Bingöllü Kanaat Önderi FETÖ'nün Önünün Nasıl Açıldığını Anlattı
Bingöllü kanaat önderi iş adamı Nihat Karaarslan, FETÖ’nün 1980 darbesi ve 28 Şubat döneminde ivme kazandığına dikkat çekti. Kararslan, FETÖ’cü polislerin okulların önlerinde sentetik uyuşturucu sattırdığını söyleyerek, "Oraya çocuklarını veren insanlar ister istemez FETÖ gibi düşünmeyen, başka inanç gruplarına sahip olan insanlar bile FETÖ’nün okullarına çocuklarını verdiler" dedi.
İHA muhabirinin sorularını cevaplandıran Bingöllü kanaat önderi iş adamı Nihat Karaarslan, FETÖ’nün son 15 yılda güçlendiği yönündeki iddiaların doğru olmadığını vurgulayarak, "FETÖ’yü son 15 yıla sığdırmak doğru değildir. 1960’la birlikte şekillendi Komünizmle Mücadele Derneği altında. 1980 darbesiyle birlikte FETÖ terör örgütü ve Apocular büyük bir ivme kazandı. Aslında FETÖ’yü son 15 yıla bağlamamız doğru değildir. Cumhuriyetin bütün geçmiş yıllarında vardır, 1960’ta Komünizmle Mücadele Derneği adı altında kendini şekillendirdi" ifadesini kullandı.
Dini referansı yüksek gösterip FETÖ’nün şekillendirildiğini vurgulayan Karaarslan, "FETÖ’nün şekillenmesiyle birlikte Abdullah Öcalan ve çetesi de o dönem şekillendi. Birilerini Kürtler’in üzerine, birilerini de İslamiyet üzerine. Tabiri caizse birine adam öldürttüler, birine fetva verdirdiler. Toplumu dizayn edebilmek için bunu yaptılar" diye konuştu.
FETÖ darbe dönemlerinde ivme kazandı
"Bunların en büyük ivme kazandığı dönem 1980 darbesidir" diyen Karaarslan, "Çünkü, FETÖ’yü o dönem oraya getirene kadar bütün İslami örgütleri bypass ettiler. 1980’e gelene kadar da PKK ile bütün Kürt oluşumlarını yok ettiler. 1980 darbesinde ağır bir şekilde bütün İslami yapıları, cemaatleri yok edip ılımlı siyaset adı altında FETÖ’yü önümüze koydular. FETÖ ile Apo 1980 darbesiyle birlikte şekillendi. Türkiye’de ivme kazanmaya başlandı, zaman zaman kendi içlerinde paslaşıp işbirliği yapıyorlardı. 1990’lı yıllardan sonra Türkiye’de yeniden İslami yapı içerisinde küçük küçük medreseler, tarikatlar, cemaatler oluşurken FETÖ’de bir sıkıntı yaratıldı. 28 Şubat’la birlikte FETÖ alabildiğine büyük bir ivme kazandı, artık büyük bir güç oldu. 28 Şubat bu ülkede bir taşla birçok kuş vurdular. 28 Şubat olduğu zaman FETÖ alabildiğine bir güç sahibi oldu, çünkü hatırlarsanız 28 Şubat’tan sonra imam hatipler de dahil Necmettin Erbakan’a dahil hepsini kapattılar, FETÖ’nün okullarını açık tuttular. 28 Şubat, FETÖ’nün önünü açmaktı" açıklamasında bulundu.
“Okulların önünde uyuşturucu hap sattılar”
"Bunu yaparken devlet okullarını toplumda nasıl güçsüz gösterdiler?" şeklindeki soru üzerine Karaarslan şunları söyledi:
"Toplumda şöyle bir algı oluşturdular; 28 Şubat’tan sonra Türkiye’de bir kutuplaşma başladı.
Yani, Cumhuriyet okuluna giden çocuklar mini etek giyinecek, pantolon giyinecek, saçları biryantin yapacak. Ama baktılar bu da yetmiyor, okulların önünde uyuşturucu hap sattılar. Sentetik dediğimiz hapları okulların önüne koydular. FETÖ’nün o zaman polis gücü olan ve şu anda çoğu yakalanan ve aranan organizenin ve narkotiğin başında olan insanlar okulların önünde torbacı diye tabir ettikleri insanları koydular ve oraya çocuklarını veren insanlar ister istemez FETÖ gibi düşünmeyen, başka inanç gruplarına sahip olan insanlar bile FETÖ’nün okullarına çocuklarını verdiler. Zaten FETÖ’nün de en büyük başarısı buydu. O öğrencilerin üzerinden zengin olan ailelerle ilişki kurup, o paraları daha rahat alabilmek. Bunun yanında Türkiye’de alabildiğine fuhuşu gözönüne getirdiler. Bu okullarla yetinmediler, önemli olan kolejlerde uyuşturucu içiliyor kasetlerini toplumda yaymaya başladı ve insanlar ürktü, korktu. Benim çocuğum, beyin olarak, ahlaki değerler olarak ben çocuklarımı en azından bunun okuluna gönderirim kendim yaparım. FETÖ çocukların üzerinde bu büyük güce sahip oldu. Bu çocuklar da kendini militan yapabileni militan yaptı, militan yapamadıklarını himmet adı altındaki araçlarla bunların hepsinin üzerinden geçti. İkinci bir husus da şuydu, 28 Şubat dediğimiz olay neydi; irtica ile mücadele. İrticanın ne olduğunu bilmiyorduk, bu ülkede beş vakit namaz kılan insanlara irticacı diyorlardı. Beş vakit namaz kılan insanlara yasak getiren sistem, o gün FETÖ’nün okullarını kapatmadı. FETÖ’nün okullarının önünü açtı. Bütün insanlar çocuklarını oraya vermek zorunda kaldılar. 28 Şubat sadece FETÖ’nün değil,aynı zamanda Öcalan’ın da önünü açtı."
