'Ezanın Aslına İadesinin 65. Yılı' Anma Etkinliği

Sivil Dayanışma Platformu (SDP) üyeleri, "Ezanın Aslına İadesinin 65. Yılı" anma programı kapsamında, ezanın Arapça okunması yasağını kaldıran eski başbakanlardan Adnan Menderes'i mezarı başında andı.

Adnan Menderes'in Topkapı'daki anıt mezarında gerçekleştirilen törene, ezanın Türkçe okunduğu zamanlarda din görevlisi olarak çalışmış emekli din görevlileri ve SDP üyeleri katıldı.

Program, emekli din görevlisi Ramazan Alparslan tarafından okunan Kur'an-ı Kerim ile başladı.

Grup adına SDP üyesi Nedim Kalın ve Meryem Acır'ın yaptığı açıklamada, ezanın tekrar aslına uygun olarak okunmasına vesile olan ve 1960 Askeri Darbesi sonrası idam edilen, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın özlemle yad edildiği vurgulandı.

Dönemin tanıklarından İlahiyatçı Cemal Tunçay ise ülkelerin esaretten kurtuluş yıl dönümlerinin olduğunu, ancak hazin bir şekilde ezanın tekrar aslına uygun okunmasının 65. yılını kutladıklarını kaydetti.

Ezanın, 1932'den 1950'ye kadar ''esir kaldığını'' ifade eden Tunçay, "Çocuktum, babam köyün hatibiydi. Ben de babamla birlikte minareye çıkardım. Babam, ezanı, 'Tanrı Uludur, Tanrı Uludur', ondan sonra da kimsenin onu göremeyeceği şekilde, 'Allahuekber, Allahuekber' diye okurdu."

1932'de tercüme ettikleri zaman ezandaki, ''Hayyaalassalah''ı, ''Haydi namaza'' diye çevirdiklerini belirten Tunçay, şöyle konuştu:

"Hayyaalalfalah'ı da 'haydi kurtuluşa' diye tercüme etmişlerdi, fakat bu konu bir yerlere gelmiş, orada demişler ki 'Durun bakalım, biz haydi namaza, diyoruz, arkasından da haydi kurtuluşa, diyoruz. Bir taraftan camileri kapatıyoruz, bir taraftan da minarelerden, kurtuluşun namazda olduğunu iddia ediyoruz', yani 'namazın reklamını yapmayalım' demişler. 1950 yılında,15-16 yaşlarındayken beni çağırdılar, 'ezanı Arapça olarak sen okuyacaksın' dediler. Minareden Arapça ezan okumaya başladığım zaman, bütün kadınlar hüngür hüngür ağlıyordu. Ben ezanı bitirdikten sonra başladılar, 'Hafız, bir daha oku' diye. Bugünleri gördük ve geçirdik."

Darbenin ardından, Milli Birlik Komitesi üyelerinin basın toplantısı yaptıklarını anlatan Tunçay, "Ben onlara 'eşkıyalar ve katiller' diyorum, işte onların şehidi burada yatıyor. Gazetecinin biri, komitacının başına soruyor, 'Bu ihtilal düşüncesi sizde ne zaman başladı?' O da '16 Haziran 1950'de 'Tanrı Uludur ezanı' kalktı, 'Allahuekber ezanı' başladığı gün, darbe düşüncesi bizde başlamıştır' diyor. İşte burada yatan şu mübarek insanlar, bu ezanın şehididirler" diye konuştu.

Dönemin diğer tanıklarından olan İlahiyatçı Ali Gürbüz Akyüz ise, insanları manevi yaşantılarından koparmak için birçok yolun denendiğini, bunların en son versiyonunun ise ezanı yok etmek için gösterilen gayret olduğunu ifade etti.

Akyüz, 18 yıl zorunlu olarak, insanların 'Allahuekber' sedalarından mahrum edildiklerini söyledi. Konuşmaların ardından Anıt Mezar'ın önünde ezan okundu.

Programın sonunda dua eden SDP Başkanı Ayhan Oğan, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde hayatını kaybeden İslam alimlerine rahmet dileyerek, zor şartlar altında yaşayan Müslümanların bir an önce kurtuluşa kavuşmaları temennisinde bulundu.

Kaynak: AA