ANALİZ - İngiltere'de AB Referandumu Olasılığı Ekonomik Belirsizlik Yaratıyor
Birleşik Krallık'ta geçen hafta yapılan genel seçim sonucu tek başına iktidar olan Muhafazakar Parti'nin Avrupa Birliği üyeliğini referanduma götürmeyi planlaması iş dünyası ve yatırım ortamında belirsizliği derinleştirdi.
İngiliz Parlamentosu'na 331 milletvekili sokan Muhafazakar Parti'nin lideri ve Başbakan David Cameron, ülkesinin 1973 yılından bu yana sürdürdüğü AB üyeliğini önce Brüksel ile müzakere etmek, daha sonra ise 2017 yılının sonuna kadar referanduma götürmek istiyor.
Cameron'ın referandum kararlığı İngiltere'de yerleşik uluslararası şirketlerin önümüzdeki döneme ilişkin öngörüde bulunmasını zorlaştırıyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı vermesi durumunda Londra merkezli uluslararası finans kuruluşların faaliyetlerinin zorlaşması, AB ile mal ve hizmetlerin serbest hareketine kısıtlamalar getirilmesi gibi riskler şimdiden tartışılıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan İngiltere'nin en büyük iş dünyası temsilcilerinden Britanya Endüstri Konfederasyonu'nun (CBI) Genel Direktör Yardımcısı Katja Hall, işletmelerin çoğunluğu için ülkenin ekonomik geleceğinin iyi reforme edilmiş bir AB içinde olduğunun açık bir gerçeklik olduğunu kaydetti.
İngiltere'nin AB içerisinde kalmasının ekonomi için daha faydalı olacağına işaret eden Hall, "AB hiçbir şekilde mükemmel değil ve reforma ihtiyacı var. Ama ortak pazar İngiltere ve Avrupa'da bütün küçük ve büyük işletmelerin ticaretinde temel zemini oluşturuyor" dedi.
Avrupa'nın ortak pazarının hizmetlerinde ve dijitalleşmesinde hızlı bir şekilde güçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu dile getiren Hall, Avrupa'nın Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gibi yeni anlaşmalar imzalamasına ihtiyaç olduğunu belirtti.
İngiltere'de yeni hükümette İş, Yenilik ve Yetenekler Bakanı olarak görev yapan Sajid Javid de göreve geldikten sonraki ilk açıklamasında İngiltere'nin AB'deki üyeliğinin devamını destekleyip desteklemeyeceği yönündeki soruyu "Müzakere sürecinin sonucu belli olmadan kimse bu soruyu cevaplayamaz" diye yanıtladı. Javid, AB ile İngiltere arasında devam edecek reform müzakerelerinin sonuncunda birlik içerisinde kalıp kalmama kararının nihayetinde İngiliz halkı tarafından verileceğini vurguladı.
- "Çıkış İngiltere'ye zarar verir"
Müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın (TTIP) İngiltere için önemi oldukça büyük. İngiltere'deki resmi projeksiyonlara göre Avrupa ve ABD arasındaki nihai anlaşmanın imzalanmasının İngiliz ekonomisine yıllık 10 milyar sterlin, ABD'ye 80 milyar sterlin ve AB'ye ise toplamda 100 milyar sterlin katkıda bulunması öngörülüyor. İngiltere, devam eden TTIP görüşmeleri ile AB üyeliğinin referanduma götürülmesini birbirinden ayrı konular olarak görülmesini istiyor.
AB referandumuna ilişkin soruları yanıtlayan İngiltere'nin Yatırım Ajansı Başkanı Daniel Godfrey ise, şunları kaydetti:
"Hükümet net bir şekilde önümüzdeki iki yıl içerisinde AB'de reform arayışını sürdüreceğini ve daha sonra üyeliğin devamına ilişkin referandum yapılacağın ortaya koydu. Referanduma ilişkin ve AB ile yapılacak müzakerelerin sonuçlarını gözlemleyeceğiz. Fakat ortak pazara erişim becerimiz müşterilerimiz için en önemli temel nokta. AB üyeliği İngiltere'nin dış dünyaya açık bir finans ve hizmet sektörü merkezi olmasına büyük katkıda bulunuyor. Açık bir merkez olmakta fayda görüyoruz. İngiltere geçmişte AB'nin kararlarına olumlu yönde etki edebildi. İngiltere'nin katkısı olmaksızın birlik içerisindeki işleyiş de zarar görebilir."
