'Usulsüz Dinleme' Davası
"Usulsüz dinleme" iddialarıyla 17'si polis, 18 kişi hakkında açılan davanın sanıklarından dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hasan Ali Okan, "Makama döndüğümüzde, dinleme kararı için mahkemelere havale edilecek birkaç klasör evrak bulurduk. Haliyle önümüze gelen evrakı tek tek tetkik etme imkanı olmuyordu" dedi.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya Ömer Altıparmak ile sanıklardan 9'u, MHP Ankara Milletvekili adayı Erkan Bülent Haberal'ın da arasında bulunduğu bazı mağdur ve müştekilerle tarafların avukatları katıldı.
Sanıklardan Hasan Ali Okan, Karşıyaka Adliyesinden görüntülü sistem üzerinden yaptığı savunmada, başkan yardımcılığı döneminde, özellikle 2011 seçimleri öncesinde terör ve organize suç örgütleriyle ilgili birçok başarılı operasyona imza attıklarını anlattı.
Daha çok Başbakan'a yönelik suikast ve terör istihbaratları kapsamında dinlemeler yaptıklarını belirten Okan, zamanlarının çoğunu İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünde geçirdiklerini ifade etti.
Okan, "Makama döndüğümüzde, dinleme kararı için mahkemelere havale edilecek birkaç klasör evrak bulurduk. Haliyle önünüze gelen evrakı tek tek tetkik etme imkanı olmuyordu" diye konuştu.
İhale komisyonlarında görev almayan bazı TÜBİTAK çalışanlarının, ihalelerde usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle dinlediklerine ilişkin suçlamaya değinen Okan, şunları söyledi:
"O günlerde, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan tarafından bilgi notu gönderilmiş. Nota göre, Başbakanımızın TÜBİTAK'ın başına atadığı profesör bayan tarafından çok sayıda yatırım amaçlı çalışmalar yapılıyormuş. Bu kadar çok paranın karşılığı olarak bazı kötü kokular alındığı türünde değerlendirme vardı. Yanlış hatırlamıyorsam, arkadaşlarımız KOM ve başka birimlerden gelen bilgilerle telefon dinleme yaptılar. Hükümetin çıkardığı, halen yürürlükteki kanunlara göre dinleme yapıldı. Yine yanlış hatırlamıyorsam, o süreçte, o grup içinde olan profesör bayanın eşinin de bu ihalelerde birebir bir şeyler yaptığına ilişkin bilgi notu Başbakanlığa gönderildi. Daha sonra profesör bayan da TÜBİTAK'tan alındı."
Okan, yaptıkları dinlemelere ilişkin hiçbir bilgi ve ses kaydının basında yer almadığına işaret ederek, "Bu da arkadaşlarımızın tehdit, şantaj, basına bilgi sızdırmak gibi bir şey yapmadığını gösteriyor" dedi.
İstihbari dinlemelerde, kişilerin suçlu olduğuna ilişkin bir bilgiye rastlamamaları durumunda bunu kayda girmediklerini anlatan Okan, bunu, kişilerin masumiyetini korumak için yaptıklarını savundu.
Okan, güvenlik birimlerinin, halen aynı şekilde dinleme kararı aldığını söyleyerek, "Sanki suçluymuşuz gibi 14-15 aydır bu işle uğraşıyoruz. Yaptığımız her şey hukuki. Bize suç isnat edilmesinden üzülüyorum. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum" diye konuştu.
Soruşturma sırasında mağdurların dinlenmesi talepli üst yazıları fotokopi olarak gördüğünü bildiren Okan, bu yazıların ıslak imzalı asıllarının dosyaya getirtilmesini istedi.
Okan, 10 binden fazla evrak imzaladığını, hangilerini imzaladığını şu anda bilmediğini ifade etti.
TÜBİTAK'ın, dinlenen çalışanların, ihale komisyonlarında görev almadıklarının hatırlatılmasının ardından Okan, "Eğer dinlemeden önce ihale komisyonundakilerin kimler olduğunu sorsak, alarma geçerlerdi" ifadesini kullandı.
Okan, dosyadaki müfettiş raporlarını kabul etmediğini sözlerine ekledi.
