Paralel Devlet Yapılanması'nın ''Casusluk Ve Yasa Dışı Dinleme'' İddianamesi (4)

Paralel Devlet Yapılanması'nın "casusluk ve yasa dışı dinleme" soruşturması kapsamında 23'ü tutuklu 143 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, "Şüphelilerin amaçlarına ulaşmak için araç suçları kesintisiz ve sürekli bir şekilde toplumun tüm katmanlarına karşı işledikleri anlaşılmıştır" denildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Okan Özsoy tarafından hazırlanan ve mahkemeye gönderilen 721 sayfalık iddianamede, emekli Orgeneral Edip Başer, eski MHP Milletvekili Ümit Özdağ, Gençlerbirliği Spor Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, öldürülen iş adamı Üzeyir Garih'in kızı Dalia Garih, iş kadını Leyla Alaton, eski manken Deniz Akkaya, oyuncu Peker Açıkalın ile gazeteciler Hüsnü Mahalli,  Müge Anlı ve Oray Eğin'in de aralarında bulunduğu 57 kişi "mağdur", iş adamları Aydın Doğan, Mehmet Ali Yalçındağ, İnan Kıraç, Adnan Polat, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, eski MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri, AK Parti Milletvekili Metin Külünk, eski TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, eski emniyet müdürleri Emin Arslan, Sabri Uzun ve Hanefi Avcı, gazeteciler Fatih Altaylı, Ali Eyüboğlu, İbrahim Karagül, Fikret Bila ve Ahu Özyurt ile yazar Kadir Mısıroğlu'nun da aralarında bulunduğu 209 kişi ise "müşteki" olarak yer aldı.

İddianamede, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından İstanbul, Tekirdağ ve Edirne Emniyet Müdürlükleri bünyesinde bulunan İstihbarat Şube Müdürlüklerinde Telekomünikasyon yoluyla yapılan önleyici istihbarat faaliyetleriyle ilgili olarak iletişimin tespit edilmesi, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesinde tespit edilen usulsüzlükler ve konusu suç teşkil eden eylemler hakkında hazırlanan tevdi raporarlarının gönderilmesi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı belirtilerek, soruşturmada şüphelilerin kurum, kuruluş ve kişilere karşı hukuk dışı, gizli, açık yönetmelik, genelge ve tamimlerde yeri olmayan çok sayıda değişik usül ve yöntemler geliştirerek dinleme faaliyetlerine ilişkin hukuk dışı usulsüz yöntem ve usulleri sırasıyla hedef şahıslara uyguladıklarının anlaşıldığı kaydedildi.

- "Kesintisiz örgüt yapısı oluşturdular"

Şüphelilerin 2008 yılından 2013 yılına kadar kesintisiz bir biçimde hukuksuz eylemlerini sürdürdükleri ve yasa dışı örgütlenme oluşturup suç işlemek amacıyla bir araya geldikleri belirtilen iddianamede, devletin istihbarat faaliyetleri kapsamında görevlerinin sağladığı nüfuz ve güçle, yasal yetkilerini görev gereklerine aykırı kullanarak, amaçlarına ulaşmak için toplumda ve kamuoyunda tanınan belirli ekonomik güce sahip kişileri, basın ve siyaset alanında belirli konumu olan, devlet bürokrasisi içerisindeki kişileri ve belirli dini toplulukların ileri gelenlerini terör ve organize suç örgütleriyle ilişkilendirdikleri ifade edildi.

Şüphelilerin bilgileri gizleyerek sahte oluşturulmuş belgelerle temin edilen dinleme kararlarını uygulamaya koyup amaç dışı kullanarak müştekilerin özel hayatın gizliliğini ihlal ettikleri ve kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları amaç dışı kaydetmek suretiyle üzerlerine atılı suçu işledikleri konusunda yoğun ve seri kastlarının bulunduğu savunulan iddianamade, "Bu itibarla kesintisiz örgüt yapısı oluşturdukları, diğer illerden temin edilen içerik itibariyle sahte oluşturulmuş dinleme talep belgelerini İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne sundukları, bu müdürlük vasıtasıyla mahkemelerden söz konusu dinleme kararlarının alındığı, bu şekilde örgüt üyeleri arasında suç ortaklığı ve iştiraki oluştuğu anlaşılmıştır" denildi.