İngiltere'nin AB içerisinde kalmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Godfrey, "Avrupa'da mevzuat elbette hayal kırıklığı kaynağı oldu. Birlik içerisinde bazı faydalı reformların yapılabileceğini düşünüyoruz. Buna rağmen AB üyeliği endüstrimiz için hayati önemde. Bu yüzden İngiltere'nin AB'de kalmasını destekleyici bir ses olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
- Londra'daki bankalar arayış içerisinde
İngiltere'de mart ayında bütçenin açıklanmasından bu yana bankaların bilançolarında alınan vergi yüzde 0,21 oranında artırıldı. Bu artış tek başına yüksek görünmese de bankaların bilançolarından alınan ek verginin 2011'de bu yana tam 9 kez artırılması önümüzdeki döneme ilişkin soru işaretleri oluşturuyor. Dünyanın önde gelen Londra merkezli bankalarının artan maliyetleri nedeniyle Londra'daki operasyonlarının en azından bir kısmını dünyanın farklı finans merkezlerine taşımaya hazırlandığı sıkça ifade ediliyor.
İngiltere'nin en büyük bankası HSBC yakın zamanda İngiltere'deki yönetim kurulunun Londra dışında genel merkez için alternatif arayışında olduğunu açıklamıştı. Bankanın açıklamasının hemen ardından HSBC'nin kurulduğu Hong Kong'a taşınabileceği gündeme gelmişti. Hong Kong Parasal Otoritesi AA'ya yaptığı açıklamada HSBC'nin küresel yönetim merkezini Londra'dan Hong Kong'a taşıması halinde pozitif tutum alacaklarını duyurmuştu.
Fakat HSBC yönetim merkezini Londra'dan taşımayı değerlendiren tek uluslararası banka değil. Geçtiğimiz hafta Standard Chartered'ın Başkanı John Peace, yatırımcılarla yaptığı toplantıda regülasyondaki zorluklar ve vergi artışları nedeniyle Londra'daki operasyonlarının geleceğini yeniden değerlendireceğini açıkladı.
- "Brexit"ten endişe duyuluyor
Londra merkezli araştırma şirketi Grant Thornton'un 36 ülkede 2 bin 600 iş dünyası temsilcisiyle gerçekleştirdiği araştırmaya göre, İngiltere'nin AB'de ayrılma riski (Brexit) Yunanistan'ın ayrılmasından daha büyük bir endişe kaynağı olarak görülüyor.
İş dünyası liderlerinin yaklaşık üçte ikisi İngiltere'nin AB'den ayrılmasının Avrupa ekonomisi için olumsuz sonuçları olacağını düşünürken, Yunanistan'ın AB'den (Grexit) ayrılmasının olumsuz etkisi olacağını düşünenlerin oranıysa yüzde 45 oldu.
Almanya'daki iş dünyası temsilcilerinin yüzde 61'i, Brexit'in AB ekonomisini olumsuz etkileyeceğini beyan ederken, Grexit'in olumsuz etkisi olacağını düşünenler ise yüzde 37'de kaldı.
Britanya Ticaret Odaları Birliği de (BCC) 3 bin 800 iş dünyası temsilcisinin yüzde 63'ünün İngiltere'nin AB'den ayrılmasının ülke ekonomisine olumsuz etki edebileceğini açıklamıştı.
Öte yandan araştırmalar İngiltere'nin AB'den ayrılması durumunda ülke ekonomisinin olumsuz etkilenebileceğini gösteriyor. Geçen ay İngiltere'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Open Europe, İngiltere'nin AB'den ayrılmasının ve sınırlarını açık tutmamasının ülkeye 2030 yılına kadar yaklaşık maliyetinin yıllık 56 milyar sterlini (84 milyar dolar) bulabileceğini açıklamıştı.
