AB Bakanı Ve Başmüzakereci Çelik Açıklaması
'(Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonu) PKK ve PYD gibi unsurlar kullanılırsa bu durumda orada etnik savaşlar tetiklenir. PKK etnik temizlik yapıyor. Bırakın Arapları, Türkmenleri, kendisi dışındaki Kürtlere bile tahammül etmiyor, Kürtleri yerlerinden ediyor' 'Önemli olan DEAŞ’ın Musul'dan nasıl çıkarılacağı ve DEAŞ sonrası Musul'un organik kompozisyonunun korunmasıdır' 'Avrupa Birliği ile yapılan ‘bire bir’ anlaşmasının başarısının yegane unsuru, Türk kurumlarının gücüdür. Sahil güvenliğimizin gücü sayesinde bu gerçekleşiyor'
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonuna ilişkin, 'PKK ve PYD gibi unsurlar kullanılırsa bu durumda orada etnik savaşlar tetiklenir. PKK etnik temizlik yapıyor. Bırakın Arapları, Türkmenleri, kendisi dışındaki Kürtlere bile tahammül etmiyor, Kürtleri yerlerinden ediyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, A Haber'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) hava unsurlarının Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonuna katılımının ne şekilde olacağı yönündeki soru üzerine Çelik, bunun askeri planlama çerçevesinde değerlendirilecek bir husus olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, Irak'a yönelik kara harekatı yapmasının şartlarının ne olduğu sorusu yöneltilen Çelik, Irak'ta Türkiye'ye yönelik güvenlik tehdidi olduğunu vurgulayarak, Irak ve Suriye'de herhangi bir ulusal ordu veya polis gücü bulunmadığını, bu bölgelerin terör örgütleriyle işgal edildiğine dikkati çekti.
Çelik, Türkiye'nin, sınırlarında terör örgütü istemediğini anlatarak, 'Suriye sınırına yerleşmiş terör örgütü bizim için vatandaşlarımıza dönük Ankara'da, İstanbul'da ve diğer yerlerde güvenlik tehditi oluşturuyor. Böyle bir durum bizim müdahalemizi haklı kılıyor. Bu müdahalenin de zaten uluslararası hukukta yeri var.' ifadelerini kullandı.
Büyükşehirlerde eylem yapan canlı bombaların Irak ve Suriye üzerinden gelen terör örgütü mensupları olduğuna dikkati çeken Çelik, 'Dolayısıyla nasıl ki Suriye'de belli birtakım şeyler olgunlaştı, Cerablus'a girilmesi gibi bir şey oldu. Şu anda Irak'taki askeri varlığımız zaten bunu engellemek için, kuzeyden Başika'ya olan bütün askeri hareketliliğimiz zaten Türkiye'ye gelecek tehdidi engellemek için. Yoksa Irak içerisinde bir pozisyon tutmak veya oradaki bir toprak unsuruyla ilgili herhangi bir gözümüzün olmasıyla ilgili bir şey değil.' diye konuştu.
- 'Musul ve diğer konularda müttefiklerimize çağrı yapıyoruz'
'Irak'ın kuzeyinde son derece parçalı, etnik ve dini bir yapı söz konusu. Eğer ki oradaki Türkmenler, Kürtler veya Araplardan bir yardım çağrısı olursa (etnik temizlik tehlikesinden ötürü) o takdirde Türkiye'nin oraya müdahale etmesi için yeterli mi?' sorusuna Çelik, Türkiye'nin tarihi ve insani sorumluluğunu yerine getireceği yanıtını verdi.
Çelik, 'Cerablus'a, El Bab'a doğru ilerlediğimizde ne yapmış olduk? Oraya gidip de Türkiye insanını yerleştirmedik. Oranın vatandaşlarını oraya yerleştiriyoruz. Mesele, Şiilere, Sünnilere karşı olmak meselesi değil, mezhepçi gruplara karşıyız. Burada bir katliam, bu insanlara karşı soykırıma dönüşecek bir durum söz konusu olursa, Türkiye buradaki sorumluluğunu yerine getirir.' değerlendirmesinde bulundu.
'Sorumluluktan kasıt operasyon mu?' sorusu üzerine Çelik, 'O da mümkündür ama burada esas mesele şudur. Biz bunu müttefiklerimizle yapmak isteriz. Musul ve diğer konularda müttefiklerimize çağrı yapıyoruz. Yani 'Burada bizim olmamız lazım, beraber gerçekleştirmemiz lazım' diye.' ifadelerini kullandı.
