'Kadına Yönelik Şiddet Erkek Sorunudur'
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, kadının neden şiddete uğradığını araştırırken hep kadına bakıldığını ancak bunun yanlış olduğunu belirterek, "Olay bir kadın sorunu değil, erkek sorunu" dedi.
Atasoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesinin ardından, aralarında sanatçıların da bulunduğu bir grup erkeğin cinayeti protesto için etek giydiğini anımsattı.
Çevredekilerin ve bazı oyuncuların da erkeklerin protestosunu desteklediğini belirten Atasoy, şöyle konuştu:
"Aile içi şiddet, kadınların öldürülmesi, taciz ve tecavüze uğraması bir avuç iyi adamın çözümüne yardımcı olduğu kadın meseleleri olarak görülüyor. Ben konunun böylesi bir açıdan görülmesine katılmıyor ve kesinlikle onaylamıyorum. Bu durum zannedildiği gibi kadın sorunu değil. Özellikle cinsel saldırılar kadın sorunu olarak sınırlandırıldığında erkekler konuyla ilgilenmiyor."
Atasoy, aile içi şiddet, taciz ve tecavüzün merkezinde erkekler olduğu halde garip bir biçimde konunun dışında tutulduklarını vurguladı.
Mağduru suçlamanın herkesin kolayına geldiğini dile getiren Atasoy, şöyle devam etti:
"'O saatte o karanlık yolda ne işi vardı', 'Bu şekilde giyinip de tahrik etmenin ne anlamı var' diye sorulabiliyor. Bütün dikkatimizi kadının ne giydiği, ne yaptığı ne düşündüğüne odaklıyoruz. On yıllar boyunca bu şekilde sorular sorduk ve şiddeti, tecavüzü önleyemedik. Demek ki bir paradigma değişikliği gerekiyor. Mehmet'in Fatma'yı dövmesinin nedenini hep Fatma'da aradık, aslında olayın nedeni Mehmet'te saklı. İşte bu nedenle olay bir kadın sorunu değil, erkek sorunu."
-"Kadına şiddet salgın gibi yayılıyor"
Atasoy, erkeklerin sevdiğini iddia ettiği kadına şiddet gösterdiğini söyledi.
Şiddet uygulayanların, taciz ve tecavüzcülerin, "ormanların kuytu karanlık köşelerinde yaşayan, canı istediğinde kente inip gözüne kestirdiğini avlayıp döven, tecavüz eden, hatta öldüren, ardından inine dönen canavarlar" olmadığını vurgulayan Atasoy, şunları anlattı:
"Bu erkekler bizden biridir. Kimi zaman evli barklı bir memur, antrenör, öğretmen hatta polistir. Onları bu davranışa nelerin ittiğini, kendi çocukluk travmalarını, biçilen geleneksel rolleri, kurum kültürü, spor kültürü, pornografi kültürünü profesyoneller biliyor ve paylaşıyor. Dünyanın birçok yerinde tanık olunan kadına şiddet salgın gibi yayılıyor. Erkek çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz. Erkeklik tanımını nasıl değiştireceğiz. Sürekli kadınlara odaklanırsak bu temel sorular yanıtsız kalacak."
Atasoy, erkeklerin yetiştirilme tarzı ya da erkeklik tanımını değiştirmek üzerine konuşmaya çalışan kadınların toplum tarafından hoş karşılanmadığını, "erkek düşmanı, feminist" denilerek aşağılanıp dışlandığını belirtti.
Gazeteci yazar Duygu Asena'yı örnek gösteren Atasoy, şunları kaydetti:
"Ayağa kalkan, isyan eden, tacize sessiz kalmayan, kendisinin ve diğer kadınların, erkeklerin ve erkek çocukların hakkını arayanlar dünyanın her ülkesinde susturulmaya çalışılıyor. Sistemi, gelenek ve görenekleri rahatsız etmemesi tavsiye ediliyor çünkü onlar erkeklerin eleştirilmezliğine, gücüne meydan okuyor. Onları sorumluluk almaya davet ediyor. Bu da kimsenin işine gelmiyor."
-"Şiddete uğrayan erkekler seslerini çıkarsın"
Atasoy, erkek şiddetine sadece kadınların maruz kalmadığını, okulda, orduda, takımda, cezaevinde erkeklerin de şiddete kurban olduğunu ifade etti.
Erkeklerin de psikolojik ya da fiziksel şiddete karşı seslerini çıkarması gerektiğini vurgulayan Atasoy, şunları anlattı:
"İşte bu yüzden erkeklerin şiddet, taciz ve tecavüze karşı seslerini yükseltmesi öne çıkması için birçok neden var ve buna etek giyip kadınlarla empati kurmak yetmez. Riski fark eden ya da taciz ve tecavüzün tanığı olan erkeklere cinsel saldırıları güvenli ve pozitif bir yaklaşımla önlemesi, durdurması öğretilmeli. Tacizci erkeklere meydan okumak için tacizci olmayan cesur erkekler bulmamız gerekiyor. Onlar, sadece erkeklerin bulunduğu keyifli ortamlarda, kahvede, restoranda, maçta cinsellikle ilgili şakalar yapanı, kadınları aşağılayanları, homofobik söylemlerde bulunanları susturmalı. Sessiz kalmak onaylamak demektir."
Atasoy, kurumsal otorite gücünü elinde bulunduran yönetici, antrenör, okul müdürü, dekan ve rektörlerin bu tür olayları sadece kınamakla kalmamasının önemine değindi.
