B20 Konferansı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçim güvenliği konusunda, "Kimse tereddüt etmesin. Terörle mücadele etmeye de kararlıyız, seçimi de en güvenli şartlarda gerçekleştirmeye kararlıyız" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu B20 Konferansı'nın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Davutoğlu'na HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Bölgede seçim yapılabilecek bir atmosfer yok" şeklindeki sözleri hatırlatıldı. Davutoğlu, 90'lı yıllarda yapılan hiçbir seçimin daha iyi şartlarda yapılmadığını hatta 2011 yılında da saldırılara muhatap kaldıklarını söyledi. Geçici Bakanlar Kurulu'nun Türkiye'yi seçime götüreceğini hatırlatan Davutoğlu şunları söyledi:
"Türkiye hukuk devleti olarak hem terörle mücadele edecek hem de demokratik hukuk kuralları içinde seçim gerçekleştirebilecektir. Evet şu anda tek parti hükümeti anlamında bir hükümet yok. Bilinsin ki seçim güvenliğiyle ilgili sorumlu olacak bir hükümet var. Ben ilk Bakanlar Kurulu toplantısında arkadaşlara seslenerek şunu söyledim; 'Bu bir anayasal sorumluluk hükümetidir. Hepimiz anayasal görev yapıyoruz. Burada parti kimlikleri değil, anayasal sorumluluk üstlenen kimliklerle buradayız. Bu, ülkeyi seçime götürecek bir hükümettir. Dolayısıyla suhuletle seçimin gerçekleşmesini sağlamak durumundayız. Bu bütün ülkeyi temsil eden bir hükümettir. Bu bir icraat hükümetidir. Hiçbir şey bizi kısa dönemi düşünmek zorunda bırakamaz. Ülkenin sorunları ile ve yapılması gereken işlerle ilgili olarak gerekeni yaparız.'"
- "Seçimi en güvenli şartlarda gerçekleştireceğiz"
Seçim güvenliğinin üzerinde titizlikle çalışacakları bir husus olduğunun altını çizen Davutoğlu, "Kimse tereddüt etmesin. Terörle mücadele etmeye de kararlıyız Seçimi de en güvenli şartlarda gerçekleştirmeye kararlıyız. Tabi eğer Meclis'ten bir hükümet çıkabilmiş olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi ya da Millliyetçi Hareket Partisi bir seçim hükümeti bağlamında bizimle iş birliği yapmış olsaydı, seçim güvenliğini teminat altına almak için Meclis'i birlikte çalıştırıp bazı yasal düzenlemeleri de yapma imkanı bulacaktık" dedi.
Seçim güvenliğini en fazla etkileyen hususun belli köylerde, az nüfuslu yerlerde terör örgütünün baskıyla gidip 'burada, bu sandıkta yüzde yüz şu partiye oy vereceksiniz' diye baskı yapması olduğunu söyleyen Davutoğlu, bu konuda Yüksek Seçim Kuruluna başvurduklarını ancak yasal çerçevede başka yerlerde oy kullanmanın mümkün olmadığının kendilerine iletildiğini anımsattı.
- Dışarıdan atanan bakanların yemin töreninde yaşananlar
Geçici Bakanlar Kuruluna Meclis dışından atanan bakanların yemin töreni sırasında yaşananlara da değinen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Dün de Meclis'te gördüğünüz tablo bu üç partinin negatif yıkıcı bir muhalefet yapmak gerektiğinde nasıl bir araya geldiğini açık bir şekilde gösteriyor. Ülkede hükümet anayasal zorunluluk olarak göreve başlamış, bu hükümetin bağımsız bakanlarının yemin ettirmesini engelleyerek bir siyasal kriz çıkarmaya çalışıyor. Gerçekten muhalefet partileri, Türkiye'nin ve dünyanın içinden geçtiği kritik süreci görmeyip eğer AK Parti'yi köşeye sıkıştırmaya dönük kısır hedefler peşinde koşarlarsa, seçim güvenliğini tehdit eden bu yaklaşımdır. Seçim güvenliğini güvenlik güçlerimiz teminat altına alır. Var olan bu yasaları değiştirebilseydik daha emin olabilirdik. Bunun da sorumlusu CHP ve MHP'dir. Bu yasaları değiştirmek için özelikle teklifte bulundum. 'Anayasal değişiklik yapalım, barajı aşağı indirelim ve herkes rahat davransın' dedik. Ama yanaşmadılar şimdi de Meclis'te çıkan dünkü tablo ile tekrar ülkeyi bloklaşmaya, kutuplaşmaya sevk edenler seçim güvenliğine en fazla tehdidi yapanlardır. Hiç kimse merak etmesin, Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde vatandaşlarımızın özgür iradesini yansıtabilecekleri şartların oluşturulması için gece gündüz çalışıyoruz. Bu seçim mutlaka yapılacaktır. Bazı art niyetli çevreler, HDP Eş Başkanı da bu tarz bir yaklaşımda bulunmuş,'Türkiye'de seçim bu şartlarda yapılamaz ve bu süreç devam eder'. Seçim Türkiye'de vaktinde ve uluslararası standartlarda objektif hukuk kuralları içinde gerçekleşecektir, bundan kimsenin tereddüdü olmamalıdır.