Çelik, Suriye'de olduğu gibi, bu kaos ortamında Türkmenler, Kürtler veya Arapların topraklarına birtakım grupların başkaları adına el koymaya kalkması durumunda, bunun etnik ve mezhep grupları arasında çok büyük sosyolojik fay hatlarını ortaya çıkartabileceği uyarısında bulundu.
- Musul'da göç krizi
Şii ağırlıklı Haşdi Şabi grubunun Musul operasyonuna destek için bölgede ilerlediği, bu grubun ilerleyişinin bölgedeki dengeleri nasıl etkileyeceği sorusuna ise Çelik, Maliki döneminde Irak ordusunun demografisi ve sosyolojisinin değiştirildiği yanıtını verdi.
Çelik, polis veya askeri gücün tek etnik grup ya da mezhep grubuna indirgenmesi halinde orada güvenliği sağlayan değil, mezhepçi refleks ortaya çıkacağını vurgulayarak, 'Mesele Şiilik veya Sünnilik meselesi değil. Birtakım gruplar özellikle 'Türkiye, Şiilere karşıymış' gibi göstermeye çalışıyor ama birileri Şiilik veya Sünnilik adına mezhepçilik yaparsa bu, Müslümanlar ve tüm insanlık için felaket olur.' değerlendirmesinde bulundu.
'Haşdi Şabi' denilen gücün sadece Şiilerden oluştuğuna işaret eden Çelik, 'Zaman zaman Haşdi Şabi grubunun imza attığı bazı eylemler, DEAŞ'in imza attığı o korkunç eylemlere benzer sonuçlar ortaya çıkarıyor. İnsanları 'Haşdi Şabi'nin şiddeti mi, DEAŞ'ın şiddeti mi' diye bir tercihte bırakmaya kimsenin hakkı yok. Haşdi Şabi'nin oraya bir unsur olarak girmesi ve orada hakimiyet sağlaması demek, tersinden bir mezhep savaşının da tetiklenmesi demektir. Çok tehlikeli olur.' şeklinde konuştu.
Musul'da istikrarsızlık halinde bir milyondan fazla göçmen beklendiğini, bunun Türkiye'yi etkileyeceğini, Türkiye üzerinden de Avrupa ve küresel sistemi etkileyecek şekilde dünyaya yayılacağı uyarısında bulunan Çelik, bu konunun dünyanın sorunu olduğunu söyledi.
Çelik, 'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklif ettiği gibi, Suriye toprakları içinde uçuşa yasak bölge olsaydı, bugün ne Türkiye ne de Avrupa bu göçün insani ve siyasi maliyetiyle karşı karşıya kalmayacaktı. Aynı hatayı Irak’ta tekrarlamamalıyız. Göçe sebep olacak şekilde oraya Haşdi Şabi ve benzeri mezhepçi grupların hakim olmasını önlemeliyiz.' ifadelerini kullandı.
Suriye'deki sürecin aslında yol gösterici olduğuna işaret eden Çelik, “Önemli olan DEAŞ’ın Musul’dan nasıl çıkarılacağı ve DEAŞ sonrası Musul’un organik kompozisyonunun korunmasıdır.” görüşünü paylaştı.
Çelik, Haşdi Şabi gibi 'sentetik' güçlerle Musul’un kompozisyonunun bozulması durumunda DEAŞ’ın hakim olduğu dönemden çok daha büyük bir krizle karşı karşıya kalınacağını vurguladı.
- 'PKK etnik temizlik yapıyor'
Çelik, “Başika Kampı'ndaki askeri birliğimize yönelik provokasyon olursa Türkiye’nin tepkisi ne olur?” sorusunu, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin askeri varlığına saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırıdır. Bu konuda ne gerekiyorsa o yapılır.” şeklinde yanıtladı.
Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile etnik ve mezhebi unsurlar arasındaki organik yapıyı koruyacak şekilde terörle mücadele edilmesi gerektiğine dikkati çeken Çelik, PKK ve PYD’nin Musul operasyonunda kullanılması durumunda operasyonun gayriresmi hale geleceğini anlattı.
