Başbakan Yardımcısı Akdoğan Açıklaması (2)
'(Akademisyenlerin bildirisi) Bu kadar deli saçması bir metin görmedim. Bunun bir fikir olduğunu bile düşünmüyorum. Toplumsal gerçeklikten ve hakikatten kopuk bir hezeyanlar kümesi. Öyle ifadeler var ki insanın kanı donuyor. Bir insan böyle deli saçması şeylerle ülkesini nasıl suçlayabilir? Bunun tutar bir tarafı yok. PKK'nın yaptıklarını görmeden sadece devleti katil ilan eden bir yaklaşım. Bunu söylemek için zırcahil olmak lazım. Bildiri yayımlamak fikir özgürlüğü olabilir de onun içinde fikir de yok. Doğrudan devlete ithamlar var' 'Birileri, 'Burada fiili durum yapacağım ve özerklik ilan ediyorum' diyebilir mi demokratik bir hukuk devletinde? Sen, o aykırı düşünceyi nasıl hayata geçirmeye çalışıyorsun? Eğer oldu bitti yaparak, fiili durum yaparak, 'Ben burada kendi kendime özerklik ilan ettim' dersen bunu kimse kabul etmez. Silah üzerinden terör dayatmasıyla 'Ben bu hedefe ulaşacağım' dersen yine bunu kimse kabul etmez' 'Silopi, Sur ve Cizre'de çok önemli mesafeler alındı. Cumhuriyet tarihinin en uyumlu operasyonları yürütülüyor. Çok fedakar bir şekilde asker, polis, korucu kim varsa bu mücadeleyi yürütüyor. Yavaş yavaş da olsa bir neticeye gidiliyor. Kısa sürede bu mahallelerin temizleneceğini düşünüyorum. İlave birtakım tedbirlerle buraların yeniden terörist yuvası olmaması için adımlar atılacak. Örgütün bütün hamleleri boşa çıkartılmış durumda'
Hem HDP'nin hem de Kandil'in makas değiştirdiğini vurgulayan Akdoğan, PKK ile HDP arasında hiçbir ayrım yapmaya gerek bulunmadığını ve ikisinin de aynı yolun yolcusu olduğunu ifade etti.
Seçimden sonra temmuzdan itibaren fiili terör eylemlerine başlandığını hatırlatan Akdoğan, 'Düğmeye basılmış gibi üç dört örgüt Türkiye'ye karşı saldırıya geçti. Bunun sonucunda hükümet, daha sıkı güvenlik politikaları uygulamak zorunda kaldı. Örgütün birçok hamlesi boşa çıkarıldı' şeklinde konuştu.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, son dönemde Silopi, Sur ve Cizre'de çok önemli mesafeler alındığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Cumhuriyet tarihinin en uyumlu operasyonları yürütülüyor. Çok fedakar bir şekilde asker, polis, korucu kim varsa bu mücadeleyi yürütüyor. Yavaş yavaş da olsa bir neticeye gidiliyor. Kısa sürede bu mahallelerin temizleneceğini düşünüyorum. İlave birtakım tedbirlerle buraların yeniden terörist yuvası olmaması için adımlar atılacak. Örgütün bütün hamleleri boşa çıkartılmış durumda. Güvenlik politikaları açısından iyi bir noktaya geldiğimiz söylenebilir. Hükümet bölge insanını kucaklama, hizmet etme, reform ve yatırım yapma noktasında geri atmış değil, bunların hepsini yapıyor. Oradaki tüm vatandaşlarımızı kucaklıyor ama elinde silah olan bir adam var. Buna karşı siz de güvenlik politikalarını ortaya çıkarmak zorunda kalıyorsunuz. Şu an olan budur. Hükümetin iyi niyeti ve attığı adımlarla bölgede bir rahatlama oldu. Turizm ve yatırımlar arttı ama ne oldu? Elinde silah olan birileri, yolunuzu kesiyor. Böyle bir yere yabancı yatırımcı gelir mi, ona nasıl izah edeceksiniz bunu? Bu süreci nasıl istismar ederiz diyerek durumu zorladılar ve devlet 'Ben sana bunu yaptırmam' dedi. İşin özeti budur. Birileri 'Burada fiili durum yapacağım ve özerklik ilan ediyorum' diyebilir mi demokratik bir hukuk devletinde? Sen, o aykırı düşünceyi nasıl hayata geçirmeye çalışıyorsun? Eğer oldu bitti yaparak, fiili durum yaparak, 'Ben, burada kendi kendime özerklik ilan ettim' dersen bunu kimse kabul etmez. 'Silah üzerinden terör dayatmasıyla ben bu hedefe ulaşacağım' dersen yine bunu kimse kabul etmez.'