- Özenle seçilen mağdur ve müştekiler

İddianamede, emniyet müdürü, emniyet müdür yardımcısı, emniyet amiri, başkomiser, komiser, komiser yardımcısı ve polis memuru olarak görev yapan şüpheliler hakkında yapılan soruşturmaya konu edilen müştekiler ve mağdurlara yönelik iletişimin dinlenilmesi, tespit edilmesi, sinyal bilgileri değerlendirilmesi ve kayda alınması işlem ve faaliyetlerinde mağdurlar ve müştekilerin özenle seçildikleri belirtilerek, müştekilerin haklarında önleme dinlemesi talebinde bulunulmasını gerektirecek herhangi bir örgüt ve suçla ilgilerinin bulunmadığı, hiçbirisinin önleme dinlemesine konu suç faaliyetine dair önceye ait sabıkalılığın ya da kaydın olmadığı ve müştekiler hakkında uygulanan önleme dinlemesi tedbirini gizlemek için evraklarda ya isim belirtilmediği, ya da başka isimlerin belirtildiği ifade edildi.

Dinlemelere dayanak belgeleri oluşturan bilgi notlarının çoğunun düzenleyeni belli olmayan, genel ve soyut bilgiler içeren, tarihsiz, imzasız, bilgisayar çıktılarından ibaret olduğuna dikkat çekilen iddianamede, mağdurlar ve müştekiler hakkında önleme dinlemesi tedbiri talebinde bulunulmasının hiçbir gerçekliğinin bulunmadığı dile getirildi.

Mağdur ve müştekilerin kullandığı telefon hatları, cihazlarıyla ilgili önleme dinlemesi faaliyetlerinin, örgütsel bir amaç için gerçekleştirildiği ve bu şekilde elde edilen bilgi ve kayıtların örgütsel bir amaç için kullanıldığı kaydedilen iddianamede, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar işlemesi nedeniyle şüpheliler hakkında soruşturma izni talebinde bulunulmadan Başsavcılıkça doğrudan soruşturma yürütüldüğü, mağdur ve müştekilerin büyük bir kısımın beyanlarının alındığı, az sayıda mağdur ve müştekiye ulaşılamaması nedeniyle beyanlarının alınamadığı hatırlatıldı.

- Alınan müfettiş raporları

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişliğince İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne yönelik 14 Mayıs, 10 Haziran ve 16 Haziran 2014 tarihli, Edirne İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne yönelik 16 Haziran 2014 tarihli ve Tekirdağ İstihbarat Şube Müdürlüğüne yönelik de 4 Eylül ile 16 Ekim 2014 tarihli raporların içeriğine yer verilen iddianamede, istihbarat faaliyetlerine ilişkin yasal mevzuatlar, çalışma yöntemleri, işlenen araç suçlar ve açıklamaları ile müşteki, mağdur beyanları ve şüpheli eylemleri de sırasıyla yer aldı.

Şüpheli ifadeleriyle, örgütün kuruluşu, tarihi, yapısı, çalışma usül yöntemleri, amacı ve haberleşme özgürlüğünün ihlal edilmesine de sırayla değinilen iddianamede, 2005 ve 2008 yılları arasında İstihbarat Dairesi Başkanlığı merkez ve taşra birimleri tarafından yürütülen iletişimin denetlenmesi faaliyetlerinin uygulama aşamaları şablonlarla anlatılarak, yasaya aykırı uygulamalar sıralandı.

- "Dinleme kayıtları imha edilmeyip saklandı"

Dinlenilen hedef kişilerin mahkemelere sunulan karar talep formalarında, telefon numaraları karşılarında açık kimliklerinin, görev, unvan ve adreslerinin belirtilmediği, gerçek isimleri yerine sahte veya eksik isim kullanıldığı, dinlenilen hedef kişilerin organize veya terör örgütü üyesi olduğuna dair herhangi bir bilgi, belge, ihbar ve buna benzer materyal olmadan, dinlenilen kişiler hakkında form doldurularak iletişimin dinlenmesi için ilgili mahkemeden karar alındığı aktarılan iddianamede, hedef kişilerin yasal dinleme süresi dolduktan sonra da terör örgütü üyesi gösterilip sınırsız dinleme faaliyetinde bulunulduğu ve görüşme kayıtlarının imha edilmeyerek harici başka bir veri depolama aygıtında saklandığı ifade edildi.

İddianamede, müfettişlerce yapılan denetlemeler sonucu oluşan görüşler ve değerlendirmeler de yer buldu. Buna göre, bu tür yasa dışı teknik takip faaliyetlerinin istihbarat ailesinin kazanmış olduğu güven duygusunu zedeleyici, kamuoyunda yanlış anlaşılmalara sebep verici faaliyetler olduğunun değerlendirildiği belirtildi.

