Bakanlar Kurulu Toplantısı
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "4 Şubat'ta açıklanması gereken bu 10 madde, neden 24 gün sonra açıklanabilmiştir? Benim sözlerimin sırrı bu 24 günün içerisinde. Çünkü bu farklı bir şekilde bize ulaştırılmıştı. İçinde kabul edemeyeceğimiz şeyler vardı. Bizim önümüze getirilen metin ve kabul etmemiz istenen metin, okunan metin değildir. O yüzden ben, 'Buna razı değiliz' noktasında ve bunu engellemeye çalışanların kimler olduğu noktasında açıklamada bulundum" dedi.
Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da, Bakanlar Kurulunun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bazı HDP'lilerin kendisiyle ilgili açıklamalarına ilişkin soruları yanıtlayan Arınç, daha önce İmralı Adası'nın kendi içinden olmak üzere sekreterya kurulabileceğini, Akil İnsanlar olsun veya olmasın bir takip heyetinin kurulabileceğini söylediğini, bunları söylediğinde çok eleştirildiğini anımsattı ve "Ama o zaman ağızlarını açmıyorlardı" ifadesini kullandı.
Karşılıklı görüşmelerin ardından bugün olumlu bir noktaya geldiğini ifade eden Arınç, sözlerini sürdürdü:
"Şunu bilsinler: Demirtaş ve arkadaşları da bu Çözüm Süreci'nin çok olumlu ve önemli destekçileri aslında dışarıdaki bazı isimlerdir. Onlara da teşekkür borcumuz var, Hatip Diclelere, Leyla Zanalara, Ahmet Türklere, Sırrı Sakıklara, Selim Sadaklara... Çünkü onlar acı çeken insanlar olarak, geldiğimiz noktayı Türkiye için çok önemli görüyorlar.
Benim eleştirilerim sadece Demirtaş'ın şahsında olmuşsa bunun sebepleri vardır. Artık bu tartışmayı derinleştirmenin hiçbir faydası yok. Geldiğimiz noktadan ileriye artık engel çıkarılmazsa yeni şiddet olayları meydana gelmezse 'vazgeçtik' denilmezse, bu sürecin önünde o kadar gizli ve açık düşmanlar var ki yeni bazı olaylarla süreç inkıtaya uğratılmazsa sonuca yaklaştığımızın farkındayım. İnşallah geldiğimiz nokta böyle bir noktadır. Sadece şunu bilsinler: 4 Şubat'ta açıklanması gereken bu 10 madde, neden 24 gün sonra açıklanabilmiştir? Benim sözlerimin sırrı bu 24 günün içerisinde. Çünkü bu farklı bir şekilde bize ulaştırılmıştı. İçinde kabul edemeyeceğimiz şeyler vardı. Biz oradan gelen her şeyi kabul edemeyiz, biz hükümetiz. Biz devleti temsil ediyoruz. 'Evet, ortak bir noktada, insan hakları bağlamında, kardeşlik noktasında yapacağımız çok şey var ama öyle kelimeleri kullanmanız uygun olmayabilir, yapacağınız şeylerdeki öncelik sırası böyle olmayabilir. Buna hükümet karar verecektir'. İtiraz ettik.
Bu itirazlar üzerine maşallah turizm gelişti. Bir kısmı apar topar İmralı'ya bir kısım apar topar Kandil'e. Oradan gelen bu tarafa, burdan gelen o tarafa. 24 gün böyle geçti. Şimdi Bülent Arınç'ı eleştirmek için sizin hiçbir hakkınız yok. Benim söylediğim tek şey şudur: Bizim önümüze getirilen metin ve kabul etmemiz istenen metin, okunan metin değildir. O yüzden ben, 'Buna razı değiliz' noktasında ve bunu engellemeye çalışanların kimler olduğu noktasında açıklamada bulundum. Gelinen nokta beni teyit ediyor. Eğer 4'ünde elimize getirilen noktayı kabul etmiş olsaydık ben bunların hiçbirisini söylememiş olurdum. Çok şükür aklıselim galip geldi. Çözüm Süreci'ni isteyenler müşterek bir iradede birleşti, yapmamız gerekenler konusunda da el birliğiyle metin hemen hemen yüzde 60 değiştirilerek bu noktaya geldi. İyi de oldu."
-"Molotofa da karşı çıksaydınız bari..."
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın kendisine Twitter mesajıyla selam gönderdiğini hatırlatan Arınç, "O iyi niyetli çaba gösteren bir hanımefendidir, acı çekenlerden birisidir, Çözüm Süreci'nin samimi destekçisidir ve bu işlerin buraya gelmesinde de çok olumlu katkısı olmuştur. Eğer benim söylediğim konu, 4 Şubat'taki metin üzerine tasarlanmışsa yani Sayın Buldan o tarihte hükümet ile HDP heyeti yan yana açıklama yapacak demişse ben de bunu inkar etmişsem o zaman mesele yok. Benim söylediğim ve eleştirdiğim konu, cumartesi günü okunan konu değildir" değerlendirmesini yaptı.
İlkeli, kararlı siyaset yapmayı seven bir insan olduğunu, kendisine güvenilmesini istediğini dile getiren Arınç, güven noktasında bir eksikliğinin olmasının siyasi hayatında "kara leke" anlamına geleceğini belirtti.
"Ne Demirtaş ne Buldan, 4 Şubat'ta önümüze getirilen metin bu metin değildir diyorsa bugün, benim sözlerim de o kadar haklıdır" diyen Arınç, bundan sonra polemik yapmayı, isimler üzerinde konuşmayı arzu etmediğini bildirdi.
İç Güvenlik Paketi'nin sürece engel olup olmayacağına ilişkin soruyu da yanıtlayan Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugün çalışmaların devam edeceğini söylediğini anımsattı. Tartışmaya açık olduklarını baştan beri söylediklerine, tüm hükümet üyelerinin "Neden buna kategorik olarak karşı çıkıyorsunuz, düzeltilmesini istediğiniz neresi varsa gelin bize söyleyin, beraberce oturalım konuşalım" dediklerine işaret eden Arınç, MHP'nin de HDP'nin de CHP'nin de sadece bağırıp çağırıp hakaret etmek, engellemek yolunu seçtiğini söyledi.
Muhalefet partilerinin "Bonzai maddesinde katkı sağladık" diye övündüklerini kaydeden Arınç, "Ona da karşı çıksaydınız bari. Molotofa da karşı çıksaydınız bari de milletin size söyleyecek çok şeyi olsaydı" dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, paketin bir bütün olduğunun altını çizerek, "Bunların bütünlüğünü inkar ederek 'Sadece iki maddeyi bize getirin de ondan sonra gerekeni yapalım' demek yanlış olur" ifadesini kullandı.
-"Radikal terör örgütleriyle mücadele bizim de vazifemiz"-
Arınç, Musul Valisinin "IŞİD'e karşı kurulan ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Musul'u kurtarmak için yapacağı operasyona Türkiye'nin katılacağı" iddiasının hatırlatılması üzerine, Musul'un IŞİD'in ablukası altında olduğunu, Türkiye'nin de IŞİD'e karşı 60'dan fazla ülkenin desteklediği koalisyonda destekçi olarak bulunduğunu ancak bunun sınırlı olduğunu anımsattı.
Koalisyonun yaptığı toplantılara Türkiye'nin bakan seviyesinde de katıldığını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aldığı kararlardan da haberimiz vardır. Hatta bu koalisyonun yapacağı çalışmalar konusunda da Amerika'da Türkiye'de yapılan bazı askeri çalışmaların da içerisinde bulunuyoruz. Çünkü teröre karşı olmak, radikal terör örgütleriyle mücadele etmek bizim de vazifemizdir. Kaldı ki coğrafya bizim coğrafyamızdır. Bu tehlikeli örgütler sadece devletlere, sadece oradaki insanlara zarar vermiyorlar İslam'a da büyük zarar veriyorlar, büyük yanlışlar yapıyorlar. Dolayısıyla isimleri ne olursa olsun radikal ve silahlı terör örgütlerine karşı Türkiye uluslararası koalisyonun bir parçası olmayı kendisi açısından bir vecibe olarak bilir."