O zamanki vesayet rejiminin "Türkiye’de tarikatlar, cemaatler yükselmiş biz bunlarla mücadele etmemiz lazım" dediklerini söyleyen Karaarslan, şunları kaydetti:
"Sen buraya geri dön dediklerinde bir cep telefonu Bursa Cezaevine koymuşlar. Avukatlar cezaevine giriyorlardı. Cezaevinde Sabri Okla Muzaffer Ayata, Abdullah Öcalan’a telefon açıp bilgi veriyorlardı. Fethullah Gülen, 28 Şubat’la birlikte artık bir güç sahibi olmuştu. Bütün devlet kademelerine yerleşmişti."
FETÖ’nün ülkede Turancılığı kullanarak kendine sempati oluşturduğuna da dikkat çeken Karaarslan, "Turancılıkla bizim duygularımızı okşadı. Apocular bütün insanlara o günkü FETÖ yapılanması içinde olan, Komünizmle Mücadele Derneğine gelen insanlar Kürtlere sürekli baskı yapıp dağa göndermek zorunda kaldı. Birbirini besleyen iki zıt gruptu. Bütün dönemde FETÖ ile PKK işbirliği içerisinde aynı yerden besleniyorlar, aynı yerden gidiyorlar" diye konuştu.
"Siz bunu söylediğiniz için sıkıntı yaşadınız mı?" sorusu üzerine ise Karaarslan, “Ben bireysel olarak benim başıma gelen mağduriyetler Türkiye’de kimsenin başına gelmemiştir. Ama ben bireysel mağduriyetlerimden dolayı onlara karşı verdiğim mücadeleyi hani onların gölgesinde bırakmamak için ben bu adamlarla mücadele ediyorum" dedi.
Karaarslan, 17-25 Aralık’ta Türkiye’de ilk olarak televizyona çıkıp ’Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bu bir suikasttır, bu bir bypasstır, komplodur’ diye anlattıktan sonra, en son PKK, Öcalan’la FETÖ’nün mektuplaşmasını anlattıktan sonra kendisine Kurban Bayramı gecesinden itibaren şu an FETÖ’den cezaevine giren yargı görevlileri aracılığıyla çeşitli baskılar yapıldığını söyledi.
Kaynak: İHA
Dini referansı yüksek gösterip FETÖ’nün şekillendirildiğini vurgulayan Karaarslan, "FETÖ’nün şekillenmesiyle birlikte Abdullah Öcalan ve çetesi de o dönem şekillendi. Birilerini Kürtler’in üzerine, birilerini de İslamiyet üzerine. Tabiri caizse birine adam öldürttüler, birine fetva verdirdiler. Toplumu dizayn edebilmek için bunu yaptılar" diye konuştu.
FETÖ darbe dönemlerinde ivme kazandı
"Bunların en büyük ivme kazandığı dönem 1980 darbesidir" diyen Karaarslan, "Çünkü, FETÖ’yü o dönem oraya getirene kadar bütün İslami örgütleri bypass ettiler. 1980’e gelene kadar da PKK ile bütün Kürt oluşumlarını yok ettiler. 1980 darbesinde ağır bir şekilde bütün İslami yapıları, cemaatleri yok edip ılımlı siyaset adı altında FETÖ’yü önümüze koydular. FETÖ ile Apo 1980 darbesiyle birlikte şekillendi. Türkiye’de ivme kazanmaya başlandı, zaman zaman kendi içlerinde paslaşıp işbirliği yapıyorlardı. 1990’lı yıllardan sonra Türkiye’de yeniden İslami yapı içerisinde küçük küçük medreseler, tarikatlar, cemaatler oluşurken FETÖ’de bir sıkıntı yaratıldı. 28 Şubat’la birlikte FETÖ alabildiğine büyük bir ivme kazandı, artık büyük bir güç oldu. 28 Şubat bu ülkede bir taşla birçok kuş vurdular. 28 Şubat olduğu zaman FETÖ alabildiğine bir güç sahibi oldu, çünkü hatırlarsanız 28 Şubat’tan sonra imam hatipler de dahil Necmettin Erbakan’a dahil hepsini kapattılar, FETÖ’nün okullarını açık tuttular. 28 Şubat, FETÖ’nün önünü açmaktı" açıklamasında bulundu.