Sunulan raporlarda, "Organize kısımlarında çalışan alt rütbe personelin istisnai olarak kullanması gereken yetkileri genel kullanıma dönüştürdükleri ve organize suç örgütleriyle mücadele için kullanılan İstihbarat Daire Başkanlığı bilgi işlem projelerini amaç dışı ve yetki aşımı yaparak kullandıkları, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ve ülkenin başka şehirlerinde çalışan üst düzey emniyet yetkililerinin kişisel verilerine amacı dışı ulaştıklarının anlaşıldığı" da dile getirildi.

- "İstihbarat Daire Başkanlığı, suç örgütünün genel merkezi"

Denetleme raporlarında, İstihbarat Daire Başkanlığının suç örgütünün genel merkezi olduğunun ortaya çıktığının yer aldığı belirtilen iddianamede, raporda, burası tarafından İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünün yasa dışı faaliyetlerinin görmezden gelindiği, her şeyin usulüne uygun yürüdüğü konusunda rapor tanzim edildiği ve bu faaliyetin örgütün çalışmalarının kesintisiz, sürekli, hiyerarşik bir yapı içerisinde yürüdüğünün delili olduğu aktarıldı.

Örgütün kökünün çok daha derinlerde olduğu, bununla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 1990-2000'li yıllarda raporlar tanzim edildiği, yapılanmanın devletin ilgili birimlerince zamanında tespit edildiği, bu tespitlerden sonra örgüt hakkında herhangi bir rapor, bilgi, belge tanzimi bulunmadığı ve bu dönemin günümüze kadar karanlıkta kaldığı anlatılan iddianamede, "Örgütün İstanbul ayağının özellikle 2007 yılından itibaren amaçlanan suçları işlemek için şekillendiği, şüpheli Ali Fuat Yılmazer'in İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne Şube Müdürü olarak atanmasından sonra üst düzey istihbarat görevlilerinin gerçeğe aykırı raporlarla İstihbarat Şube Müdürlüğü emrinden çıkarttığı, kendine uygun kadrolaşma tesis ettiği, göreve başladıktan sonra 226 personeli il dışı tayin, 77 personeli ise istihbarat branşından çıkartılmasını sağlayıp kadrolaşmasını tamamladığı, yöntemleri arasında iftira ve suç uydurmanın bulunduğu, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülmekte olan 2014/126158 sayılı evraktan anlaşılacağı üzere mağdur-müşteki Ömer Burak Aktağ'a casusluk suçlaması yüklemesine rağmen hakkında adli ve idari işlem başlatmaması karşısında örgütün kadrolaşma aşamasında iftira ve suç uydurmayı kendisine bir yöntem olarak benimsediği anlaşılmıştır" ifadesi kullanıldı.

Şüphelilerin idari yönden yapmış oldukları bu usulsüzlük ve aykırılıkların Türk Ceza Kanununda'ki karşılıklarına da yer verilen iddiamede, "Şüphelilerin amaçlarına ulaşmak için araç suçları kesintisiz ve sürekli bir şekilde toplumun tüm katmanlarına karşı işledikleri anlaşılmıştır" denildi.

- Müşteki-mağdur beyanları

İddianamede, müştekilerin ve mağdurların ifadelerine de yer verildi.

Emekli olan eski Balıkesir Emniyet Müdürü Coşkun Hayal, 29 Mart 2009 tarihindeki yerel seçimler için Beşiktaş ilçesinde AK Parti aday adayı olduğundan kısa bir süreliğine meslekten ayrıldığı için dinlenilmiş olabileceğini ve herhangi bir suç örgütüyle ilgisi olmadığı halde dinlenilmesi nedeniyle şüphelilerden şikayetçi olduğunu dile getirdiği aktarıldı.

Ergenekon terör örgütü ve organize suç örgütü mensubu gösterilip dinlenilen müştekilerden emekli Hakim Hasan Erdem'in, 2006 yılında, Doğan Grubu tarafından Doğan Yayın Holding hisselerinin yüzde 25'inin Alman yayın kuruluşu Aksel Springer'e satılması nedeniyle çıkarılan 826 milyon liralık vergi cezasına yapılan itiraz davasının görüldüğü İstanbul 6. Vergi Mahkemesi Başkanı olduğu için dinlenildiği belirtilen iddiamade, Erdem'in ifadesinde, "1990 yılından bu yana hakimlik görevini ifa etmekteyim. Kimliğim, adresim, mal beyanlarım, banka hesaplarım, elektrik, su aboneliklerimin hepsi ilgili kuruluşlar nezdinde açık olarak bulunmaktadır, cep telefonumun imei numarasını nereden bulduklarını bilemiyorum, niçin sahte bilgilerle hakkımda telefonlarımın dinlenilmesi kararı alındığına anlam veremedim. Telefonlarımın dinlenilme sebebinin yapmış olduğum hakimlik görevinden ötürü ve bakmış olduğum kritik davalardan ve kararlardan ötürü olduğunu zannediyorum" dediği anlatıldı.

- İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan'ı da dinlemişler

İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın da 11 Ekim 2008 ve 26 Şubat 2009 tarihleri arasında Sakarya Asayiş Şube Müdürlüğü yaparken dinlenildiği anlatılan iddianamede, Çalışkan'ın ifadesinde, "Dönemin İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin beni neden organize suç örgütü ve Ergenekon terör örgütü kapsamında 'Mustafa' kullanıcı bilgisi ile dinledikleri hakkında herhangi bir bilgim yoktur. Benim suç örgütleri ile bir ilişkim olmamıştır, dönemin İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince dinlenildiğimi ilk defa siz görevlilerden öğrendim. Beni usulsüz olarak dinledikleri tespit edilen dönemin İstihbarat Şube Müdürlüğündeki görevlilerinden maddi-manevi tazminat hakkım saklı kalmak üzere davacı ve şikayetçiyim. Haklarında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını istiyorum" beyanında bulunduğu ifade edildi.

Müştekilerden emekli emniyet müdürü Cevdet Saral'ın da, "geçmişte Ankara Emniyet Müdürlüğü görevindeyken Fethullah Gülen cemaati ile ilgili rapor hazırladığı, raporda devleti ele geçirmeye çalışan cemaat adı altındaki dış bağlantılı örgütün emniyet içerisindeki kadrolarından bahsettiği, bu rapor nedeniyle öç alma mantığı güdülerek maksatlı bir şekilde dinlenildiği ve bilinçli, kurgulu bir kumpasla karşı karşıya olduğu" yönünde beyanda bulunduğu belirtilen iddianamede, Saral'ın, "Benim telefonlarım devlet tarafından değil doğrudan devlete nüfuz etmiş bir örgüt tarafından dinlenilmiştir. Telefonumun dinlenilmesini gerçekleştiren ve bu süreçten bilgi sahibi olan örgütün devlette görev almış tüm görevlilerinden maddi ve manevi tazminat hakkım saklı kalmak üzere şikayetçi ve davacıyım" dediği aktarıldı.

İddianamede, 13 Mart 2009 ve 29 Mayıs 2009 tarihleri arasında İstanbul Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapan müşteki Lütfü Koca'nın da, şu ifadeyi verdiği kaydedildi:

"O dönem hakkımda asılsız ve imzasız bir ihbar mektubu gönderilerek benim sosyal hayattaki beşeri ilişkilerim gayri meşru bir ilişkiymiş gibi gösterilmiştir. Bu asılsız ve isimsiz ihbar mektubundaki bilgilere günlük hayattaki normal verilerle ulaşılması mümkün değildir. Ben bu bilgilerin o dönemde beni usulsüz olarak dinleyenler tarafından elde edilip çarpıtılarak asılsız ve imzasız ihbar mektubunda kullanıldığını düşünüyorum. Bana bu asılsız olduğunu iddia ettiğim ve ispatladığım karalamalardan dolayı soruşturma açıldı. Yapılan idari soruşturmalar aleyhimde sonuçlandı. Haklı olduğum bütün bu konulardan dolayı hakkımda açılan soruşturma dosyasında özellikle o dönemin şube müdürü olan Ali Fuat Yılmazer ve Şube Müdür Yardımcısı Erol Demirhan tarafından bizzat takip edilip yönlendirilerek davalarımın lehime sonuçlanması engellenmiştir. İstihbarat hizmetlerinde uzun yıllar çalışmamdan dolayı bu iki şahıs beni çok iyi tanımaktadır. Bu iki şahıs bana kendi dünya ve düşünceleri doğrultusunda hareket etmem gerektiğini ve ilerleyen yıllarda daha önemli ve üst görevlerde yer alabilmem için bir şekilde onlarla uyum sağlamam gerektiğini sözlü olarak söyleyerek birçok defa şahsımı baskı ve tehditlere maruz bırakmıştır."