Bu yılın şubat ayında YouGov araştırma şirketinin yaptığı ankete göre Birleşik Krallık'ta halkın yüzde 45'i AB'de kalmak isterken yüzde 35 ise ülkenin birlikten ayrılması gerektiğini düşünüyor.
Kaynak: AA
Cameron'ın referandum kararlığı İngiltere'de yerleşik uluslararası şirketlerin önümüzdeki döneme ilişkin öngörüde bulunmasını zorlaştırıyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı vermesi durumunda Londra merkezli uluslararası finans kuruluşların faaliyetlerinin zorlaşması, AB ile mal ve hizmetlerin serbest hareketine kısıtlamalar getirilmesi gibi riskler şimdiden tartışılıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan İngiltere'nin en büyük iş dünyası temsilcilerinden Britanya Endüstri Konfederasyonu'nun (CBI) Genel Direktör Yardımcısı Katja Hall, işletmelerin çoğunluğu için ülkenin ekonomik geleceğinin iyi reforme edilmiş bir AB içinde olduğunun açık bir gerçeklik olduğunu kaydetti.
İngiltere'nin AB içerisinde kalmasının ekonomi için daha faydalı olacağına işaret eden Hall, "AB hiçbir şekilde mükemmel değil ve reforma ihtiyacı var. Ama ortak pazar İngiltere ve Avrupa'da bütün küçük ve büyük işletmelerin ticaretinde temel zemini oluşturuyor" dedi.
Avrupa'nın ortak pazarının hizmetlerinde ve dijitalleşmesinde hızlı bir şekilde güçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu dile getiren Hall, Avrupa'nın Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gibi yeni anlaşmalar imzalamasına ihtiyaç olduğunu belirtti.
İngiltere'de yeni hükümette İş, Yenilik ve Yetenekler Bakanı olarak görev yapan Sajid Javid de göreve geldikten sonraki ilk açıklamasında İngiltere'nin AB'deki üyeliğinin devamını destekleyip desteklemeyeceği yönündeki soruyu "Müzakere sürecinin sonucu belli olmadan kimse bu soruyu cevaplayamaz" diye yanıtladı. Javid, AB ile İngiltere arasında devam edecek reform müzakerelerinin sonuncunda birlik içerisinde kalıp kalmama kararının nihayetinde İngiliz halkı tarafından verileceğini vurguladı.
- "Çıkış İngiltere'ye zarar verir"
Müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın (TTIP) İngiltere için önemi oldukça büyük. İngiltere'deki resmi projeksiyonlara göre Avrupa ve ABD arasındaki nihai anlaşmanın imzalanmasının İngiliz ekonomisine yıllık 10 milyar sterlin, ABD'ye 80 milyar sterlin ve AB'ye ise toplamda 100 milyar sterlin katkıda bulunması öngörülüyor. İngiltere, devam eden TTIP görüşmeleri ile AB üyeliğinin referanduma götürülmesini birbirinden ayrı konular olarak görülmesini istiyor.
AB referandumuna ilişkin soruları yanıtlayan İngiltere'nin Yatırım Ajansı Başkanı Daniel Godfrey ise, şunları kaydetti:
"Hükümet net bir şekilde önümüzdeki iki yıl içerisinde AB'de reform arayışını sürdüreceğini ve daha sonra üyeliğin devamına ilişkin referandum yapılacağın ortaya koydu. Referanduma ilişkin ve AB ile yapılacak müzakerelerin sonuçlarını gözlemleyeceğiz. Fakat ortak pazara erişim becerimiz müşterilerimiz için en önemli temel nokta. AB üyeliği İngiltere'nin dış dünyaya açık bir finans ve hizmet sektörü merkezi olmasına büyük katkıda bulunuyor. Açık bir merkez olmakta fayda görüyoruz. İngiltere geçmişte AB'nin kararlarına olumlu yönde etki edebildi. İngiltere'nin katkısı olmaksızın birlik içerisindeki işleyiş de zarar görebilir."