-"Daha ne kadar milyonu Türkiye'ye kabul edebiliriz"-
IŞİD'e karşı sadece havadan yapılacak bir operasyonla sonuç alınmasının mümkün olmadığına dikkati çeken Arınç, "Türkiye bunu söylüyor ve daha kapsamlı bir kara harekatının gerekli olduğunu ifade etmeye çalışıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin Suriye ve Irak ile komşu olduğunu, iki ülkeden gelen 1 milyon 600 binden fazla kişinin Türkiye'de barındığını aktaran Arınç, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Eğer Almanya bu sınırda olsaydı kabul eder miydi, Fransa olsaydı ne yapardı, İsviçre olsaydı ne çaresizlik içinde kalırdı, almazlardı. İnsanlar bombalar altında hayatını kaybederdi. Biz aldık ve biz aldığımız bu insanlara bir namus gözüyle bakıyor, bize sığınan insanların hayatını idame ettirmeye çalışıyoruz. 1 milyon 600 bin yetmedi, Halep'in bombalanması karşısında, rejimin başka yerleri bombalaması karşısında veya radikal unsurların şiddeti karşısında tekrar Türkiye'ye bir kaçış başlarsa biz daha ne kadar milyonu Türkiye'ye kabul edebiliriz, daha ne kadar bu ağır yükün altında kalabiliriz? Bunları da düşünmek zorundayız.
O yüzden güvenli hava sahasının, emniyet bölgelerinin mutlaka bizim açımızdan olmazsa olmaz olduğunu koalisyon da çok iyi biliyor. Bununla ilgili eğit-donat kapsamında yapacaklarımız bir mutabakatla sonuçlandı. Ama güvenli hava sahasının, daha doğrusu uçuşa yasak bölge, bunların gerçekleşmesi şu anda mümkün olmadı ama görüşmeler devam ediyor. Türkiye'nin kendi açısından yararlı gördüğü hususlarda eğer bir anlaşma olursa biz de koalisyon içerisinde üzerimize düşeni mutlaka yerine getiririz."
(Bitti)
Kaynak: AA
Bazı HDP'lilerin kendisiyle ilgili açıklamalarına ilişkin soruları yanıtlayan Arınç, daha önce İmralı Adası'nın kendi içinden olmak üzere sekreterya kurulabileceğini, Akil İnsanlar olsun veya olmasın bir takip heyetinin kurulabileceğini söylediğini, bunları söylediğinde çok eleştirildiğini anımsattı ve "Ama o zaman ağızlarını açmıyorlardı" ifadesini kullandı.
Karşılıklı görüşmelerin ardından bugün olumlu bir noktaya geldiğini ifade eden Arınç, sözlerini sürdürdü:
"Şunu bilsinler: Demirtaş ve arkadaşları da bu Çözüm Süreci'nin çok olumlu ve önemli destekçileri aslında dışarıdaki bazı isimlerdir. Onlara da teşekkür borcumuz var, Hatip Diclelere, Leyla Zanalara, Ahmet Türklere, Sırrı Sakıklara, Selim Sadaklara... Çünkü onlar acı çeken insanlar olarak, geldiğimiz noktayı Türkiye için çok önemli görüyorlar.