Çelik, 'PKK ve PYD gibi unsurlar kullanılırsa bu durumda orada etnik savaşlar tetiklenir. PKK etnik temizlik yapıyor. Bırakın Arapları, Türkmenleri, kendisi dışındaki Kürtlere bile tahammül etmiyor, Kürtleri yerlerinden ediyor.' şeklinde konuştu.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu rejimi yaratan ideolojik ortam henüz kurutulmadı. Eğer Haşdi Şabi gibi mezhepçi ya da PKK ve PYD gibi terör örgütleriyle müdahale ederseniz, bu, oradaki yerel halk açısından o ideolojik unsurların beslenmesi anlamına gelecektir. Halkı herhangi bir şekilde mezhepçi gruplar, terör örgütleri ya da etnik milliyetçilik yapan gruplar arasında tercihe zorlamamak gerekir. Güvenlik güçlerinin dengeli bir bakış açısına sahip olması gerekir.”
Halep ve Musul’un artık Ortadoğu konusu olmaktan çıkarak AB hatta transatlantik konusu haline geldiğini ifade eden Çelik, 'Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında meydanda olan tüm güçlerin Suriye ve Irak’ta askeri unsuru var. Buradan, küresel sistemi çok daha büyük acılara götürecek bir tablonun ortaya çıkmasına izin vermemeliyiz.' uyarısında bulundu.
- 'Türkiye hem sahada hem masada olacak'
Musul konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da dediği gibi, Türkiye'nin hem sahada hem de masada olacağını belirterek, 'Bizim Suriye’de en ufak bir toprakta, en ufak bir çakıl taşında gözümüz yoktur.' dedi.
Çelik, Türkiye’nin milli siyasetinin Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması yönünde olduğunu aktararak, Irak ve Suriye’nin geleceğine mezhepçi grupların değil, yerel halkın tamamının karar vermesi gerektiğini hatırlattı.
Misak-ı Milli hakkındaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, 'Buradaki insanlarla kardeşlik ilişkilerimiz ve tarihsel sorumluluğumuz gereği, ahdimizi tutma gayreti içerisindeyiz.' dedi.
Sınırlarının 30 kilometre ötesinde insanların katledilerek topraklarından edildiğini, çocukların anne ve babasız kaldığına işaret eden Çelik, Türkiye’nin böyle bir faciayı seyredecek devlet olmadığını vurguladı. Çelik, Misak-ı milli vurgusunun da bu bağlamda olduğunu söyledi.
Çelik, 'Bu bölgedeki her gelişme, egemen bir devlet olarak Türkiye’nin güvenliğini ve dış politikasını doğrudan etkiliyor.' değerlendirmesinde bulundu.
'Başkanlık konusunda referandum ne zaman olacak?' sorusu üzerine Çelik, tarih vermenin doğru olmadığını anlattı.
Çelik, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ilkesi ve insan hakları düzenini en kuvvetli şekilde sağlayacak anayasa üzerinde çalışılması gerektiğini, Türkiye’de parlamenter sistemin hiçbir zaman uygulanmadığını belirterek, ilk defa AK Parti döneminde istikrarlı şekilde 10 yıl uygulamaya çalıştıklarını fakat bu dönemde AK Parti'nin kapatılmaya çalışıldığını hatırlattı.
Çelik, 'Eğer AK Parti, güç konsolidasyonu için bu öneriyi getiriyor olsaydı, herhangi bir şekilde sistem değişikliği istemememiz gerekirdi.' şeklinde konuştu.
- Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi
Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi konusuna da değinen Çelik, bu konunun artık Türkiye’nin değil, Avrupa’nın mevzusu olduğunu söyledi.
Çelik, '(Geri Kabul Anlaşması) Avrupa Birliği ile yapılan ‘bire bir’ anlaşmasının başarısının yegane unsuru, Türk kurumlarının gücüdür. Sahil güvenliğimizin gücü sayesinde bu gerçekleşiyor.' şeklinde konuştu.
Geri Kabul Anlaşması, AB'nin Suriyeli sığınmacılar için Türkiye'ye vereceği 3 milyon avronun gönderilmesi ve vize serbestisinin tek paket olduğunu ifade eden Çelik fakat bu mekanizmaların hiçbirinin tatminkar şekilde ilerlemediğini dile getirdi.