İngiltere'nin AB içerisinde kalmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Godfrey, "Avrupa'da mevzuat elbette hayal kırıklığı kaynağı oldu. Birlik içerisinde bazı faydalı reformların yapılabileceğini düşünüyoruz. Buna rağmen AB üyeliği endüstrimiz için hayati önemde. Bu yüzden İngiltere'nin AB'de kalmasını destekleyici bir ses olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
- Londra'daki bankalar arayış içerisinde
İngiltere'de mart ayında bütçenin açıklanmasından bu yana bankaların bilançolarında alınan vergi yüzde 0,21 oranında artırıldı. Bu artış tek başına yüksek görünmese de bankaların bilançolarından alınan ek verginin 2011'de bu yana tam 9 kez artırılması önümüzdeki döneme ilişkin soru işaretleri oluşturuyor. Dünyanın önde gelen Londra merkezli bankalarının artan maliyetleri nedeniyle Londra'daki operasyonlarının en azından bir kısmını dünyanın farklı finans merkezlerine taşımaya hazırlandığı sıkça ifade ediliyor.
İngiltere'nin en büyük bankası HSBC yakın zamanda İngiltere'deki yönetim kurulunun Londra dışında genel merkez için alternatif arayışında olduğunu açıklamıştı. Bankanın açıklamasının hemen ardından HSBC'nin kurulduğu Hong Kong'a taşınabileceği gündeme gelmişti. Hong Kong Parasal Otoritesi AA'ya yaptığı açıklamada HSBC'nin küresel yönetim merkezini Londra'dan Hong Kong'a taşıması halinde pozitif tutum alacaklarını duyurmuştu.
Fakat HSBC yönetim merkezini Londra'dan taşımayı değerlendiren tek uluslararası banka değil. Geçtiğimiz hafta Standard Chartered'ın Başkanı John Peace, yatırımcılarla yaptığı toplantıda regülasyondaki zorluklar ve vergi artışları nedeniyle Londra'daki operasyonlarının geleceğini yeniden değerlendireceğini açıkladı.
- "Brexit"ten endişe duyuluyor
Londra merkezli araştırma şirketi Grant Thornton'un 36 ülkede 2 bin 600 iş dünyası temsilcisiyle gerçekleştirdiği araştırmaya göre, İngiltere'nin AB'de ayrılma riski (Brexit) Yunanistan'ın ayrılmasından daha büyük bir endişe kaynağı olarak görülüyor.
İş dünyası liderlerinin yaklaşık üçte ikisi İngiltere'nin AB'den ayrılmasının Avrupa ekonomisi için olumsuz sonuçları olacağını düşünürken, Yunanistan'ın AB'den (Grexit) ayrılmasının olumsuz etkisi olacağını düşünenlerin oranıysa yüzde 45 oldu.
Almanya'daki iş dünyası temsilcilerinin yüzde 61'i, Brexit'in AB ekonomisini olumsuz etkileyeceğini beyan ederken, Grexit'in olumsuz etkisi olacağını düşünenler ise yüzde 37'de kaldı.
Britanya Ticaret Odaları Birliği de (BCC) 3 bin 800 iş dünyası temsilcisinin yüzde 63'ünün İngiltere'nin AB'den ayrılmasının ülke ekonomisine olumsuz etki edebileceğini açıklamıştı.
Öte yandan araştırmalar İngiltere'nin AB'den ayrılması durumunda ülke ekonomisinin olumsuz etkilenebileceğini gösteriyor. Geçen ay İngiltere'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Open Europe, İngiltere'nin AB'den ayrılmasının ve sınırlarını açık tutmamasının ülkeye 2030 yılına kadar yaklaşık maliyetinin yıllık 56 milyar sterlini (84 milyar dolar) bulabileceğini açıklamıştı.
Bu yılın şubat ayında YouGov araştırma şirketinin yaptığı ankete göre Birleşik Krallık'ta halkın yüzde 45'i AB'de kalmak isterken yüzde 35 ise ülkenin birlikten ayrılması gerektiğini düşünüyor.