- 'Siyaset güçlendikçe terör aşağı gitmeli, ikisi birden güçlenirse burada bir yanlış vardır'
Akdoğan, elinde silah olan adamın sözünün geçtiğini belirterek, 'Bir partiyi, bir terör örgütünün sadece propaganda birimi gibi çalıştırırsan, onun amaçlarına kendini adarsan kendi seçmenine ihanet etmiş olursun. HDP, yüzde 6'dan yüzde 13'e çıktı. Bu, müthiş bir kredidir. Batıdan birçok insan da sana oy verdi. Peki niye verdi? Seçimden sonra nasıl bir görünüm kazandın? Bu kadar ayrılıkçı bir dilin var mıydı? Federalizm, bağımsızlık, özerklikten bahsediyor muydun? İnsanlar bunun için mi oy verdi? Oy aldın, daha şiddeti teşvik edici ayrılıkçı bir dile savruldun. Peki o insanlar demez mi 'Sen bana ihanet ettin, kandırdın.' Siyaset güçlendikçe terör, silah aşağı gitmeli. İkisi birden güçlenirse burada bir yanlış vardır. Siyaset içinde güçleneceksin, öbür taraftan da terör şantajı ve dayatmasıyla hala bir şeyler yapmaya çalışacaksın. Onun koç başlığını yapacaksın ve onun önünü açacaksın. Burada bir terslik var, bunun doğru anlaşılması lazım' değerlendirmesinde bulundu.
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin bildirisine ilişkin Akdoğan, şiddeti teşvik edici, ayrılıkçı bir dil kullanmanın siyasette kabul edilebilir olmadığını vurgulayarak, herkesin tabi olduğu bir hukuk sisteminin bulunduğunu kaydetti.
Bu çerçevede siyaset yapmak gerektiğini ve bunun herkes için geçerli olduğunu dile getiren Akdoğan, 'Bu kadar deli saçması bir metin görmedim. Bunun bir fikir olduğunu bile düşünmüyorum. Toplumsal gerçeklikten ve hakikatten kopuk bir hezeyanlar kümesi. Bir bilim adamı Türkiye'deki gerçeklikten nasıl kopabilir? Aslında sorgulanması gereken bu. Öyle ifadeler var ki insanın kanı donuyor. Bir insan böyle deli saçması şeylerle ülkesini nasıl suçlayabilir? Bunun tutar bir tarafı yok. PKK'nın yaptıklarını görmeden sadece devleti katil ilan eden bir yaklaşım. Bunu söylemek için zır cahil olmak lazım. Bildiri yayımlamak fikir özgürlüğü olabilir de onun içinde fikir de yok. Doğrudan devlete ithamlar var. Bomba yüklü araç, aileleri hedef aldı, 3 bebek ve 6 kişi öldü. Nerede bu aydınlar, neden sesleri çıkmıyor? Bugün kaç tane okul yakıldı. Anaokulunu, hastaneleri bombaladılar. Sen buna ses çıkarmıyorsun. Bu algıyla mı Türkiye'de bu meseleler çözülecek' ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Türkiye'nin çok büyük sıkıntılar yaşayan Ahıska Türklerine de sahip çıktığını söyleyerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mart ayında Ukrayna ziyaretinden sonra oradaki Ahıska Türklerinin Türkiye'ye getirilmesi için bir süreç başlatıldığının ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da hemen harekete geçtiğinin altını çizdi.
Akdoğan, bu süreç sonunda yaklaşık 3 bin kişinin Türkiye'ye getirildiğini ve Erzincan Üzümlü'de onlara çok güzel evler yapıldığını aktararak, Türkiye'nin Bayırbucak Türkmenlerine ve bütün mazlum halklara kucak açması gerektiğini belirtti.
(Bitti)