Çelik, vize serbestisi konusunda birtakım şartlar öne koyulduğunu, terör yasasının değiştirilmesinin istendiğini ve bunun Türkiye’nin milli güvenliğini zaafa uğratacağını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
'Diyoruz ki bu terör yasasının değiştirilmesi konularını Avrupa Konseyi ile aramızdaki ortak mekanizmaya havale edelim, vize serbestisi gerçekleşsin. Haziranda gerçekleşecekti, olmadı, ekimde gerçekleşecekti olmadı. Bir tarih vermek olarak söylemiyorum ama yılbaşına kadar gerçekleşmezse bu süreç ölmüş demektir.”
Kaynak: AA
Çelik, A Haber'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) hava unsurlarının Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonuna katılımının ne şekilde olacağı yönündeki soru üzerine Çelik, bunun askeri planlama çerçevesinde değerlendirilecek bir husus olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, Irak'a yönelik kara harekatı yapmasının şartlarının ne olduğu sorusu yöneltilen Çelik, Irak'ta Türkiye'ye yönelik güvenlik tehdidi olduğunu vurgulayarak, Irak ve Suriye'de herhangi bir ulusal ordu veya polis gücü bulunmadığını, bu bölgelerin terör örgütleriyle işgal edildiğine dikkati çekti.
Çelik, Türkiye'nin, sınırlarında terör örgütü istemediğini anlatarak, 'Suriye sınırına yerleşmiş terör örgütü bizim için vatandaşlarımıza dönük Ankara'da, İstanbul'da ve diğer yerlerde güvenlik tehditi oluşturuyor. Böyle bir durum bizim müdahalemizi haklı kılıyor. Bu müdahalenin de zaten uluslararası hukukta yeri var.' ifadelerini kullandı.
Büyükşehirlerde eylem yapan canlı bombaların Irak ve Suriye üzerinden gelen terör örgütü mensupları olduğuna dikkati çeken Çelik, 'Dolayısıyla nasıl ki Suriye'de belli birtakım şeyler olgunlaştı, Cerablus'a girilmesi gibi bir şey oldu. Şu anda Irak'taki askeri varlığımız zaten bunu engellemek için, kuzeyden Başika'ya olan bütün askeri hareketliliğimiz zaten Türkiye'ye gelecek tehdidi engellemek için. Yoksa Irak içerisinde bir pozisyon tutmak veya oradaki bir toprak unsuruyla ilgili herhangi bir gözümüzün olmasıyla ilgili bir şey değil.' diye konuştu.
- 'Musul ve diğer konularda müttefiklerimize çağrı yapıyoruz'
'Irak'ın kuzeyinde son derece parçalı, etnik ve dini bir yapı söz konusu. Eğer ki oradaki Türkmenler, Kürtler veya Araplardan bir yardım çağrısı olursa (etnik temizlik tehlikesinden ötürü) o takdirde Türkiye'nin oraya müdahale etmesi için yeterli mi?' sorusuna Çelik, Türkiye'nin tarihi ve insani sorumluluğunu yerine getireceği yanıtını verdi.
Çelik, 'Cerablus'a, El Bab'a doğru ilerlediğimizde ne yapmış olduk? Oraya gidip de Türkiye insanını yerleştirmedik. Oranın vatandaşlarını oraya yerleştiriyoruz. Mesele, Şiilere, Sünnilere karşı olmak meselesi değil, mezhepçi gruplara karşıyız. Burada bir katliam, bu insanlara karşı soykırıma dönüşecek bir durum söz konusu olursa, Türkiye buradaki sorumluluğunu yerine getirir.' değerlendirmesinde bulundu.
'Sorumluluktan kasıt operasyon mu?' sorusu üzerine Çelik, 'O da mümkündür ama burada esas mesele şudur. Biz bunu müttefiklerimizle yapmak isteriz. Musul ve diğer konularda müttefiklerimize çağrı yapıyoruz. Yani 'Burada bizim olmamız lazım, beraber gerçekleştirmemiz lazım' diye.' ifadelerini kullandı.
Çelik, Suriye'de olduğu gibi, bu kaos ortamında Türkmenler, Kürtler veya Arapların topraklarına birtakım grupların başkaları adına el koymaya kalkması durumunda, bunun etnik ve mezhep grupları arasında çok büyük sosyolojik fay hatlarını ortaya çıkartabileceği uyarısında bulundu.