Sanık avukatı Resul Tunçkır da yargılamanın siyasi olduğunu öne sürerek, "Eğer bir suç varsa bu, MİT, jandarma ve emniyet istihbarat tarafından devam ettirilmektedir" diye konuştu.
- Müşteki beyanları
Müştekilerden TÜBİTAK çalışanı Güner Alpaydın da dinlendiği dönemde, TÜBİTAK'ta proje yürütücüsü olduğunu, ihale komisyonlarında görev almadığını aktardı.
Dinlenmesine ilişkin kayıtların kendisine yönelik kullanılıp kullanılmadığı konusunda, "Bana, 'Sizin hakkınızda şu bilgiyi biliyoruz' diyenler olmadı" diye konuşan Alpaydın, "Ama, üst makamlarca TÜBİTAK'ta bir şeyler olabileceği dillendiriliyordu. Bazı, hukuksuz işlemlerin olabileceği" dedi.
TÜBİTAK'ta önce "pasifize edildiğini", ardından görevine son verildiğini anlatan Alpaydın, dinlenen TÜBİTAK personelinin, devletin çok önemli projelerinde görev aldıklarını söyledi.
Alpaydın, "Sorumlulardan şikayetçiyim. Biz de dinlenebiliriz. Ama her şeyin hukuk çerçevesinde olması lazım. Ben, 2011'de dinlenmişim. TÜBİTAK'tan 2013'te ayrıldım. O dönemde, yalnız bırakıldım, pasifize edildim. Yukarıdan sanki suçluymuşuz izlenimi verildi" şeklinde konuştu.
"Sizi pasifize etmek için dinlemeyi mi kullandılar" sorusu üzerine Alpaydın, "Direkt onu söylemiyorum. Ama netice var ortada" dedi.
- Kılıçdaroğlu'nun danışmanının beyanı
Müştekilerden, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanı Recep Cengiz de "DHKP-C ile bağlantılı bir dernekle ilişkisi olduğu iddiasıyla" dinlendiğini bildirerek, bahse konu derneğin adını halen öğrenemediğini ifade etti.
Dinlendiğini, savcılıkta öğrendiğini aktaran Cengiz, dinleme kayıtlarının kendisine yönelik kullanıldığını görmediğini, bununla birlikte hazırladıkları ve "sadece Kılıçdaroğlu'nun bildiği bazı projelerin, mevcut siyasi iktidarca uygulamaya sokulduğuna" tanık olduklarını kaydetti.
Cengiz, şu ifadeleri kullandı:
"Diğer danışmanların projeleriyle ilgili de aynı şeyler söz konusu. Ama bunlar, sadece dinleme dönemiyle ilgili değil. Siyasi iktidarın alışkanlığıdır. Burada asıl mağduriyeti yaratan, siyasi iktidarın iradesidir. Zaten DHKP-C'nin kimin kontrolünde olduğunu biliyoruz. Bu, MİT'in kontrolünde bir örgüttür. Tabii, basından öğrendiğimiz... Bugün, Cumhurbaşkanı ve Başbakan, bizim bu örgütle ilişkili olduğumuzu söylüyor. Dinlemeyle, partimizi örgütle irtibatlandırmaya çalıştılar. Bu örgüt, devletin istihbarat örgütlerince toplumsal muhalefetin önünü kesmek için kullanılıyor."
Cengiz'in avukatı Celal Çelik de "Bizce, İstihbarat Dairesi, siyasi iktidarca, siyasi ikbal için görevlendirilmiştir. Sanıklardan Ömer Altıparmak, dört şube müdürünün, kendi bilgisi dışında sürekli olarak Başbakan ve Yalçın Akdoğan ile görüştüklerini gördüğünü söylemiştir. Siyasi iktidarın talimatı doğrultusunda bu kararlar alınmıştır. Bu soruşturma eksik yapılmıştır. Azmettirenlerin burada olması gerekir. Sorumluların tümünden şikayetçiyiz" diye konuştu.
Duruşmada, hazır bulunan diğer müştekilerin ifadeleri alınıyor.
İddianamede sanıkların, mağdur ve müştekileri usulsüz dinlediği kaydediliyor ve sanıklara, "askeri ve siyasi casusluk", "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve üyesi olmak", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "özel hayatın gizliliğini ihlal" ve "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek" suçlamaları yöneltiliyor.
