Arjantin'de Yeni Dönem
"Değişim" sloganıyla ülkenin yeni devlet başkanı seçilen Mauricio Macri, Arjantin'de yeni bir dönemi başlatacak
Arjantin'de 22 Kasım'da düzenlenen devlet başkanlığı ikinci tur seçimlerini "değişim" sloganıyla kazanan Mauricio Macri, özellikle ekonomi ve dış politika alanında yeni bir açılama gitmesi bekleniyor.
Geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimlerde oyların yüzde 51,40'ını alan merkez sağın adayı Macri, mevcut Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner'in desteklediği diğer aday Buenos Aires Eyalet Valisi Daniel Scioli karşısında büyük bir zafer elde etti.
Macri'nin zaferiyle, Nestor Kirchner ve ardından devlet başkanlığı görevini devralan eşi Cristina Fernandez de Kirchner ile 12 yıl süren "Kirchnerler dönemi" de sona erdi.
- Ülkede yeni bir siyasi dönem başladı
Arjantin'in eski liderlerinden Juan Domingo ve Eva Peron'un bir nevi devlet baba ve sosyal adalet anlayışını birleştirerek politik mirasını sürdürmeyi amaçlayan siyasi hareket Peronizm, 70 yıl ülke siyasetine hakim oldu.
Ülkede 1976-1983 yılları arasında yaşanan diktatörlük dönemi dışında bu 70 yıllık süre içerisinde Peronist olmayan hiçbir devlet başkanı görev süresinin sonuna kadar ofisinde kalamadı.
2003 yılında Nestor Kirchner'le başlayan ve sonrasında eşi Cristina Fernandez de Kirchner'le devam eden dönem ise "Kirchnerizm" olarak nitelendirildi. Bu dönem ülkede daha çok sol çizgi de politikalar gözlendi.
Kimilerince Peronizm'den bir sapma olarak görülen Kirchnerizm, siyasi hareket içerisinde kendi muhalefetini yarattı ve "Kirchner karşıtı Peronizm"i ortaya çıkardı.
Bu kesimin sempatisini kazanmak üzere kampanya sürecinde Peronist marşlar söyleyen ve Peron heykelinin açılışına katılan Macri, yaşanan bölünmeden siyasi olarak fayda sağladı.
Macri, 2001'de görevi bırakan Fernando de la Rua'dan sonra, Peronist olmayan ilk devlet başkanı sıfatıyla göreve geldi.
Ülkenin önde gelen gazetecilerinden Nelson Castro, konuya dair AA muhabirine yaptığı değerlendirmede Arjantin halkının gerçek bir demokrasiyi yaşamak için siyasi alternatife ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Castro seçim sonuçlarını, ülke siyasetini yıllarca domine eden bir siyasi hareketin hatalarına karşı verilen cevap niteliği taşıdığını ifade etti.
- Boca Juniors'un başkanıydı
Ülkenin en zengin isimlerinden birinin oğlu olarak iş adamı kimliğiyle öne çıkan Mauricio Macri, 1995-2007 arasında Boca Juniors Spor Kulübünün başkanlığını yürüttü.
Boca Juniors'un başkanı olmadan 4 yıl önce bir suç örgütü tarafından kaçırılarak 14 gün boyunca alıkonulan Macri, fidye ödendikten sonra salıverildi. Macri daha sonra bu olayın kendisini siyasete iten en önemli kırılma noktalarından biri olduğunu belirtti.
2003 yılında Cumhuriyetçi Öneri Partisini (PRO) kurarak siyasete atılan Macri, 2007'den bu yana da Buenos Aires Belediye Başkanlığını sürdürüyordu.
- Ülkeyi ekonomi açıdan radikal reformlar bekliyor
Kirchner hükümeti 2011 yılından bu yana yetersiz büyüme, artan işsizlik, yoksulluk ve yüksek enflasyon rakamları gibi kronikleşmiş ekonomik problemlerin üstesinden gelmeye çalışıyordu.
Bu süreçte yaygınlaştırılan sosyal yardımlar, kamulaştırılan özel şirketler, yerel ekonominin korunması amacıyla artırılan ithalat tarifeleri ve döviz kuru kontrolünü içeren ekonomi politikaları sorunlara çözüm olamadı.
Seçimi kazanan Macri, önceliğinin ekonomiyi canlandırma, %30'lara ulaşan enflasyonla mücadele ve yatırımları destekleme olduğunu belirtti.
İlk icraat olarak ülkede döviz kontrolünü kaldıracağını açıklayan Macri, yatırımcı güvenini artıran politikalarla Arjantin Pesosu’ndaki ani değer kaybını da engelleyeceğini vurguladı.
