda saptanmış. Üst düzeydeki öğrencilerin oranı çok kötü bir performansa işaret ediyor, çünkü ortalama olarak bizim altımızda yer alan Katar, Trinidad Tobago, Gürcistan, Karadağ, Brezilya, Lübnan gibi ülkelerde üst performans gösteren çocukların oranı daha yüksek. Yani, ülkemizde üst düzeyde bilimsel performans gösterecek çok az sayıda öğrenci yetişiyor. İzlanda, İsrail, Malta gibi ülkelerin ortalama puanları bizden iyi olmakla birlikte çok yukarılarda değil, ancak bu ülkelerde üst performans gösteren öğrencilerin oranı sırasıyla 13.2, 13.9 ve 15.3; yani birçok üst düzey ve ümit vaat eden öğrencileri var. OECD üst düzey öğrenci ortalaması da yüzde 15 civarında.

Fen değerlendirmesine bakarsak, en üst seviye olan 6. seviyede performans gösteren öğrencilerin oranı yüzde 0 (sıfır), 5. seviyede olanların oranı ise yüzde 0.3 (binde 3). 5 ve 6. seviyede olan öğrencilerimizin oranı 2012’de ise yüzde 1.8 olarak saptanmış. Fende seviye 2 ve altında olan öğrencilerin oranı yüzde 44.5. Ortalamalar dikkatle incelendiğinde, ne yazık ki, Japonya’da ortalama fen başarısı gösteren bir öğrencinin Türkiye’de oldukça üst düzey bir öğrenci olacağını görüyoruz. Tersine, bizde en iyi yüzde 5 içerisinde yer alan bir öğrenci OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda sadece vasat bir performans göstermiş oluyor.

Okuma başarısında da benzer bir durum var: , en üst seviye olan 6. seviyede performans gösteren öğrencilerin oranı yüzde 0(sıfır), 5.seviyede olanların oranı ise yüzde 6 (binde 6). Okuma seviyesi 2 ve altında olan öğrencilerin oranı yüzde 40. OECD ülkelerinden sadece Meksika bizden kötü. Türkiye’de en iyi okuyan yüzde 5 içerisinde yer alan bir öğrenci, Yunanistan, Meksika, Şili, Slovak Cumhuriyeti, Litvanya dışındaki hiç bir OECD ülkesinde en iyi yüzde 25’e bile giremiyor.

Matematikte, en üst 6. seviyede performans gösteren öğrencilerin oranı yüzde 0.1 (binde bir), 5. seviyede olanların oranı ise yüzde 1. Matematik seviyesi 2 ve altında olan öğrencilerin oranı yüzde 51.4. Yine Meksika ile birlikte OECD ülkeleri içinde en alt iki sırayı paylaşıyoruz.”
Kaynak: İHA