Benim eleştirilerim sadece Demirtaş'ın şahsında olmuşsa bunun sebepleri vardır. Artık bu tartışmayı derinleştirmenin hiçbir faydası yok. Geldiğimiz noktadan ileriye artık engel çıkarılmazsa yeni şiddet olayları meydana gelmezse 'vazgeçtik' denilmezse, bu sürecin önünde o kadar gizli ve açık düşmanlar var ki yeni bazı olaylarla süreç inkıtaya uğratılmazsa sonuca yaklaştığımızın farkındayım. İnşallah geldiğimiz nokta böyle bir noktadır. Sadece şunu bilsinler: 4 Şubat'ta açıklanması gereken bu 10 madde, neden 24 gün sonra açıklanabilmiştir? Benim sözlerimin sırrı bu 24 günün içerisinde. Çünkü bu farklı bir şekilde bize ulaştırılmıştı. İçinde kabul edemeyeceğimiz şeyler vardı. Biz oradan gelen her şeyi kabul edemeyiz, biz hükümetiz. Biz devleti temsil ediyoruz. 'Evet, ortak bir noktada, insan hakları bağlamında, kardeşlik noktasında yapacağımız çok şey var ama öyle kelimeleri kullanmanız uygun olmayabilir, yapacağınız şeylerdeki öncelik sırası böyle olmayabilir. Buna hükümet karar verecektir'. İtiraz ettik.
Bu itirazlar üzerine maşallah turizm gelişti. Bir kısmı apar topar İmralı'ya bir kısım apar topar Kandil'e. Oradan gelen bu tarafa, burdan gelen o tarafa. 24 gün böyle geçti. Şimdi Bülent Arınç'ı eleştirmek için sizin hiçbir hakkınız yok. Benim söylediğim tek şey şudur: Bizim önümüze getirilen metin ve kabul etmemiz istenen metin, okunan metin değildir. O yüzden ben, 'Buna razı değiliz' noktasında ve bunu engellemeye çalışanların kimler olduğu noktasında açıklamada bulundum. Gelinen nokta beni teyit ediyor. Eğer 4'ünde elimize getirilen noktayı kabul etmiş olsaydık ben bunların hiçbirisini söylememiş olurdum. Çok şükür aklıselim galip geldi. Çözüm Süreci'ni isteyenler müşterek bir iradede birleşti, yapmamız gerekenler konusunda da el birliğiyle metin hemen hemen yüzde 60 değiştirilerek bu noktaya geldi. İyi de oldu."
-"Molotofa da karşı çıksaydınız bari..."
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın kendisine Twitter mesajıyla selam gönderdiğini hatırlatan Arınç, "O iyi niyetli çaba gösteren bir hanımefendidir, acı çekenlerden birisidir, Çözüm Süreci'nin samimi destekçisidir ve bu işlerin buraya gelmesinde de çok olumlu katkısı olmuştur. Eğer benim söylediğim konu, 4 Şubat'taki metin üzerine tasarlanmışsa yani Sayın Buldan o tarihte hükümet ile HDP heyeti yan yana açıklama yapacak demişse ben de bunu inkar etmişsem o zaman mesele yok. Benim söylediğim ve eleştirdiğim konu, cumartesi günü okunan konu değildir" değerlendirmesini yaptı.
İlkeli, kararlı siyaset yapmayı seven bir insan olduğunu, kendisine güvenilmesini istediğini dile getiren Arınç, güven noktasında bir eksikliğinin olmasının siyasi hayatında "kara leke" anlamına geleceğini belirtti.
"Ne Demirtaş ne Buldan, 4 Şubat'ta önümüze getirilen metin bu metin değildir diyorsa bugün, benim sözlerim de o kadar haklıdır" diyen Arınç, bundan sonra polemik yapmayı, isimler üzerinde konuşmayı arzu etmediğini bildirdi.
İç Güvenlik Paketi'nin sürece engel olup olmayacağına ilişkin soruyu da yanıtlayan Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugün çalışmaların devam edeceğini söylediğini anımsattı. Tartışmaya açık olduklarını baştan beri söylediklerine, tüm hükümet üyelerinin "Neden buna kategorik olarak karşı çıkıyorsunuz, düzeltilmesini istediğiniz neresi varsa gelin bize söyleyin, beraberce oturalım konuşalım" dediklerine işaret eden Arınç, MHP'nin de HDP'nin de CHP'nin de sadece bağırıp çağırıp hakaret etmek, engellemek yolunu seçtiğini söyledi.