Macri’nin en önemli adımlarından birinin de Kirchner döneminde ithalata getirilen kısıtlamaların kaldırılmasının olacağı ifade ediliyor.
Macri göreve başladığında masasında çözüm bekleyen ilk meselelerden biri de, "akbaba fonları" olarak nitelenen ülke borçlarının ödenmesi konusunda anlaşmaya yanaşmayan kreditörler sorunu olacak.
Ekonomi çevreleri Macri'nin Wall Street'in favorisi ve serbest yatırım fonları ile uzlaşmaya en yakın isim olduğunu belirtiyor.
Ayrıca resmi enflasyon değerleri konusunda kendi hükümetinin asla yalan söylemeyeceğini açıklayan Macri, vergi sistemini de revize edeceğini açıkladı.
- Macri yönetiminde ülkenin dış politikasında bir "u dönüşü" bekleniyor
Macri, seçildikten sonra düzenlediği ilk basın toplantısında Venezuela Lideri Nicolas Maduro'nun muhaliflere yönelik tutumu nedeniyle Venezuela'nın Mercosur (Güney Amerika Ortak Pazarı) üyeliğinden çıkarılmasını isteyeceğini açıkladı.
Kirchner'in Ekvator ve Bolivya'yla birlikte en yakın müttefiklerinden biri olan Venezuela liderine karşı gelen bu adım, Macri'nin muhtemel zaferi sonrasında bölgesel politikalarda gerçekleştireceği radikal değişimin bir sinyali olarak algılandı.
Mercosur ülkeleri neredeyse 15 yılı AB ile ticari anlaşma yapmak için harcarken, müzakereler Arjantin'in korumacı ekonomi politikaları nedeniyle tıkanmıştı.
Macri son yaptığı açıklamasında Mercosur’a yeniden dinamizm kazandırılması, Avrupa yanında Meksika, Kolombiya, Şili ve Peru’dan oluşan Pasifik İttifakı’yla görüşmelerin de ilerlemesi gereğini vurguladı.
Bu açıklamalar sonrasında siyasi ve diplomatik çevreler, Macri'nin bölgesel ittifakları sallayacağı şeklinde yorumlar yapıyor.
Ayrıca Macri, 1994 yılında Arjantin Yahudi Derneği'ne (AMIA) yapılan terör saldırısının sorumlularının ortaya çıkarılması amacıyla İran'la imzalanan ortak niyet bildirgesini de iptal edeceğini belirtti.
İran'la ilişkiler yanında önümüzdeki süreçte Arjantin ve İngiltere arasında egemenlik tartışmalarına neden olan Falkland Adaları meselesinde de Macri'nin atacağı adımlar yakından takip edilecek.
Macri Arjantin'in Falkland Adaları'ndaki egemenlik iddialarını sürdürse de İngiltere ile ilişkilerin bazı alanlarda ortak işbirliği düzeyine çıkarılabileceği ifade ediliyor.
Merkez sağdan gelen yeni devlet başkanının, Kirchner dış politikasında bir "u dönüşü" gerçekleştirerek rotayı Rusya ve Çin'den ABD ve AB'ye çevirmesi bekleniyor.
Kirchner, Rusya ve Çin'e gerçekleştirdiği son ziyaretlerinde bu ülkelerle geniş çaplı ekonomik ve siyasi stratejik ortaklık anlaşmaları imzalamıştı.
Macri ise geçen yıl aralık ayında Avrupa'ya gerçekleştirdiği ziyaretinde Arjantin'in AB ve ABD ile ilişkilerini yeniden inşa etmesini önceliği olduğunu söyledi.
Macri'nin ABD ile yakınlaşarak finans piyasalarına giriş planına karşın Rusya ve Çin’le imzalanan ortaklık ve mali yardım anlaşmaları nedeniyle bu geri çekilmenin Arjantin'e pahalıya patlayabileceği belirtiliyor.
- Ulusal Kongre'de üstünlük hala Peronistlerde
10 Aralık'da Kirchner’in halefi olarak Devlet Başkanlığı Sarayı Casa Rosada’daki ofisine yerleşecek Macri, Peronist işçi sendikaları, valiler ve kongreyi kontrol eden Peronist temsilcilerle anlaşma zemini bulmaya çalışacak.
Ayrıca kamu şirketleri ve yargıdaki önemli pozisyonlarına Peronist gençlik organizasyonu "La Campora" üyelerini yerleştiren Kirchner'in sosyal hareket ve sendikalar üzerindeki etkisi sürüyor.
Peronist partiler eskisi kadar güçlü olmasa da ulusal kongrede özellikle senatoda üstünlüğü koruyor. Kirchner karşıtı kesimlerle koalisyon kurması beklenen Macri'nin bu süreçte reformlarını gerçekleştirmekte zorlanabileceği ifade ediliyor.