“Okulların önünde uyuşturucu hap sattılar”
"Bunu yaparken devlet okullarını toplumda nasıl güçsüz gösterdiler?" şeklindeki soru üzerine Karaarslan şunları söyledi:
"Toplumda şöyle bir algı oluşturdular; 28 Şubat’tan sonra Türkiye’de bir kutuplaşma başladı.
Yani, Cumhuriyet okuluna giden çocuklar mini etek giyinecek, pantolon giyinecek, saçları biryantin yapacak. Ama baktılar bu da yetmiyor, okulların önünde uyuşturucu hap sattılar. Sentetik dediğimiz hapları okulların önüne koydular. FETÖ’nün o zaman polis gücü olan ve şu anda çoğu yakalanan ve aranan organizenin ve narkotiğin başında olan insanlar okulların önünde torbacı diye tabir ettikleri insanları koydular ve oraya çocuklarını veren insanlar ister istemez FETÖ gibi düşünmeyen, başka inanç gruplarına sahip olan insanlar bile FETÖ’nün okullarına çocuklarını verdiler. Zaten FETÖ’nün de en büyük başarısı buydu. O öğrencilerin üzerinden zengin olan ailelerle ilişki kurup, o paraları daha rahat alabilmek. Bunun yanında Türkiye’de alabildiğine fuhuşu gözönüne getirdiler. Bu okullarla yetinmediler, önemli olan kolejlerde uyuşturucu içiliyor kasetlerini toplumda yaymaya başladı ve insanlar ürktü, korktu. Benim çocuğum, beyin olarak, ahlaki değerler olarak ben çocuklarımı en azından bunun okuluna gönderirim kendim yaparım. FETÖ çocukların üzerinde bu büyük güce sahip oldu. Bu çocuklar da kendini militan yapabileni militan yaptı, militan yapamadıklarını himmet adı altındaki araçlarla bunların hepsinin üzerinden geçti. İkinci bir husus da şuydu, 28 Şubat dediğimiz olay neydi; irtica ile mücadele. İrticanın ne olduğunu bilmiyorduk, bu ülkede beş vakit namaz kılan insanlara irticacı diyorlardı. Beş vakit namaz kılan insanlara yasak getiren sistem, o gün FETÖ’nün okullarını kapatmadı. FETÖ’nün okullarının önünü açtı. Bütün insanlar çocuklarını oraya vermek zorunda kaldılar. 28 Şubat sadece FETÖ’nün değil,aynı zamanda Öcalan’ın da önünü açtı."
O zamanki vesayet rejiminin "Türkiye’de tarikatlar, cemaatler yükselmiş biz bunlarla mücadele etmemiz lazım" dediklerini söyleyen Karaarslan, şunları kaydetti:
"Sen buraya geri dön dediklerinde bir cep telefonu Bursa Cezaevine koymuşlar. Avukatlar cezaevine giriyorlardı. Cezaevinde Sabri Okla Muzaffer Ayata, Abdullah Öcalan’a telefon açıp bilgi veriyorlardı. Fethullah Gülen, 28 Şubat’la birlikte artık bir güç sahibi olmuştu. Bütün devlet kademelerine yerleşmişti."
FETÖ’nün ülkede Turancılığı kullanarak kendine sempati oluşturduğuna da dikkat çeken Karaarslan, "Turancılıkla bizim duygularımızı okşadı. Apocular bütün insanlara o günkü FETÖ yapılanması içinde olan, Komünizmle Mücadele Derneğine gelen insanlar Kürtlere sürekli baskı yapıp dağa göndermek zorunda kaldı. Birbirini besleyen iki zıt gruptu. Bütün dönemde FETÖ ile PKK işbirliği içerisinde aynı yerden besleniyorlar, aynı yerden gidiyorlar" diye konuştu.
"Siz bunu söylediğiniz için sıkıntı yaşadınız mı?" sorusu üzerine ise Karaarslan, “Ben bireysel olarak benim başıma gelen mağduriyetler Türkiye’de kimsenin başına gelmemiştir. Ama ben bireysel mağduriyetlerimden dolayı onlara karşı verdiğim mücadeleyi hani onların gölgesinde bırakmamak için ben bu adamlarla mücadele ediyorum" dedi.
Karaarslan, 17-25 Aralık’ta Türkiye’de ilk olarak televizyona çıkıp ’Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bu bir suikasttır, bu bir bypasstır, komplodur’ diye anlattıktan sonra, en son PKK, Öcalan’la FETÖ’nün mektuplaşmasını anlattıktan sonra kendisine Kurban Bayramı gecesinden itibaren şu an FETÖ’den cezaevine giren yargı görevlileri aracılığıyla çeşitli baskılar yapıldığını söyledi.