Muhalefet partilerinin "Bonzai maddesinde katkı sağladık" diye övündüklerini kaydeden Arınç, "Ona da karşı çıksaydınız bari. Molotofa da karşı çıksaydınız bari de milletin size söyleyecek çok şeyi olsaydı" dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, paketin bir bütün olduğunun altını çizerek, "Bunların bütünlüğünü inkar ederek 'Sadece iki maddeyi bize getirin de ondan sonra gerekeni yapalım' demek yanlış olur" ifadesini kullandı.
-"Radikal terör örgütleriyle mücadele bizim de vazifemiz"-
Arınç, Musul Valisinin "IŞİD'e karşı kurulan ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Musul'u kurtarmak için yapacağı operasyona Türkiye'nin katılacağı" iddiasının hatırlatılması üzerine, Musul'un IŞİD'in ablukası altında olduğunu, Türkiye'nin de IŞİD'e karşı 60'dan fazla ülkenin desteklediği koalisyonda destekçi olarak bulunduğunu ancak bunun sınırlı olduğunu anımsattı.
Koalisyonun yaptığı toplantılara Türkiye'nin bakan seviyesinde de katıldığını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aldığı kararlardan da haberimiz vardır. Hatta bu koalisyonun yapacağı çalışmalar konusunda da Amerika'da Türkiye'de yapılan bazı askeri çalışmaların da içerisinde bulunuyoruz. Çünkü teröre karşı olmak, radikal terör örgütleriyle mücadele etmek bizim de vazifemizdir. Kaldı ki coğrafya bizim coğrafyamızdır. Bu tehlikeli örgütler sadece devletlere, sadece oradaki insanlara zarar vermiyorlar İslam'a da büyük zarar veriyorlar, büyük yanlışlar yapıyorlar. Dolayısıyla isimleri ne olursa olsun radikal ve silahlı terör örgütlerine karşı Türkiye uluslararası koalisyonun bir parçası olmayı kendisi açısından bir vecibe olarak bilir."
-"Daha ne kadar milyonu Türkiye'ye kabul edebiliriz"-
IŞİD'e karşı sadece havadan yapılacak bir operasyonla sonuç alınmasının mümkün olmadığına dikkati çeken Arınç, "Türkiye bunu söylüyor ve daha kapsamlı bir kara harekatının gerekli olduğunu ifade etmeye çalışıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin Suriye ve Irak ile komşu olduğunu, iki ülkeden gelen 1 milyon 600 binden fazla kişinin Türkiye'de barındığını aktaran Arınç, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Eğer Almanya bu sınırda olsaydı kabul eder miydi, Fransa olsaydı ne yapardı, İsviçre olsaydı ne çaresizlik içinde kalırdı, almazlardı. İnsanlar bombalar altında hayatını kaybederdi. Biz aldık ve biz aldığımız bu insanlara bir namus gözüyle bakıyor, bize sığınan insanların hayatını idame ettirmeye çalışıyoruz. 1 milyon 600 bin yetmedi, Halep'in bombalanması karşısında, rejimin başka yerleri bombalaması karşısında veya radikal unsurların şiddeti karşısında tekrar Türkiye'ye bir kaçış başlarsa biz daha ne kadar milyonu Türkiye'ye kabul edebiliriz, daha ne kadar bu ağır yükün altında kalabiliriz? Bunları da düşünmek zorundayız.
O yüzden güvenli hava sahasının, emniyet bölgelerinin mutlaka bizim açımızdan olmazsa olmaz olduğunu koalisyon da çok iyi biliyor. Bununla ilgili eğit-donat kapsamında yapacaklarımız bir mutabakatla sonuçlandı. Ama güvenli hava sahasının, daha doğrusu uçuşa yasak bölge, bunların gerçekleşmesi şu anda mümkün olmadı ama görüşmeler devam ediyor. Türkiye'nin kendi açısından yararlı gördüğü hususlarda eğer bir anlaşma olursa biz de koalisyon içerisinde üzerimize düşeni mutlaka yerine getiririz."
(Bitti)