- AK Parti'de adaylık süreci
Davutoğlu, "Bazı üç dönemlik isimlerin Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin gibi isimlerin başvurmadığı haberleri geliyor. Bu isimlerle görüşecek misiniz ayrıca?" sorusu üzerine, "Biz, parti içi demokrasiye ve partimizin özellikle de seçimlere yenilenmiş ve güçlenmiş bir şekilde gitmesine önem verdiğimiz için seçimler öncesinde kongre yapma kararı aldık. Bu aslında cesur bir karardı açık söyleyeyim. Bu kararı alırken ben; partimize, partiye gönül vermiş delegelerimize, katkılarıyla bu partiyi omuzlamış bütün milletvekillerimize, geçmişteki milletvekillerimize, bakanlarımıza, bütünüyle AK Parti ailesine duyduğum güvenin neticesidir" diye konuştu.
Bu çerçevede de AK Parti Kongre'sini 12 Eylül'de, büyük bir demokrasi şöleni halinde gerçekleştireceklerini belirten Davutoğlu, "Yine partimizin daha önce tüzüğünde de söz konusu olan 'üç dönem' ile ilgili husus, oluşturduğumuz özel bir tüzük komisyonununda inceleniyor, Mehmet Ali Şahin başkanlığında. Onlarla bir görüşme yaptım. Bu çerçevede neler yapılacağını ele aldık. Üç dönem kuralı kalmakla birlikte bütün arkadaşlarımın aday olabilmesini temin edecek bir çerçeve hazırladık" dedi.
Davutoğlu, çok sayıda milletvekilliği aday adaylığı başvurusu olmasından memnuniyet duyduklarını söyledi.
- "Herkesin aday olma hakkı var"
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti, her halükarda her zaman çok büyük bir siyasi çekim alanı oluşturmaktadır. Ayrıca bu aday başvuruları dışında da tabii 18'i akşamına kadar oluşacak üst kurulda biz herkese adaylık başvurusu teklifinde bulunabiliriz. O anlamda herhangi bir üç dönemlikle ilgili, 'üç dönemdeki arkadaşlar', böyle tanımlamak bile benim hoşuma gitmiyor. Bütün arkadaşlar bizde eşittir. Herkesin aday olma hakkı da vardır, herkes potansiyel adayımızdır da. Bu böyle görülmeli. Kimse 'şunlar aday oldu, bunlar olmadı, şunlar bu olacak' gibi spekülasyona girmesin. Bu arkadaşlarımızın hepsi geçmişte AK Parti davasını omuzlamış arkadaşlar. Bugün de, aday olarak da veya başka pozisyonlarda, milletvekili olarak da her zaman bu davaya omuz verirler. AK Parti, bu anlamda çok sınavdan geçti. Bu şekilde çok katkıda bulunmuş arkadaşlarımızla da önümüzdeki dönemde omuz omuza çalışacağımızdan emin olsun herkes, kimse bu konuda farklı bir spekülasyona gitmesin."
- Öztürk Yılmaz'ın aday adaylığı
Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye'nin Musul Başkonsolosu olduğu sırada, DAEŞ militanları tarafından kaçırılan ve 101 gün sonra konsolosluk personeliyle birlikte kurtarılan Öztürk Yılmaz'ın CHP'den adaylığıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi:
"Herkesin aday olma hakkı var. Geçmişte benim memurum olarak çalışmış, Dışişleri Bakanlığım döneminde. Şimdi nihayetinde hükümetin memuru tabi ama zor bir dönemde tabi ona Türkiye Cumhuriyetini dışarıda temsil eden bir diplomatımız olarak baktık, öyle gördük. Herkesin hakkı, Türkiye demokratik bir ülke. Herkes siyasete girme kararı alabilir. Ama bunun tabi belli çerçeveleri vardır. Dolayısıyla da bunda söylenecek ek bir husus yok."
- "Bu, insanlığın vicdanı anlamında bir kıyamettir"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce de bazı açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin son 4 yıldır iki milyona yakın Suriyeli mülteciyi aldığını söyleyen Davutoğlu Türkiye'nin bütün çağrılarına kulağını tıkayanların, bu zulmün durması için yapılan girişimlere kayıtsız kaldığını vurguladı. Davutoğlu şunları söyledi:
" Bu ülkede bu mültecilerin, ümidini kaybetmiş insanların kendi ülkelerinde 'en azından hayat garantisi altında güvenlik içinde yaşayacakları bölgeler oluşturalım' çağrımıza sessiz kalanlar şimdi mülteciler kendi kapılarına dayandıklarında gerçekten insanlık adına bazen utanç verici bazı ırkçı yaklaşımlarla tepki gösteriyorlar. Bilelim ki artık bugün dünya tek bir kaderi paylaşan insanlığın hayat alanıdır. Kimsenin kaderi birbirinden bağımsız değildir. Dün hepimizin gözlerini yaşartan, dolduran, vicdan sahibi herkesin yüreğini burkan Aylan'ın o cansız bedeni aslında son uyarıdır. Bu insanlığın vicdanı anlamında bir kıyamettir. Sesimizi yükseltmenin vakti gelmiştir."
Davutoğlu, Aylan'ın babasıyla dün akşam görüştüğünü belirterek, "Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu sadece baskı yapan, zulmeden Suriye rejimi değil ya da bu rejimin zulmünü istismar ederek her türlü terörü, her türlü gayrı insani terör yöntemlerini uygulayan terör örgütleri, bunlar olmakla birlikte bunlara kayıtsız kalan uluslararası toplumdur" diye konuştu.
- "Bizi suçlayanlar bu tablo karşısında vicdanın sesi olamazlar"
Türkiye'nin bir insanlık dersi verdiği ve vermeye de devam ettiğinin altını çizen Davutoğlu şöyle devam etti:
"Bizi bu mültecilere niye kapınızı açtınız?' diye suçlayanlar şimdi bu tablo karşısında vicdanın sesi olamazlar. Ortadoğu'yu bir bataklık, Suriyelileri bu bataklıkta yaşayan sivrisinekler gibi görüp kapıları kapatmamızı teklif edenler şimdi köşelerinde hayasızca yazılarla bunun sorumluluğunu da bize atmaya kalkıyorlar. Bu sadece hükümetimize, Cumhurbaşkanımıza, bana değil, bir insanlık dersi vererek evlerini, yuvalarını, aşlarını, kalplerini Suriyelilere açan aziz milletimize de bir hakarettir. Diktatörleri, zulümleri, baskıları görmeyenler, terör örgütlerinin zulmünü görmeyenler, demokratik yolla seçilmiş hükümetlerin idare ettiği Türkiye'yi bütün bu trajediden ve demokratik yolla seçilmiş hükümetleri bu olaylardan sorumlu tutanlar en küçük izana dahi sahip değildir."
- "Sözün bittiği yerdeyiz"
Aylan'ın bu cansız bedeninin görülmemesi için 4 yıldır çırpındıklarını, bütün dünyaya çağrıda bulunduklarını belirten Davutoğlu, "Ama o görüldü ve dünyaya bir bir anlamda bir uyarı oldu. Peki, ya fotoğrafının çekilmesi imkanı bulamayarak ölen, böyle bir imkanı da bulamayan kimyasal silah altında ölen çocuklar, o cansız bedenler? Açlıkla bir deri bir kemik şeklinde dünyaya resimleri, fotoğrafları dağıtılan, hapishanelerde açlıkla cezalandırıldıkları görülen Suriyeli çocuklar. Sözün bittiği yer denilen yer burası. Türkiye gereğini yaptı, yapacak. Ama biz sonraki nesillere yanı başımızdaki Suriyeli kardeşleri her türlü zulmü görürken, her türlü ıstırabı yaşarken kayıtsız kalan bir millet olarak tarihe geçmeyeceğiz. Bu konuda da çağrımıza bundan sonra da devam edeceğiz" diye konuştu.
Kaynak: AA
"Türkiye hukuk devleti olarak hem terörle mücadele edecek hem de demokratik hukuk kuralları içinde seçim gerçekleştirebilecektir. Evet şu anda tek parti hükümeti anlamında bir hükümet yok. Bilinsin ki seçim güvenliğiyle ilgili sorumlu olacak bir hükümet var. Ben ilk Bakanlar Kurulu toplantısında arkadaşlara seslenerek şunu söyledim; 'Bu bir anayasal sorumluluk hükümetidir. Hepimiz anayasal görev yapıyoruz. Burada parti kimlikleri değil, anayasal sorumluluk üstlenen kimliklerle buradayız. Bu, ülkeyi seçime götürecek bir hükümettir. Dolayısıyla suhuletle seçimin gerçekleşmesini sağlamak durumundayız. Bu bütün ülkeyi temsil eden bir hükümettir. Bu bir icraat hükümetidir. Hiçbir şey bizi kısa dönemi düşünmek zorunda bırakamaz. Ülkenin sorunları ile ve yapılması gereken işlerle ilgili olarak gerekeni yaparız.'"
- "Seçimi en güvenli şartlarda gerçekleştireceğiz"
Seçim güvenliğinin üzerinde titizlikle çalışacakları bir husus olduğunun altını çizen Davutoğlu, "Kimse tereddüt etmesin. Terörle mücadele etmeye de kararlıyız Seçimi de en güvenli şartlarda gerçekleştirmeye kararlıyız. Tabi eğer Meclis'ten bir hükümet çıkabilmiş olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi ya da Millliyetçi Hareket Partisi bir seçim hükümeti bağlamında bizimle iş birliği yapmış olsaydı, seçim güvenliğini teminat altına almak için Meclis'i birlikte çalıştırıp bazı yasal düzenlemeleri de yapma imkanı bulacaktık" dedi.
Seçim güvenliğini en fazla etkileyen hususun belli köylerde, az nüfuslu yerlerde terör örgütünün baskıyla gidip 'burada, bu sandıkta yüzde yüz şu partiye oy vereceksiniz' diye baskı yapması olduğunu söyleyen Davutoğlu, bu konuda Yüksek Seçim Kuruluna başvurduklarını ancak yasal çerçevede başka yerlerde oy kullanmanın mümkün olmadığının kendilerine iletildiğini anımsattı.
- Dışarıdan atanan bakanların yemin töreninde yaşananlar
Geçici Bakanlar Kuruluna Meclis dışından atanan bakanların yemin töreni sırasında yaşananlara da değinen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Dün de Meclis'te gördüğünüz tablo bu üç partinin negatif yıkıcı bir muhalefet yapmak gerektiğinde nasıl bir araya geldiğini açık bir şekilde gösteriyor. Ülkede hükümet anayasal zorunluluk olarak göreve başlamış, bu hükümetin bağımsız bakanlarının yemin ettirmesini engelleyerek bir siyasal kriz çıkarmaya çalışıyor. Gerçekten muhalefet partileri, Türkiye'nin ve dünyanın içinden geçtiği kritik süreci görmeyip eğer AK Parti'yi köşeye sıkıştırmaya dönük kısır hedefler peşinde koşarlarsa, seçim güvenliğini tehdit eden bu yaklaşımdır. Seçim güvenliğini güvenlik güçlerimiz teminat altına alır. Var olan bu yasaları değiştirebilseydik daha emin olabilirdik. Bunun da sorumlusu CHP ve MHP'dir. Bu yasaları değiştirmek için özelikle teklifte bulundum. 'Anayasal değişiklik yapalım, barajı aşağı indirelim ve herkes rahat davransın' dedik. Ama yanaşmadılar şimdi de Meclis'te çıkan dünkü tablo ile tekrar ülkeyi bloklaşmaya, kutuplaşmaya sevk edenler seçim güvenliğine en fazla tehdidi yapanlardır. Hiç kimse merak etmesin, Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde vatandaşlarımızın özgür iradesini yansıtabilecekleri şartların oluşturulması için gece gündüz çalışıyoruz. Bu seçim mutlaka yapılacaktır. Bazı art niyetli çevreler, HDP Eş Başkanı da bu tarz bir yaklaşımda bulunmuş,'Türkiye'de seçim bu şartlarda yapılamaz ve bu süreç devam eder'. Seçim Türkiye'de vaktinde ve uluslararası standartlarda objektif hukuk kuralları içinde gerçekleşecektir, bundan kimsenin tereddüdü olmamalıdır.
- AK Parti'de adaylık süreci
Davutoğlu, "Bazı üç dönemlik isimlerin Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin gibi isimlerin başvurmadığı haberleri geliyor. Bu isimlerle görüşecek misiniz ayrıca?" sorusu üzerine, "Biz, parti içi demokrasiye ve partimizin özellikle de seçimlere yenilenmiş ve güçlenmiş bir şekilde gitmesine önem verdiğimiz için seçimler öncesinde kongre yapma kararı aldık. Bu aslında cesur bir karardı açık söyleyeyim. Bu kararı alırken ben; partimize, partiye gönül vermiş delegelerimize, katkılarıyla bu partiyi omuzlamış bütün milletvekillerimize, geçmişteki milletvekillerimize, bakanlarımıza, bütünüyle AK Parti ailesine duyduğum güvenin neticesidir" diye konuştu.
Bu çerçevede de AK Parti Kongre'sini 12 Eylül'de, büyük bir demokrasi şöleni halinde gerçekleştireceklerini belirten Davutoğlu, "Yine partimizin daha önce tüzüğünde de söz konusu olan 'üç dönem' ile ilgili husus, oluşturduğumuz özel bir tüzük komisyonununda inceleniyor, Mehmet Ali Şahin başkanlığında. Onlarla bir görüşme yaptım. Bu çerçevede neler yapılacağını ele aldık. Üç dönem kuralı kalmakla birlikte bütün arkadaşlarımın aday olabilmesini temin edecek bir çerçeve hazırladık" dedi.
Davutoğlu, çok sayıda milletvekilliği aday adaylığı başvurusu olmasından memnuniyet duyduklarını söyledi.
- "Herkesin aday olma hakkı var"
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti, her halükarda her zaman çok büyük bir siyasi çekim alanı oluşturmaktadır. Ayrıca bu aday başvuruları dışında da tabii 18'i akşamına kadar oluşacak üst kurulda biz herkese adaylık başvurusu teklifinde bulunabiliriz. O anlamda herhangi bir üç dönemlikle ilgili, 'üç dönemdeki arkadaşlar', böyle tanımlamak bile benim hoşuma gitmiyor. Bütün arkadaşlar bizde eşittir. Herkesin aday olma hakkı da vardır, herkes potansiyel adayımızdır da. Bu böyle görülmeli. Kimse 'şunlar aday oldu, bunlar olmadı, şunlar bu olacak' gibi spekülasyona girmesin. Bu arkadaşlarımızın hepsi geçmişte AK Parti davasını omuzlamış arkadaşlar. Bugün de, aday olarak da veya başka pozisyonlarda, milletvekili olarak da her zaman bu davaya omuz verirler. AK Parti, bu anlamda çok sınavdan geçti. Bu şekilde çok katkıda bulunmuş arkadaşlarımızla da önümüzdeki dönemde omuz omuza çalışacağımızdan emin olsun herkes, kimse bu konuda farklı bir spekülasyona gitmesin."
- Öztürk Yılmaz'ın aday adaylığı
Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye'nin Musul Başkonsolosu olduğu sırada, DAEŞ militanları tarafından kaçırılan ve 101 gün sonra konsolosluk personeliyle birlikte kurtarılan Öztürk Yılmaz'ın CHP'den adaylığıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi:
"Herkesin aday olma hakkı var. Geçmişte benim memurum olarak çalışmış, Dışişleri Bakanlığım döneminde. Şimdi nihayetinde hükümetin memuru tabi ama zor bir dönemde tabi ona Türkiye Cumhuriyetini dışarıda temsil eden bir diplomatımız olarak baktık, öyle gördük. Herkesin hakkı, Türkiye demokratik bir ülke. Herkes siyasete girme kararı alabilir. Ama bunun tabi belli çerçeveleri vardır. Dolayısıyla da bunda söylenecek ek bir husus yok."