Dinlenen kişiler arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile TÜBİTAK İLTAREN'in, güdümlü mermilere karşı savunma projesinde yer alanların da bulunduğu bildirilen iddianamede, "ülke güvenliği itibarıyla gizli kalması gereken savunma projelerine ait bilgilerin askeri casusluk maksadıyla temin edildiğinin belirlendiği" kaydediliyor.
Kaynak: AA
Sanıklardan Hasan Ali Okan, Karşıyaka Adliyesinden görüntülü sistem üzerinden yaptığı savunmada, başkan yardımcılığı döneminde, özellikle 2011 seçimleri öncesinde terör ve organize suç örgütleriyle ilgili birçok başarılı operasyona imza attıklarını anlattı.
Daha çok Başbakan'a yönelik suikast ve terör istihbaratları kapsamında dinlemeler yaptıklarını belirten Okan, zamanlarının çoğunu İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünde geçirdiklerini ifade etti.
Okan, "Makama döndüğümüzde, dinleme kararı için mahkemelere havale edilecek birkaç klasör evrak bulurduk. Haliyle önünüze gelen evrakı tek tek tetkik etme imkanı olmuyordu" diye konuştu.
İhale komisyonlarında görev almayan bazı TÜBİTAK çalışanlarının, ihalelerde usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle dinlediklerine ilişkin suçlamaya değinen Okan, şunları söyledi:
"O günlerde, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan tarafından bilgi notu gönderilmiş. Nota göre, Başbakanımızın TÜBİTAK'ın başına atadığı profesör bayan tarafından çok sayıda yatırım amaçlı çalışmalar yapılıyormuş. Bu kadar çok paranın karşılığı olarak bazı kötü kokular alındığı türünde değerlendirme vardı. Yanlış hatırlamıyorsam, arkadaşlarımız KOM ve başka birimlerden gelen bilgilerle telefon dinleme yaptılar. Hükümetin çıkardığı, halen yürürlükteki kanunlara göre dinleme yapıldı. Yine yanlış hatırlamıyorsam, o süreçte, o grup içinde olan profesör bayanın eşinin de bu ihalelerde birebir bir şeyler yaptığına ilişkin bilgi notu Başbakanlığa gönderildi. Daha sonra profesör bayan da TÜBİTAK'tan alındı."
Okan, yaptıkları dinlemelere ilişkin hiçbir bilgi ve ses kaydının basında yer almadığına işaret ederek, "Bu da arkadaşlarımızın tehdit, şantaj, basına bilgi sızdırmak gibi bir şey yapmadığını gösteriyor" dedi.
İstihbari dinlemelerde, kişilerin suçlu olduğuna ilişkin bir bilgiye rastlamamaları durumunda bunu kayda girmediklerini anlatan Okan, bunu, kişilerin masumiyetini korumak için yaptıklarını savundu.
Okan, güvenlik birimlerinin, halen aynı şekilde dinleme kararı aldığını söyleyerek, "Sanki suçluymuşuz gibi 14-15 aydır bu işle uğraşıyoruz. Yaptığımız her şey hukuki. Bize suç isnat edilmesinden üzülüyorum. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum" diye konuştu.
Soruşturma sırasında mağdurların dinlenmesi talepli üst yazıları fotokopi olarak gördüğünü bildiren Okan, bu yazıların ıslak imzalı asıllarının dosyaya getirtilmesini istedi.
Okan, 10 binden fazla evrak imzaladığını, hangilerini imzaladığını şu anda bilmediğini ifade etti.
TÜBİTAK'ın, dinlenen çalışanların, ihale komisyonlarında görev almadıklarının hatırlatılmasının ardından Okan, "Eğer dinlemeden önce ihale komisyonundakilerin kimler olduğunu sorsak, alarma geçerlerdi" ifadesini kullandı.
Okan, dosyadaki müfettiş raporlarını kabul etmediğini sözlerine ekledi.
Sanık avukatı Resul Tunçkır da yargılamanın siyasi olduğunu öne sürerek, "Eğer bir suç varsa bu, MİT, jandarma ve emniyet istihbarat tarafından devam ettirilmektedir" diye konuştu.
- Müşteki beyanları
Müştekilerden TÜBİTAK çalışanı Güner Alpaydın da dinlendiği dönemde, TÜBİTAK'ta proje yürütücüsü olduğunu, ihale komisyonlarında görev almadığını aktardı.