Arjantin'in yeni Devlet Başkanı Macri'nin kampanya sürecindeki vaatlerini gerçekleştirme iradesini göreve geldikten sonra sürdürüp sürdüremeyeceği merak ediliyor.
Kaynak: AA
Geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimlerde oyların yüzde 51,40'ını alan merkez sağın adayı Macri, mevcut Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner'in desteklediği diğer aday Buenos Aires Eyalet Valisi Daniel Scioli karşısında büyük bir zafer elde etti.
Macri'nin zaferiyle, Nestor Kirchner ve ardından devlet başkanlığı görevini devralan eşi Cristina Fernandez de Kirchner ile 12 yıl süren "Kirchnerler dönemi" de sona erdi.
- Ülkede yeni bir siyasi dönem başladı
Arjantin'in eski liderlerinden Juan Domingo ve Eva Peron'un bir nevi devlet baba ve sosyal adalet anlayışını birleştirerek politik mirasını sürdürmeyi amaçlayan siyasi hareket Peronizm, 70 yıl ülke siyasetine hakim oldu.
Ülkede 1976-1983 yılları arasında yaşanan diktatörlük dönemi dışında bu 70 yıllık süre içerisinde Peronist olmayan hiçbir devlet başkanı görev süresinin sonuna kadar ofisinde kalamadı.
2003 yılında Nestor Kirchner'le başlayan ve sonrasında eşi Cristina Fernandez de Kirchner'le devam eden dönem ise "Kirchnerizm" olarak nitelendirildi. Bu dönem ülkede daha çok sol çizgi de politikalar gözlendi.
Kimilerince Peronizm'den bir sapma olarak görülen Kirchnerizm, siyasi hareket içerisinde kendi muhalefetini yarattı ve "Kirchner karşıtı Peronizm"i ortaya çıkardı.
Bu kesimin sempatisini kazanmak üzere kampanya sürecinde Peronist marşlar söyleyen ve Peron heykelinin açılışına katılan Macri, yaşanan bölünmeden siyasi olarak fayda sağladı.
Macri, 2001'de görevi bırakan Fernando de la Rua'dan sonra, Peronist olmayan ilk devlet başkanı sıfatıyla göreve geldi.
Ülkenin önde gelen gazetecilerinden Nelson Castro, konuya dair AA muhabirine yaptığı değerlendirmede Arjantin halkının gerçek bir demokrasiyi yaşamak için siyasi alternatife ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Castro seçim sonuçlarını, ülke siyasetini yıllarca domine eden bir siyasi hareketin hatalarına karşı verilen cevap niteliği taşıdığını ifade etti.
- Boca Juniors'un başkanıydı
Ülkenin en zengin isimlerinden birinin oğlu olarak iş adamı kimliğiyle öne çıkan Mauricio Macri, 1995-2007 arasında Boca Juniors Spor Kulübünün başkanlığını yürüttü.
Boca Juniors'un başkanı olmadan 4 yıl önce bir suç örgütü tarafından kaçırılarak 14 gün boyunca alıkonulan Macri, fidye ödendikten sonra salıverildi. Macri daha sonra bu olayın kendisini siyasete iten en önemli kırılma noktalarından biri olduğunu belirtti.
2003 yılında Cumhuriyetçi Öneri Partisini (PRO) kurarak siyasete atılan Macri, 2007'den bu yana da Buenos Aires Belediye Başkanlığını sürdürüyordu.
- Ülkeyi ekonomi açıdan radikal reformlar bekliyor
Kirchner hükümeti 2011 yılından bu yana yetersiz büyüme, artan işsizlik, yoksulluk ve yüksek enflasyon rakamları gibi kronikleşmiş ekonomik problemlerin üstesinden gelmeye çalışıyordu.
Bu süreçte yaygınlaştırılan sosyal yardımlar, kamulaştırılan özel şirketler, yerel ekonominin korunması amacıyla artırılan ithalat tarifeleri ve döviz kuru kontrolünü içeren ekonomi politikaları sorunlara çözüm olamadı.
Seçimi kazanan Macri, önceliğinin ekonomiyi canlandırma, %30'lara ulaşan enflasyonla mücadele ve yatırımları destekleme olduğunu belirtti.
İlk icraat olarak ülkede döviz kontrolünü kaldıracağını açıklayan Macri, yatırımcı güvenini artıran politikalarla Arjantin Pesosu’ndaki ani değer kaybını da engelleyeceğini vurguladı.
Macri’nin en önemli adımlarından birinin de Kirchner döneminde ithalata getirilen kısıtlamaların kaldırılmasının olacağı ifade ediliyor.
Macri göreve başladığında masasında çözüm bekleyen ilk meselelerden biri de, "akbaba fonları" olarak nitelenen ülke borçlarının ödenmesi konusunda anlaşmaya yanaşmayan kreditörler sorunu olacak.
Ekonomi çevreleri Macri'nin Wall Street'in favorisi ve serbest yatırım fonları ile uzlaşmaya en yakın isim olduğunu belirtiyor.
Ayrıca resmi enflasyon değerleri konusunda kendi hükümetinin asla yalan söylemeyeceğini açıklayan Macri, vergi sistemini de revize edeceğini açıkladı.
- Macri yönetiminde ülkenin dış politikasında bir "u dönüşü" bekleniyor
Macri, seçildikten sonra düzenlediği ilk basın toplantısında Venezuela Lideri Nicolas Maduro'nun muhaliflere yönelik tutumu nedeniyle Venezuela'nın Mercosur (Güney Amerika Ortak Pazarı) üyeliğinden çıkarılmasını isteyeceğini açıkladı.
Kirchner'in Ekvator ve Bolivya'yla birlikte en yakın müttefiklerinden biri olan Venezuela liderine karşı gelen bu adım, Macri'nin muhtemel zaferi sonrasında bölgesel politikalarda gerçekleştireceği radikal değişimin bir sinyali olarak algılandı.
Mercosur ülkeleri neredeyse 15 yılı AB ile ticari anlaşma yapmak için harcarken, müzakereler Arjantin'in korumacı ekonomi politikaları nedeniyle tıkanmıştı.
Macri son yaptığı açıklamasında Mercosur’a yeniden dinamizm kazandırılması, Avrupa yanında Meksika, Kolombiya, Şili ve Peru’dan oluşan Pasifik İttifakı’yla görüşmelerin de ilerlemesi gereğini vurguladı.
Bu açıklamalar sonrasında siyasi ve diplomatik çevreler, Macri'nin bölgesel ittifakları sallayacağı şeklinde yorumlar yapıyor.
Ayrıca Macri, 1994 yılında Arjantin Yahudi Derneği'ne (AMIA) yapılan terör saldırısının sorumlularının ortaya çıkarılması amacıyla İran'la imzalanan ortak niyet bildirgesini de iptal edeceğini belirtti.
İran'la ilişkiler yanında önümüzdeki süreçte Arjantin ve İngiltere arasında egemenlik tartışmalarına neden olan Falkland Adaları meselesinde de Macri'nin atacağı adımlar yakından takip edilecek.
Macri Arjantin'in Falkland Adaları'ndaki egemenlik iddialarını sürdürse de İngiltere ile ilişkilerin bazı alanlarda ortak işbirliği düzeyine çıkarılabileceği ifade ediliyor.
Merkez sağdan gelen yeni devlet başkanının, Kirchner dış politikasında bir "u dönüşü" gerçekleştirerek rotayı Rusya ve Çin'den ABD ve AB'ye çevirmesi bekleniyor.
Kirchner, Rusya ve Çin'e gerçekleştirdiği son ziyaretlerinde bu ülkelerle geniş çaplı ekonomik ve siyasi stratejik ortaklık anlaşmaları imzalamıştı.
Macri ise geçen yıl aralık ayında Avrupa'ya gerçekleştirdiği ziyaretinde Arjantin'in AB ve ABD ile ilişkilerini yeniden inşa etmesini önceliği olduğunu söyledi.
Macri'nin ABD ile yakınlaşarak finans piyasalarına giriş planına karşın Rusya ve Çin’le imzalanan ortaklık ve mali yardım anlaşmaları nedeniyle bu geri çekilmenin Arjantin'e pahalıya patlayabileceği belirtiliyor.
- Ulusal Kongre'de üstünlük hala Peronistlerde
10 Aralık'da Kirchner’in halefi olarak Devlet Başkanlığı Sarayı Casa Rosada’daki ofisine yerleşecek Macri, Peronist işçi sendikaları, valiler ve kongreyi kontrol eden Peronist temsilcilerle anlaşma zemini bulmaya çalışacak.
Ayrıca kamu şirketleri ve yargıdaki önemli pozisyonlarına Peronist gençlik organizasyonu "La Campora" üyelerini yerleştiren Kirchner'in sosyal hareket ve sendikalar üzerindeki etkisi sürüyor.
Peronist partiler eskisi kadar güçlü olmasa da ulusal kongrede özellikle senatoda üstünlüğü koruyor. Kirchner karşıtı kesimlerle koalisyon kurması beklenen Macri'nin bu süreçte reformlarını gerçekleştirmekte zorlanabileceği ifade ediliyor.
Arjantin'in yeni Devlet Başkanı Macri'nin kampanya sürecindeki vaatlerini gerçekleştirme iradesini göreve geldikten sonra sürdürüp sürdüremeyeceği merak ediliyor.