SAÜ'de G-20 Değerlendirmesi

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kemal İnat, Antalya’da yapılan G-20 Zirvesini değerlendirdi.

SAÜ'de G-20 Değerlendirmesi
YENİ YÜKSELEN GÜÇLERİ BİR ARAYA GETİREN FORUM

G-20 toplantılarının, mevcut uluslararası sistemin en güçlüleriyle onların güçlerine ve dünya politikasına yönlendirme tekeline meydan okuyan yeni yükselen güçleri bir araya getiren ilginç bir forum olduğunu kaydeden İnat “BM Güvenlik Konseyi ve G-8 gibi kurumlar üzerinden dünya politikasını belirlemeye çalışan “en güçlüler” artık bu kurumların yeterli olmadığını ve ‘yeni yükselen aktörleri’ de oyuna dahil etmelerinin zorunlu olduğunu fark ettiklerinde G-20’yi oluşturmaya karar verdiler. Bu şekilde uluslararası düzene meydan okuyan bu yeni güçleri sistemin içerisinde tutmayı ve alternatif kurumlar oluşturup uluslararası sistemin yapısını kökten değiştirme arayışına girmelerini engellemeyi amaçlamışlardır. G-20 içerisindeki birlikteliklerine rağmen, yükselen güçler olarak adlandırılan Brezilya, Arjantin, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkeler Batılı ülkelere karşı şüpheyle yaklaşmaya devam etmişlerdir. Gayri Safi Milli Hasıla, kişi başına milli gelir ve dış ticaret hacmi açısından bakıldığında örgütün 19 ülkesi arasında 15. sırada yer alan Türkiye, Suudi Arabistan ile birlikte Ortadoğu’yu temsil eden iki ülke arasında yer almaktadır. Bölgenin diğer önemli ülkeleri olan İran, İsrail ve Mısır’ın temsil edilmediği G-20’de üye olan Türkiye örgütün 21. Zirve toplantısına ev sahipliği yapıyor” şeklinde konuştu.

TERÖR VE MÜLTECİ SORUNU

Türkiye’nin zirvede dile getireceği konular arasında terör sorunu, Suriye ve mülteci meselelerinin yer alacağını kaydeden İnat, Türkiye’nin bu konularda zirveye katılan ülkelerin önemli bir kısmına yönelik haklı eleştirileri olduğunu belirtti.

Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin bir yandan teröre karşı işbirliği çağrısı yaparken, diğer yandan açık bir şekilde Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan PYD ile işbirliği yaptığına dikkat çeken İnat, bu durumun Türkiye tarafından şiddetle eleştirildiğini belirtti.

BATILI MÜTTEFİKLERİN YANLIŞ POLİTİKALARI

İnat sözlerini devamında, "Özellikle de son dönemde PKK’nın Türkiye’deki saldırılarını yoğunlaştırdığı ve bu saldırılarda çok sayıda güvenlik görevlisi ve sivilin hayatını kaybettiği bir atmosferde hala bu örgütün Suriye ayağının desteklenmesi Türkiye tarafından sıklıkla dile getirilen “senin teröristin, benim teröristim” yaklaşımıyla hareket ettiklerini doğrulamaktadır. Bu ülkelerin NATO çatısı altında Türkiye ile kurdukları güvenlik ortaklığına rağmen, açıkça Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bu örgütlerle kurdukları ilişkiler, terör ve teröristlerin her zaman herkes tarafından tehdit olarak görülmediğini, bazen de kullanılmaya elverişli araçlar olarak değerlendirildiğini göstermektedir. Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin PYD’ye verdikleri destek, bu ülkelerin kendi çıkar algıları doğrultusunda gerektiğinde terör örgütlerini de faydalı bir enstrüman olarak kullanabileceklerinin göstergesidir. İşte bu çıkar algılarının ne kadar uzak görüşlü olduğunun ve yanlış hesaplar çerçevesinde dönemsel olarak terör örgütleriyle kurulan işbirliklerinin uzun vadede kendileri için de ne tür zararlara yol açabileceğinin sorgulamasını yapmaları gerekir. PKK/PYD’yi kazanmaya çalışırken Türkiye ile sağlıklı bir ilişki sürdürme şansını ne kadar zora soktuklarının farkında olup bu politikalarını gözden geçirip geçirmeyeceklerini zaman gösterecek. Türkiye, DAEŞ’e karşı savaşmak Nusra Cephesi’ni nasıl meşrulaştırmıyorsa PYD’yi de meşrulaştırmayacağının altını çizmekte ve Batılı müttefiklerinin bu konudaki yanlış politikalarını sonlandırmalarını istemektedir” ifadelerini kullandı.

SURİYELİ MÜLTECİLER MESELESİ

Zirvenin bir önemli konularından birisinin de Suriyeli mülteciler meselesi olduğunu ifade eden İnat, Türkiye’nin bu konuda da zirveye katılan ortaklarına önemli eleştirileri olduğunu kaydetti.

Dünyanın mülteci sorununa duyarsız kaldığını belirten İnat “Şam yönetiminin bu ülkeden komşularına yönelik mülteci akınına yol açan ağır saldırılarına karşı BM’yi harekete geçirmeyen Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri milyonlarca mültecinin Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e akın etmesine sessiz kaldılar. Aynı şekilde son zamana kadar bu konuda duyarsız bir politika izleyen Almanya gibi ülkeler, mülteci dalgası Avrupa’yı sarmaya başladığında sorunun ciddiyetini anlamaya başladılar ve telaş içerisinde Suriyeli mülteci meselesini gündemlerine aldılar. Ancak bu çerçevede izledikleri politikaya bakıldığında, mülteci sorununa kaynak teşkil eden Suriye ve Irak’taki iç savaşların bitirilmesi yada Türkiye, Lübnan ve Ürdün’ün sırtında yoğunlaşan mevcut mülteci yükünün paylaşılmasından çok kendi sınırlarını mülteci akınına karşı nasıl tahkim edecekleri kaygısı içerisinde hareket ettikleri görülmektedir” diye konuştu.

DÜNYA SORUNLARI

G-20 ülkelerinin dünya sorunları konusunda daha etkin ve tatmin edici politikalar üretmesi gerektiğinin altını çizen Kemal İnat “Bunu yapmayıp, kısa vadeli çıkar algıları yüzünden, bu sorunlar çerçevesinde yaşanan insanlık trajedilerini görmeyen ve terör örgütlerini sadece tehdit değil aynı zamanda yanlış çıkar algıları çerçevesinde bir araç olarak da değerlendiren politikalarını sürdürmeleri durumunda uluslararası sistemdeki düzen kurucu pozisyonlarını sürdürmeleri zorlaşacaktır. Çünkü yine G-20 üyesi olup onları bu pozisyondan uzaklaştırmaya aday çok sayıda “yükselen güç” sırada beklemektedir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA