İngiliz Medyasında 'Tarafsızlık' Tartışması

İngiltere'de medya kuruluşlarının, gazetelerin siyasi liderleri adaylık yarışları süresince açıktan desteklemesi, politik görüşlerini açıkça belirtmesi, medya etiği ve tarafsızlık tartışmalarını da beraberinde getiriyor.

İngiliz medyasında, özellikle gazetelerin siyasi görüşlerini açıkça belirtmesi genel olarak gelenekselleşmiş bir uygulama olarak değerlendiriliyor. Buna rağmen özellikle son yıllarda gazetelerin editoryal olarak genel seçimler, parti liderliği seçimleri ve referandumlar öncesi giderek "partizanlaşması", akademik çevrelerce "tarafsızlık ilkesi" açısından eleştiriliyor.

Yakın zamanda İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Guardian, muhalefetteki İşçi Partisi'nin önümüzdeki ay kesinleşecek genel başkanlık yarışı öncesi, anketler savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Jeremy Corbyn'i açık ara önde göstermesine rağmen Yvette Cooper'dan yana olduğunu açıkladı. Ülkede 7 Mayıs'ta yapılan genel seçimin ardından İşçi Partisi'nin eski genel başkanı Ed Miliband'ın istifasından sonra parti liderliği için Jeremy Corbyn, Andy Burnham, Yvette Cooper ve Liz Kendall yarışıyor.

Guardian'ın 13 Ağustos tarihli makalesinde adaylar arasından kimi desteklediklerine ilişkin ise şu cümleler yer alıyor:

"Corbyn seçim kampanyasını şekillendirdi ama Cooper geleceğe şekil verebilir. Doğru lider Jeremy Corbyn'i ve Liz Kendall'ı tek büyük, ilerlemeci bir çadırın altında toplayabilecek, derin politika anlaşmazlıklarına yeterli ahlaki bir ortak zemin sunabilecek kişi. Bu aşılması son derece güç bir görev. Britanya'da bunu başarabilecek birine ihtiyaç duyan çok fazla insan var. Bunu yapabilmek için en iyi kişi Yvette Cooper."

Leicester Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümü'nden Dr. Roger Dickinson, AA muhabirine yaptığı açıklamada, internet ve sosyal medyanın geleneksel haberciliğe dair yerleşmiş prensipleri değiştirdiğini söyleyerek, "Gazeteler sadece okurlarının ne düşündüğü ile ilgileniyorlar. Anglo - Amerikan geleneğine göre gazetelerden sadece haberlerinde tarafsız olması bekleniyor. Gazeteler editoryal politikalarında açık bir şekilde partizanlar" değerlendirmesinde bulundu.

Gazetelerin haberlerinde uyguladığı tarafsızlık filtresini editoryal yazılarında uygulamadığına dikkati çeken Dickinson, "Gazeteler çoğunlukla patronlarının politikalarını yansıtan bu politikalarını, köşe yazıları ya da editoryal yazılarıyla ortaya koyuyor" dedi. Dickinson, zaman içerisinde İngiliz gazetelerinin açıktan siyasi görüşlerini belirtebilmesi ya da herhangi bir politikacıdan yana açık tavır alabilmesinin "beğenmeyen satın almasın" düşüncesine dayandığını vurguladı.

Dickinson, asıl problemin ise gazete sahiplerinin siyasi görüşlerinin sadece editoryal yazıları değil haberleri de etki altına alması olduğunu kaydederek "Politik partizanlığın haber seçimine, haberin hangi açıdan bakılarak yazılacağına ya da hangi konulara öncelik verileceğine etki ettiğini sıklıkla görüyoruz" diye konuştu.

Geçen yıl eylül ayında yapılan İskoçya'nın bağımsızlık referandumu öncesinde de birçok İngiliz gazetesi açıkça bağımsızlık konusundaki duruşunu ortaya koydu.

Yine Guardian gazetesi referandumdan bir hafta önce, "Milliyetçilik sosyal adaletsizliğe cevap değil. Bu çok önemli sebepten dolayı, tüm İskoçlara önümüzdeki hafta yapılacak olan referandumda hayır oyu vermeleri çağrısında bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.

Mayıs ayında yapılan genel seçim öncesi Sun gazetesi de yayınlarında ağırlıklı olarak Muhafazalar Parti'yi desteklerken, Financial Times da 2010'daki seçim sonrasında oluşan Muhafazakar Parti, Liberal Demokrat Parti koalisyonunun devam etmesi gerektiğini vurgulamıştı. The Economist dergisi ise 2 Mayıs'taki editoryal yazısında, "Avrupa riskine rağmen, David Cameron liderliğindeki koalisyon ikinci bir döneme devam etmeli" ifadesine yer vermişti.

- Haber içerikleri ile sponsorluk anlaşmaları

İngiliz medyasında hali hazırda devam eden tarafsızlık tartışmalarının bir diğer yönü ise medya kuruluşlarının haber içerikleri ile sponsorluk anlaşmaları arasındaki ilişkiyi konu alıyor.

İngiltere'de telekomünikasyonu düzenleyen yasal kurum OFCOM'un yayınlandığı rapora göre İngiliz yayın kurumu BBC, düzenleyici kurumun daha önce ortaya koyduğu sponsorluk kurallarını 2011'den bu yana 20 kez ihlal etti. BBC'nin bu dönemdeki bazı programlarının içeriklerinin Aga Khan Vakfı, Uluslararası Diyabet Derneği yada Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından desteklenerek yönlendirilmiş olabileceği belirtildi.

OFCOM yayın içerikleri ve sponsorluk anlaşmaları arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılabilmesi için BBC'den programlara sponsor olan kişi ve kuruluşların isimlerinin neden jenerikte belirtilmediğinin açıklanmasını istemişti. BBC'nin programlara maddi katkıda bulunan sponsorlara "teşekkür" kısmında yer verildiğini belirtmesine rağmen kurum bunun "yeterli olmadığı" savunmuştu.

Yaklaşık dört yıl önce İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Independent, BBC'nin FBC isimli medya şirketinden 1 sterlin gibi sembolik ödemeler karşılığında içerik satın alarak yayınladığını fakat bu programların aslında 17 milyon sterline kadar ulaşabilen bedellerle bazı kamu kuruluşları ve şirketler tarafından sipariş edilerek hazırlandığını öne sürmüştü. Gazete, programlarda sponsorluk ilişkisine ve yapılan ödemeye ilişkin herhangi bir bilginin de jeneriklerde yer almadığını vurgulamıştı.

Kaynak: AA