- "Bu, insanlığın vicdanı anlamında bir kıyamettir"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce de bazı açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin son 4 yıldır iki milyona yakın Suriyeli mülteciyi aldığını söyleyen Davutoğlu Türkiye'nin bütün çağrılarına kulağını tıkayanların, bu zulmün durması için yapılan girişimlere kayıtsız kaldığını vurguladı. Davutoğlu şunları söyledi:
" Bu ülkede bu mültecilerin, ümidini kaybetmiş insanların kendi ülkelerinde 'en azından hayat garantisi altında güvenlik içinde yaşayacakları bölgeler oluşturalım' çağrımıza sessiz kalanlar şimdi mülteciler kendi kapılarına dayandıklarında gerçekten insanlık adına bazen utanç verici bazı ırkçı yaklaşımlarla tepki gösteriyorlar. Bilelim ki artık bugün dünya tek bir kaderi paylaşan insanlığın hayat alanıdır. Kimsenin kaderi birbirinden bağımsız değildir. Dün hepimizin gözlerini yaşartan, dolduran, vicdan sahibi herkesin yüreğini burkan Aylan'ın o cansız bedeni aslında son uyarıdır. Bu insanlığın vicdanı anlamında bir kıyamettir. Sesimizi yükseltmenin vakti gelmiştir."
Davutoğlu, Aylan'ın babasıyla dün akşam görüştüğünü belirterek, "Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu sadece baskı yapan, zulmeden Suriye rejimi değil ya da bu rejimin zulmünü istismar ederek her türlü terörü, her türlü gayrı insani terör yöntemlerini uygulayan terör örgütleri, bunlar olmakla birlikte bunlara kayıtsız kalan uluslararası toplumdur" diye konuştu.
- "Bizi suçlayanlar bu tablo karşısında vicdanın sesi olamazlar"
Türkiye'nin bir insanlık dersi verdiği ve vermeye de devam ettiğinin altını çizen Davutoğlu şöyle devam etti:
"Bizi bu mültecilere niye kapınızı açtınız?' diye suçlayanlar şimdi bu tablo karşısında vicdanın sesi olamazlar. Ortadoğu'yu bir bataklık, Suriyelileri bu bataklıkta yaşayan sivrisinekler gibi görüp kapıları kapatmamızı teklif edenler şimdi köşelerinde hayasızca yazılarla bunun sorumluluğunu da bize atmaya kalkıyorlar. Bu sadece hükümetimize, Cumhurbaşkanımıza, bana değil, bir insanlık dersi vererek evlerini, yuvalarını, aşlarını, kalplerini Suriyelilere açan aziz milletimize de bir hakarettir. Diktatörleri, zulümleri, baskıları görmeyenler, terör örgütlerinin zulmünü görmeyenler, demokratik yolla seçilmiş hükümetlerin idare ettiği Türkiye'yi bütün bu trajediden ve demokratik yolla seçilmiş hükümetleri bu olaylardan sorumlu tutanlar en küçük izana dahi sahip değildir."
- "Sözün bittiği yerdeyiz"
Aylan'ın bu cansız bedeninin görülmemesi için 4 yıldır çırpındıklarını, bütün dünyaya çağrıda bulunduklarını belirten Davutoğlu, "Ama o görüldü ve dünyaya bir bir anlamda bir uyarı oldu. Peki, ya fotoğrafının çekilmesi imkanı bulamayarak ölen, böyle bir imkanı da bulamayan kimyasal silah altında ölen çocuklar, o cansız bedenler? Açlıkla bir deri bir kemik şeklinde dünyaya resimleri, fotoğrafları dağıtılan, hapishanelerde açlıkla cezalandırıldıkları görülen Suriyeli çocuklar. Sözün bittiği yer denilen yer burası. Türkiye gereğini yaptı, yapacak. Ama biz sonraki nesillere yanı başımızdaki Suriyeli kardeşleri her türlü zulmü görürken, her türlü ıstırabı yaşarken kayıtsız kalan bir millet olarak tarihe geçmeyeceğiz. Bu konuda da çağrımıza bundan sonra da devam edeceğiz" diye konuştu.