Şiddet, taciz, tecavüz gibi bir olayın ertesinde mücadeleyi bir kadın sorunu söyleminden çıkarıp bir erkek sorunu haline getirmek gerektiğini aktaran Atasoy, "İnsanlar, karşılaştıkları olayları toplumla paylaşma cesareti gösterdiğinde dünya değişmeye başlayacak" diye konuştu.
Kaynak: AA
Çevredekilerin ve bazı oyuncuların da erkeklerin protestosunu desteklediğini belirten Atasoy, şöyle konuştu:
"Aile içi şiddet, kadınların öldürülmesi, taciz ve tecavüze uğraması bir avuç iyi adamın çözümüne yardımcı olduğu kadın meseleleri olarak görülüyor. Ben konunun böylesi bir açıdan görülmesine katılmıyor ve kesinlikle onaylamıyorum. Bu durum zannedildiği gibi kadın sorunu değil. Özellikle cinsel saldırılar kadın sorunu olarak sınırlandırıldığında erkekler konuyla ilgilenmiyor."
Atasoy, aile içi şiddet, taciz ve tecavüzün merkezinde erkekler olduğu halde garip bir biçimde konunun dışında tutulduklarını vurguladı.
Mağduru suçlamanın herkesin kolayına geldiğini dile getiren Atasoy, şöyle devam etti:
"'O saatte o karanlık yolda ne işi vardı', 'Bu şekilde giyinip de tahrik etmenin ne anlamı var' diye sorulabiliyor. Bütün dikkatimizi kadının ne giydiği, ne yaptığı ne düşündüğüne odaklıyoruz. On yıllar boyunca bu şekilde sorular sorduk ve şiddeti, tecavüzü önleyemedik. Demek ki bir paradigma değişikliği gerekiyor. Mehmet'in Fatma'yı dövmesinin nedenini hep Fatma'da aradık, aslında olayın nedeni Mehmet'te saklı. İşte bu nedenle olay bir kadın sorunu değil, erkek sorunu."
-"Kadına şiddet salgın gibi yayılıyor"
Atasoy, erkeklerin sevdiğini iddia ettiği kadına şiddet gösterdiğini söyledi.
Şiddet uygulayanların, taciz ve tecavüzcülerin, "ormanların kuytu karanlık köşelerinde yaşayan, canı istediğinde kente inip gözüne kestirdiğini avlayıp döven, tecavüz eden, hatta öldüren, ardından inine dönen canavarlar" olmadığını vurgulayan Atasoy, şunları anlattı:
"Bu erkekler bizden biridir. Kimi zaman evli barklı bir memur, antrenör, öğretmen hatta polistir. Onları bu davranışa nelerin ittiğini, kendi çocukluk travmalarını, biçilen geleneksel rolleri, kurum kültürü, spor kültürü, pornografi kültürünü profesyoneller biliyor ve paylaşıyor. Dünyanın birçok yerinde tanık olunan kadına şiddet salgın gibi yayılıyor. Erkek çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz. Erkeklik tanımını nasıl değiştireceğiz. Sürekli kadınlara odaklanırsak bu temel sorular yanıtsız kalacak."
Atasoy, erkeklerin yetiştirilme tarzı ya da erkeklik tanımını değiştirmek üzerine konuşmaya çalışan kadınların toplum tarafından hoş karşılanmadığını, "erkek düşmanı, feminist" denilerek aşağılanıp dışlandığını belirtti.
Gazeteci yazar Duygu Asena'yı örnek gösteren Atasoy, şunları kaydetti:
"Ayağa kalkan, isyan eden, tacize sessiz kalmayan, kendisinin ve diğer kadınların, erkeklerin ve erkek çocukların hakkını arayanlar dünyanın her ülkesinde susturulmaya çalışılıyor. Sistemi, gelenek ve görenekleri rahatsız etmemesi tavsiye ediliyor çünkü onlar erkeklerin eleştirilmezliğine, gücüne meydan okuyor. Onları sorumluluk almaya davet ediyor. Bu da kimsenin işine gelmiyor."
-"Şiddete uğrayan erkekler seslerini çıkarsın"
Atasoy, erkek şiddetine sadece kadınların maruz kalmadığını, okulda, orduda, takımda, cezaevinde erkeklerin de şiddete kurban olduğunu ifade etti.
Erkeklerin de psikolojik ya da fiziksel şiddete karşı seslerini çıkarması gerektiğini vurgulayan Atasoy, şunları anlattı:
"İşte bu yüzden erkeklerin şiddet, taciz ve tecavüze karşı seslerini yükseltmesi öne çıkması için birçok neden var ve buna etek giyip kadınlarla empati kurmak yetmez. Riski fark eden ya da taciz ve tecavüzün tanığı olan erkeklere cinsel saldırıları güvenli ve pozitif bir yaklaşımla önlemesi, durdurması öğretilmeli. Tacizci erkeklere meydan okumak için tacizci olmayan cesur erkekler bulmamız gerekiyor. Onlar, sadece erkeklerin bulunduğu keyifli ortamlarda, kahvede, restoranda, maçta cinsellikle ilgili şakalar yapanı, kadınları aşağılayanları, homofobik söylemlerde bulunanları susturmalı. Sessiz kalmak onaylamak demektir."
Atasoy, kurumsal otorite gücünü elinde bulunduran yönetici, antrenör, okul müdürü, dekan ve rektörlerin bu tür olayları sadece kınamakla kalmamasının önemine değindi.
Şiddet, taciz, tecavüz gibi bir olayın ertesinde mücadeleyi bir kadın sorunu söyleminden çıkarıp bir erkek sorunu haline getirmek gerektiğini aktaran Atasoy, "İnsanlar, karşılaştıkları olayları toplumla paylaşma cesareti gösterdiğinde dünya değişmeye başlayacak" diye konuştu.