- Sabri Uzun'dan Hitler benzetmesi

Müşteki olarak ifade veren Gönül Veren'in de, eşi Nurettin Veren'in cemaatin amacı, hedeflerinin neler olduğunu belirten üç kitap yayımladığı için hedef haline getirilerek dinlenildiği ve mağdur edildiği yönünde beyanda bulunduğu belirtilen iddianemede, müştekilerden emekli emniyet müdürü Sabri Uzun'un da şu ifadesine yer verildi:

"1933 yılında Adolf Hitler Almanya'da azınlık hükümetinde yer aldığında yaptığı ilk icraat Alman Parlamento Binasını yaktırmak olmuştur. Günümüz Türkiye'sinde ki bu Anayasa dışı güç merkezi tıpkı Hitler döneminde olduğu gibi kriz ortamında büyür. Bu yüzden ülkede devamlı kriz çıkartırlar, kendilerinin büyümesine ortam hazırlarlar. Benim telefonumun Ergenekon terör örgütü faaliyetlerinde bulunduğu bahisle dinlenmiş olması da bu kriz çıkartma girişiminin bir parçasıdır. Benim 20 Eylül 2010 tarihli ifadem bu örgütü deşifre ettiği için telefonlarımın dinlendiğini düşünüyorum."

İddianamede, müştekilerden emekli emniyet müdürü Emin Arslan'ın da, "Memleketimiz, emniyet, adliye ve hemen hemen her kurumda kadrolaşmasını etkin bir düzeye çıkarmış, kurumları kendine göre dizayn ederek ülke yönetimini gasp etmeye çalışan, uluslararası istihbarat örgütlerinin çalışma metotlarını benimsemiş bir örgütle karşı karşıyadır. Sonuçları itibarıyla Cumhuriyet tarihinde görmediğimiz kapsamda psikolojik harekat yapan silahlı bir örgütle karşı karşıyayız" ifadesini verdiği belirtilerek, müşteki emekli emniyet müdürü Osman Ak'ın da, "1999 yılında Ankara Emniyet Müdürlüğünde İstihbarat ve Terörle Mücadele şubelerinden sorumlu emniyet müdür yardımcısıyken, Fethullah Gülen örgütü hakkında ilk ciddi çalışmayı başlattığı için dinlenildiği" yönünde beyanda bulunduğu dile getirildi.

- Altaylı: "Yılmazer bana hakaret etti"

İfadesi alınan müştekilerden gazeteci Fatih Altaylı'nın da, "Ergenekon terör örgütü olduğu iddia edilen örgütte yargılanan insanlar ile en ufak bir şekilde irtibatım olmadığı gibi gazeteci kimliğim nedeniyle herkesle, her zaman, her şekilde görüşmüşümdür. Ali Fuat Yılmazer isimli emniyet müdürü ile ise iki kez karşılaştım, iki kere de telefonda konuştum. Bu görüşmelerimden bir tanesinde kendisi bana hakaret etti. Ben de kendisine mukabelede bulundum. Bu görüşmelerden hakaret içeren görüşmenin 2010 yılında olduğunu zannediyorum. Telefonum dinlenildiği dönem olan 2008-2009 yılları arasında Ali Fuat Yılmazer ile bir dostluğum ve düşmanlığım bulunmamaktaydı. Kendisini tanımıyordum. Türkiye'yi bu şekilde korku imparatorluğuna çeviren, toplumun geniş kesimlerinde bu şekilde bir algı yaratan, herkesi paniğe sevk eden, korku ve endişe yaratan telefon dinlemelerinden bizler de gazeteci olarak nasibimizi almış bulunmaktayız. Ben bu yapının Türkiye'de bir an önce sonlanmasını bir vatandaş olarak temenni ediyorum. Bu sebeple dinleme yapan kişilerden şikayetçiyim'' şeklinde beyanının olduğu aktarılan ididanamede, müştekilerden iş adamları Aydın Doğan, Mehmet Ali Yalçındağ, İnan Kıraç ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun avukatları aracılığıyla şüphelilerden şikayetçi oldukları yönünde ifade verdikleri kaydedildi.

İddianamede, müştekilerden emekli Orgeneraller Edip Başer ve Faruk Cömert, emekli Tümgeneral Hüsnü Can Teler, emekli Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, eski Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Metin Külünk, Sadık Yakut, eski BDDK Başkan Yardımcısı Nebil İlseven, eski manken Deniz Akkaya, İlhan Cavcav, iş adamları Adnan Polat ve Ali Vural Ak, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, iş kadını Leyla Alaton, eski Marmara Üniversitesi Rektörü Ahmet Aziz Tunç Erem, yazar Kadir Mısıroğlu, gazeteciler Fikret Bila, Ahu Özyurt, Mümtaz Soysal ve Saygı Öztürk, emniyet müdürleri Dinçer Ay, Murat Duman, Halil Sönmez, Lütfullah Uğur Pekcan, Mehmet Yaşar Tapkan, Sami Terzi ve Vedat Ali Yılmaz'ın ifadelerine de yer verildi.

(Bitti)

Kaynak: AA