- Musul'da göç krizi
Şii ağırlıklı Haşdi Şabi grubunun Musul operasyonuna destek için bölgede ilerlediği, bu grubun ilerleyişinin bölgedeki dengeleri nasıl etkileyeceği sorusuna ise Çelik, Maliki döneminde Irak ordusunun demografisi ve sosyolojisinin değiştirildiği yanıtını verdi.
Çelik, polis veya askeri gücün tek etnik grup ya da mezhep grubuna indirgenmesi halinde orada güvenliği sağlayan değil, mezhepçi refleks ortaya çıkacağını vurgulayarak, 'Mesele Şiilik veya Sünnilik meselesi değil. Birtakım gruplar özellikle 'Türkiye, Şiilere karşıymış' gibi göstermeye çalışıyor ama birileri Şiilik veya Sünnilik adına mezhepçilik yaparsa bu, Müslümanlar ve tüm insanlık için felaket olur.' değerlendirmesinde bulundu.
'Haşdi Şabi' denilen gücün sadece Şiilerden oluştuğuna işaret eden Çelik, 'Zaman zaman Haşdi Şabi grubunun imza attığı bazı eylemler, DEAŞ'in imza attığı o korkunç eylemlere benzer sonuçlar ortaya çıkarıyor. İnsanları 'Haşdi Şabi'nin şiddeti mi, DEAŞ'ın şiddeti mi' diye bir tercihte bırakmaya kimsenin hakkı yok. Haşdi Şabi'nin oraya bir unsur olarak girmesi ve orada hakimiyet sağlaması demek, tersinden bir mezhep savaşının da tetiklenmesi demektir. Çok tehlikeli olur.' şeklinde konuştu.
Musul'da istikrarsızlık halinde bir milyondan fazla göçmen beklendiğini, bunun Türkiye'yi etkileyeceğini, Türkiye üzerinden de Avrupa ve küresel sistemi etkileyecek şekilde dünyaya yayılacağı uyarısında bulunan Çelik, bu konunun dünyanın sorunu olduğunu söyledi.
Çelik, 'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklif ettiği gibi, Suriye toprakları içinde uçuşa yasak bölge olsaydı, bugün ne Türkiye ne de Avrupa bu göçün insani ve siyasi maliyetiyle karşı karşıya kalmayacaktı. Aynı hatayı Irak’ta tekrarlamamalıyız. Göçe sebep olacak şekilde oraya Haşdi Şabi ve benzeri mezhepçi grupların hakim olmasını önlemeliyiz.' ifadelerini kullandı.
Suriye'deki sürecin aslında yol gösterici olduğuna işaret eden Çelik, “Önemli olan DEAŞ’ın Musul’dan nasıl çıkarılacağı ve DEAŞ sonrası Musul’un organik kompozisyonunun korunmasıdır.” görüşünü paylaştı.
Çelik, Haşdi Şabi gibi 'sentetik' güçlerle Musul’un kompozisyonunun bozulması durumunda DEAŞ’ın hakim olduğu dönemden çok daha büyük bir krizle karşı karşıya kalınacağını vurguladı.
- 'PKK etnik temizlik yapıyor'
Çelik, “Başika Kampı'ndaki askeri birliğimize yönelik provokasyon olursa Türkiye’nin tepkisi ne olur?” sorusunu, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin askeri varlığına saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırıdır. Bu konuda ne gerekiyorsa o yapılır.” şeklinde yanıtladı.
Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile etnik ve mezhebi unsurlar arasındaki organik yapıyı koruyacak şekilde terörle mücadele edilmesi gerektiğine dikkati çeken Çelik, PKK ve PYD’nin Musul operasyonunda kullanılması durumunda operasyonun gayriresmi hale geleceğini anlattı.
Çelik, 'PKK ve PYD gibi unsurlar kullanılırsa bu durumda orada etnik savaşlar tetiklenir. PKK etnik temizlik yapıyor. Bırakın Arapları, Türkmenleri, kendisi dışındaki Kürtlere bile tahammül etmiyor, Kürtleri yerlerinden ediyor.' şeklinde konuştu.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu rejimi yaratan ideolojik ortam henüz kurutulmadı. Eğer Haşdi Şabi gibi mezhepçi ya da PKK ve PYD gibi terör örgütleriyle müdahale ederseniz, bu, oradaki yerel halk açısından o ideolojik unsurların beslenmesi anlamına gelecektir. Halkı herhangi bir şekilde mezhepçi gruplar, terör örgütleri ya da etnik milliyetçilik yapan gruplar arasında tercihe zorlamamak gerekir. Güvenlik güçlerinin dengeli bir bakış açısına sahip olması gerekir.”