Dinlenmesine ilişkin kayıtların kendisine yönelik kullanılıp kullanılmadığı konusunda, "Bana, 'Sizin hakkınızda şu bilgiyi biliyoruz' diyenler olmadı" diye konuşan Alpaydın, "Ama, üst makamlarca TÜBİTAK'ta bir şeyler olabileceği dillendiriliyordu. Bazı, hukuksuz işlemlerin olabileceği" dedi.
TÜBİTAK'ta önce "pasifize edildiğini", ardından görevine son verildiğini anlatan Alpaydın, dinlenen TÜBİTAK personelinin, devletin çok önemli projelerinde görev aldıklarını söyledi.
Alpaydın, "Sorumlulardan şikayetçiyim. Biz de dinlenebiliriz. Ama her şeyin hukuk çerçevesinde olması lazım. Ben, 2011'de dinlenmişim. TÜBİTAK'tan 2013'te ayrıldım. O dönemde, yalnız bırakıldım, pasifize edildim. Yukarıdan sanki suçluymuşuz izlenimi verildi" şeklinde konuştu.
"Sizi pasifize etmek için dinlemeyi mi kullandılar" sorusu üzerine Alpaydın, "Direkt onu söylemiyorum. Ama netice var ortada" dedi.
- Kılıçdaroğlu'nun danışmanının beyanı
Müştekilerden, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanı Recep Cengiz de "DHKP-C ile bağlantılı bir dernekle ilişkisi olduğu iddiasıyla" dinlendiğini bildirerek, bahse konu derneğin adını halen öğrenemediğini ifade etti.
Dinlendiğini, savcılıkta öğrendiğini aktaran Cengiz, dinleme kayıtlarının kendisine yönelik kullanıldığını görmediğini, bununla birlikte hazırladıkları ve "sadece Kılıçdaroğlu'nun bildiği bazı projelerin, mevcut siyasi iktidarca uygulamaya sokulduğuna" tanık olduklarını kaydetti.
Cengiz, şu ifadeleri kullandı:
"Diğer danışmanların projeleriyle ilgili de aynı şeyler söz konusu. Ama bunlar, sadece dinleme dönemiyle ilgili değil. Siyasi iktidarın alışkanlığıdır. Burada asıl mağduriyeti yaratan, siyasi iktidarın iradesidir. Zaten DHKP-C'nin kimin kontrolünde olduğunu biliyoruz. Bu, MİT'in kontrolünde bir örgüttür. Tabii, basından öğrendiğimiz... Bugün, Cumhurbaşkanı ve Başbakan, bizim bu örgütle ilişkili olduğumuzu söylüyor. Dinlemeyle, partimizi örgütle irtibatlandırmaya çalıştılar. Bu örgüt, devletin istihbarat örgütlerince toplumsal muhalefetin önünü kesmek için kullanılıyor."
Cengiz'in avukatı Celal Çelik de "Bizce, İstihbarat Dairesi, siyasi iktidarca, siyasi ikbal için görevlendirilmiştir. Sanıklardan Ömer Altıparmak, dört şube müdürünün, kendi bilgisi dışında sürekli olarak Başbakan ve Yalçın Akdoğan ile görüştüklerini gördüğünü söylemiştir. Siyasi iktidarın talimatı doğrultusunda bu kararlar alınmıştır. Bu soruşturma eksik yapılmıştır. Azmettirenlerin burada olması gerekir. Sorumluların tümünden şikayetçiyiz" diye konuştu.
Duruşmada, hazır bulunan diğer müştekilerin ifadeleri alınıyor.
İddianamede sanıkların, mağdur ve müştekileri usulsüz dinlediği kaydediliyor ve sanıklara, "askeri ve siyasi casusluk", "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve üyesi olmak", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "özel hayatın gizliliğini ihlal" ve "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek" suçlamaları yöneltiliyor.
Dinlenen kişiler arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile TÜBİTAK İLTAREN'in, güdümlü mermilere karşı savunma projesinde yer alanların da bulunduğu bildirilen iddianamede, "ülke güvenliği itibarıyla gizli kalması gereken savunma projelerine ait bilgilerin askeri casusluk maksadıyla temin edildiğinin belirlendiği" kaydediliyor.