Halep ve Musul’un artık Ortadoğu konusu olmaktan çıkarak AB hatta transatlantik konusu haline geldiğini ifade eden Çelik, 'Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında meydanda olan tüm güçlerin Suriye ve Irak’ta askeri unsuru var. Buradan, küresel sistemi çok daha büyük acılara götürecek bir tablonun ortaya çıkmasına izin vermemeliyiz.' uyarısında bulundu.
- 'Türkiye hem sahada hem masada olacak'
Musul konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da dediği gibi, Türkiye'nin hem sahada hem de masada olacağını belirterek, 'Bizim Suriye’de en ufak bir toprakta, en ufak bir çakıl taşında gözümüz yoktur.' dedi.
Çelik, Türkiye’nin milli siyasetinin Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması yönünde olduğunu aktararak, Irak ve Suriye’nin geleceğine mezhepçi grupların değil, yerel halkın tamamının karar vermesi gerektiğini hatırlattı.
Misak-ı Milli hakkındaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, 'Buradaki insanlarla kardeşlik ilişkilerimiz ve tarihsel sorumluluğumuz gereği, ahdimizi tutma gayreti içerisindeyiz.' dedi.
Sınırlarının 30 kilometre ötesinde insanların katledilerek topraklarından edildiğini, çocukların anne ve babasız kaldığına işaret eden Çelik, Türkiye’nin böyle bir faciayı seyredecek devlet olmadığını vurguladı. Çelik, Misak-ı milli vurgusunun da bu bağlamda olduğunu söyledi.
Çelik, 'Bu bölgedeki her gelişme, egemen bir devlet olarak Türkiye’nin güvenliğini ve dış politikasını doğrudan etkiliyor.' değerlendirmesinde bulundu.
'Başkanlık konusunda referandum ne zaman olacak?' sorusu üzerine Çelik, tarih vermenin doğru olmadığını anlattı.
Çelik, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ilkesi ve insan hakları düzenini en kuvvetli şekilde sağlayacak anayasa üzerinde çalışılması gerektiğini, Türkiye’de parlamenter sistemin hiçbir zaman uygulanmadığını belirterek, ilk defa AK Parti döneminde istikrarlı şekilde 10 yıl uygulamaya çalıştıklarını fakat bu dönemde AK Parti'nin kapatılmaya çalışıldığını hatırlattı.
Çelik, 'Eğer AK Parti, güç konsolidasyonu için bu öneriyi getiriyor olsaydı, herhangi bir şekilde sistem değişikliği istemememiz gerekirdi.' şeklinde konuştu.
- Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi
Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi konusuna da değinen Çelik, bu konunun artık Türkiye’nin değil, Avrupa’nın mevzusu olduğunu söyledi.
Çelik, '(Geri Kabul Anlaşması) Avrupa Birliği ile yapılan ‘bire bir’ anlaşmasının başarısının yegane unsuru, Türk kurumlarının gücüdür. Sahil güvenliğimizin gücü sayesinde bu gerçekleşiyor.' şeklinde konuştu.
Geri Kabul Anlaşması, AB'nin Suriyeli sığınmacılar için Türkiye'ye vereceği 3 milyon avronun gönderilmesi ve vize serbestisinin tek paket olduğunu ifade eden Çelik fakat bu mekanizmaların hiçbirinin tatminkar şekilde ilerlemediğini dile getirdi.
Çelik, vize serbestisi konusunda birtakım şartlar öne koyulduğunu, terör yasasının değiştirilmesinin istendiğini ve bunun Türkiye’nin milli güvenliğini zaafa uğratacağını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
'Diyoruz ki bu terör yasasının değiştirilmesi konularını Avrupa Konseyi ile aramızdaki ortak mekanizmaya havale edelim, vize serbestisi gerçekleşsin. Haziranda gerçekleşecekti, olmadı, ekimde gerçekleşecekti olmadı. Bir tarih vermek olarak söylemiyorum ama yılbaşına kadar gerçekleşmezse bu süreç ölmüş demektir.”